• roger zelazny'nin ithaki yayınları tarafından yayımlanan, şimdiye dek yazılmış en iyi beş bilimkurgu kitabından biri olduğu söylenen (ki muhtemelen doğrudur,) ülkemizde pek az kimsenin okuduğu, okuyanların daha da az bir kısmının anladığı, anlayanların mikroskobik bir azınlığının tavsiye ettiği müthiş kitap. okuru ilk bakışta allak bullak eden bir zaman kayması vardır, aynı bir zamanlar pulp fiction filmindeki üç hikayenin kronolojik sıra takip etmemesi karşısında afallayan izleyici örneği bu kitapta da yaşanacak, flashbackler akıl karıştıracak, sonuna gelindiğindeyse "niye bitti ulan!" nidasıyla duvara fırlatılacak, sonra şefkatli parmaklarla düştüğü yerden kaldırılıp her ay indirilip tekrar okunacağı bir rafa yerleştirilecektir.
  • yontulmamış kıymetli bir taş gibi bir “sci-fintasy” romanı. batılıların damak tadına göre manipüle edilmemiş doğu yemekleri gibi, hazmı zor, kolaya kaçıp vazgeçmesi kolay ve kusursuz değil. roger zelazny’nin hindu mitolojisini kazarak önümüze koyduğu; takıp takıştırdığımız, neyin beğenildiğine dair belirlenmiş kurallara göre kesilip biçilmiş parıltılı pırlantalar yerine yamuk yumuk, ilk bakışta şeklini şemalini anlayamadığımız, el yordamıyla anlamaya çalışırken oramızı buramızı kesen, ama parlaklığından gözümüzü alamadığımız bir cevher.

    roman 7 bölümden oluşuyor ve ilk bölüm, aslında kronolojik sırada altıncı. ilk bölümden sonra en başa dönüyoruz ve devamında son bölüme kadar süren uzuuuun bir flashback ile okuduğumuz ilk bölümde ne “saçmalandığını” anlamaya çalışıyoruz. bu yapı, öykünün tür olarak bilimkurgu ve fanteziyi de harmanlamasının da etkisiyle, yukarda belirttiğim gibi, romanın ilk okunuşta anlaşılmasını çok zorlaştırıyor, birkaç defa okumaya vaktiniz yoksa, aşağıdaki paragrafı göz önünde tutarak okumanız önerilir, orta şiddette spoiler içermekle beraber ne oluyor yahu burada demektense biraz fikir sahibi olarak okumak fena olmayabilir.

    uzak bir gelecekte, uzak bir gezende, artık yok olmuş ve unutulmuş bir gezegen olan dünya’dan (urath olarak geçiyor) uzay gemileri ile gelen insanlar (the first olarak geçiyorlar) sahip oldukları ileri teknolojiyi kullanarak hint kast sisteminin muadili bir sosyal yapı kurmuş ve gezegenin kuzey kutbunda giriş çıkışın kontrole bağlı olduğu cennet adını verdikleri bir ileri teknoloji şehrinin içinde kendilerini tanrı olarak konumlandırarak farklı hint tanrılarının isimlerini almışlardır. bu sahte tanrılar ruhlarını (atman) sahip oldukları teknoloji ile bedenden bedene geçirebilmekte ve ölümsüzlüklerini devam ettirmektedir. tanrıların gerçekten “tanrı” olduğuna inanan normal insanların tüm bu olan bitenden haberi olmadığı gibi matbaa, bisiklet gibi her türlü teknolojik keşif cennet tarafından şiddetle bastırılır ve hafızalardan silinir. ölüm vakti gelen sıradan insanların zihinleri psy-probe denilen bir cihaz ile taranmakta, ve içeriği tanrıların istediğine uygun olanlar bir üst kasta dahil olarak reenkarne edilirken, cezalandırılacaklar giderek daha alt sınıflara, hatta köpek, şempanze gibi hayvanların bedenlerine gönderilir.

    lord of light, maha”sam”athman’ın, düzene karşı çıkma öyküsü..insanları özgürleştirme çabasını, budizm öğretisini tekrar canlandırarak asırlara yaygın bir savaş şeklinde tasarlayan sam’in hikayesi, arka planda yer alan bilimkurgu öğelerine rağmen, doğu masallarını andıran fantastik ses veren bir üslupla anlatılıyor. (bu türler karışımının tahin –pekmez misali heyecan verici bir fikir olduğunu düşünsem de son tahlilde tahini biraz az pekmezi biraz fazla olmuş hissinden kurtulamadığımı belirtmek isterim.) . konusunun karmaşıklığının yanısıra inadına zorlaştırılmış hissi veren kurgusu, hızı ve anlatım teknikleri ile ortalama okuyucunun uzak durması gereken kitap dinler, totaliterizm, teknolojinin faşizme hizmete yatkınlığı, özgürlük, isyan, sol ve devrim üzerine insanın aklını, bitirdikten günler sonra dahi kurcalayan önemli sorular soruyor.

    ham elmastan pırlanta yontmaya yüksünmeyen okuyucuların dikkatine sunulur.

