• bakınız resim

    margarin dediğimiz leziz besin bir takım kimyasal işlemler ve hokus pokuslarla elde edilen tamamen "yapay" bir gıdadır. bir takım sıvı yağları alır ve tereyağına benzeyene kadar işlemlerden geçirerek katılaştırırsınız.

    fransız imparatoru 3.napolyon ( bildiğimiz napolyon değil onun sonradan tahta geçen akrabası) fakirler tereyağı alamadıkları için mırın kırın etmeye başlayınca toplamış bilim adamlarını ve demiş ki tereyağına benzeyen bir şey bulana ödül vereceğim. tabii paranın kokusunu alan dönemin kimyagerleri de başlamışlar çalışmaya ve en sonunda bir tanesi margarin dediğimiz maddeyi üretmeyi başarmış (hippolyte mège-mouriès )

    tabi o dönemin insanları daha uyanık olduklarından ve modern reklamcılık taktikleri gelişmediğinden kimse bu acayip şeyi ağzına sürmeye yanaşmamış. en sonunda fransız kimyager bu buluşunun patentini bir şirkete satmış ve margarinin macerası başlamış.

    tabi ardı ardına gelen dünya savaşları ve amerika'daki ekonomik kriz milletin tereyağına ulaşmasının önünü kesince margarine de gün doğdu ve işte günümüzde tüm market raflarını dolduran ve evlerimizin dolaplarını süsleyen o mis gibi margarin böyle popülerleşti.

    bu margarin maddesinin sağlığa pek çok faydaları olduğu üreten firmalar tarafından sürekli öne sürülse de ben kişisel olarak kalp damarlarımı tıkama ihtimali yüksek ve donduğu zaman tavadan bile çıkartmanın sorun olduğu bir maddeyi ağzıma sokmamaya çalışıyorum. bir de genelde bu tür markaları üreten firmaların ağırlıklı olarak plastik,petrol ürünleri ve türlü temizlik malzemesi üretmeleri beni azıcık rahatsız ediyor diyelim. ama lezzetli midir orası başka. bunu tüketen tüketir mi hiç karışmam. bu tamamen kendi seçimim.

    şimdi resimdeki reklama şöyle bir bakarsak. bir tekne üzerinde güzelim denizin ortasında neşeyle oynayan ve bir yandan da annelerinin üzerine margarin sürdüğü ekmekleri yiyen afacanları görüyoruz. üstelik reklamda margarinde "taze süt" olduğu (nasıl tazeyse artık donmuş kalıbın içindeki süt ki zaten sütten üretilse onun ismi tereyağı olur) ve içinde vitaminler olduğu yazmakta.

    şimdi sizin çocuklarınız olsa ekmeğin üzerine mis gibi kokan tamamen doğal ve faydalı olduğu binlerce yıldır kanıtlanmış tereyağı mı sürersiniz yoksa son yüz elli yıldır kullanılan ve tamamen "yapay" bir madde mi sürersiniz. bunun cevabını kendi çocukluğunuzda hatta şu anki mutfağınızda arayın derim.

    peki nasıl oluyor da tamamen "yapay" bir maddeyi bizlerin tereyağı gibi tüketmesini sağlayabiliyorlar. işte burada ayrı bir bilim olan "ikna taktikleri" ve reklamcılık ilmi girmekte.

    bu tür teknikler kullanılarak size sadece fabrikada üretilen margarini tereyağ yerine yedirmekle kalmazlar bazen de son derece zararlı "siyasi" bir takım oluşumları da "kurtarıcı" ve "beklediğiniz çözüm" diye sunabilirler.

    bir paket margarini satmakta kullanılan "ikna taktikleriyle" koca bir siyasi hareketi size kabullendirmekte kullanılan teknikler komik şekilde birbirine benzer. yakın bir zamanda bu konuda vereceğim eğitimlerde ve paylaşımlarda daha ilginç bilgiler vermeye çalışağım.

