• ekonomisi iflas etmiş, durumu içler acısı olan ülke. ülkede ekmek kuyrukları almış başını gitmiş. geçen günlerde ekmek sırasındaki kavgalarda ölenler oldu. insanlar ortalama 3-4 saat ekmek kuyruklarında bekliyor. akaryakıt önceden paran bile olsa bulunmuyordu. şimdi bulunuyor ama çok pahalı. fiyatı anlık değişiyor. litresi bir bakmışsın 4 usd, bir bakmışsın 6 usd. dolayısıyla taksi fiyatları da uçmuş gitmiş.

    ülkede elektrik yok gibi birşey. durum o kadar vahim ki birçok yerde trafik ışıkları, tünel ışıkları bile yanmıyor. insanlar evlerinde, iş yerlerinde eğer parası varsa jenaratör kullanıyor. devlet maaşları ödeyemiyor. bir çok 5 yıldızlı otel kapanmış. bankalar kapanmış. keza bir çok farklı iş yeri iflas edip kapanmış. bankada paran var ama çekemiyorsun. banka diyor ki: "evet hesabında 150 bin doların var ama bunu sana sadece her ay 500 dolar şeklinde taksitlerle veririz" 1 dolar yaklaşık 28 bin lübnan lirası. o da şimdilik... bir polisin maaşı 1,5 milyon lübnan lirası. ama bir dairenin, evi aydınlatmak için harcadığı para bile bu rakamdan fazla.

    binlerce lübnanlı katar gibi, dubai gibi yerlerde çalışıyor ve lübnan'daki yakınlarına para gönderiyor. ancak bu şekilde geçinmek mümkün çünkü. buna da geçinmek denirse! ülkenin güneyinden uzakta yaşayanlar kısmen daha şanslı. en azından hizbullah'tan ve suriyelilerden biraz daha uzaklar.

    ülkeyi bu hale getirenlerden birisi olan eski başbakan hariri 2020'de ortadan tüyüp çaldığı paralarla abudhabi'ye yerleşmiş. hariri'den sonra gelen devlet bir tabela devleti. elinden hiçbir şey gelmiyor. ülke bitik zira.

    70'li, 80'li yıllarda 15 sene süren korkunç iş savaşa rağmen yine de zamanında ortadoğu'da ay gibi parlayan, ortadoğu'nun paris'i diye bahsedilen, modern, medeni beyrut, şimdi bir enkazdan ibaret. insanlar elektrik sorunu nedeniyle su bile bulamaz hale geliyor zaman zaman. durum kötü... çok kötü!

    ama delik deşik, ışıksız yollar arabalarla dolu. restoranlar dolu. otellerdeki eğlence programlarında masalar dolu. plajlar dolu.

    ülkeye yıllardır milyonlarca suriyeli, ürdünlü, filistinli itelenmiş. bunların bir kısmına pasaport da verilmiş. ülkenin demografisi bu şekilde değiştirilmiş. büyük bir kısmına birleşmiş milletler her ay maaş ödüyor. ülkelerine dönmeye hiç niyetleri yok.

    şimdilerde ülke yaldır yaldır para dileniyor. dünyadan para arıyor. daha iyi bir ekonomi için değil, borçlarını ödeyebilmek için...

    tanıdık geldi mi hikaye?

    ekmek kuyruğu
    israil savaşı'ndan kalma bir bina

    edit: eklemeler
  • lübnan'ın çöküşü toplumun etnisite, din ve mezhep üzerinden ayrıştırılmasıyla başladı.

    her etnisitenin, dinin, mezhebin kendi siyasi partisi, bakanlıkları, müdürlükleri var.

    doğru ve yanlış kimsenin umrunda bile değil, önemli olan tek şey kimlik.

    bugün türkiye'de de atatürk'ün kurduğu milli ve üniter devleti yıkılıp, lübnan'daki gibi etnisite, din ve mezhep üzerinden toplum ayrıştırılmaya çalışılıyor.

    kürtlerin bir partisi, alevilerin bir partisi, sünnilerin bir partisi olsun, herkes ait olduğu kimliğe göre bu partilerden birine oy versin isteniyor. maalesef son 20 yılda da bunda başarılı oldular. toplumun önemli bir kesimi artık siyasi görüşüne göre değil, kimliğine göre oy veriyor.

    türkiye'nin de lübnan'a dönmesini istemiyorsanız, etnisite, din ve mezhep kaşımayan, devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi türk milletinin bir parçası olarak gören atatürkçü partilere oy veriniz.
  • ortadoğu'nun barındırdığı tarihi eserlerin çeşitliliği gibi bir ülke(imiş).

