• inanilmaz mutevazi ve keyifli bir insan. neredeyse "nickin ne?" diye soracaktim o derece.
  • bir röpörtajda sertab erener sorulmuştu. evde bağıra bağıra şarkı söylemesini çok özledim demişti.
  • 70 yaşına da gelse yüzündeki o kabahat işlemiş çocuk ifadesi hiç bir zaman kaybolmayacak olan şirin insan..
  • elimde olsa her yıl tören düzenleyip kendisine en iyi erkek sanatçı ödülü veririm.
  • aynı anda farklı bir vokal melodisi ile şarkı söylerken aynı anda da farklı bir bass melodisi ile eşlik edebilecek kadar yetenekli bir insan...
  • evimde 4,5 saat boyunca misafir ettigim, hayatimin güzel ve özel günlerinden birisini gecirmeme sebep olmuş sanatcidir.

    levent bey'in misafir edilecegi gunler oncesinden haber alindi. hani herhangi bir arkadas da degil ki, buzdolabinda pizza var, at isit ye diyesin : ) güzel karsilamak gerekirdi. bu sebeple ana yemek olarak cesitli baharatlarla zenginlestirilmis bir tavuk yapmaya karar verdik. ve gunler gecti, o gun kendisinin gelmesine 1-2 saat kala, la traviatanin kafasinda soyle bir soru isareti olustu;

    "acaba hangi yemekleri seviyordu, hic yemekle alakali bir sey soyledigi roportaji var miydi?

    google'a girildi ve aratildi.

    sonuc: dehşet

    roportaj:
    http://saglik.milliyet.com.tr/…0/537199/default.htm

    soyle diyordu levent yüksel;
    "tavuktan nefret ederim"
    "tavuklu yiyecekler haric her seyi yerim"

    adamin gelmesine 1-2 saat var,
    ana yemek tavuk,
    ve işten dönmüş la traviata'nin tüm takim elbisesi su icinde ter basmasi sebebiyle.

    napalim, ne edelim derken, roportajdan da hareketle, makarna ve manti ile destekledik son saat icerisinde yemegi.

    nihayet aksam 8 gibi kendisi evimize misafir oldu. moda'nin berbat trafigi ve park sorununa ragmen 1,5 senedir oturulan moda'da, ilk defa evin önünde park yeri acildi. muthis bir şansti. ama o tavuk. ah o tavuk : (

    yemekte durum kendisine anlatildi, gülerek karsiladi ve sunu dedi;
    "artik eskisi gibi degilim, yiyorum"

    belki mütevaziliginden, belki de gercekten yillarin kendisini zevkleriyle alakali degistirmesinden, kimbilir, böyle dedi.

    güzel bir aksam yemegi, sonrasinda uzun ve güzel bir balkon sefasindan sonra geceyarisini bulmustuk.

    gerek müzik, gerek genel konularla alakali sohbetimiz cok sicak gecti. o gune kadar sesiyle hayatimizdayken, o gunden sonra farkli bir sekilde hayatimiza girmis oldu.

    güzel insan. hep öyle kalsin.
    yine bekleriz.
  • orson welles, lanetine sahip şanssız müzisyen. med cezir albümü türk pop tarihinin ilk üçüne girer. o albümdeki her şarkı ayrı bir hikayeye, ayrı bir derinliğe sahiptir. tuana, kadınım, uçurtma bayramları, med cezir, beni bırakın ve geri kalan tüm şarkılar ayrı ayrı enfes şarkılardır. tabi bunda arka arkaya kaybettiğimiz onno tunç, uzay heparı'nın payı çok büyüktür. bu iki adamı bu kadar erken kaybetmeseydik (en azından kendi adıma hala türk pop müziği dinliyor olabilirdim) türk pop müziğinin bugün ki içler acısı rezil hali nispeten önlenebilirdi gibime geliyor. sözlerinden, altyapısına birbirinin karbon kopyası rezalat şarkılara dışarıda gittiğim bir mekanda,bir ev ziyaretinde, sağada solda denk gelsem bile katlanamıyorum inanın. yani bazen şarkılarda öyle sözler duyuyorum ki grup vitamin'in o güzel geyik şarkılarına rahmet okutur.

    levent yüksel bir çok kez söylemiştir. ben şarkıcı değil müzisyenim diye. müziğie aşık bu adam çevre baskısıyla albüm yapmıştır. ikinci albümü de nispeten (özellikle yas, karaağaç ve zalim) başarılı albümdür. ama ondan sonrası maalesef hep kayıptır. bunun sebebi de yüksel'in şarkı söylemekten ziyade müzik yapmaya tutkun olmasıdır. çoçukluğunda bu adamın med cezir albümüyle tanışan biri olarak o albümü sindire sindire yıllar boyu dinlediğim için kendimi şanslı hissederim hep. varsın levent yüksel'den payımıza bu düşsün.

    neyse, levent yüksel hayata hep farklı bir yerden tutunmuş insanların paydaşıdır benim için. tıpkı beşiktaş'ı tutmak gibi, tıpkı aylak adam'ı sevmek gibi. tıpkı ne kadar hırpalanırsa hırpalansın hep aynı mağrur sakinlikle gülümseyen insanlar gibi. her şeye rağmen gözlerinden ve kalbinden dürüstlüğü, merhameti, geçmiş yazların sarı sıcak neşesini, dostlarına, sevdiklerine karşı koşulsuz sadakati yitirmeyenlerin sessizce konuştuğu bir dil gibi.
  • en büyük talihsizliği, med cezir'in ilk albümü olması. o çıtayı aşması imkansızdı. nitekim aşamadı da. olsun. sonsuz kredisi var nazarımda ve şu ana kadar tek kuruş kullanmadı o krediden.
  • gayet guzel bir sese sahip olan,fakat bunun ilk album di$inda bir $eye yaramadigi adam. yine de $ahsiyetli bir insan havasi veriyor, popcularin bi ust kademesinde en azindan.
  • levent yüksel'i levent yüksel yapan şey; "bu aşkın katili sensin" derken ağzından çıkan "k" harfidir.
hesabın var mı? giriş yap