• kişinin duygudurumunun yükseldiği, konuşma hızı ve miktarının arttığı, amaca yönelik yani haz veren etkinliklere ilgisinin arttığı, özbakımında artış gözlenen bir duygudurum. bu bir tanım elbette, kişi maniye girdiğinde halinden çok memnundur, hayata ve hazza aşıktır, düşünceleri hızlanır hatta birbiriyle yarışır, cinselliğe, para harcamaya, gezip tozmaya, yeni kıyafetler almaya aşırı bir istek duyar. işte bu nedenle kendisi bu halden yoğun bir haz duyar, bunun bir hastalık olduğunu kolay kolay kabullenemez, genellikle yakınları tarafından 'buna bir haller oldu' diye getirilir psikiyatriste. eğer hasta öfkeli değilse doktora bile keyif verir o hastayla konuşmak, görüşmenin ortasına bir türkü patlatır, espriler yaparak hem kendisi güler hem sizi güldürür, gerçekten de fazlasıyla hayat doludur o an. ve öforik mani öyle bir haldir ki karşısındakine de bulaşır. psikiyatri asistanlığım sırasında son derece keyifsiz ve isteksiz olduğum bir dönemde 70 yaşında bir manik teyze yatırmıştık servise. 1 ay kadar yattı ve o süre zarfında benim tüm keyifsizliğimi neşesiyle boğdu, beni de keyifli neşeli bir doktor yaptı sağolsun. tabi bu kadar iyi bir şeyse niye tedavi ediyoruz bu hali sorusu akla gelebilir, bir diğer hasta temizlik personeliyken 4-5 bankadan kredi kartı alıp kendini 100 milyar kadar borçlandırmıştı manideyken, bir diğeri anahtarını unutunca 3 kattaki evin balkonuna 'örümcek adam yapıyorsa ben de yapabilirim' diyerek tırmanyama kalkmış ve neredeyse vücudundaki tüm kemiklerin kırılmasına neden olmuştu. hah işte bu yüzden tedavi ediyoruz bu hali.
  • "haddini aşan zıddına döner."

    koca evrendeki tüm akıllı yaşamların aforizmalarını toplasanız bu söz kadar fizikten geometriye, matematikten biyolojiye, psikolojiden kozmolojiye her yerde izini görebileceğiniz pek az laf bulursunuz.

    bu izlerden biri de depresyon sonrası manide görülür. aslen bir savunma mekanizması olan maniyi geliştiren, yani manik kişi depresyon boyunca (bu depresyonun açıktan olması gerekmez, monoton bir hayat ve iç dünya da yeterlidir) o kadar işe yaramaz, değersiz, pasif, terk edilmiş, cezalandırılmış, günahkar, tembel, özgüvensiz, dışlanmış, tercih edilmemiş hisseder ki; üç ana sebepten ötürü mani gelişir.

    1) tehlike çanlarının çalması. depresif bireyin beslenme, uyku gibi gereksinimlerini karşılamamaya başlaması ve/veya intiharı düşünmesi, bunu planlamaya başlaması üzerine temel içgüdünün (hayatta kalma) uyanması. beyninizin size yaşamaya devam etmeniz için rüşvet vermesi, nöronların kendi aralarında "bizim konak elden gidiyor, bunun yüzünü bir güldürmek lazım." diye fısıldaşmaları sonucu, "yollayın dopamini, verin serotonini, böbrek üstünü dürtün, fazladan mesai var." "yetmiyor, hala depresif." mesajlarından sonra şöyle bir şey olur;
    "kapakları açın. her şeyi salın."

    manik de şöyle düşünür: "hayat güzel aslında ya. aa cidden güzel. aşırı güzelmiş. öyle böyle güzel değil. renklere bak ne canlı. ben yaşayayım en iyisi."

    2) zihnin alt itkilerle ya da bilinçli olarak üzerine düşünme ile "ben kendime/hayatıma ne yapıyorum?" "sınırlı zamanımı neden inek şeltesi gibi geçiriyorum?" şeklinde bir aydınlanma yaşaması. ve depresyon süresince boşa geçirdiği her saniyeyi hırsla yaşaması, panda gibi uyuduğu günleri telafi etmek için günlerce uykusuz kalması, telefonuna çıkmadığı her insan için çenenin düşmesi, güneşin parlaklığını unuttuğu her günün hatırına eve sokulamaması, gülümsemeden geçen saatler uğruna histerik kahkahalar atması, her başarısızlık için yeni projeler üretmesi. özetle "telafi edeceğim ulan." hırsı.

