• bu yarışı kazanamayan atlar gıda sektörüne yöneliyorlar. önemseyelim bunu.
  • ingilizce masum, tecrübesiz anlamına gelir.
    (bkz: virgin)
  • bu kosulara katilan tecrübesiz taylarin kulvarlarina sokulmasini izlemek ayri, start verildikten sonraki hallerini görmek ayri bir keyiftir.

    yaris tecrübesi olmayan atlar, startin verilmesiyle birlikte çil yavrusu gibi saga sola kaçismaya baslar. tipki ilkokul ögrencilerinin okul çikislari gibi.
  • ingilizce "bekar, bakire hatun kişi" demek..
  • hiç yarış kazanamamış atların koştukları yarış tipi.
  • önüne iron gelince hayatın anlamını ifade eden kelime.
  • ingilizce sözlük anlamı tecrübesizdir. argoda bakire olarak da geçmektedir. at yarışında ise yarış hayatlarında koşu kazanmamış olan 'tecrübesiz' atlar bu koşu türlerinde 1 yarış kazanmadan diğer koşu türlerinde yarışma hakkı elde edemezler. yarış kazanan at maiden koşamaz. ingiliz atları 2 yaşında arap atları 3 yaşında yarış hayatlarına başlarlar ve maiden koşulara katılırlar.
  • çok hoş bir parçası. çok tatlı ve rahatlatıcı..

    http://www.youtube.com/watch?v=lg3fd7onsjy
  • kendinizi acımasız okyanusların bilinmezlikleriyle dolu yerlerinde, 10 ay boyunca yaklaşık 33.000 deniz mili sürecek bir yelken yarışına katılacağınızı hayal edin. bu yarışa fiziksel ve psikolojik olarak hazırlanmanız gerekir, pek tabii biraz da gözü kara olmanız lazım. peki, kadınların nadiren de olsa en iyi ihtimalle aşçı olarak katılabildiği bu yarışta ekibin hepsinin kadınlardan oluştuğu bir takımın üyesi olarak yarışacaksanız daha neleri göze almanız gerekebilir?

    daha başlamadan çevrenizden, diğer yarışmacılardan ve medyadan türlü türlü hevesinizi kırmak için yapılan açıklamalar duyacak ve okuyacaksınız. yelkenlide bir kadın sadece dikkati dağıtır halbuki. hem 12 kadın bir yelkenlide kavga etmeden 1 hafta geçirebilir mi?

    maiden, günümüzde hala dimdik ayakta duran cinsiyetçiliğe atılan yüzlerce çentikten birinin hikayesini anlatıyor. yelkencilikle hiçbir ilgiliniz olmamasına rağmen anlatılan hikayenin sürükleyiciliğine kayıtsız kalamıyorsunuz. hikaye, ergenliği boyunca ailevi sorunlar yaşayan tracy edwards'ın sırt çantasını alıp yunanistan'da kendi gibi "uyum sağlayamayanlarla" takılırken bir gün ürdün kralı'nın bulunduğu yatta kamarotluk yapmasıyla başlıyor. açık denizlere aşkının başlamasıyla da hayatın diğer alanlarında olduğu gibi burada da cinsiyet eşitsizliğiyle karşılaşıyor.

    bir şekilde kendini günümüzde the ocean race olarak adlandırılan whitbread yarışında aşçı olarak buluyor. tracy için ise bu yeterli değil, daha fazlasını deneyimlemek zorunda. bir kadın olarak kabul görmediğinin bilincinde olarak bir sonraki yarışta tamamen kadınlardan oluşan bir ekip kurmaya karar veriyor. hikaye tahmin edileceği üzere başta tracy olmak üzere takımdaki herkesin yelkenlide yaşadığı sorunlara odaklanmakla kalmıyor ve başta basın olmak üzere diğerlerinin algısının nasıl değiştiğini etkileyici bir şekilde sunuyor.

    --- spoiler ---

    "we saw ourselves as a professional sailing team who had entered a race with the goal to win it. the world saw us as a human interest story... if you looked at the questions or the articles written about us at the time, they were always digging for stories on whose boyfriend, girlfriend... "are you lesbians? are you sleeping around?", "surely you're not getting on that well.", "a bunch of women on a boat that size, there must be a lot of squabbles.", you never saw them ask the guys those questions."

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap