• sırf, mahkeme salonunda, adamın* rakip avukata stratejisini acıklamaya çalışırken cıkardıgı doğa üstü sesler cıkardıgı sahne ve kalemle kavga etme sahnesi için izlenebilecek filmdir. o sahneler akla gelince bile insanı kopartır... ha birde kendini dövme sahnesi vardır o ayrı bir olay.
  • jim carrey nin en hoş filmidir bence..özelliklede yalan söyleyemediği mahkeme sahnesi..bir şey söyler ve üstüne ''itiraz ediyorumm'' diye bağırır
  • jim carreyden maksimum performansın alındığı bir film. senaryo, müzikler tipik mesaj kaygılı aile filmi ekseninde olmasa mükemmel olabilirdi, yine de konu süper, jim carrey manyak oynamış.

    --- spoiler ---
    carreyin trafik polisiyle dialogu insanı gülme krizine sokabilir.
    bir de carreyin asansörde karşılaştığı iri göğüslü afet, filmden jim carrey ve komiklikler dışında akılda kalan yegane şey oldu. yine jim carreyin aynı hatuna çekimlerde şaka yollu yavşadığını da çekim hatalarında ibretle izliyoruz tabii.
    --- spoiler ---
  • filmin mahkeme sahnelerinden birinde jim carrey "here she comes to wreck the day" diye tempo tutturur..ki bu da bir man on the moon ve dolaylı olarak andy kaufman gondermesidir..

    (bkz: mighty mouse)

    edit: moloztash "ama o vakitler man on the moon'u çekmesine daha iki yıl vardı??" diyerek beni uyardı ve jim carrey'in onceki filmine degil sonraki filmine bile gonderme yapabilecek bi adam oldugunu anladık. evet.
  • filmdeki "my father is a liar" "ah you mean lawyer?" dialogu türkçeye birebir çevrilerek ayri bir eylence yaratmiştir... ha, "sen olsan napardin dürzü?" deseniz, eyvallah derim, araya trt2 açikögretim sokacak halim yok ya...
  • jim carrey'in mavi kaleme bakıp kırmızı olduğunu söylemeye çalıştığı ve kalemle kavga ettiği sahnesi gülme krizine yol açan film.
  • bu sıralar bana pozitif enerji depolayan fevkalade cris cab parçası.
    ben de ilk radyoda dinleyip ritmine kapılan, sonrasında bulamayanlardanım ama spotify sağolsun buldu getirdi bana.
  • "liar, liar, pants on fire
    your nose is longer than a telephone wire" diyerek daha başında olayı bitiren, itidalımızı yitiren şarkıdır.
  • seyretmesi super eglenceli film..ozellikle sonunda ekledikleri cekim hatalari ve jim carrey'e yapilan saka cok keyifli..
  • 22 yil sonra bu filmi tekrar izledim. ilk izledigimde sinemada cok guldugumu hatirliyorum. yine guldum ama sunu soyleyebilirim ki bugunun neo feminist entertainment dunyasinda bu film vizyona giremezdi.

    - filmde iki tane slut stereotype’inda kadin var. ikisinin de imaji sexualize edilmis. bu durum sexually appealing bir tarzi olan (bu arada kusura bakmayin boyle asiri ingilizce olacak. once kasayim dedim turkce dogru kelimeleri bularak. ama bu konularda ifade zenginligi turkcede cok cok kisitli. bir noktada “banane kardesim bedavaya yazi yaziyoruz” dedim. sikerler.) tavirlari ve giyimi sexy olan kadin, davetkardir sartlanmasini guclendiriyor. bu sartlanmanin toplumun belli kesimlerindeki cirkin yansimasi ise mini etek giyen kadin icin yapilan “yarak istiyor. bellli!” var sayimi.
    - rukus rukus giyinip her sabah “nasil gorunuyorum?” diye soran ve aldigi yalan cevapla asiri sevinen cirkin kadin da yine toplumdaki zaten yerlesmis olan bazi algilari besliyor.
    - filmdeki zirve sahne olan mahkeme sahnesinde gecen bosanma davasi iyi, zengin bir koca ve iyi bir baba olan adamla, cocuklarina siddet uygulayan porno star gorunumlu bir nemfomanyak arasinda
    geciyor (bu gold digger kadin tiplemesi algisi da maalesef bugun bile medyada gerceklikte oldugundan daha yayginmis gibi sunuluyor. oysaki aslinda toplumda daha yaygin olan iliski turu kizlarin gozunu parayla, hediyelerle, luksle, arabasiyla boyayan; sonra kizdan sikilinca onu bol bol kiyafet iceren bir dolap ve luks icinde bir instagram sayfasi ile 5 kurussuz ortada birakan salt daddy konseptinde)
    - filmde basroldeki avukat esini defalarca aldatmis ama bu film boyunca sadece 1 kere konu ediliyor. avukat yalan soylemeyi birakip cocuguna babalik yapmaya karar veriyor ve sonrasinda gelen bu romantik komedi mutlu sonuyla bu aldatmalara “tamam yapmis bir cocukluk” muamelesi yapiliyor. konu bile edilmiyor.
    - avukatin patronuyla yukselmek icin sevismesi de yine masumlastirilarak portre ediliyor. oysaki para icin evlenen kadin tam bir whore olarak stereotype ediliyor.
    - filmdeki akli basinda tek kadin avukatin karisi. bu kadinin da baska hic bir ozelligi yok. sadece iyi bir anne ve affedici bir es. sexy degil ama guzel. normal kadin boyle olur tarif ediliyor.
    - bu akli basinda olan tek kadin cocuguna babalik edecek bir erkek ariyor. oz babadan umudu kesince 1 gunde erkek arkadasinin yasayacagi sehre tasinmaya karar veriyor. cunku onun tek hayati akilli ve guzel olmak ve cocugunu sevmek. bir meslegi, ugrasi vs yok.

    simdi oncelikle bugunun dunyasinda bu filmi oyle aile filmi gibi yayimlayamamak bence fair. sonucta gercekten dunya genelinde insanlik erkek egemen durumda. eger amac cinsiyetlerin esit haklara sahip olmasi ise, dogal olarak o denge olusana kadar cok hassas davranmak gerekli. kulturel degisim icin bu tip bir disiplin sart.

    fakat ben her ne kadar bu durumu fair bulsam ve ornegin bir gun “bu tip baskilar kalksin” diye kampanya baslasa, imza bile atmayacak olsam da, galiba ozluyorum denetimsiz zamanlari. asiri liberal solun politik sansuru bazi seylerin tadini kaciriyor. yani sonucta bunlar komik. amacim da gulmek. kafamda da daha da zehirlenebilecek bir zehirli bir sartlanma yok. sirf millet okuz diye biz de eminem gibi muzisyenlerden, 90’lardaki south park mizahindan ya da sascha cohen’in ali g gibi tiplemelerinden mahrum kaliyoruz.
hesabın var mı? giriş yap