• liman von sandersin en buyuk etkisi cikartmalarin yapilacagi yerleri onceden tahmin etmek (veya edememek) degil, savasin basinda askerleri adam ederken ve destek kuvvetleri hizli bicimde cephelere dagitirken ortaya cikmistir.

    zira savasin basinda (hatta osmanli daha resmen 1. dunya savasina girmeden) enver pasa alman komutanligina kendi savas planini aciklamis ve liman von sanders tarafindan bunun ne kadar hirsli bir plan oldugu gorulmus. sonucta enver pasa, plana gore sadece ruslari dogu cephesinde yenmekle kalmiyor, cihad ilan ederek iran, misir ve afganistandaki tum muslumanlari ayaga kaldirarak, onceden gonderdigi ajanlarin organizatorlugunde ingiliz ve fransizlarin kuvvetlerini dagitiyor, vs..

    liman von sanders turkiyeye geliyor, istanbuldaki ordunun komutanligini aliyor. bu sirada almanyada saniyorum albay ve yapilan anlasmaya gore osmanlilarin komutasinda bu rutbe bir arttiriliyor. fakat bu duruma, yani alman komutasina, ruslar fransizlar ve ingilizler karsi cikiyorlar. oysa o sirada jandarma kuvvetlerinin basinda bir fransiz, donanmanin basinda da bir ingiliz var. neyse bu arada liman efendinin rutbesi almanyada generallige yukseltiliyor ki bu da turkiyede maresallige denk geliyor. bu rutbe bir ordu (veya kolordu) komutasi icin cok yuksek oldugundan, sanders tum ordularin inspector-generali oluyor.

    osmanli sahane bir diplomasi sonunda, savas ciktiktan aylar sonra bile diplomatik iliskilerini yuruttugu avrupalilara caktirmadan hazirliklarini tamamliyor ve savasa giriyor. liman von sanders, istihbarat bilgileri isiginda, canakkaleye buyuk bir saldiri olacagini biliyor ve sonunda buradaki tum kuvvetlerin genel komutani oluyor.

    butun bu surec icinde, orduyu adam etme gorevini yerine getirirken enver pasanin hayalleriyle, osmanli ordusunun perisan durumu arasindaki ucurumu, alman genelkurmayindaki ve disislerindeki bircok kisiden daha iyi goruyor. bazi subaylar bile capulcudan farksiz, egitimsiz, askerlerin bir kismi (ozellikle araplar) savastan yana degil, vs. yine de liman von sanders ise koyuluyor.

    bu arada muttefikler canakkaleyi bombaliyorlar ve sonrasinda ilk deniz saldirisinda 3 buyuk gemi kaybediyorlar. bunun uzerine de daha buyuk capta ve sadece donanmayla sinirli olmayan, buyuk bir cikarmayla da desteklenecek bir harekata karar veriyorlar. iste bu karar asamasinda ve sonrasinda yapilan hazirliklar esnasinda yaklasik 4 hafta geciyor ki bu sure icinde anlasilan liman efendi, gece gunduz calisip tum birlikleri hazir hale getiriyor.

    savas bildiginiz gibi epey uzun suruyor ve cok kanli oluyor. zira iki tarafta mevzilerini saglamlastiriyor ve mucadele trench warfare denen hali aliyor. ne yazik ki muttefiklerin deniz hakimiyeti oldugundan ve bizim mevzileri durmadan bombalamakta olduklarindan, bu sekilde de cok fazla kayip veriyoruz.

    andrew mangoya gore kayiplarimiz su boyutlara vardigindan...
    55 bin kisi catismalarda oluyor.
    100 bin kisi yaralaniyor.
    21 bin kisi hastaliktan oluyor
    64 bin asker kacarak birligini terk ediyor
    10 bin kisi de kayboluyor.

    ...liman von sandersin koordinasyon yetenegi de o denli onem kazaniyor cunku surekli gelen destek kuvvetleri, en dogru sekilde cephelere dagitmak onun sorumlulugunda. bu kadar kayip varken de, yani destek kuvvetlerinin boyutu da bu kadar fazlayken, bu is cok buyuk onem kazaniyor.