    ayrıca ortadoğu ve tüm arap coğrafyasında israil'in mikserlik yapmak için kurulduğunu gösteren en bariz ülkedir.

    lübnan 70lerin ortasına kadar ortadoğunun incisiyken israil'in kurulmasıyla filistin'den deli gibi göç almış. 90larda iç savaş bittiğinde filistinlilerin nüfusa oranı %35. bu deli gibi gelen göç dalgası ise radikalleşme ile akabinde lübnan iç savaşının fitilini çakmış. yazıkki o döneme kadar barış içinde yaşayan farklı dinlerden insanlar birbirine girmiş. bir yandan radikal göç dalgası bir yandan ateşe körükle kolan israil-abd. sonuç filistin kurtluş örgütü, israil, abd ve suriye arasında kakan yüzbinlerce lübnanlı ölmüş, muhteşem ülke harabeye dönmüş. ayrıca lübnan'a bakıp almamız gereken bir ders var. kontrolsüz göç, demografiyi bozan göç ülkeyi sarsar.
  • boku yemiştir.

    ülke zaten aylardır siyasi istikrarsızlık içindeydi. lübnan lirası/dolar kuru resmiyette 1500, karaborsada 2000 civarında, internette bugün için 8000 diyen de gördüm, ne kadar doğru bilemem. ülke bildiğin açlık tehlikesi ile karşı karşıya. yiyeceklerinin çoğunluğu ithal ve ticaretin yapıldığı iki limandan biri bugün havaya uçtu. yakında ülkeden büyük göçler başlar.

    bir de şu ülkeyi romantikleştirenler var ki anlamak mümkün değil. yok farklı etnik kökenler varmış da, kilise cami havra yanyanaymış da, finikelilerin alfabenin doğduğu coğrafyaymış da, shakira'nın anayurduymuş da. ülke 150 yıldır, yani batı ortadoğuya doğrudan burnunu soktuğundan beri çatışma halinde. sünnisi şiisi, hizbullahı dürzüsü, filistinli mültecileri ve garip garip örgütleri, ermenisi asalası rum ortodoksu, marunis hiç bitmez. e ne güzel mozaik filan diyeceksiniz ama, o çok kültürlülük en ufak bir gerilimde katliama dönüyor onu napacağız?

    ülkenin kuruluşu ise evlere şenlik. "kutsal topraklar, haçlı yadigarı, akdeniz medeniyetinin doğduğu" yer nostajisi yapan birkaç batılının ve bunların gaza getirdiği saftirik arap milliyetçilerinin, biz ortadoğulu pis bedeviler ve despot türkler gibi değiliz, "ortadoğuya medeniyet getiren misyoner okulundan mezun, yüzü batıya dönük, fransızca gazete okuyan asilleriz" diyerek yarattıkları bir ülke. işin içine fransız mandası, suriye arap cumhuriyeti ve israil girince pek bir şey kalmamış bu kerizlere. şimdi tepe tepe kullansınlar.

    ülkeye israilinden suriyeye, amerikasından sovyetlere müdahale etmeyen kalmamış, sürekli nüfus ve sermaye kaybetmekte, halkı bir sonraki felaket ne zaman gelecek diye tetikte. tam bir failed state.

    maalesef bu entrim yanlış anlaşılacak, lübnan'ı hakir görüyorum, sanki türkiye daha matahmış diye düşünüyorum filan sanılacak. keşke idealize edildiği gibi olsa, ama bunlar gerçekler. lübnan'ı en çok seven lübnanlılar da kapağı batıya atmış olanlar, bizim alamancıların reisçi olması gibi bir şey. lübnan'a ve suriye'ye nispeten iyiyken gitmemek en büyük pişmanlıklarımdan olacak.
  • lübnan, suudi arabistan'ın önderliğini yaptığı körfez bloğu ülkeleri ile hiçbir zaman yıldızı barışamamış, neredeyse arap kimliği bile onlar tarafından kabul edilmeyen ve sürekli enteresan problemlerle gündeme gelen bir ülke.

    bir yandan sürekli olarak suud müdahalesine maruz kalırken, diğer yandan tarihte uzun süre fransız manda yönetimi ile idare edilmesinden kaynaklı içişlerine her zaman fransa'nın da müdahale ettiği, aynı zamanda da hizbullah yüzünden iran'ın da sürekli etkinlik içinde olduğu, bildiğin gariban ve iki cami arasında beynamaz. buna iki cami ve bir de kilise desek yeri var eğer teşbihte hata olmayacaksa. ortadoğu'da din ve mezhep çatışması polemiklerinin hep içine çekilmiş ve çekilmekte olan ve bu yüzden istikrarı yakalaması bence önümüzdeki ilk 30 sene mümkün görünmeyen gariban oğlu gariban bir ülke lübnan.

