• an itibariyle dijital platformlarda bulunan albüm. makina elektrika spotify'a düşer düşmez taktım kulaklığımı hemen dinlenmeye başladım, önceki entryimde de belirttiğim üzere bu albüme dair büyük bir beklentim yoktu, albüm yayınlanmadan önce çıkan üç tekli beklentilerimi bir hayli düşürmüştü ama bu ihtiyar herifler beni göt ettiler, ellerinize sağlık babalar taş gibi albüm olmuş taş.

    şimdi şarkıları tek tek yazıp kendimce değerlendireceğim.
    ps: işbu değerlendirme albüm dijital ortamlara düşer düşmez ilk defa dinlenerek ilk duygularla yazılmıştır, yanlış tespitler içerebilir.

    1- bu düzen yıkılsın : mmxii albümündeki sounda yakın bir ses duydum bu şarkı tekli hali yayınlandığında, sözleri çok zayıf, ısmarlama bir şarkı gibi gelmişti o zaman, tam hatırlamıyorum ama o zaman gündemde yine can sıkıcı hadiseler vardı pentagram tam o sırada çıkarmıştı bu tekliyi de, iyi düşünce ama şarkı her şeyiyle tırt hocam özür dilerim.

    2- sur : ilk tekliye göre baya baya sağlam şarkı, bildiğim kadarıyla babajim'da kaydedildi her şey ama bu şarkıdaki baslar, davullar, vokaller, harmoni çok çok iyi, ilk şarkıyı dj dikkat kendi home studiosunda kaydetti zannedersem arada o kadar fark var.
    şarkının tam ortasında demir demirkan'ın attığı çılgın ötesi solo şarkının kalitesini arşa çıkarmış, tarkan'ın basları, cenk'in aksak ritimleri falan baya baya iyi şarkı.

    3- pride : hakan baba 30.yıl belgeselini kurgulamak için eski kasetleri kurcalarken unspoken'da yayınlanmamış o taslak kaydı bulur ve gruba götürür grup yeniden kaydetme fikrini çok beğenir ve ozan tügen ben buna dream theater tarzı bir şeyler ekleyeyim klavyede der, ilhan barutçu abim de alır eline neyini ve üfler ve bu şarkı ortaya çıkar...
    şaka şaka.. ama bu şarkı böyle ortaya çıksa şaşırmazdım, ilk iki tekliye göre çok farklı bir sounda ve tarzdaydı babalar bence ne yapacaklarına karar verememişlerdi, gelecek reaksiyona görüp karar da alabilirlerdi ama grup on kişi, her birinden ayrı ses zor iş. sonuç: olmamış şarkı.

    4- revenant : hayvan gibi bir giriş, hardwired'ı anımsattı girişi, gökalp buldozer gibi dalmış, bu adamın sesi böyle şarkılarda harika ya, çok farklı bir şarkı daha önce yapılmış herhangi bir pentagram şarkısına benzemiyor. baya beğendim. ateş etmiş babalar hep beraber.

    5- sensiz : hakan babaaaaa jilet mi attıracaksın bize baba, ne güzel söylüyorsun, mükemmel, mükemmel, çok basit bir ritim ve riffler üzerine kurulmuş harika bir şarkı, soundu farklı baya bu da pentagram gibi değil, demir'in işi mi bu sound nedir? ya da metin abim wah pedalını evde mi unuttu ne yaptı. şarkının sonunda ki maymun sesleri ve ardına gelen şarkı

    6- maymunlar gezegeni : giriştebrain on the wall 2022 versiyonu sandım... çok güzel bir giriş, muazzam bir ritim, harika riffler, yok agalar farklı bir şeyler yapmışlar ve garip bir şekilde olmuş, her şarkı birbirinden farklı yalnız, e grup on kişi olunca normal o kadar farklı iş çıkması.. çok iyi şarkı, çok farklı, daha önce dinlediğim herhangi bir şeye benzemiyor, kayıt da on numara bu arada.

    7- damn the war : son kısımdaki karşılıklı gitar soloları ateş eden şarkı, çok farklı bir tınısı var, bir de "love, fear, born and die keep the dream alive" kısmına çok benzer bir şey daha önce dinlediğime yemin ederim ama kanıtlayamam. çok farklı bir şarkı, galiba sevdim.

