• ben bir gün bu adamın sohbet ettiği masaya oturdum. masada 12-13 kişi falan var. rakı masası haliyle tabi, kendisi bir oturuşta 2-3 büyük devirdiği için. zaten uzun rakı masalarıyla meşhurdur. 15 saat, 20 saat hatta daha fazla.

    neyse abi ben entelektüel bir insan görürüm kendimi. masaya oturdum iki saat içinde ağzım açık dinliyorum kendisini. müthiş bir insan. müthiş bir birikim. bilgi. kültür. entelektüellikte tavan. hikayeleştirerek anlatımlar. beş saat nasıl geçti anlamadım. inanılmaz donanımlı birisi.

    sordu bir ara neden hiç konuşmuyorsun diye. dedim benden fazla bilenlerin olduğu yerde susmayı öğrendim. yanlış değil ama eksik öğrenmişsin dedi. senden çok bilenlerin senin bildiklerinin hepsini bilmelerine imkan yoktur. konuş ki biz de senden öğrenelim, dedi. mütevaziliğe bakar mısın.

    diktatörlüğü desteklemediği sürece siyasi görüşü umrumda değil. ki entelektüellik muhalif olmakla neredeyse eşdeğerdir.
  • dün akşam izmir'de hem hayran bırakan, hem de umut aşılayan dev adam. 2 yıl felsefe, 2 yıl da hukuk eğitimi aldığını ama iki fakülteyi de yarıda bıraktığını, anlayacağınız düz lise mezunu olduğunu anlattı. bir insanın kendini yetiştirmesinin en güzel örneklerinden biriydi. kurduğu cümleler, kullandığı sözcükler, 80 yıllık yaşamından damıtıp da dile getirdiği düşünceleriyle yüzlerce insanı büyüledi. sorulan sorulara içtenlikle yanıt verdi. biz paradigması neden önemlidiri anlattı. bireyselciliğin bugün ulaştığı noktadan olan rahatsızlığını dile getirdi. afad'ın yine "sel geliyor!" diye attığı sms'lere inat hava güzeldi, o kadar sağnak yağış uyarıları yapılırken o güzel insanın hatırına bir damla bile düşmedi dün gece.

    "en az 500 eserin usûlünü vurarak söylemeniz gerekir derler. ben o donanımda değilim, nota da usûl de bilmem. ben ses sanatçısı değilim, ben ses sanatçılarını taklit eden biriyim." dedi içtenlikle. oysa sesine, bilgisine, görgüsüne bakmadan türk sanat müziği albümü çıkartmış onlarcasından, yüzlercesinden çok daha iyi söylerdi bir plak doldursaydı.

    ben de sordum dün, "türk mizahına gırgır gibi, fırt gibi, ferhan şensoy ve nicesi gibi yön vermiş insanlardansınız. ismim hakan, çocukluğumdan beri insanlar bana 'hakan abi!' diye takılır. peki siz kime gülersiniz, sizi güldüren nedir?" diye. "en başta zeki alasya!" dedi, "az oyunla güldürmeyi başaranları da severim. mesela ingiliz mizahı hoşuma gider, peter sellers hayranıyımdır. o bir şey yapmadan da güldürmeyi bilir. şimdilerde büyük büyük oynanıyor ama mizah, tiyatro aynı zamanda ekonomik de olabilmelidir." dedi ve ekledi "tamam mı haakıııınaaaaaabiiiiiiii?!?"

    yıllar yıllar önce, daha 11-12 yaşlarında çocukken, izmir enternasyonel fuarı'nda, aşkolsun'da izlemiştim, neredeyse 40 yıl sonra yine aynı yerde sayenizde umutlarımı tazeledim, hiçbir şey için geç olmadığını anladım üstâdım. tanrım size sağlıklı ömür versin ve zekinizle cennette buluştursun umarım.

    ekleme: 80'ine gelmişken mahkeme koridorlarında süründürdüler bu adamı. dün sorulan sorulardan birine yanıtında dedi ki: "sanatçı dostlarım, çevrem tabii ki bana destek oldu. biz birbirimizi kollarız, bu doğal bir şey. ama sizlerin bana sahip çıkması beni çok mutlu etti. layığımdan çok daha fazlasını verdiniz siz bana, size olan bu borcumu nasıl ödeyeceğimi bilemiyorum."
  • bir asırlık bir ömür, neler yaşadı kim bilir; vebali boynuna...

    fakat ben nebioğlu ailesine vuruldum... çok zor şartlar altında yaşayan iki minik kız çocuğunu, yurttan çekip alarak onlara yeniden şans veren o iki koca yürekli insana... bunları tartışmayı bırakıp bence bu iki insana odaklanmalıyız; onlara sayfalarca methiyeler düzmeliyiz...

    iki minik kız çocuğunu sahiplenip bu yaşlara getirmeseler; ne duygu ne de sevgi -ancak sonu mutlu biten- bir romana konu olabilecek bu hikayeyi yaşayamazdı...