    ('american gods'’ın bu kitaptan fazlasıyla esinlendiğini, 'neil gaiman''ın kitabını roger zelazny’e ithaf ettiğini de not olarak düşelim)
  • taze taze okuyup bitirdiğim roman. kitabı ilk elime aldığımda türkiye'deki yayınevi'nin kitabın kapağına, dandik aventür filmlerinin afişlerinde görmeye alışık olduğumuz türden bir cümle -george r.r. martin'in "en iyi 5 bilimkurgu kitabından biri" cümlesini- şaaptığını görünce "eyvah, sanırım zaman kaybı olacak" diye iç geçirmedim dersem yalan olur.

    ancak endişelerimin ne kadar da yersiz olduğunu kitabın içine daldıkça daha iyi anladım. son zamanlarda okurken en çok heyecan duyduğum kitaplardan birine imza atmış roger zelazny.

    bir yerlerden yolunuzu şaşırıp kendinizi bu satırları okur halde bulursanız, size tavsiyem gidin bu kitabı edinin, her dilde orjinalini, korsanını edinmek mümkün. pişman olmazsınız.

    not:
    ya bir de etrafta, star wars bilimkurgu mu, kovboy filmi mi yoksam pokemon mu türünden bir tartışmanın bu kitap için "yok ağa olmaz bu bilimkurgu değil, güdümlü roketlerin seri numarasını yazmayı ihmal etmiş yazar" , "halt etmişsin sen teknolojik teknolojik şeyler var bal gibim bilim kurgu işte", "yok yahu maymun var tarzan bu cangıl romanı" şeklinde yürütüldüğünü görüyorum. canım sıkılıyor hani her kuşu öptük bi meleklerin cinsiyeti kaldı diye dertleniyorum.
  • göksel kent'i gökgürültüsü arabasıyla terkeden ölüm tanrısı yama dharma'nın, gece tanrıçası ratri'nin, bilge tanrı kubera'nın güçlerini ışık tanrısı mahasamatman'la birleştirdikleri, buna keenset şehri piyadelerinin, ışığın su altındaki anası dalissa'nın, rakasha şeytanlarının ve köleleri olan ateş cinlerinin (bkz: fire elemental) ve kara tanrı nirriti'nin gönderdiği bin zombinin katılımıyla oluşan ordunun, göksel kentin tanrılarıyla, yarı-tanrılarla ve muazzam bir orduyla çarpıştığı harika bir savaş sahnesini barındıran eşsiz kitap.
  • toplumumuzun toplamda beş tane bilimkurgu romanı okumamış kesmi için "en iyi 5 bk romanından biri" diye pazarlanmış ilginç bir bilimkurgu romanı.

    romanda zaman karmaşası olduğu gerçektir. romanın 5 birimden oluştuğu düşünülürse 2. 3. ve 4. birimler şimdiye kadar gördüğüm en uzun flashback le geçmektedir. son birimde roman ucu açık olarak biter.

    bitirdiğim için kendimi bir ferhan şensoy kitabıyla ödüllendirdiğim romandır ayrıca ışık tanrısı

    romanda çok güzel cümleler parağraflar bulunmaktadır ama bunlar reklamlarda hızla geçen minik altyazılar gibidir.

    güzel yazıları yakalamak için tekrar okunamayacak bir romandır.

    bilimkurgudan çok fantastik bir konusu vardır.

    bilimkurgularda azda olsa okuyuculara mantıklı açıklamalar yapılır. örneğin bk olmayan melekler ve şeytanlar romanında bile anti-madde üzerinde 1-2 sayfa karalamıştır yazar.