    8- dünya : kahramanlık destanı anlatıyor sanki, çok beğendim, enstrümantal bir şarkıya ihtiyacımız vardı babalar. demir çılgın atmış albümün genelinde, son bir dakikada cleande çaldığın kısım nedir baba? her şeyiyle on numara. düzeltme: eser bir yavuz çetin eseriymiş. özür dilerim ama pentagram versiyonu aslından iyi olmuş.

    9- ödenmez : ben sizin gibi yaşlı değilim babalar ben köpek gibi trash seviyorum o yüzden çok sevmedim bu şarkıyı ama cesurca böyle bir albüme bu şarkıyı koymak.

    10- seek and destroy : safkan bir thrash şarkıyı çok farklı bir tonda coverlamış abiler, çok farklı bir şarkı tam emin olamadım sevdim mi sevmedim mi, aslına sadık kaldıkları yerlerde var ama ağırlıklı olarak pentagram şarkısı gibi olmuş. keşke baştan sona hakan abim okusaydı çok daha iyi olurdu.

    sonuç: taş gibi albüm. pentagram bu topraklardaki en rock n roll olaydır, türk rock ve metal müziğine, çok büyük katkıları vardır, en önemlisi kültüre çok katkıları vardır, 35 yıllık bir grubun, böyle adamların stüdyoya girip bir şeyler üretmesi lütuf bizim için iyi ki varsınız ihtiyarlar. seviyoruz sizi, beni ben yapan adamlardansınız. cansınız.

    son olarak: reunion olayını bana göre biraz abarttınız, her konsere 8-10 kişi çıkıyorsunuz son birkaç senedir ben beşli pentagram'ı özlediğimi söyleyeyim.

    son son olarak: şarkıda çok farklı soundlar duydum ben, bu beni çok mutlu etti, pentagram'a şundan bundan etkilendi demek benim haddim değil ama abiler piyasadan haberdarlar, kendi akranları metallica'dan cover bile yapabiliyorlar.

    "a r k a d a ş l a a a a a a r p e n t a g r a a a a a a m "

    edit: albüm değerlendirmesi.
    edit 2: bir takım düzenlemeler.
  • türkiye'de metal müziğin marka ismi pentagram, 10 senede bir yeni materyal yayınlayarak müzik hayatlarına devam ediyorlar. tabii ki de bildiğimiz üzere bu 10 sene boş duymadılar. özellikle son birkaç sene çoğu eski elemanı ile beraber "akustik" projesine girişip bir heyecan dalgası yarattılar. ben bu proje sonrası herkesin kendi yoluna devam edeceğini düşünüyordum. lakin gördük ki vokalist ogun sanlısoy ve murat ilkan grupta kalmış, gitarist demir demirkan da müsait olduğu sürece grupla çalmakta. ozan tügen de klavye ve diğer enstrümanlar ile grubun bir parçası olmuş durumda. grup da böylece 9 kişilik dev bir kadro haline dönüştü ve de bu ekip bir albüm kaydetmeye karar verdi.

    şimdi bu kadar farklı kafa bir araya gelince ortaya ne çıkacağı merak konusuydu. ekipten çıkan ilk eser "bu düzen yıkılsın" beklentileri çok karşılamasa da diğer eserler biraz daha kabul gördü ve de bir albüm fikri heyecan vermeye devam etti. bir de önceden gördüğümüz albüm kapağında ilk iki albümdeki logo kullanılınca bir eskiye dönüş beklentisi de oldu. lakin yeni albüm makina elektrika bir köklere dönüş albümü değil. aksine yeni şeyler denemeye çalışan bir grup var karşımızda. memleket şartlarında bu müzik işini öyle çok da düzenli bir şekilde yapmıyor ve de artık belli bir yaşa gelmiş olsalar da sanki hala 90'lardaki o heyecanlı metalci gençlermiş gibi oldukları şarkılar da var, belli bir olgunluk gösterdikleri şarkılar da var. albümün en büyük eksisi herhalde dağınıklığı. hem şarkının dilleri gidip geliyor, hem vokalistler değişip duruyor, hem tempolar oynayıp duruyor. yani albüm içinde çok iniş çıkış var. belli bir tutarlılık mevcut değil. albümün adı bence çok kötü. ne kastettiği, albümü nasıl temsil ettiği çok muallak. albüm kapağı da öyle ahım şahım değil. gördüğüm kadarıyla albümün kayıt kalitesi de dinleyiciler tarafından biraz gömülmüş. bunda da haklılık payı var gibi. düzenlemeler bazen kulağa çok boğuk, karman çorman gelebiliyor.

    bu albüm hakkında entry'lere baktım da her konuda fikir ayrılığına düşen bizler bir konuda birleşmişiz: bu düzen yıkılsın güzel bir şarkı değil. bunun ilk nedeni bence nakaratı. basit olması bir kenara, "x'ler y'sin" tekrarlarındaki "leeeeer, laaaaar" uzatmaları, özellikle şarkıyı birkaç kez dinledikten sonra çok kulak tırmalıyor. bir de bu uzatmalar sadece nakaratta da değil. tüm şarkı "dualaaaar", "savaşlaaaar", "saraylaaar" diye devam ediyor. çoğul eki duymaktan boğuluyoruz ama neyse ki murat ilkan'ın kısmında bundan vazgeçmişler. lakin o uzata uzata giden vokal melodisi kendisinin bölümünde baki kalmış. hadi söyleme tarzı sıkıntılı. bari sözler iyi olsun istiyor insan, lakin öyle olmuyor. elbette şarkının adındaki isteğe karşı değilim. ancak bunu bu kadar basite indirgeyerek anlatmak çok çocuksu. koca koca adamların "silahlar yakılsın, destanlar yazılsın, sınırlar açılsın" diyerek gaza gelme çabaları komik geliyor. ve bu yapılması gereken şeylerin bazılarının düzenin yıkılması ile direkt bir ilgisi var mı bilmiyorum. elbette bir siyasal bilimler tezi yazmıyorlar da sözlere biraz daha kafa yorulabilirdi. bu arada murat ilkan'ın bölümü yukarıda bahsettiğim nokta dışında konu olarak da diğer bölümlerden farklı duruyor. garip. işleri kötüleştiren iki şey daha var. birincisi aradaki "hey"ler, hem gaza getirmiyor hem de "umutlar yayılsın, hey" formatı ile mesajı daha da çocuksu kılıyor. ikincisi de "davullar çalınsın, hey" diye nakarata başlamaları bence stratejik hata. zaten 9/8'lik bu şarkının nakaratına böyle başlayınca, "her şey kötü gidiyordu, noldu da eğlenmeye geçtik" dedirtiyor. öyle ki benim aklımda bu şarkıda "halaylar çekilsin" diyorlar diye bir şey kalmış ki yok aslında. lakin olsa şaşırmazdım. zaten ney bölümünde arkada zılgıt bile var. sözler ve nakarat dışında özellikle kötü bir şey yok ama çok etkileyici de bir şey yok.

    albümden çıkan ikinci şarkı sur ile çok çok daha iyi. şarkının ana rifi, metalden daha çok rock tadında ve de hemen akılda kalıyor. nakarat da güçlü, melodik. üç vokalin beraber en güzel geldiği anlardan birisi herhalde bu şarkının nakaratı. son tekrarda cenk ünnü'nün davula verdiği gaz, şarkı sonunda surların yıkılma efekti derken şarkı ekstradan bir adrenalin ile bitiyor. gitar soloları güzel. şarkı içinde zorlama yerel motifler, ney vesaire yok. canavar gibi rock şarkısı. söz olarak da ilk şarkıdan aşırı farklı değil. burada da "devran dönecek, surlar yıkılacak" diyorlar. sanki "abi ilk şarkı olmadı, hadi baştan" demiş gibiler. lakin bir önceki şarkıda olduğu gibi burada da 2+1 kıta söylemeyi tercih etmişler. bu büyük bir problem değil ama işte her vokale bir kıta söyletmek için eşitlik yaratmaya çalışmaları grup için gereksiz kısıtlama çıkarıyor diye hissediyorum.

