aynı isimde "makyaj (model şarkısı)" başlığı da var
  • yalan'ın kadıncası...

    oscar wilde feat. cemal safi:
    "kadınlar duyduklarına aşık olur, erkeklerse gördüklerine. o yüzden kadınlar makyaj yapar, erkekler ise yalan söyler."
  • lanet mi yoksa avantaj mı karar veremediğim.

    sosyal becerileriniz gelişmemiş*** ve ağzınız iyi laf yapmıyorsa, ya da sosyal özürlü olmanıza rağmen doğal tipiniz çekici/sevimli değilse, insanları suratınıza baktırıp dediklerinizi dinletmek ve ciddiye alınmak adına yapmak zorunda olduğunuz şey. bir yandan da, aşırı süslü görünüp "cinselliğini kullanıyor" imajı vermemek için ayarını kaçırmamalısınız.

    kısaca, sabah tipsiz kalkan eziklerin gün içinde ciddiye alınmak adına normal insana dönüşmek için kullandıkları bir araçtır. cilde, sağlığa zararlı olması ve insana inanılmaz zaman kaybettirmesinin yanında (aynı anda uyandığınız sevgiliniz yıkanmış giyinmiş güne başlamışken, hala suratınıza kapatıcı sürmekle meşgul olmak), bir yandan hayata 1-0 yenik başlamayı engelleyebilen araçlardan biridir.

    ya da en temizi, tercihen çok çok çok tipsiz olmayan bir erkek olarak dünyaya geleceksiniz. hem zamanınız size kalır, hem de lafınızı dinlerler.
  • çok garip birşey.

    dumanlı göz makyajı yapmak için girdiğim odadan, kömürcü çırağı olarak çıktım.

    (bkz: işte bunlar hep oscar)
  • insanın kendine yabancılaşmasını sağlayan, hatta hayatı sorgulatan, kimi zaman çok güldürebilen boyalar toplamı.

    hayatta olabildiğim yeri küçümsemek için değil de, özendiğim bir takım topluluklar var, kreatif diye tanımlayabileceğimiz, ne giyse olur, ne taksa yakışır, ne sürse ne sürmese gider insanlar topluluğu.
    bunlar spor ayakkabı üstüne tayt giyip, üstüne şort giyer, en üste cırtlak renkte bir badi üzerine oturaklı bir ceket giyer, bir de boyunlarına rengarenk bir babaanne tülbenti sarıp hayatta kalır hatta şekil yaparlarken, biz bazı insanlar, eteğin rengi cırtsa dikkat çeker, dikkate alınmayız.
    koyu renk döpiyeslerimiz olmadan ciddiye alınmaz, lacivert kumaş pantolonumuzun ütü çizgisi yoksa ayıplanırız. gömleğimizin beyaz, saçlarımızın topuz, rujumuzun hafif olması gerekir.
    adliyelerde şekil önemlidir.
    o lacivert ütü izli pantolon yerine, kendimi içerisinde en güvenilir, en kuvvetli, en güzel hissettiğim, hayvan bol paçalı açık yeşil pantolonumu giysem, beyaz dik yakalı bol düğmeli gömleğim yerine üstüme siyah boğazlı kazağımı geçirsem, minik, kibar siyah taşlı küpeler yerine kocaman sallanan yeşil taşlı küpelerimi taksam, saçlarımı müdüre hanım tadında topuz yapmaktansa, jöleleyip, köpükleyip dağıtsam iyice, fondötenimin renginin rujumla uyumlu olup olmadığını düşünmekle harcayacağım zamanı erkenden adliyeye varıp çay içip kendime gelmekle harcasam, ne kadar ciddiye alırsınız beni?
    hiç..
    o yüzden kendim olamıyorum, siz, bir haltım sanın diye, sabah boşanman için sana vekalet edeceğim duruşmaya girmeden önce, elimdeki göz kalemine bakıp, bunu neden gözüme sürüyorum ki, manası ne diye düşünüyorum, bir acayip aletle kirpiklerimi kıvırıyor, bir o kadar acayip bir fırçayla gözkapağımda yer alan tüyleri boyuyorum. allığımın tonunun rujumla uyup uymadığına bakıp dip boyam da gelmiş galiba diye dertleniyor kederleniyorum.
    oysa ki bir halt değilim. halt her ne demekse, alasıyım aslında, o güveni kendimde hissediyorum ama, kumaş pantolon giyip, gözkapaklarımdaki tüyleri boyamamın kimseye bir getirisi olacağını düşünmüyorum. bırakın beni, yırtık kot pantolonumla anlatayım davalıdan alacağınızın gerçekliğini, karınızla olan şiddetli geçimsizliğinizi, o küfrün nasıl bir tahrikle ortaya çıktığını,
    dinleyin beni, bakmayın, sadece dinleyin, anlatayım.
    boyanmayayım, boyamayayım kendimi garip fırçalarla, sadece anlatayım.
  • urunleri hakkında bir kimyager bakıs acısıyla yaklasıp, uygulayıcılarına saglık temalı bir iki nacizane oneri vermek istedigim uygulama. kesinlikle ne makyaj yapana ne de yapmayana elestiri icermeyen bir entry olucak. tamamen objektif ve teknik bir bakıs acısıyla yaklasıcam.