    lübnan'ın din ve mezhep yapısına bakacak olursak ; sünni, şii, alevi ve dürziler müslüman kesimi oluştururken, hristiyan kesim maruni, rum katolik, ermeni ortodoks, ermeni katolik, süryani ortodoks, süryani katolik, keldani, aşuri, kıpti ortodoks ve kıpti katolik. hem arap kökenli olup hem de bu derece çok unsurlu bir yapıya sahipseniz, aynı zamanda içişleri ve dışişlerinize de 3 ülke durmadan dinlenmeden karışabiliyorsa, evet, sorunsuz olmayı bırakın, her anınız sorunla dolu olur. ömründe en az bir kere de olsa beyrut gecelerinde eller havaya yapmış kişiler içlerinden geçiriyordur gerçek lübnan bu değil diye ama ne yazık ki gerçek lübnan bu olmasa da lübnanın kaderi bu.

    hatırlarsınız! eski başbakanları saad hariri suudi arabistan'ı ziyarete gitmiş ve bildiğiniz esir alınmıştı. neredeyse her biri krallık, şeyhlik, emirlik gibi arabik stil monarşilerle idare edilen bu arap bloğu bedevileri, hiçbir sekilde diplomasiye sığmayacak kalitesiz tepki ve hareketleri her an verebilecek manyaklıkta ülkeler olduğundan, garipsememiştik. suudi arabistan dilediği her zaman fevri bir hareket yapar, kimseye sormaz ve ancak araya giren bir batılı ülkenin yaptığı diplomasi ile olaylar durulur.

    saad hariri'nin esir alınmasının üzerinden 1 yıl geçtikten sonra hariri'yi kurtaran kişinin de fransa cumhurbaşkanı emmanuel macron olduğu ortaya çıkmıştı. suudiler macron'un sözlerini yalanlamış ve o dönem yaşanan sorunların sorumlusunun iran ve hizbullah olduğunu belirtmişlerse de fransa'nın konuya müdahale ettiği kesindi. hatta suudi dışişleri "iran ile vekilleri başta olmak üzere bölgedeki kaos ve yıkım güçlerine karşı koymak için macron'la birlikte çalışmayı dört gözle bekliyoruz" diyerek fransa'yı hepten karşısına almamak için de gereken göz kırpmayı yapıp konuyu kapamaya çalışmıştı. neticede olayın içinde yine suud, yine fransız ve yine iran vardı ve hep beraber ezdikleri yine lübnan idi.

    bu günlerde yeni bir sorun ile daha boğuşuyor lübnan. bir dönem kim milyoner olmak ister programının arabik bir versiyonunu sunan, hristiyan dini mensubu, lübnan enformasyon bakanı george kardahi'ye 27 ekim 2021'de katıldığı tv programında yemen ile ilgili bir soru sorulur : "hizbullah gibi husilerin de silahlı bir örgüt olarak kendi toprağını savunduğunu düşünüp düşünmediğinizi öğrenebilir miyiz?"

    kendisinin cevabı da şu şekil bu şekil olur : "tabii ki toprağını koruyor. şahsi görüşüm, yemen'de bu savaşın sona ermesi gerekiyor. savaş uçaklarıyla evler, binalar, köyler ve şehirler saldırılara maruz kalıyor."

    yemen'de yaşanan savaş ile ilgili bir adamın kişisel fikirlerini yansıtan bu sözler, yıllardır yemen'in de içişlerine karışan ve yine yıllardır yemen'e hava saldırısı düzenleyip onbinlerin ölümüne sebepkâr olup yemen savaşının bitmesini engelleyen suud bedevisini sinirlendirdi ve o an lübnan ile ilişkiler kesildi. derken köfez bebeleri de teker teker elçilerini geri çağırıp lübnan ile diplomasiyi kestiler. düşünsene, kardahi sözlerinde yemen'de yaşanan savaşın bitmesi gerektiğini söylüyor, bu yemen için güzel sözler olmalı ama yemen bile beyrut elçisini geri çekti.