    pride, 2001'den fırlamış bir pentagram şarkısı gibi başlıyor. bunun da en büyük özelliği ana rifin gitar ve ney ile beraber sunuluyor olması. sonrası biraz daha farklı devam ediyor. 3/4'lük kıtalar ve 5/4'lük nakarat ile farklı hissiyatlarda ilerleyen bir eser var ki gitar soloları sırasında ritm iyiden iyi progresif bir moda giriyor. nakarat, daha az aşina olduğumuz ritmine rağmen kulağa güzel gelen, akılda kalıcı bir şekilde sunulmuş. 5/4'te bunu yapmak da büyük başarı. kıtalar ise bence gereğinden fazla ağır ilerliyor. üşenmedim saydım. ilk kıtada dokuz kelime var, aradaki gitar ve klavye melodileriyle (ki çok güzeller) maşallah 46 saniye sürüyor söylenmesi. kelime başı 5 saniyeden fazla zaman geçiyor. konserde zaten eşlik edilmesi zor olacak ama kıtaları dinlemesi de çok eğlenceli değil. şarkı, aslında ilk kez pride month'ta yayınlandı. bu hamle tek başına elbette onur yürüyüşüne destek olarak görülebilse de sarki sözlerinde ya da yayınlanan lyrics videoda bu konsept ile direkt alakalı bir şey bulmak mümkün değil. aşırı etkileyici bir eser olmasa da yine de albümün iyilerinden biri.

    benim için albüm revenant ile açılıyor demek mümkün çünkü ilk üç şarkıyı zaten bir seneyi aşkın bir zamandır biliyoruz. albüm dijital ortama yüklenince de zaten direkt buradan başladım. oldukça da iyi bir eser. babalar çatır çatır metal yapmakta. gökalp ergen'deki sese de maşallah demekten başka bir şey demek düşmez. tempolu, brutal vokalli yırtıcı kıtalar, orta tempolu ve temiz vokalli daha kontrollü nakarat ile iyi entegre olmuş. nakarat sonunda da konuşma ile noktayı koymaları da iyi. solo sonunda çok ufak bir piyano bölümü ile nakarata geri dönmeleri ilginç ama işe yaramış. sonlardaki hey'ler ilk şarkıdaki hey'lere göre çok daha yerinde. gitar solonun ikinci kısmındaki bazı oryantal nameler dışında global dinleyiciye de kolay hitap edebilecek, bir abd'linin de çıkarabileceği bir metal çalışması. kayıt kalitesi biraz daha temiz olsaymış daha da zevkle dinleyebilirdi. ancak bu haliyle de albümün zirvelerinden.

    üç vokalli bu grubumuz sensiz şarkısında bu üçlü yerine, ritm gitarist hakan utangaç'ın vokalini kullanmakta. bu ilk değil tabii ki, şaşırmış gibi yapmıyorum. şarkı da kötü değil aslen, birazdan detaylı değineceğim zaten. lakin zaten albümdeki çoğu şarkı üç vokalli, biri enstrümantal. grubun vokalistlerine pek şans tanınmamış oluyor. ben mesela bu şarkı yerine gökalp ergen'den bir pentagram şarkısı daha duymayı yeğlerdim. bu arada bu şarkıda da aslında 2+1 kıta formülü kullanılmış. belki de üç vokal birlikte söylesin diye tasarlanmış bir şarkıydı ama sonuçta hakan utangaç'a yar oldu. hadi üç vokale rağmen bir sürpriz düşünüyorsunuz. orada solo kariyeri diğerlerinden fersah fersah üstün bir demir demirkan var. e baba, bu adama söyletin o zaman bir pentagram şarkısı da sürpriz böyle olsun. neyse artık, bunu bir kenara bırakalım. utangaç şarkılarının esprisi vokalin oldukça karanlık olması. burada gitaristin vokal yeteneğine şapka çıkarmanın yanında vokalin altının farklı vokallerle kayıtlarda doldurulduğuna da dikkat çekmeli. sonuç olarak istenilen karanlığa ulaşmışlar. şarkı oldukça ağır bir şekilde ilerliyor. ghost'un cirice'ine bir miktar benzeyen ana rifi güzel. gitar solo şarkıyı güzelce hareketlendiriyor. nakarat ve de sözler biraz daha "eh işte". albüm ortasında yer alan ortalama bir şarkı. bir sonraki şarkı ile alakalı maymun sesleri efekti neden bu şarkının sonuna eklenmiş, onu hiç anlamadım. teknik hata olsa gerek.

