• hayata dair ince ayrıntılar üzerine ufuk açıcı tespitleri bulunan nabokov romanı:

    "okur tarafından sevilen kahraman, kitap kapakları arasında nasıl bir evrim geçirmiş olursa olsun, kader çizgisi zihnimizde belirlenmiştir; aynı biçimde dostlarımızın da kendileri için çizdiğimiz şu ya da bu mantık içinde ya da alışılmış biçimde davranmalarını bekleriz. belli bir kişiyi ne kadar seyrek aralıklarla görürsek onun hakkında oluşturduğumuz kalıba uysallıkla girdiğini görmenin verdiği zevk de o kadar doyurucu olur. öngördüğümüz kader çizgisinden herhangi bir sapma, bize sadece haddini bilmezlik değil, ahlaki düşkünlük olarak da gözükür. yüzyılın görüp göreceği en önemli şiir kitabını kapı komşumuz gezgin sosisçinin yazdığını öğrensek, onu hiç tanımamış olmayı yeğleriz."

    edit: güncelleme
  • nabokov'un metninden birkaç alıntı:

    “sadece düşünceler dünyasında değil, eylemler dünyasında da yaşıyoruz. ardındaki yaşantı olmadan sözcükler anlamsızdır.”

    “öngördüğümüz kader çizgisinden herhangi bir sapma, bize sadece haddini bilmezlik değil, ahlaki düşkünlük olarak da gözükür.”

    “okur tarafından sevilen kahraman, kitap kapakları arasında nasıl bir evrim geçirmiş olursa olsun, kader çizgisi zihnimizde belirlenmiştir, aynı biçimde dostlarımızın da kendileri için çizdiğimiz şu ya da bu mantık içinde ya da alışılmış biçimde davranmalarını bekleriz.”

    “çevre değişikliği, hesabı görülmüş ciğerlerle yüreklerin bel bağladığı geleneksel bir yanılgıdır.”

    edit: güncelleme
  • nabokov rusya’da bir aristokrat bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geliyor. baba anti-çarcı, anti-boşevik bir demokrat. çar yıkılıp devrim olunca da sürgüne kaçmak zorunda kalıyor. çocukluğundan beri evde fransızca ve ingilizce konuşuluyor, dadılar, öğretmenler, bakıcılar gırla. dolayısıyla proust’tan joyce’a fransız ve ingiliz edebiyatına hâkim, onlardan besleniyor. onlara göndermeler yapıyor. onların tekniklerini kullanıyor. ama lolita onlardan çok daha fazla insana ulaşabiliyor. önce avrupa’ya, sonra da amerika’ya gidiyor. amerika’da yaşamaya başlayınca yabancı dili değil, ikinci dili değil, üçüncü dili olan ingilizce yazıyor romanı. conrad için mesela ingilizce, onun yabancı dili olduğu için bazı noktalar, sonradan öğrenilmiş bir dil olduğunu açık eder diye eleştirilirmiş. nabokov’da böyle sırıtan noktalar yok, aksine kelime oyunları, proust ve joyce’a göndermeler, dilin estetik kullanımı çok üst düzeyde… imiş. biz tabii keko gibi çevirisini okuduğumuz için bütün bunlar bizim için fransa’da geçiyor, bir nane anlamıyoruz. proust’u, joyce’u doğru dürüst bilemediğimiz için göndermelerin de çok aşikâr olanları dışında fark etmiyoruz. amerikan popüler kültürü ile alakalı dalga geçmeleri biraz fark edebilirsek ne ala. yale üniversitesi bir derste üç hafta bu romanı işlemiş ve bunu youtube’a koymuş. onları izleyince olaya ne kadar uzak olduğumu görüp hislendim. kitap okumayı bırakabilirim. belki de sadece nihal atsız okurum, ya da zülfü livaneli… bilemiyorum, moralim çok bozuldu.

    romanlardaki önsözleri es geçmek alışkanlığım vardı. dallamanın teki bir oğuz atay romanının önsözünde hikâyeye dair en büyük spoiler’ı çakmıştı da o günden beri roman önsözü okumaz olmuştum. meğer bunun önsözü kurgunun bir parçasıymış ve yazar tarafından romanın bir parçası olarak tasarlanmış. okurun romana bakışını şekillendirmek için kullanılmış.

    kitap amerika’da dört yayınevi tarafından reddediliyor ve paris merkezli bir yayıncı basmayı kabul ediyor. nabokov’dan kitabın bu basılmama hikayesini de anlatan bir sonsöz istiyorlar ve o da kitabın sonuna ekleniyor, böylece kitap önsözü ve sonsözü de eserin yolculuğuna dahil olarak vücut buluyor. basılır basılmaz büyük yankılar, çok satılmalar, eleştiriler vesaireler.