    1) amacınız sadece dudaklarınızı nemlendirmek, kuruyup catlamasını onlemek kısaca sadece bakımsa renkli her urunden uzak durmalısınız. makyaj malzemelerinin tumu katı/toz haldeki pigmentlerin cesitli yaglar ve sıvı cozuculer ile karıstırılması ile uretilir. isin icinde cok cılgın bir bilim ya da teknik donmuyor aslında. kullandıgınız renkli dudak urunu icerisindeki yaglar ve sıvılar zaman icerisinde deri tarafından absorbe edildikten sonra geriye katı renk pigmentleri kalır. renk pigmentlerinin cogu inorganic tuz ya da minerallerdir ve hemen hemen hepsi "hygroscopic" yani "su emicidir". dolayısıyla en iyi ihtimalle! 1-2 saat sonra, nemlendirsin diye surdugunuz urunden geriye dudaklarınızdan suyu emmeye baslayan katı maddeler kalır. aynı sey cilt urunleri icin de gecerlidir. agır yaglar kullanılarak bu olay geciktirilebilir fakat bu yagları cilt kolay kolay emmez bu durumda da "nemlendirici" etkiden bahsetmek sacma olur. ozetle;
    "nemlendiren ruj" "renkli dudak kremi" "tinted moisturizer/renkli nemlendirici" gibi urunler biraz yalan.

    2) makyaj malzemelerinizi, kremlerinizi ve parfumlerinizi serin ama daha onemlisi karanlıkta saklayın. bazen surdugunuz fondotenin, rujun, allıgın gun icerisinde renk degistirdigine sahit olursunuz. bunun sebebi urunun icerisindeki molekullerin oksijen ile tepkimeye girerek oksitlenmesi, tamamen farklı molekullere donusmesi ve renk degistirmesidir. bu tepkimeyi baslatan/hızlandıran ise cildinizden salgılanan kimyasallar ve uv ısıgıdır. aynı kimyasal tepkimeler elbette paket icerisinde de rahatlıkla gerceklesebilir. aynı baglamda makyaj urunlerini kapagı acıkken karıstırmak (su rimel fırcasıyla yaptıgınız karıstırma amaclı piston hareketi mesela) urune daha cok hava ve oksijen girmesine sebep olucagı icin dogru degildir.

    3) makyaj malzemelerinizi aile bireyleriyle bile paylasmayın. hele o magzalardaki testerları yuzunuze surmeyi aklınızdan bile gecirmeyin. makyaj urunlerinin cogunun icerisinde organik cozuculer bulunur bu da demek oluyor ki urun cildinizin uzerideki protein bazlı salgıları bile cozer. yani tester ruju denediginizde resmen tanımadıgınız birinin agzını agzınıza deydiriyorsunuz. fondoteni yuzunuzden bir ton daha koyu oldugunu akılda tutarak elinizin ustunde, ruju yuzuk parmagınızın ic ust kısmında, allıgı ise avuc icinizdeki alt yumusak kısımda deneyerek gercege yakın sonuc elde edersiniz.

    4) elbette her makyaj urununun son kullanma tarihi vardır ve genelde max 12 aydır (uzgunum durum bu). son kullanma tarihi bazen acıkca urunun paketinde yazar fakat cogunlukla pakette kucuk bir kapagı acık kavanoz resmi olur. bu resim uzerindeki 3m, 6m, 12m ifadeleri paket acıldıktan sonra urunu kullanabileceginiz max ay sayısını gosterir. bu surelere sagdık kalmakta fayda vardır. kullanma suresi en kısa olan urun hızlı bakteri birikiminden dolayı maskaradır. maskaranızı 3-4 ayda bir degistirmelisiniz.