    maymunlar gezegeni ilginç bir eser. ogün sanlısoy'dan türkçe sözlü bir performans dinlediğimiz için bana kendisinin solo şarkısı gibi geliyor. halbuki kendinin solo sound'u ile hiç alakası yok çünkü belli bir melodikliği olsa da metal müziğe yakın duran bir eser. içinde bol bol maymun sesi barındırması da ilginç. şarkıyı bir miktar ciddiyetsiz kılıyor, kabul. öte yandan güzel de, bence kendine has bir atmosfer yaratılmasına sebep oluyor. irite olanları anlamakla birlikte benim hoşuma gitti. zaten şarkının ismini aldığı planet of the apes de aslında biraz öyledir. hem çok özel ve etkileyici bir mesajı vardır ama bunu verirken yaptıkları bazı tercihler biraz komik kaçar. nakarat melodisi çok güzel, zaten introda da bu melodiye yer veriyorlar. vokaller tadında. arada çok hoş brutal vokaller de duyabiliyoruz. şarkının içinde de uzunca bir enstrümantal bölüm bırakmışlar. özellikle ilk solo çok güzel. eğlenceli olmuş. özellikle maymun sesleri ile konserlerde iyi gider herhalde.

    damn the war, sanıyorum ukrayna'nın işgalinin ilham verdiği bir parça olsa da sözleri daha genel anlamda bir savaş karşıtlığı içeriyor. elbette mesajına hiçbir itirazım olamaz ama şarkı sözlerinin biraz klişe kaçtığını da belirtmem lazım. şarkıda cahit berkay'ın yer aldığını görünce çok heyecanlanmıştım. beklediğimden az yer alsa da kendisinin yaylı tamburu çok kilit bir yerde başarı ile kullanılmış. nakarat yine tam konserlik olmuş. vokaller iyi. "hunger in the heart" kısmı mini bir rap metal havası içeriyor ve flow o kadar iyi ki her dinlediğimde breh breh diyorum. akıyor maşallah. şarkı aslında cayır cayır metal olsa da aşırı melodik değil. bunun en büyük istisnası gitar soloları sonrası duyduğumuz gitarlar. neredeyse iron maiden havası içeriyor ama oryantal nameler ile beraber tamamen pentagram'a özgü bir melodi ortaya çıkıyor. albümün en güzel anlarından birisi diyebiliriz. şarkı da oldukça sağlam bir eser olmuş.

    enstrümantal pentagram albümü olmaz. ancak bu sefer pentagram bir sürpriz yaparak yavuz çetin'in besteleyip erkan oğur ile beraber yorumladığı dünya'yı yorumlamış. çok garip bir tercih değil ama yine de bir gün pentagram'ın yavuz çetin yorumlayacağı hiç aklıma gelmezdi. daha önce demir demirkan'dan yavuz çetin cover'ı dinlediğimiz için bu fikrin de ondan çıktığını tahmin ediyorum. yerel melodiler içeren bu şarkı tabii ki de pentagram sound'una kolay uyarlanmış. elbette bu şarkıyı dinleyeceğim zaman orijinalindeki erkan oğur namelerini duymak için ona giderim. ancak bu versiyon da oldukça tatlı. yorum üç bölümden oluşuyor diyebilirim. birinci bölüm, orijinal şarkının melodilerini güzelce hatırlatıyor. 2:10 ile beraber gitar soloların başını çektiği ikinci bölüm başlıyor. buralardq demirkan ve metin türkcan yardırıyor. yaklaşık son bir dakika ise yavaş bir outro diyebiliriz. bu şarkıda ilhan barutçu'nun ney çaldığı söylenmişti. kendisi bu sakin bölümün son on saniyesinde zar zor duyuluyor. ney kullanacaklarsa neden bu enstrümanı bu kadar derinlere gömdüler, hiç anlamadım. sonuç olarak iyi yorum. yavuz çetin'in anısını yaşattıkları için teşekkür etmeli.

    albümün en ilginç şarkısı murat ilkan vokalli ödenmez. belki de pentagram diskografisinin en ayrıksı şarkısı. benzer bir aykırı iş sonsuz yine akustik rock ballad'ıydı. bu şarkı ise çok farklı bir boyutta. ilahi bir havası var şarkının. öte yandan da çok insani olmayı da başarıyor. özellikle "kadim duyarlı sesin, sen bir mucizesin" kısmı, murat ilkan'ın tatlı vokali ile benim acayip hoşuma gidiyor. kendisinin eşi alper ilkan da bu şarkıda bas gitarı çalmış. belki de bu şarkı kendisinin solo çalışması olarak bu ikili tarafından ortaya çıkarılıp bir şekilde bu albüme adapte edilmiştir gibi geliyor. şarkının arka planında zaman zaman flüt tadında, cok güzel sesler geliyor. bunlar da herhalde ozan tügen'in klavyesinden çıkma. bu ara kendisinin kardeşi ceren tügen'in ismi geri vokallerde geçiyor da pek duyamıyoruz açıkçası. tabii şarkının asıl olayı erkan oğur. kendi şarkısının cover'ında kendisini duymayıp bu şarkıda duymak ilginç. muhteşem bir adam oğur. şarkının sonlarına doğru perdesiz gitar ve kopuzunu üstüste duyuyoruz ve bu enstrümanlar şarkıyı alıp götürüyor. keşke albümü bu şarkı ile bitirselerdi. çok cesur bir iş ama albümün geri kalanı ile çok kopuk. bu nedenle sadece ve sadece albüm sonuna yakışırdı.