    lübnan başbakanı şu aralar olaylar düzelsin diye bir taraflarını yırta dursun, enformasyon bakanı kardahi'nin istifa etmesi için kardahi'nin bağlı bulunduğu kilise liderine bile onu istifaya yönelik ikna etmesi için yalvara dursun, "suudi bizim babamız, babamızla bizim aramızı bozamayacaklar" diye dursun, suudi arabistan ve önderlik ettiği grup artık durmaz. dünyanın iran'a çemkirmek için iran ile ilgili bahaneler arayıp durduğu bir dönemde, halâ silaha sahip hizbullah unsurlarının barındığı lübnan ile acil bir sorun yaşamak isteyecekleri 1 yıldır aklıma gelen bir durumdu . öyle de oldu. boktan sebep bulundu. türkiye topraklarına 6 adet manyak gönderip elçilik binasında kendi vatandaşını kıtır kıtır kestirip buharlaştırtan veliaht prens muhammed bin selman durmayacak ve işi mutlaka bir gün lübnan'a askeri müdahaleye gidecek kadar uzatacaktır.

    savaşınız batsın diyorum ve bu güzel lübnan müziğini buraya bırakıyorum.
  • fransız kontrolünden çıkıp altı gün savaşına dek ülkede yaşanan en kötü olay bir cumhurbaşkanının yolsuzluk ve adam kayırma ile suçlanıp yargılanması imiş. altı gün savaşından sonra arap mültecileri kabul ettikten sonra ülkenin başına gelmeyen kalmadı ama.

    sonunda 1975'ten 1990'a kadar süren iç savaş başladı. ve açıkçası bu savaşın sebebi gelen müslüman mültecilerin ülkenin demografik yapısını değiştirmesi idi. çoğunluk hristiyanlıarda iken gül gibi geçinen ülke, çoğunluk müslümanlara geçince iç savaş ile kendini bitirmiştir.

    tarih sürekli tekrar ediyor işte. ders alan karlı çıkıyor. almayan aynı kaderi yaşıyor.

    ekleme: iki ekleme yapmak şart oldu. birincisi müslüman yerine arap kelimesini kullanmam yanlıştı onu düzelttim. ancak gelen mültecilerin içinde sadece müslümanlar yoktu. hristiyanlar da vardı. bu hatanın sebebi budur. ikincisi lübnan’daki hristiyanlar yani maronite’lerin bazıları kendini hristiyanlar arap olarak görürken diğerleri de bunu kabul etmeyip kendilerini arap olarak görmüyorlar. kendilerini maruni kökenli olarak tanımlıyorlar. yani bu ülkenin hristiyanlarının tamamen arap olduğunu söylemek biraz zor.
  • lübnan için bizim bildiğimiz anlamda laik demek zor. kökleri osmanlı'da olan ve şeriat kurallarını da içeren bir anayasaları var. bunun yanında ülkede dini mahkemeler mevcut, her cemaat kendi dininin veya mezhebinin mahkemesinde yargılanıyor: sünni, şii ve hristiyan, dürzi. bu da bir osmanlı geleneği, yani bildiğimiz millet sistemi. bu mahkemelerde de seküler ve din karışımı kurallar mevcut. tüm bu dini yapılara rağmen lübnan küreselleşmeye açık, dünyadaki trendleri takip eden ve oldukça özgürlükçü bir yapıya sahip. bunda eski bir fransız sömürgesi olmasının rolü de büyük. popüler kültürü, günlük hayatı ve modayı genelde fransa üstünden takip ediyorlar. ayrıca örtünme gibi meselelerde de toplum birbirine karışmıyor. velhasıl, lübnan'daki başı açık kadın görüntülerine pek şaşırmamak gerek.
  • ortadoğu'nun incisi iken israil tarafından ayağı kaydırılmış ülkedir.

    1950'lerde lübnan büyük bir atılım yaparak eğitim, ekonomi ve kültürel alanda ortadoğu'nun parlayan yıldızı hale gelmişti. okuma yazma oranı hızla yükseliyor, üniversiteleri dünyada kabul görüyordu. turizm alanında da altın çağını yaşıyordu. beyrut, mimarisiyle doğunun paris'i olarak adlandırılıyordu. hollywood yıldızları eşsiz sahillerine, ultra zenginlerse ünlü kumarhanelerine geliyordu. başta arap yatırımcılar olmak üzere yabancı yatırımcılar lübnan bankalarını ve borsasını adeta çoştuyordu. bu da ekonominin hızla gelişmesine neden oluyordu.