    ışık tanrısı romanında ise bir dünyamız var matriks mi öylesine bir gezegen mi yoksa devasa bir uzay gemisi belli değil.
    bir dünya var işte

    yalnız bu dünyaya bizim dünyadan gelen 50 - 60 kişilik bir topluluk var. günümüz teknolojisine ve birazda fazlasına sahipler. insan kopyalama teknolojisi ile beden değiştirerek kismi bir ölümsüzlüğe sahipler. bu fantastik dünyada çoğalıyorlar fakat bu mekandaki insanları cahil bırakıyorlar.

    herbiri tanrı olmak isteyince yunan mitolojosi az geldiğinden kontenjanı daha geniş olan hint olayına veriyorlar kendilerini
    eski dünyadan gelenler her biri birer hint tanrısı oluyor. hepsinin bu gezegende tapınakları var.

    hint tanrıları bu fantastik gezegende yetiştirilmiş insanları sömürüyorlar. kahramanımız ise bu kalleş düzeni budizm ile yıkmaya çalışıyor. sonra budizmin bir işe yaramadığını görünce ordu toplayıp savaş açıyor.

    romanda sözde hint tanrıları el bombaları gibi konvensiyonel silahlar kullandıkları gibi psionic güçlerle de savaşa girişiyorlar.

    yazarımız bu fantastik dünyaya teknolojinin ve bu bizim dünyaya ait insanların nasıl geldiğini hiçbir şekilde anlatmıyor.

    adı üzerinde tanrılar işte gökten zembille inmişler bu dünyayı sömürüyorlar.

    "taşın fazlasını atarsan heykel, hayatın fazlasını atarsan roman olur" düşüncesiyle yazmış romanı yazar.

    savaşların hepsi yarım sayfadan fazla sürmüyor ama onun yerine tapınaklarla tıkabasa dolmuş bir köyün tasviri 6 sayfa sürebiliyor. bu 6 sayfanın sonunda ne bir aksiyon ne de edebiyat şaheseri bir tasvirle karşılaşılıyor. tapınaklı köy aklımda las vegas gibi karşılıklı kumarhanelerle kaplı tek bir caddeden oluşan yerleşim yeri olarak kalıyor.

    yüzüklerin efendisi - kralın dönüşün de yüzlerce sayfa süren çok önemli savaşlar ışık tanrısı romanında 5 parağrafla sonlanıyor.

    yazar bilimkurgu formatında fantastik bir dünya kurup bunun üzerinde din felsefesi yapmaya çalışmış. sonra sıkıldığı yerleri roman yapmaya karar vermiş gibime geldi.

    romanda kısa ve uzun rolleri olan onlarca luzumsuz karakter var. romanın 4. biriminde yağmur gibi gökten boş karakterler yağıyor. yeter artık dedirtiyor.

    romanda psionic güçleriyle undead ordusu toplamış bir "eski dünyalıı" var bu eleman hint tanrıları modasını (sözde tanrılarıyla beraber) kökten söküp atıp yerine bildik hristiyanlığı getirmeyi amaçlamakta...

    yazar abimiz belli ki bir şeyleri güzel yakalamış ama maalesef okuyucusuna güzel anlatamamakta. sonra bunu gel sen türkiye gibi kitap okunmayan bir memlekette en iyi 5 bk romanından biri diye sat ardından türkler niye bk romanı okumuyor.

    niye okusun ki
    insan okuyacak bunu kardeşim
  • 1979 senesinde sinema filmi çekilmesi planlanan fantastik bilimkurgu romanı. lord of light 1979 yılında 50 milyon dolar bütçe ile çekilmesi düşünülmüştür. film için tasarlanan set colorado’ nun aurora kasabasında çekimden sonra eğlence parkı olarak hizmet verecek şekilde düşünülen bir tür bilimkurgu parkıydı. ünlü çizer jack kirby de bu film için kontrat imzalamış ve set dizaynlarını, karakter modellerini çizmiştir. ancak bazı yasal problemlerin çıkmasından dolayı proje tamamlanamamıştır.
    kitabın ismi ilginç bir şekilde daha filme dönüştürülme aşamasına geçmeden bir rehine kurtarma operasyonuna adı karışmıştır. kasım 1979 senesinde amerikan' ın iran' daki elçiliğinin altı çalışanı bir örgüt tarafından rehin alınınca, cia bu kişileri kurtarmak için bölgeye elit bir ekibi göndermiştir. sözde bu ekip lord of light filmi için mekan arayan bir grup senarist, set tasarımcısı ve film yapımcısından oluşmaktadır. filmin çekilmesi düşünülen tahran yakınlarında bir kasabaya gözlem grubu gibi giden bu operasyon ekibi rehine olarak alınmış büyükelçiliğin altı çalışanını kurtarmışlardır.
  • yıllar sonra aklıma gelen kitap. okuduğum bütün kitaplar arasında, en çok etkileyenler listesinde üst sıralara rahatlıkla oynar. kurgusunu, hikayesini bir kenara bırakıp içindeki öğretileri, anlatıları, diyalogları tekrar tekrar okursunuz bitirdikten sonra.