    lakin grup albümü metallica'nın seek and destroy cover'ı ile kapatmaya karar vermişler. yani bu şarkı grubun en çok yorumlanan şarkılarından biri değil ama dünyanın en popüler metal grubunun konserlerinde en çok çaldığı üçüncü şarkıdan bahsediyoruz. gidip bu kadar ortada bir şarkıyı yeniden yorumlamak bence manasız. tabii buradaki espri bu şarkının melodisini bozarak anadolu motifleri eklemek. bu fikir de çok yeni bir düşünce olmasa da metal dalında bunun bir örneğini gördüğümü hatırlamıyorum. orijinal şarkı bu kadar hafızalara kazandığı için, beklediğim notalar gelmedikçe ister istemez kafam karışıyor. neyse ki dinledikçe daha alışıyor insan. beni asıl rahatsız eden ise vokaller. çok zayıf kalmış ya. tüm albüm boyunca vokaller bol bol üst üste kaydedilmiş, gerektiğinde brutal yapılmış. güçlüler yani. burada ise vokaller çok daha sade duruyor. bunun yanında da ruhsuz. biraz ogün sanlisoy gaz vermeye çalışmış ama yani o da olmamış. yani yapmaya çalıştıklarını anlıyorum ama bu daha çok youtube'daki "x sanatçı y şarkısını söyleseydi nasıl olurdu?" tadındaki deneysel videolar gibi. "a ilginç" dersin, geçersin. ancak albümü böyle kapatmak biraz manasız.

    pentagram için çok da olumsuz bir şey söylemek istemiyorum aslında. her bir üyesi kendi çapında çok değerli müzisyenler. insan olarak da gözlemim çok canayakın oldukları. bu ülkenin metal müziğindeki yerleri de tartışılmaz. bu nedenle bu albümü "abi emek var, geçmişlerini saygı" diye yorumlamak kabul edilebilir bir tercih olabilirdi. ancak işte insan sevdiğini daha çok eleştiriyor. çünkü bu adamlar çok iyi melodiler yazmayı, çok iyi enstrüman çalmayı biliyorlar. vermek istedikleri mesaj da tam yerinde. muzikal olarak belli bir kendi sınırlarını aşma çabaları da var. lakin işte biraz "yaptık, oldu" diyerek kestirip atıyorlar mı diye düşünüyorum. bu albümde birçok güzel an var, bir çok vasat an da var. baştan sona alıp götüren bir album değil, zaman zaman coşturan zaman zaman klişe ve heyecansız anlar yaşatıyor. en iyisi bu albümü uzun bir ara sonrası bir ısınma turu olarak görmek ve de hemen başka yeni çalışmalar için beklemeye başlamak. 9 kişilik bir proje yerine, daha odaklı, daha heyecanlı, daha enerjik bir pentagram da ilerisi için daha iyi bir tercih olurdu.

    3/5
  • endüstri meslek lisesi bölümü gibi ismi olan albüm. heyecanla bekliyoruz o ayrı.
  • pentagram'ın kapağında 1987'den 1995'teki anatolia albümüne kadar kullandığı kült logosunu da içeren 9 eylül 2022 tarihinde çıkacak ve heyecana gark eden yeni albümü.

    albümde hakan utangaç, murat ilkan, ogün sanlısoy ve gökalp ergen'in solo olarak söylediği 4 şarkının yanında bugüne kadar 3'ünü (bu düzen yıkılsın, sur ve pride) dinlediğimiz toplam 5 tane grupça söylenen şarkı da bulunuyor. türkçe ve ingilizce şarkıların yanında bir tane de enstrümantal parça bizi bekliyor. gitarlarda tabii ki demir demirkan da yerini aldı. cd ve plak olarak fiziksel baskıyı da elimizde tutacağız.