    3) zaman boyutunda ilerlediğini hissetmek. ikinci maddeyle bağlantılıdır. genelde stres ile tetiklenir, beyin "az zamanda çok ve büyük işler yapmalısın." mesajını aldığında aktive olur. yetiştirilmesi gereken bir proje, ödev, kendinizi göstermeniz gereken yeni bir iş ya da çevreden birinin ölümü durumunda, bilinen ama hissedilmeyen "zaman geçiyor." gerçeğinin çat diye yüze vurulması durumunda beynin zapt edilemez bir hızla her şeyi yetiştirmek, yarın yokmuş gibi yaşamak istemesi. çok yoğun hissedilen bir "kazık dikmedim bu dünyaya, başarısızlık yok, her şey geçici, herkes geçici." farkındalığı sonucu aşırı umursamazlık. o meydanda çıplak koşan, çılgın borçlara giren manikler hep ondan.

    --
    depresif dönemde canları nereden yandıysa oradan okşanır manikler. günahkar hissediyorlarsa ayarı tutturamayan beyin sonucu "son peygamber benim. hayır hayır, ben tanrıyım." diye gezebilirler ertesi gün, aşağılık kompleksine kapılmışlarsa pek tabii en üstün onlardır, dışlanmış hissediyorlarsa onları sosyal üstünlük kurmaya çalışırken görebilirsiniz, varoluştan dolayı acı çekiyorlarsa yaşamın bir armağan olduğundan bahsedebilirler, tercih edilmediklerini düşünüyorlarsa erotoman olmaları işten değildir. kendilerini teselli edip yine kendileri coşarlar yani.

    manik kişi zihninde bir cennet kurmuştur, bu yüzden olur olmadık öfkelenir, normalden agresif davranırlar. "alanını savunma" içgüdüsü ile o cenneti korumak için her şeyi yapacaklardır. hezeyanlarını konuşarak kabul ettirmeye çalışmanız onlara yalnızca kafayı daha da sıyırtır ve sizi tekrar mani öncesi güçsüz, mutsuz, düşkün hallerine döndürmeye çalışan şeytanlar olarak görürler. o hale dönmemek için en ufak aksilikte dahi parlarlar, paranoyalar artar. herkes onların kötülüğüne çalışıyordur, herkes onlara bakıyordur, onların hakkında konuşuyordur vesaire.

    o an tek bir amaç vardır, bir daha asla ama asla eskisi gibi olmamak. bunun için her türlü madde, eğlence, suç mübahtır.

    sonra hem bedenin tükenmesinden hem de beynin "bu yine elden gidiyor." deyip frene basmasından ötürü zıddına dönülür. yani depresyon.
  • geçen gün manilere bakıyordum da gözüme şu dörtlük çarptı. anadolu'da insanlar bunları sevgililerine filan mektup yazdıktan sonra sonlarına ekliyorlarmış;

    "dağda çimen olsaydım
    varıp yâri bulsaydım
    körpe bir kuzu gibi
    memen emip doysaydım"

    ulan 21 yy'da şunu sms atsam müstakbel sevgilim tarafından sapık damgası yerim, olacak işim de olmaz.

    7 kocayla orgy yapan hürmüzler, tits squirting kızlar filan... anadolu eskiden ne güzel yermiş.

    de, hani marjinal bizdik?
  • annem yazar. ya bana gönderdiği şeylerin (ördüğü, ettiği, bulduğu şeylerin) içinden çıkar maniler, yada bende kaldığında kitaplıktaki küçük not defterlerinin minik kağıtlarına yazıp buzdolabına yapıştırır gideceği gün. o gittikten sonra bir gün, küçük not defterlerinin diğer yapraklarında da eskizlerini bulurum manilerin. oturur bir sigara içerim. işte bir mani yazmak kolay değildir. manilerin yanına kuş çizmek de..

    annem sebebiyle severim mani
    onda duygu gani gani
    gülünce her renkten gül iken
    kızınca dut yemiş bülbül gibi
  • al entarim asılsın
    karagözlüm nasılsın
    ikimizin sevdası
    gazeteye basılsın
  • ilkokuldaki hatıra defterlerimizde yer alan 4lükler de bu gruptandır

    hayat bir gemi
    yoktur dümeni
    unutursan beni
    gebertirim seni
  • ayirmak lazim findik ile tenten'i,
    umrumda degil artik japon yeni,
    karlar duser ben aglarim; sen de agla,
    yoksa karismam oculer yer seni...
  • aşırı neşe şeklinde beliren psişik hastalık.
  • bu akşam akay, ekenella, tessterella ve kirmizi bira ile yenecek olan akşam yemeğine davet için şahsım tarafından yazılmış olanı da vardır.

    tessterellacim mailine icim cız etti
    bu hasretlik canima yetti
    su ekinella da tasinamadi gitti
    hani evde parti vereceeedi?

    bak tess'cim cc’ye koydum
    akay ile ekini
    kiz yine yaz geliyor
    sen yine alirsin yeni bir bikini

    diyorum ki artik aksam olsun
    soyle bi guzel kadehler dolsun
    yemegimizi de yiyelim karnımız doysun
    gonlumuz hos olsun ama gelmeyen de top olsun
  • lazca, çabuk, anlamına gelmektedir.
hesabın var mı? giriş yap