    acı hayat karşısında iki miniğe adeta kalkan olarak onları bugüne taşıyan nebioğlu ailesine selam olsun!
  • sorular soruluyor ve kendi fikrini, düşüncesini belirtiyor. aynı görüşe sahip olabilirsin veya olmayabilirsin ama metin akpınar'a 'sen kimsin yeaa' veya 'cebini dolduracak' gibi neresinden tutsan elinde kalan eleştiriler yapmak komik. zamanında şampiyonlar ligi maçlarını kesti lan bu adam papatyam dizisiyle, heheyt.
  • adamın biyolojik kızına gold digger demişler. gold digger ona denmiyor şeker. parası o kadar kıymetli ise sevişirken düşünecekti bu detayları. metin akpınar'ın kapısına yoldan geçen adam gitti de mahkeme ona mı bu hakkı verdi? dna testi ile kanıtlanmış. siz tohumunuzu saçın fütursuzca, sonra doğan çocuk sersefil olsun. bu da benim kaderim desin. öyle mi? yok kardeşim. ilkçağ'da yaşamıyoruz. pipinize sahip çıkın. durex'inizi yanınızda taşıyın canımlar.

    edit: metin akpınar açıklama yapmış. kabul etmeme gibi bir durum yokmuş. en başta benim lafım kendisine değildi zaten, sözlük içinde kızına gold digger diyen bir suser'a idi. kabullenmiş olmasını takdir ettim.
  • 80 yaşında, üstelik covid döneminde adliyeye çağırılmış. sizin hukukunuza da, iktidarınıza da yazıklar olsun.
  • bu baslik gayri mesru cocugunu istmeyen baba diye acilsaydi ve kahraman siradan biri olsaydi "korunsaydin amk cahiller urememeli" diyecek got oglanlari simdi insanlarin hayatina karismayin diyor yuzunun astarini siktiklerimin yzusuzleri
  • fatih altaylı'nın sunduğu bire bir programında demokrasiyi senfoni orkestrasına
    benzeterek, beni kendisine bir kez daha hayran bırakmıştır.

    --- alıntı ---

    senfoni orkestrası demokrasinin en güzel örneklerinden biridir.
    birbirinin aynı düşünenleri biz demokrasi zannediyoruz, hayır, tam tersi.
    tam aksi düşünenlerin kavgasız dövüşsüz yaşayabildikleri kurum ve
    kuralları işleyen rejimin adı demokrasidir.

    --- alıntı ---

    şöyle bir düşününce gerçekten de öyle olduğunu anlıyorsunuz.
    senfoni çok seslidir ama gürültülü değildir.

    sen çok yaşa büyük usta.

    edit: imla.
  • dünyaya bir adamın bir gecelik cinsel hazzı uğruna, kardeşinle beraber, boktan bir karıdan geleceksin.
    boktan anan tarafından yedi kat el köylü bir kadının insafına birakilacaksin. sonra o dönemler ne skandallar dönen çocuk esirgeme kurumunda, ruh sağlığını belirleyen kilit ilk 6 yaşı; sevgi, özen, aile sıcaklığı, güven alamadan gecireceksin. hayatın boyunca sağlıklı bağlar kurmanı sağlayacak güvenli bağlanmayı az bucuk alabileceğin sabit bir bakıcın bile olmamış olacak.

    ağladığında şefkat ve teselli bulamadığı için artık ağlamayan, konuşmayan, donuk bir çocuk haline geleceksin. sonra hasbelkader iki öğretmen sağolsun seni evlatlık alacak.
    ama aklın unutsa da ruhun hiçbir zaman o ilk yıllarının acısını, kimsesizliğini unutmayacak.
    öğretmenlerin evinde hep gerçek çocukları olmadığını bilerek, belki sevilmeyeceğin, terk edileceğin korkusuyla buyuyeceksin.

    aklın erince annem babam kim diyeceksin. sizi köylü kadına bırakıp almanya'ya kocaya giden boktan ananla skype'tan goruseceksin. babam kim dediğinde sana hikayeler uydurup maval okuyacak. yanına gelip yüzyüze görüşme zahmetine bile girmeyecek.
    sonra boktan ananın kardeşi dayından, babanın yıllarca izlediğin, muhtemelen sevdiğin usta sanatçı metin akpınar olduğunu öğreneceksin.
    yemi belli ki bol gelen boktan anansa "babana gidersen seninle iletişimi keserim" diyecek.

    sonra babana ulaşmaya çalışacaksın. 5 sene boyunca seni muhatap almayacak, marabalarıyla oyalayacak. en sonunda karşılaşınca da "çociiik" falan deyip zevzek, yapay ve bir damlacık merhametiyle geçiştirecek.
    seni sahiplenmeyecek, sarmayacak, hayallerin için destek olmayacak.
    kemal sunal'ın vasat oğlu her gün sahne alırken, sen güzel sanatlar mezunu halinle içinde binbir heves, akseki'de sokak hayvanlarına koşturduğun mutevazi hayatını süreceksin.
    ne verilirse ona razı olman ve susman istenecek.

    sen bunca boktan şey yasamışken o star baban, halkın gözünde entelektüel ve vicdanlı olan adam, duayen pozları keserek saygın ve zengin hayatını sürdürecek.

    boktan anan tek gecelik değil de nikahlı karısı olmuş olsa seni cümle aleme "canım kızım" diye gösterecekken seni saklayacak.

    evli olduğu kadını aldatıp, bir seferde iki bebeklik atış yaparak bu siktiriboktan hayata gelmenize yol açan adamdan maddi manevi hakkını talep edince adın para avcısı olacak öyle mi? hadi oradan.

    tanım: kanun neyi gerektiriyorsa kızlarının hakkı olan, hatta kaybolan yıllarının tazminatını alsalar yeri olan adam.
  • 80 yaşındaki adamı halen komedyen sanan yazarları görmemizi sağlayan sanatçıdır. adam çat çat bütün bilgi birikimini , bildiği her şeyi söylüyor. soytarıymış. hadi ordan..
hesabın var mı? giriş yap