    hadi hep beraber bağıralım: “arkadaşlar pentagraaaaaaaam”
  • cover denen iş orijinalinin aynısı olmaz zaten; o zaman bar grubunun sahne performansından öteye geçmez, cover'ladığınız şarkıyı kendinizce yorumlamalısınız ki fark olsun. pentagram da bu albümde seek and destroy için bunu yapmıştır. metallica gibi yapsa, o zaman pentagram olmanın ne anlamı var.
  • albümün çıkışını çöllerde susuz kalmış biri gibi bekleyen biri ve epey sadık bir hayranları olarak albümdeki şarkılar ile ilgili naçizane fikirlerimi yazacağım:

    revenant: özellikle introsu ve gökalp ergen'in agresif vokali ile en yakınınızdaki insana saldırıp dövdürme potansiyeli taşıyan, tabanca gibi bir şarkı. gökalp ergen öyle bir vokal ki, şaşıyorum bazen, herif bu müzik için doğmuş resmen. tek sorun, şarkının inişli çıkışlı tavrı. yani böylesi bir agresyon sonrası ani düşüşler insanı mala çeviriyor. başladığı gibi bitsin isterdim ben açıkçası, son derece vahşi bir iş olurdu. yine de epey iyi.

    sensiz: hakan utangaç'ın karakteristik vokali ile bezeli şahsına münhasır bir şarkı. kasvetli, koyu bir tonda. ama akılda kalıcı bir parça olur mu emin değilim. bu alemi gören sensin ile birlikte hakan utangaç'a canlı performanslarda söylemelik ikinci bir parça daha çıktı, en iyi yanı bu. adamda öyle bir sahne karizması var ki, yeri sallar vallahi.

    maymunlar gezegeni: ilk iki albümün havasını taşıyan şarkılardan biri. inanılmaz gaz, çok sevdim. benim favori şarkılarımdan biri oldu sanırım. çatır çatır dediğimiz cinsten. ogün sanlısoy yılan metalci kimliğine bürünmüş, şarkının sonuna kadar hakkını vermiş.

    damn the war: parçada her yönden trail blazer esintisi var. şarkı sözlerinin muhtevası, duruşu ve söylemi de bu ruhu fazlasıyla yansıtıyor. fakat 2022 dünyasında çok üzgünüm ama, "savaşa hayır, savaş kötü yaa" minvalinde bir parça biraz demode kalıyor ister istemez. rock-metal müziğin muhalif tavrının ve duyarlılığının savaş karşıtlığına indirgenmesi klişesi burada da devam etmekte. sound olarak en çatır çatır şarkı bu arada. bence konserlerin vazgeçilmez şarkısı olacak, at fava bekle.

    dünya: yavuz çetin ve erkan oğur'un sihirli parmaklarından dinlediğimiz, kanımca türkiye rock tarihinin en iyi 5 şarkısı arasına girebilecek bir eser bu zaten. pentagram yorumu hiç fena olmamış, ben sık sık dinlerim bunu. ama orijinalinin ruhunu, o uhrevi havasını taşıdığından emin değilim. ben dünya'yı ne zaman dinlesem, gitarın zank diye girdiği o andan itibaren tüylerim diken diken olur, resmen ürperirim mesela. bunda hiçbir somut reaksiyon göstermedi ne bedenim ne ruhum. parçayı yorumlarken işin özünü, çekirdeğini pek koruyamamış babalar sanki...

    ödenmez: yani ne hissedeceğimi hiçbir şekilde bilemedim. iyi gibi ama böyle anlam veremediğim bir tuhaflık var. birkaç kez daha dinlemeye ihtiyacım var galiba.

    seek and destroy: sadece bir metallica klasiği değil, metal müzik aleminin sayılı başyapıtlarından. babalar bunu da yorumlamayı tercih etmiş albümde, tıpkı dünya gibi. açıkçası ben bir cover veya yorum yerine bizzat pentagram'ın kendi ellerinden çıkmış 0 model yeni parçalar dinlemeyi yeğlerdim, ama buna da şükür ne yapalım. şarkıyla ilgili yorumum, öncelikle murat ilkan vokali müthiş yakışmış (ogün sanlısoy da fena) ve şarkı sound yönünden neredeyse sıfırdan ele alınmış, adeta başka bir şarkıya dönüşmüş. pentagram kendi stilini, üslubunu, tavrını ve tarzını müthiş yansıtmış böyle bir klasiğe. ciddi bir cüret de gerektiriyor bu elbette. bilmeyen birisi seek and destroy olduğunu anlamaz (gerçi bass ve davul yüz metreden kendini belli ediyor). şaşırtıcı bir iş. değişik buldum.