    (margarin falan derken ben de etkilendim şimdi güzel bir margarinli pardon terayağlı pilav olsa ne güzel giderdi)
  • bilimum reklamlarda, kendisi hakkında ileri geri konuşma gücünü veren özelliği, ısıyla temas etmediği sürece adeta bir "melek" olmasından kaynaklanır. herhalde bu sebeple, "a desen olmaz, b desen diyemezsin" gibi bir çok sınırlandırmayla çevrili besin reklamlarından yırtar. fakat bu kaygan nane, ısıyla temas ettiğinde siz deyin kauçuk, ben diyeyim zift, başkası desin trans yağı, gres yağı farketmez. tek kelimeyle za-rar-lı-dır. şeytandan beterdir. damarlarınızı tıkar, etraflarında, içlerinde böyle vıcık vıcık katmanlar oluşturur. yoksa biz de biliyoruz mis gibi sıcacık ekmeğin üzerine sürüp bir güzel de tuz, kırmızı biber, poy, allah ne verdiyse sürüp-döküp afiyetle yemeyi.

    bir de bunu, çocukların gelişimi için ne kadar harikulade bir besin olduğu, ne kadar da yararlı ve vazgeçilmez olduğu, yemezsek çok şey kaybedeceğimiz televizyonlarda anlatılmıyor mu, kırasım geliyor o makineyi. bi de, bunların reklamlarını da biz ve bizim gibiler yazıyor ama neyse. ekmek parası(valla margarin almadım o parayla).

    bununla ilgili yıllardır aklıma takılan bir şey vardır. bu maddenin üreticileri bildiğimiz global şirketler. png, unilever, henkel(vardı galiba). yani şampuan, detarjan vb. gibi birbirinden kimyasal zamazingoları, yok mavi topcuklar, yok yeşil üçgenler koyduk diye millete satanlar yani. benim kafama takılan da burası zaten. bir "besin" maddesini nasıl "kimyasal zamazingolar, detercanlar, şampuanlar, çamaşır suları" üreten bir şirket imal eder. biz ki, marketten aldığımız besin maddeleriyle kimyasalları aynı poşete bile koymayan insan ırkı, "yoksa siz hala annenizin margarinini mi kullanıyorsunuz", "sana'yla büyüyen çocuklar", "var mı aymar gibisi" gibi birbirinden renkli, dokunaklı sloganları dilimize dolayıp, paketleri adete mücevher kutusuna benzeyecek olan bu şeyleri alıyoruz gönül rahatlığıyla. sadece bir kimyasal üreticisi tarafından üretiliyor olması bile ne kadar kimyevi bir "besin"le karşı karşıya olduğumuzu gösterir aslında.

    uzun lafın kısası; margarin, ismi çok yumuşacık, cismi çok albenili, kokusu ve tadı çok leziz olsa da, kimyevi bir zararlıdır. uzak durmak ve durdurmak en iyisidir. alternatif de olduğuna göre, çok takılmamak lazım. akdeniz'in ege'nin zeytinlerinin canı da çıkmadığına göre, zeytinyağını yüceltmeye devam edelim. zaten tadı da daha güzel.
  • bu kadar sağlıksız, sigara ve alkolden daha zararlı, besin değeri sıfır ve plastik yapıya sahip olduğu söylendiği halde, sağlık bakanlığının neye dayanarak üretimine hala izin verdiğini anlayamadığım katı yağ süsü verilmiş plastik madde.

    devlet buna bir şey yapması lazım!...
  • bir nesli mındar etmiş zehir.

    bakın eğer şuanda 30’una yaklamış veyahut ortalamış insanlar sağlık sorunları, yeme bozuklukları yaşıyorsa aha sorumlusu bu boktur. bu lanet o zamanlar öyle bir pazarlandı ki garip analarımız bunu bize salçayla, şokelllayla hiç olmadı üzerine şeker ekip, ekmeğie sürüp sürüp dayadı. sonuç olarak şimdilerde sağlık sorunlarıyla uğraşan kayıp bir nesil olduk. :/ komplo lan bu resmen.
  • sözde laboratuvar koşullarında doymamış (genelde sıvı olurlar) bitkisel yağların hidrojen eklenmek suretiyle doymuş (genelde katı olurlar) yağ haline getirilmesiyle oluşurlar. ama bence bütün bunlar hikaye . adam hem kasıp kendini uğraşcak hidrojenle falan hem de o kadar ucuza satacak haa.. yemezler . siz de yemeyin, onca sağlıklı bitkisel yağlar ve tereyağı varken hiç gerek yok kolesterolle uğraşmaya, damarları daraltmaya... cıs ,kaka vs...
  • başta kalp ve damar hastalıkları olmak üzere insan sağlığı üzerinde bir çok olumsuz etkileri olan margarin; bitkisel yağların hidrojen ile sertleştirilmesiyle elde edilen ve doğada kendiliğinden bulunmayan bir maddedir. soya yağı, pamuk yağı, mısırözü yağı, ayçiçek yağı gibi çabuk bozulan, lezzet ve besleyici değer açısından düşük yağları üreten ülkelerin gıda emperyalizmi uygulama maddelerinden birisidir. bu ülkeler ucuz ve çabuk bozulan yağları tek değerlendirme şekli olarak hidrojen ile muamele ederek iç ve dış yapılarını değiştirip margarin haline getirmişler, sömürecekleri ülkelere önce yardım adı altında bağışlayıp sokmuşlar, sonra da para karşılığı satmışlardır.