    5) tamamen kokusuz urunler kullanmakta fayda var. gercek:
    eger bir kimyasalın kokusunu alıyorsanız o kimyasal icinizdedir. kokusu olan kimyasallar ucucudur, kolaylıkla gaz hale gecer, burnunuza girer, kokuyu aldıgınız an kimyasalın burunda reseptorlerden emildigi andır, oradan kana oradan doku ve organlara gecer. demiyorum ki makyaj urunu icerisindeki kokulu madde toksik ama yabancı bir kimyasalın saatlerce duzenli olarak vucuda alınması cok da saglıklı olamaz. ayrıca ne gerek var.
    kokulu urunler ile ilgili bir baska konu (ki bu daha cok yuzunuze surdugunuz urunler icin gecerli) ucucu kimyasalın cildiniz uzerinde birikerek gaz bir katman olusturup cildin hava almasını engellemesi. diyeceksin makyaj yapmısım ne havası, peki yuz kremi? ayrıca "boyle salakca olay mı olur?" diyenler, ornegin, yanmaz teflonun calısma prensibine bir baksın.

    6) bu daha cok cuzdanınızın saglıgı ile ilgili. cok pahallı "high-end" markalar ciddi para tuzagı. nedenini biraz farklı bir acıdan acıklayayım. bir cok lux kozmetik markası aslında kendi uretim tesislerine sahip degil cunku markanın temel urunu kozmetik degil. dolayısıyla daha ekonomik ama oturmus sistemleri olan bildik kozmetik firmalarının tesislerinde uretiliyorlar. ya da cogu lux kozmetik markası aslında bildik ve ucuz buyuk kozmetik markalarının yan markası. mesela lancome, ysl, cacharel, armani, ralph lauren da lorealin nyx, garnier, maybelline de lorealin. firmaların pahallı urunlerle ucuz urunleri ayrı ayrı uretmek icin tamamen farklı sistemler kurmasını tamamen farklı formuller kullanmasını beklemiyorsunuz heralde ;-) (burada takma kirpigim dusene kadar gozumu kırpıyorum farz et).

    7) son ve en onemli nokta. "kimyasal icermez" ifadesi dogru degil, teknik olarak bile mumkun degil. gunluk hayatta (bilim dunyasında boyle degil tabi ki) "kimyasal" terimi yanlıs kullanılıyor. su bir kimyasal, hava oksijen azot hidrojen gibi kimyasalların karısımı, glikoz kimyasal, c vitamini bir kimyasal, bizler yuruyen kimyasallar karısımıyız. "kimyasal icermez" ifadesi vakumlanmıs boslukta mumkun olabilir. yani endustri bu ifadeyi aslında "laboratuvarda uretilmis kimyasal icermez" anlamında kullanıyor. bu tabi ki de ifadenin gerizekalılıgını degistirmiyor. cunku portakaldan aldıgın c-vitamini ile laboratuvarda sentezlenmis tablete konmus c-vitamini arasında hicbir fark yooooooooooooooooook! senin maskendeki molekulun yosundan cıkarılması ya da laboratuvarda uretilmesi cildine yaptıgı etkiyi de-gis-tir-mez! cunku aynı sey.
    onemli olan bu kimyasallar nasıl test ediliyor, kullandıgın marka ne gibi hayvan, insan, isci hakları ihlali yapmıs. estee lauderi (ki bircok buyuk marka bunların) bir kurcala bakalım.
    yani dogal urun yok organik ruj falan bunlar hikaye. olaya saglıklı bir yaklasımda bulunmak istiyorsan neye alerjin, hasaslıgın oldugunu bil (cildini bil), riski istatistiksel olarak azaltmak icin kimyasal listesi kısmen daha kısa olan urunleri tercih et. saglıkla kal.
  • gün içinde iş yerinde kendini kötü hissettiğinde ve yüzüne su çarpmak istediğinde buna engel yüz kelepçesi.
  • kadınların savas boyası..
    karsi cinsin gönlünü fethetmek, rakipleri ekarte etmek, kendini güzel hissetmek icin yapilir..
    eski misir'da erkekler de yaparmis.
  • yapmayi bilmeyenler ve/veya surekli yaparak bokunu cikaranlar yuzunden gereksiz damgasini yemi$ eylem.

    once tabak uzerinde boyanmi$, sonra da surata yapi$tirilmi$ gibi durmayan makyajla kimin nasil bir problemi olabilir anlamiyorum, ancak gorunen o ki, microsoft'a kufretmenin bilgisayardan anlama alameti sanilmasi trendi kendisinde bir de "makyaj sevmemenin engin bilgi ve geni$ kultur gostergesi olmasi" diye bir karde$ bulmu$.
  • insanlik evriminin durma sebebi.
  • ne kadar önemli olduğunu ve bir insanı ne kadar değiştirebileceğini görmek için şuraya bakmak lazım.
    şimdiye kadar "ne var ki, makyaj yapsan da yapmasan da aynı insansın sonuçta." derdim. şu an ise yalnızca erkeklere acıyabiliyorum. yazık lan. adriana lima'yla eve gidip, sondaki çapon kızla uyanmak da var. gerçi doesn't matter, still had sex.
hesabın var mı? giriş yap