    kısacası albümle ilgili karışık duygular içindeyim. başta da dediğim gibi şöyle bir zamanda çölde vaha gibi geldiği kuşkusuz. ama bir yandan da ilk dinlememde vurulduğum, konserlerde çaldıklarında "alllllaaeaeeaeaaahh" diye çığlık attıracak bir parça var mı albümde emin değilim. yine de şu zamanlarda bu müzik adına müthiş kıymetli üretimlerde bulunan böylesi bir grubun varlığını bilmek bile mutlu ediyor insanı. albüme puanım 10/7 ilk dinlemede. bakalım...

    elinize sağlık diyorum babalar.

    edit: şarkı atlamışım ya, ekledim.

    edit 2: sıcağı sıcağına yazdığım görüşlerdi bunlar, şimdi defalarca dinlemiş şekilde genel puanım 10/7.5 diyebilirim naçizane. şarkılara dair taze yorumlarıma hiç dokunmadım bilerek, ilk etkisine zeval gelmesin diye. her bir şarkı zihnime sağlam şekilde kazındı, konserlerde çılgın atabilir vaziyetteyim. dinledikçe sindirilen bir albüm genel itibari ile. bekliyoruz babalar!
  • daha önce yayımlanan ilk üç parçadan "sur"u çok sevdim, favorim ise "pride".

    dün albümü dinlemeye başlamadan önce kapakta ölümlü dünyayı, memento moriyi, her insanın yegane ortak parçalarından biri ile anlatan kurukafanın sanki cennet ve cehennem, iyi ve kötü, mutluluk ve mutsuzluk, sabırlılık ve sabırsızlık gibi tamamen birbirine zıt kavramları anımsatan kırmızı ve mavi renkler ile süslendiğini görünce beklentim de arttı. o efsane sert köşelere sahip yarasalı pentagram kapağı ile şevkle dinlemeye başladım dördüncü parçadan itibaren...

    her parçayı gerçekten sindire sindire dinledim, zaman çok hızlı geçti. yine ezbere okuyacağımız bir albüm olmuş. açık söylemek icap ederse mmxii'den daha çok beğendim.

    türkçe favorim maymunlar gezegeni ingilizce favorim damn the war oldu. enstrümental parça da eksik olmamış, çok hoş. yalnızca ödenmez kimin için yazılmış onu çözmedim, herkes için hakkı ödenmeyen birileri var, öznel yorum daha makul geldi bana.

    seek and destroy sürpriz oldu açıkçası, sizden dinlemek güzel, tarkan abinin ace of spades performansı gibi etkileyici.

    sanırım canlı dinlemek 15 ekim 2022 pentagram ankara konseri'nde nasip olacak. yeri gelmişken bir de soru ekleyeyim.

    (bkz: pentagram sorularınızı yanıtlıyor/#142486824).

    edit: soru silindi, bakınız verildi.
  • daha önceden bilmediğimiz sadece beş parça sunacak olan pentagram albümü. albümden önce yayınladıkları 3 tekliyi dinlemiştik; bu düzen yıkılsın, sur ve pride. ayrıca metallica'dan seek and destroy ve yavuz çetin'den dünya coverları da albümde yer alacak. özellikle teaserdan anladığım kadarıyla gamlarına anadolu dokunuşu yapılmış olan seek and destroy oldukça ilginç olacak gibi. tam halini merakla bekliyorum.
  • seek and destroy cover'ı son derece gereksiz, geri kalan parçaların tümü başarılı olmuş bir albümdür. burada ağlayanlara bakmayın, dinleyin dinlettirin.
  • seek & destroy cover'ında şöyle muazzam bir detay dikkatimi çekti:

    sanki orijinal seek & destroy, kilitli bagaj kapağının altından "beni buradan çıkarın" der gibi inliyor.

    bazı tv programlarında telif ödememek için careless whisper'ı falan da böyle garip garip çalıyorlar.
hesabın var mı? giriş yap