    birleşik amerika elindeki geniş soya ve pamuk yağı stoklarını margarin olarak türkiye dahil bir çok geri bıraktırılmış ülkeye satmıştır. soya fasulyesinden sızdırılan yağ boş bir kalori maddesidir. birleşik amerika soyanın yağ sızdırılmış küspesini hayvan yemi olarak kullanıp proteine dönüştürmeyi seçmiş ve bu proteini kendi halkının tüketimine sunmuştur. boş kalori olan yağını da marshall yardımı ile önce bedava, sonra mahalli para, daha sonra da dolar ile bize satmıştır. marshal yardımının şartlarından birisi de türkiye’nin abd’den mısırözü yağı almasıdır. bu gelişmeler sonrasında ülkemizdeki, radyo, televizyon ve diğer basın organlarında yaygın biçimde margarin reklamı yapılmıştır. sevilen sanatçılar bu reklamlarda görev almıştır. halkın margarin yemesi, margarine alışması için çok çabalar gösterilmiştir. oysa çok ekmek yediği için ve ekmekte bulunan nişasta insan vücudunda yağa dönüşebildiğinden ülkemiz insanının yeni bir enerji kaynağı olarak yağa hiç ihtiyacı yoktur.

    bir yağ ülkesi olan, en nefis ve besleyici yağ olan zeytinyağı üretiminde de dünyada ilk sıralarda bulunan ülkemize margarin sokulurken, zeytinyağı üzerinde de kara oyunlar beraberinde uygulanmıştır. ülke içinde "zeytinyağı ısındığında kanser yapar" propagandası işletilmiş; uluslararası alanda ise başka bir oyun oynanmıştır. italyan gümrüğünde zeytinyağlarımızın makine yağı ile karışık olduğu tespit edilmiştir...

    giderek kaçınılmaz olarak türkiye halkı margarine alıştı. o kadar alıştı ki ecevit hükumeti döneminde "margarin kuyrukları" bile oluştu. bir gerçek ki ülkemizde margarin yağı en çok tüketilen yağlardandır. kalp ve damar hastalıkları da en yaygın hastalıklardan...

    (bkz: http://www.dogalrehber.com/…ida/arsiv/margarin.html)

    (bkz: http://www.dunya48.com/…yalcin-kim-cahil-kim-efendi)

    (bkz: http://www.milligazete.com.tr/…/22629#.vk641suswww)
  • yıl 2013 ve hala çatır çatır margarin reklamları ve tüketimini özendirme. yok omage 50 ekledik, yok kalp sağlığı derneğine yardım ediyoruz bak oh oh.
    geçelim bunları kardeşim, margarin bildiğin sentetik bir malzemedir. sağlıklı bir ürün kesinlikle değildir. içine değil zeytinyağı veya tereyağı ekleme, multivitaminler gömsen bir boka yaramaz.
    reklamlara kanmayın, kesinlikle tüketmeyin. memleketimizde margarinin yığınla sağlıklı ikamesi var onları tüketin. az tüketin öz tüketin.
    magarin üreticilerinin türk kalp vakfına yaptığı destek sadece lobi amaçlıdır, yoksa senin sağlığını düşündüğünden değil.
  • yağların yüzkarası. bir de üzerine utanmadan kalp çizmiyorlar mı? sigaranın üzerine akciğer çizmekle aynı şey.

    hayatımda bu kadar sinirlendiğim bir eboue'nin yenilirke taçları 10 dakikada atması bir de margarinlerin üzerinde kalp olması.
  • son on yıl içerisinde reklam kampanyaları sayesinde her nasılsa sanki şu memlekette yaşayan her bir mahluğun kalp sağlığını korumak için, günde yarım paket tüketmesi gereken bir ürünmüş izlenimi yaratılmıştır margarin için. eğer sırf bu yüzden besel ibne bir firmaysa, hülker de ibnedir. sürter zaten çıkardığı her ürünle evvelden cereyan etmiş bir ibneliğin taklidini yapmaya uğraşan markasıdır memleketin. kolayla, cikletle başlayan bu süreç bakın şimdi neyle devam etmiş;

    (bkz: kalbim)
  • plastik maddesi ile çok fazla benzerlikleri olan sağlıksız madde..yemeyin, yedirmeyin..
    (bkz: tereyağı) varken tenezzül etmeyin..
hesabın var mı? giriş yap