    (edit: bu kayip rakamlarina iyi bakin. bu savasta sehid sayimizin hep 250 bin olarak zikredilmesi, o zamanlar kayiptan * kastin, savas sirasinda etkisiz hale gelen herhangi biri olmasiyken, sonradan bu kavramin olumle iliskilendirilmesinden kaynaklaniyor. ayni sekilde muttefiklerin toplam kaybi da ana britannicaya gore 213,980'dir resmi rakamlara gore, toplam can kaybi ise 50 bin civari. konuyla ilgili de bircok web sitesi var zaten, ornegin

    http://users.netconnect.com.au/…anmac/gallipol.html
    http://www.greatwar.nl/…ames/default-gallipoli.html --hem detayli rakamlar var, hem de birkac fotograf
    http://www.firstworldwar.com/battles/hill60.htm -- muhtemelen en kapsamli sitelerden biri

    gordugumuz uzere, pek de bir uzlasma yok kesin rakamlar ustunde, hicbir zaman da olamayacak bu savasin sartlari geregi. ama ustunkoru bir fikir edinebiliyoruz ve bunlar da yukarda bahsettigim rakamlarla parallelik gosteriyor.)

    sonucta liman von sanders genel acidan hic de rezalet bir yonetim gostermiyor ve ataturke de cesitli zamanlarda sans ve fazladan asker taniyarak onun basarilarinda pay sahibi oluyor. [alniz bir noktada, ataturk ustuste birkac muharebede basarili olmusken, emrindeki askerlere taaruz emrini veriyor cunku dusmanin geri cekilmekte oldugunu saniyor. fakat bunda yaniliyor ve bu basarisiz saldirida bin asker sehit oluyor. bunun uzerine hem liman von sanders hem de o sirada cepheden bulunan enver pasa cok sinirleniyorlar ve ataturk komutadan aliniyor. ataturk ise kendini bu saldirinin usleri tarafindan onaylandigini soyleyerek ve emrindeki subaylarin yeteneklerinin yetersiz oldugunu soyleyerek savunuyor. bu olaylar boyunca liman von sandersle ataturkun arasinda, rutbe bakimindan birbirlerinin muhattablari olmamalarina karsin bir surtusme mevcut.

    sonucta von sandersi yetersiz bir komutan, ataturku de surekli onun yanlislarini duzelten kusursuz bir albay olarak gorecek kadar olayi basitlestirmeyelim. iki adam da savas boyunca ellerinden geleni yaptilar ve elbette liman von sandersin sorumlulugu cok daha genisti, idare etmesi gereken cok daha fazla rutbeli/rutbesiz insan vardi, turkler icin calissa da almanlarin cikarlarini gozetmek durumundaydi. her zaman mustafa kemal gibi hirsli bir albayla ayni fikirleri paylasmamis olmasi, onun isteklerine mesafeli yaklasmak zorunda kalmasi cok da buyuk bir surpriz degil bu acidan.
  • 1913 yılında türk ordusunun ıslahı için alman imparatorluğunun görevlendirdiği askerdir. görevlendirildiğinde tümen komutanı bir albay iken gelmeden önce generalliğe yükseltilmiş, osmanlı devleti ile yapılan anlaşma hükümlerince türkiye'ye gelecek alman askerlerinin, osmanlı ordusundaki rütbeleri alman ordusundaki rütbelerinden fazla olacağı için, türk ordusunda mareşalliğe yükseltilmiş. balkan savaşından yenik çıkmış türk ordusunun halini teftiş ederken birinci dünya savaşı patlamıştır.
    çanakkale'ye çıkarma yapılacağı kesinleşince boğazın savunulması için kurulan 5.orduya komutan atanmıştır. daha sonra filistin cephesinde komutanlık yapmıştır. 1918 yılında savaş kaybedildikten sonra esir olduğu malta'da türkiye'de beş sene isimli kitabını yazmıştır. almanya'ya döndükten sonra 1920'de kitabı yayınlanmıştır. 1929 yılında, 74 yaşındayken ölmüştür.

    kendisi hakkında yüzlerce yorum yapılmıştır, kimi insafsız kimi mantıklı. savaş kaybedildiği için tüm bu yorumlar ve eleştiriler normaldir. ancak unutulmamalıdır ki, çok az alman komutanı birinci dünya savaşında muharebe kazanmıştır. liman von sanders onlardan birisidir. yazdığı kitap bir alman askerinin türk ordu yapısına bakışı hakkında çok öğretici bir eserdir ve yazdıklarının hepsi doğru ve tarafsız olmasa bile, balkan savaşının neden kaybedildiğine dair gerçekleri göstermektedir. önyargısız okunmalı ve komutanlık hataları, mantık süzgecinden geçirilerek değerlendirilmelidir.