    tabi bu durum yanı başındaki israil'in dikkatini çekti. israil dibinde bu kadar güçlü bir devlet istemiyordu. acilen bir şeyler yapılmalıydı. ürdün ayaklanmaları imdata yetişmişti. israil, filistin ve ürdüne girerek buradaki filistinlileri göçe zorladı. milyonlarca filistinli akın akın ve kontrolsüzce lübnan'a gelmeye başladı. tabi aralarında mossad tarafından eğitilen iç savaşta meydana çıkacak olan teröristler de vardı. filistinli oranı her geçen gün lübnan nüfusuna yaklaşıyordu. kıvılcım çaktı ve iç savaş çıktı. ne tesadüftür ki savaşan gruplar, sanki dünden hazırlanmışlar gibi tam techizatlıydı. lübnan hükümeti ilerleyen yıllardan komşusu suriye'den yardım dilemişti. sonuçta suriye bir arap ülkesiydi, kültürlerinden lehçelerine kadar aynıydı, kardeş ülkeydi. fakat lübnan'ın zenginliği suriye'yi de kıskandırmış olacak ki suriye yardım etmedi. aksine savaşan gruplara silah yardımı yaparak savaşın uzamasına neden oldu.* savaşın sona ermesini isteyen ülkeler de karşılarında abd ve israil'i buldu. savaş bu yüzden tam 15 yıl sürmüştü.

    lübnan çökmüştü. binlerce lübnanlı yurtdışına göç etti. şehirler haritadan silinmiş haldeydi. eski zenginliğinden eser kalmamış, ekonomik krizler günlük yaşamın rutini hale gelmişti. turistler artık türkiye, yunanistan, israil gibi ülkelere giderken zenginler güney kıbrıs gibi yerlerde kumar ve para aklama işlerini yapıyordu. eğitim çökmüş. okuma yazma oranı hızla düşmüş. meslek sahibi insanlar yurt dışına göç ederek büyük bir beyin göçüne neden olmuşlardı.

    işte bu yüzdendir ki bugün sünni arabından şii arabına, katoliğinden ortodoksuna, nusayrisinden süryanisine, yunanından ermenisine istisnasız hepsi israil'den nefret eder. yanlarında asla israil muhabbeti yapmayın. o sıcakkanlı insanların eski günleri hatırlarcasına gözleri dolu dolu ve nefretle israil'e saydırdıklarını göreceksiniz.

    çok çekmiştir bu ülke. belki de tek suçu israil'in yanı başında olması der bazı lübnanlılar. şimdi kendi yaralarını sarıyorlar yüzlerce mezhep ve etnik kökene rağmen.*
  • türkiye'nin yanında yaklaşamayan çöplük yuvası
    iflas etmesi kaynaklı cehennem gibi bir ülke

    dilenciler ve hırsızlar kaynaklı rahat bir şekilde sokakta bile yürüyemezsiniz

    değer üretimi ve katma değer namına hiç bir şey olmayan ülke

    iflas kaynaklı bir kaç aydır veri açıklanmıyor
    ancak son verileri g. antep ilinin 1 ilçesinin yarısı kadar ihracat yapamıyorlardı

    ekonomik büyüklük olarak da bizim antep şehrinin oldukça altındadırlar

    affersinde severler öyle mozaiği

    israil'i karşılarına aldılar vs tarzında saçmalayanlar için

    1. çok iyi gitmiyorlardı en iyi dönemleri bile kötüydü
    2. iflas etmesinin tek nedeni ülkenin sadece turizm ile dönmesi ve korona ile birlikte turizm geliri çökünce kötü yönetimle birlikte ülke de iflas etti

    örn. turizmin yanında fason üretim yapan tayland'da hala corona kaynaklı çöküşten çıkabilmiş değil
    üretim tüketim sanayi üretimi her alanda pandemi döneminin çok gerisinde
  • çok kozmopolitti. abd'nin bile olmadığı kadar karışık insanlarla doluydu. değişik bir yerdi. savaşlar, badireler, karmaşalar yaşadı. yönetim boşlukları ve kaosu gördü. sokaklarda kendini sahipsiz hisseden insanlar oldu. ama o kadar güçlü bir kültürü temsil ediyordu ki hala dünyadaki çoğu ülkeden daha güzeldir. beyrut dediğin şehir tarihte yedi defa yıkılıp yeniden inşa edilmiştir. eğer yıkıldığı toprakta bir bereket olmasaydı bu kadar çabuk kendini toparlayamazdı. incil'e adını veren babylos şehri lübnan'dadır. dağlarından nehirler doğar. dünyanın en eski ülkesi. 4000 yıl önce ülkeler yokken lübnan vardı. tevrat'ta ve hadislerde adı sıkça geçen bir yer. ticaretin kalbi olmuş ve kültürlerin doğuşuna tanıklık etmiş. kısaca farklı bir yer. değişik. gittiğin zaman da farklı bir yere geldiğini anlıyorsun. buraya turizm şirketleri turlar düzenliyor. avrupaya 10 sefer gideceksen bir sefer de buraya git. pişman olmazsın. seveceksin. garanti ediyorum.
hesabın var mı? giriş yap