    ne yazık ki yıllar önce kitabı alıp geri getirmeyen bir şerefsize kurban gitmiştir, biran önce tekrar edinmem gerekliliği şiddetle kafama vurmaktadır.
  • okumadan önce herman hesse'in sidartha'sını okumak gereklidir

    en iyi bilim kurgu kitaplarından biridir, zelazny'i anlamak zordur çok sağlam bir mitolojik alt yapı gerektirir. herman hesse'in sidartha'sı bu kitabı okumak için gerekli alt yapıyı önemli ölçüde sağlar.

    --- spoiler ---

    kitabın ne anlattığını anlayamayanlar kitabı boş argümanlar ile eleştirmiş.

    kabaca dünyayı bitiren insanlar yaşanabilir içinde kendi ekolojisini barındıran bir başka gezegene yerleşirler.
    dünyanın sonunun gelmesini insanları sorumlulukları olmadan teknoloji kullanmasına bağlayan bilim adamları, kendilerine bir bölge yaratıp diğer insanların bilim ve teknolojiye ulaşmasını yasaklarlar. kendilerini de hint mitolojisindeki tanrılar ile özdeştirirler

    sadece yeterince iyi ve tanrılarına inançlı olan vatandaşların vücutları başka canlılara aktarılarak bir nevi ölümsüzlük sağlanıyor, bilim adamları bunu yaparken ekstra bazı güçlerde kendilerine bahşediyorlar.

    toplumsal sistemi hindistandaki kast yapısına uygun kılıyorlar böylece cezalandırmak istediklerini bir alt kastta canlandırıyor hatta hayvan vücuduna yerleştiriyorlar.

    eğer bir şehir teknolojik bir gelişme gösterirse (mesela matbaa'yı icad ederse biri) tanrılar o şehri kafir ilan ediyor ve diğer şehirler bir nevi cihat yaparak o şehri ve içindekileri tanrıları adına yok ediyorlar.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    tipki night king misali oluleri diriltme yetenegine sahip vatandas. night king kudretini buzdan alirken lord of light'in kudreti atesten geliyor. yani night king olen birini ice wight olarak geri getirirken lord of light ise fire wight olarak getiriyor. bildigimiz uc populer fire wight var: beric dondarrion, melissandra, ve tabii ki jon snow.

    lord of light, night king'in bizzat asimetrik karakteri, antitezi, ve dolayisiyla ezeli dusmani. night king ete tirnaga burunmus bir kimseyken lord of light'in bir hayali varlik oldugunu dusunmek dogru degil. dolayisiyla asil amaci bran'i oldurmek olan night king'in bir numarali dusmani lord of light, three eyed raven bran stark'tan baskasi olamaz. night king fiziksel olarak guclu ve meziyetli birisiyken bran koturum. night king'in olandan bitenden haberdar olmasi icin fiziksel olarak white walker'lari ile birlikte yurumesi gerekiyor, bran ise kargalara warg'layarak geziyor. night king tek zaman diliminde/boyutta sonsuz bir duzlemde bulunmaktayken bran sonsuz zaman diliminde sonlu bir duzlemde yasiyor (yani yaslaniyor ancak seyahat edebilecegi sonsuz boyut var).

    eger night king kotulugu temsil ediyorsa bran da iyiligi temsil ediyor. lakin acik ve net olarak night king'in hikayesi anlatilmadi. su noktada kim iyi kim kotu bir sey diyemiyoruz. dizinin sonunda bu is jon snow'un lord of light'i ve dolayisiyla ona bagli hayata dondugunden kendini yok etmesiyle tamamlanabilir. tum gizem night king ve lord of light'in hikayesinde bitiyor.

    --- spoiler ---
  • okuması oldukça zor ama güzel bir kitap. başlarda bırakmayı düşündüm ama devam ettikçe taşlar yerine oturmaya başladı. türün severlerine tavsiye ederim.

    bu arada zelazny'nin kafası baya güzelmiş.
hesabın var mı? giriş yap