    sadece bir tek neden bile benin gözümde liman von sanders'i saygın kılar. çanakkalede emrindeki 6 tümenden ( ki savaşın ilerkeyen safhalarında 22 tümen olmuştur) birinin ( üstelik yedekte tuttuğu tümendir bu) komutanı olan mustafa kemal'in askeri dehasını takdir etmiş, emir almadan kendi inisiyatifi ile gerçekleştirdiği harekatı desteklemiş, onun öngörülerini dinlemiş, onu ezmek isteyen enver paşa'ya karşı korumuş ve savaşın en kritik anında onu anafartalar grup komutanlığına getirerek ( rütbesi yetmediği halde) güvenini göstermiştir. mustafa kemal'in, hayatını kurtaran saatini, ona vermesinin bir anlamı olmalıdır.
  • çanakkale savunması için almanya'ya bizzat ihtiyaç listesini iletip, istediği malzemeleri nüfuzunu kullanarak erken getirtmek suretiyle batarya savunma sisteminin erken organize olmasını sağlayan alman general. çanakkale'ye gidenler bilir; üzerlerinde krupp yazan devasa obüsler vardır. almanya ilk etapta bu çapta gelişmiş topları göndermek istemez zira osmanlı genelkurmayının da böyle bir fikri yoktur, liman paşa hariç kimse çanakkale'nin bir donama ile zorlanacağına ihtimal vermez. ancak liman paşa akdenizde toplanmaya başlayan fransız ingiliz ortak armadasının tek amacının boğazı yarıp geçmek olduğunu, bunun gerçekleşmesi halinde osmanlı'nın savaştığı cephelerin kapanacağını rusya'nın ise savaşmaya devam edeceğini söyler. vurucu bir son ile bitirir "bu durumda almanya en fazla 1 yıl daha savaşabilir". kaizer ikna olur ve neticede obüsler, sahra topları, hava keşif uçakları, mayın ve torpil gemileri öncelikli olarak türkiye'ye gönderilir. ingiliz ve fransızlar ise aldıkları istihbarata göre çanakkale'de bir direnç beklerler ancak son yapılan kurt kapanı savunma düzeneğinden pekde haberdar değildirler. dolayısı ile gövde gösterisi şeklinde yaptıkları görkemli bir dizilim ile çanakkale'yi zorlarlar. sonucu bütün tarih kitapları yazar. yenilmez denilen armada çanakkale'de perişan olmuştur. tarihi yazanlar kendisini hep yetersiz, eksik tanımlar. bu birazda bizim kendi insanımızı kahramanlaştırma çabamızdan kaynaklanır. nitekim mustafa kemal'in emre itaatsizlik ederek meşhur ölmeyi emrediyorum sözü ile karşı hücuma geçip kara savaşının gidişatını değiştirdiği hamleden sonra başını enver paşanın çektiği osmanlı kurmayı kendisini görevden almak ister. liman paşa kendisi için "bu bir emre itaatsizlik değil bizim öngörüsüzlüğümüze bir isyandır" diyerek kendisini kollar, görevden alınmasını geçin bulunduğu pozisyonu daha da kuvvetlendirir, kendisine hareket özgürlüğü verir ve her kararına saygı duyar. bu sebeple kendisi mustafa kemal'in değer verdiği bir insandır. hatta göğsünde parçalanan saatini kendisine anı olarak hediye etmiştir.
  • bugün ölüm yıldönümü olan alman general.

    hakkında uzunca çanakkale savaşı ve sair okumalarım sonucu bilgi sahibi olduğum bu generale farklı bir açıdan bakmak isterim.

    öncelikle allah rahmet eylesin. almanya'da yatıyor. 1929'da ölmüş.

    iyi bir general miydi, çanakkale, daha sonra filistin cephesi'nde görev yaparken savaşa faydası dokundu mu, alman çıkarlarını mı düşündü vs. gibi askeri ve politik karar ve yerini çözümlemek zordur. bu konulara en azından burada girmeyeceğim.