    kitapta vulgar en ufak kötü bir dil kullanımı, pornografiye kayan en ufak bir nokta yok. pedofiliyi savunma, aklama, özendirme (sanki yapılabilirmiş gibi) yok. ana karakterin yaptım ama sor neden yaptım, aslında o kıza da iyilik ettim, sahip çıktım falan fişman savunması yok. ana karakter yaptığının gayet farkında ve bunun üstünü örtmeye falan çalışmıyor. ben çok daha rahatsız edici bir metin bekliyordum, okumaktan çekinenlere endişe etmemeleri söylenebilir. ama anlatıcı ana karakterimizin aklı yerinde mi, bu anlattıkları doğru mu bu konu hep şüphede kalıyor zira anlatıcının güvenilmez olduğu besbelli. yalancı anlatıcı da hiç sevmediğim bir tip. ama insanda bu akıl hastasına karşı bir acıma hissi de uyandırabiliyor.

    okuduğum iyi oldu. merak ediyordum. diğer kitapları da okunabilir. belki.
  • eski sevgilimin elinden düşürmediği halde duruma erkenden uyanamadığım vladimir nabokov eseri. kendisi şimdi bir çıtırla evli, ve sanırım aynı kitabı yeniden okuyor.
  • gerçek yaşamda bir örneğiyle tanışma ve aşık olma sonrası insanı intihara kadar sürükleyebilecek, gurur bırakmayacak, kafayı yedirecek karakter. bir erkeğin karşı cinsin cazibesi altında ezilmesine, herhangi bir gücünün kalmamasına yol açan kişi. ölmekteyken bile keşke yanımda olsun dedirtecek, aslında hayatı zehir etmiş ama üç kuruş gülümsemeyle bağımlı yapmış kişi. bağımlı olunan kişi.
  • bu filmde bir sahne vardir, hadi spoyler verelim de izlememisler icin buyusu kacmasin.

    --- spoiler ---
    humbert kisisi lolita'yi kamptan almistir, geceyi otelde gecireceklerdir. lolita yataktadir, humbert diz cokup konusmaya baslar, burada lolita'yi arkadan gormekteyizdir. humbert konusmaya devam ederken lolita hanim kizimiz ayaklarini kullanarak (yani ellerini kullanmadan) ayakkabilarini cikartir.
    --- spoiler ---

    ben omru hayatimda bu kadar bastan cikarici, tahrik edici, libido salgilatici bir sahne gormedim. izlerken nabzim dakikada 580 atti anasini satayim. bu sahnenin yaratilisinda emegi gecen herkesin tek tek elini opuyorum.
  • humpert'in 13 yasindaki lolita'ya duydugu sapkin aski anlatan roman.

    "dilin ucu damaktan dislere dogru uc basamaklik yol alir, ucuncusunde gelir dislere dayanir.lo-li-ta."
  • bu kitabin dünyaya boşvermişliğin, çürümenin, yozlaşmanın ve bireysel sapkın maddi hazların peşinde benliğini kaybetmenin yirminci yüzyıl edebiyatındaki en iç karartıcı örneklerinden biri oldugu dusunenler var (bkz: #5960486) ve (bkz: #6348173) .
    ancak su da unutulmamalidir ki bu kitap ayni zamanda içindeki sahnelerin muhtesem tasvirleriyle, akiciligiya, siirselligiyle anlatildigi gercek bir sanat eseridir. romandaki tum sahneler gozunuzun onunde canlanirken sahnedeki o anin ruhsal sikintisini, heyecanini, dehsetini kimi zaman korkusunu ya da nesesini yasarsiniz. nabokovun bu kitabi yazmasini toplumsal kimi konularda engin bilgi sahibi olan alev alatli onyargisi ile bakmassak su sekilde de yorumlayabiliriz: nabokov belki de kendi icinde yasadigi nevrozlardan, gecmisinde rusya ve avrupada yasadigi karanlik dertlerinden kendini kurtarma ilaci olarak gormus olabilir lolita'yi. ve o donemin insanlarinin da kendilerini avrupanin bu karanlik doneminden bir saatligine bile olsa bu kitabi okuyarak humbert in traji komik bunalimlarina ortak olmayi istemelerinin nesi kotu olabilir.
  • türkçedeki (ilk olması muhtemel) eski bir baskısının kapağı o kadar komiktir ki, üstadı da güldürmüştür.

    edit: betterdigtwo‘ya teşekkürler, link güncellendi.
  • 56 yıl ve 37 ülkeden 185 lolita kapağı
hesabın var mı? giriş yap