    lakin şunu gördüm,

    mustafa kemal atatürk, diğer silah arkadaşları, türk siyasi üst yönetimi, padişahından vekalete, nazırlıklara kadar büyük bir sorun yaşamadığı anlaşılıyor. dönemin aktörlerinden hakkında kötü konuşana rastlamadım.(kaçırmış da olabilirim elbet) yani bu adam çanakkale savaşı'nı da içine alan ateşten yıllarda bu topraklardaymış ve o çevre bugünkü türkiye cumhuriyeti'ni kuran, doğuran, etkileyen çevre. yani aslında bu adam yabancı bir şahitmiş. cephede büyük bir etkinliğinin olduğuna(varsa bile) çok inanılmadığı, askerin limon paşa dediği, atatürk'ün rütbesi ve konumu dışında çok parlak bulmadığı aşikar bu generalin ben türkiye'ye muhabbetle hizmet ettiğine inanıyorum. hatta atatürk'ün de bu görüş çerçevesinde o'na saygı duyduğunu düşünüyorum. yoksa en azından savaş sonrası hakkında açık ve net menfi şeyler söylerdi.

    bir diğer önemli konu paşanın türk askeri'ne bakış açısıdır. daha önceki entrylerden birinde alıntılandığı üzere kendisi türk halkını, mehmetçiği çok iyi anlamış ve her zaman saygı duymuş, hakkını vermiştir.

    şunu unutmayın. bu adam alman. inanıyorum ki türkiye'de, çok hassas zamanlarda pek çok türk generalden daha büyük riskler aldı, daha çok çalıştı. kısacası emeği, alınteri var.

    başarısız olabilir, çıkartmanın yerini yanlış tahmin etmiş olabilir, almanlara çalışıyor olabilir, savaşı uzatmaya çalışmış olabilir, gizli ajandası olabilir ama biraz da olsa saygıyı hakediyor olmalı. ha o zamanda, çanakkale savaşı'nı yürüten 5. ordunun başına bu adam nasıl getirilir diyebilirsiniz, daha parlak bir adam/general daha iyi olurdu elbette. ama bu otto liman von sanders'in sorunu değil ki. o'nu oraya atayanın sorunu.
  • 30 ekim 1918 günü sadrazam izzet paşa tarafından emir ve komutayı mustafa kemal paşaya devrederek istanbul'a dönmesi istenmiştir. yayınladığı veda mesajı şöyledir:

    " yıldırım ordular grubuna, adana 31 ekim 1918,

    yıldırım ordular grubu'nun emir ve komutasını mustafa kemal paşa'nın birçok büyük muharebelerde başarılarını ispatlayan ellerine tevdi etmek mecburiyetinde kaldığım şu anda, emir ve komutam altında osmanlı imparatorluğu'nun yararı uğruna yaptıkları hizmetlerden dolayı bütün subay, memur ve erlerine içten gelen teşekkürlerimi bildirmek isterim.

    yıldırım ordular grubu'nun birçok subay ve erlerini, bana en sıkı bir surette bağlayan gelibolu'nun şanlı günlerini, anadolu sahillerindeki müteaddit kahramanca teşebbüslerini tarih ebediyyen unutmayacaktır.

    filistin'de bizim için bir başarı zinciri teşkil eden ve aralıksız altı buçuk ay devam eden inatçı bir savunma ve özellikle tel'azur, tarmosaya, elkefir ve her iki şeria savaşları, osmanlı ordusunun ve onunla beraber savaşan alman ve avusturya birliklerinin inkar edilemez kahramanlıkları ile sabit olmuştur.

    bu olayların anısı, bana osmanlı imparatorluğu'nun cesur evlatlarına dayanarak, geleceğe sağlam bir itimad ve emniyetle bakabilecekleri kanaatini veriyor. osmanlı milleti ile dostlarının, gelecekte barış ve sükuna kavuşmasını ve en kısa zamanda senelerce süren savaşların açmış olduğu yaralardan kurtulmalarını tanrı'dan dilerim.

    süvari generali, otto liman von sanders "

    kaynak: hayat tarih mecmuası, eylül 1968, sayı 3.
  • mustafa kemal'in kendisine takdim ettiği parçalanmış saate karşılık, o da kendi aile markalı altın saatini gaziye takdir ve tebriklerinin nişanesi olarak armağan etmiştir.lakin atanın bu saati münihte, von sandersin evinde vuku bulan bir hırsızlık vakasında çalınmış, kaybolmuştur.
  • birinci dünya savaşında kafkas'ta soğuktan, kanal'da sıcaktan, hummadan kırılan kırılan, yiyecek tayını olmayan, ayağına postal diye çaput parçaları saran, erzurum'a, niğde'den yürüyerek giden, düşman karşısında çok kez silahsız kalan ama yine de ölüme atılan askeri anlattığı kitabında bir pasaj vardır ki insanın en kötü şartlarda bile içindeki çocuğu öldürmediğini hatırlatır.

    üzerinde giyecek kıyafeti olan askerlerimiz, ingiliz birlikleri çanakkale'den çekildikten sonra, onlardan kalan kıyafetlerin üzerine üşüşmüştür. o günler için liman paşa şunları yazar;

    "tahliyeden sonraki günlerde yarım ada üzerindeki türk askerleri birbirinden farklı üniforma parçalarından oluşan anlatılması zor kıyafetlerle dolaşmaya başladılar. bunlar çocuk gibiydiler. eğlence olsun diye ingiliz gaz maskelerini bile takıyorlardı."

    o savaşın ardından böyle bir sahnenin yaşanması benim çok hoşuma gitmişti.
  • futbolda derwall ve sepp piontek ne ise askeri alanda onu çağrıştırır.. o vakit de yerli hocalara yeterince şans verilmiyor, cesur futbol oynatmasına rağmen yılmaz vurallar üst düzey görevlerde yer alamıyormuş demek..
    nasıl derwall mustafa denizli'yi yetiştirdi ve futbolumuza armağan etti ise o da genç komutanlarımıza tecrübelerini aktarmış.
    allenby de olmayaymış iyiymiş. (o da souness gibi)
  • inönü'nün hatıratında bahsettiğine göre istiklâl harbi döneminde gelip türkler'e yardım etmek için ankara'ya mektup yazmış olan kişi.

    şöyle demiş inönü:

    "millî mücadelede general liman von sanders bize mektup yazdı. geleyim, size yardım edeyyim, diyordu. yani biz muharebeyi idare edemeyiz diye düşünüyor.(...)"(1)

    (1) ismet inönü, hatıralar, haz.: sabahattin selek, bilgi yayınevi, ikinci basım (tek cilt), kasım 2006, s. 482-83
  • kendi kaleminden derlenen anılarını büyük bir merak ile bir solukta seneler önce okuduğum kişi.

    yazdıklarından aklımda kalanlardan ve gene yanlış hatırlamıyorsam türk genel kurmayı tarafından da önsözünde kaleme alınmış benzer imalar (hatırlamıyorum belki direk söylenmiş de olabilir) bulunduğu üzere, alman ordusunun menfaatlerini her daim en üstte tutmuş ve bunun için de çanakkale savaşının her noktasında uzaması içinden elinden geleni yapmış olduğuna inandığım/inanılan alman komutanı.

    tabii ki osmanlı ordusuna da hizmetleri ve olumlu birkaç faydası da olmuştur. özellikle kendisiyle beraber cephede bizzat savaşan, eğitim veren alman topçu subayları ve alman toplarının çok faydası olmuştur çanakkale'nin geçilememesindd ama neticede kendisi bir üst düzey alman subayıdır ve tabii ki alman milletinin ve ordusunun menfaatlerine sadakati kendisi için en doğal olanıdır. yani yadırganmamalıdır bu durum veya von sanders birey olarak kınanmamalıdır bunu yapması ile. ki, o sıralarda bir çok cephede savaşmakta olan alman ordusu için, itilaf devletlerinin bu kadar uzun süre çanakkale cephesi'nde, ne ileri ne geri gidemeyip tabiri caizse bataklığa takılıp kalması, diğer cephelerin bir nebze rahatlaması adına çok büyük bir hizmet olmuştur.

    belki bir ihtimal çok önceden, çok daha az zarar ile bitirebilecekleri halde liman paşa'nın öngörüleri(!) ile hep savunmada kalıp düşmanları gibi çok büyük kayıplar veren türkler tarafından kınanması gerekecek kişi/kişiler var ise, muhtemelen bunu hiç farketmeden veya bilmeden göz yuman kendisini o konuma getiren ve bizi kaybettiğimiz toprakları geri alma hayaliyle bir dünya savaşına sokan dönemin alman hayranlarıdır.

    bir süre sonra sanırım başta mustafa kemal olmak üzere bazı osmanlı subayları da bu durumu farketmiş, muhtemelen bu sebeple de çanakkale savaşının ilerleyen günlerinde ve sonrasında yine beraber görev aldıkları filistin cephesinde mustafa kemal paşa ile aralarında giderek artan bir soğukluk olmuştur.

    edit: imla
hesabın var mı? giriş yap