• soyadını aldigim sahsiyet. bu güne kadar adimi duyan insanlarin yüzde 90i sucu nufus memuruna atsada ortada bi yanlislik yoktur. s harfinin altindaki nokta oraya gökten gelmemistir. hergün ismin nerden geldigini en az 3 kisiye anlatirim. türkiyedeki tek örnegin sahsim oldugunu düsünüyorum.
  • izleyemediğimiz futbol efsanesi. tüm efsaneliğinin yanında kendisi ballon d'or'u kazanan tek kalecidir. bir daha da bir kalecinin alacağını hiç zannetmiyorum.
  • "günümüzde 'tarihin en iyi kalecisi' olarak görülen yaşin, 22 ekim 1929’da moskova‘da dünyaya geldi. hali hazırda zorlu geçen çocukluğu, sovyetler birliği‘nin 2. dünya savaşı‘na katılmasıyla daha da güç bir hale geldi. yoksulluk çeken ailesi ve diğer akrabalarıyla birlikte küçük bir dairede yaşıyordu.

    henüz oyuncakları ve arkadaşlarıyla oynaması gerekirken, daha 12 yaşında, çocuk işçi olarak savaş malzemesi üreten bir fabrikada çalışmak durumunda kalır. 'topyekün savaş' durumundaki ülke her türlü iş gücüne ihtiyaç duyar ve çoğu ülkenin yaptığı gibi çareyi çocukları da çalıştırmakta bulur. yashin bu noktada diğer çocuk işçilerden şanslıdır çünkü savaş malzemesi yapmakta kullandığı o çocuk ellerinde, diğer çocuklarda olmayan maharetler de vardır. fabrikanın futbol takımına giren yaşin'in yetenekleri yıllar geçtikçe gelişir ve nihayetinde dinamo moskova‘nın futbol avcıları bu genç adamı keşfetmekte geç kalmazlar. dinamo moskova, 1949 yılında lev yaşin'le bir kontrat imzalar ve tam 21 yıl sürecek bir aşk hikayesi işte böyle başlar…

    her ne kadar yetenekleri üst düzey olsa da, profesyonel kariyeri pek parlak başlamaz bu genç adamın. çıktığı ilk dostluk maçında hatalı goller yiyince, sekteye uğrayan özgüvenini, tekrar geri kazandığı ve ilk şampiyonluğunu yaşadığı platform futbol sahaları değil buz pistleri olacaktır! hokey kalecisi olarak görev yaptığı dinamo moskova‘da, 1953 sovyetler birliği kupası‘nı kazanan yaşin bu sayede yeteneklerine tekrar inanmaya da başlamıştır. o yıllarda sovyetler birliği’nin hokey milli takımı için adı geçse de o tekrar futbola dönmeyi tercih eder. yine 1953 yılında takıma dönen yaşin, bambaşka biridir artık. sadece çizgide durup, şut kurtarmayı beklemek onun için çok sıradan ve sıkıcı bir hale gelmiştir. yaşin geleneksel kaleciliğin dışına çıkarak: defans oyuncularına sürekli olarak bağırmaya, ceza sahası çizgisinin sonuna kadar koşarak topu eliyle ileriye fırlatmaya, kenardan ortalanan topları kalesinden çıkarak toplamaya ve forvet oyuncusuyla karşı karşıya kalırsa bir anda kalesini terk etmeye başlamıştır artık. kalecilerin çizgi üzerinde şut çekilmesini bekledikleri bu dönemde onun bu yaptıkları izleyenleri adeta büyülümeye başlar. yediği gollerden sonraki ruh halini ise şöyle anlatır:

    bir kaleci yediği golden sonra nasıl üzüntü duymaz. işkence ediliyormuşçasına acı çekmesi gerekir. eğer sakin kalıyorsa bu onun sonu demektir. geçmişinde ne yaptığının önemi yok, böyle adamların geleceği yok demektir!

    takımın 5 sene aradan sonra şampiyon olmasında kilit rol üstlenen yaşin, 1954 yılında ilk defa sovyetler birliği milli takımı‘na çağrılır. bundan iki sene sonra melbourne olimpiyatları için sovyetler birliği kadrosuna seçilir. takım olimpiyatlarda altın madalyaya ulaşırken yaşin turnuva boyunca kalesinde yalnızca iki gol görerek, takımın bu başarısındaki en büyük pay sahibi olur. turnuva’dan sonra dinamo moskova‘yı da şampiyonluğa oynayan bir takım haline getiren lev yaşin‘i tüm dünya 1958 yılında tanıyacaktır…

    o yıl isveç‘te düzenlenen dünya kupası‘na damga vuran isim, baştan aşağı siyahlar içerisindeki sovyetler birliği kalecisidir. ismi rusçada 'aslan' anlamına gelen lev yaşin'dir bu adamın adı fakat turnuva boyunca herkes ondan 'kara örümcek' diye söz eder. son sekizde ev sahibi isveç’e yenilen sovyetler birliği‘nde kupaya dair en çok konuşulan şey yine lev yaşin’in destansı performansıdır. grup maçlarında turnuvada şampiyonluğa ulaşacak brezilya‘ya karşı aldıkları mağlubiyetin tarihi bir farka gitmesini engeller, ingiltere‘yle oynanan play-off maçında kalesini gole kapatır ancak takımın isveç‘e elenmesine mani olamaz.

    1960 yılında işler değişecektir. güçlü sovyetler birliği kadrosunun en önemli parçalarından birisi olan yaşin'e gol atmanın zor olduğu genel geçer doğru bir bilgidir artık. tarihte ilk defa 1960 yılında düzenlenen avrupa şampiyonası‘na katılan 16 takım içinde şampiyonluğa ulaşan takım sovyetler birliği olur. lev yaşin‘in performansını merak edenlere en güzel cevap o zamanların real madrid başkanı santiago bernabeu‘nun söyledikleridir:

    ona istediği parayı ödemeye hazırım. ailemin tüm mücevherlerini satıp borca girmem gerekse bile onu almak isterdim. ancak bay yaşin için biçilebilecek bir değer yok, tıpkı prado müzesi’nde duran ünlü ressamların tabloları gibi…

    dünyada onu satın alabilecek bir para biriminin olmadığı bu adam 1962 dünya kupası‘nda, insan olduğunu ve tıpkı diğerleri gibi onun da hata yapabileceğini istemeden de olsa kanıtlamış olur. ilk maçta yugoslavya‘ya karşı kalesini kapatan sovyet kaleci, ikinci grup maçında kolombiyalı futbolcu marcos coll‘un kornerden attığı golü engelleyemez. buna rağmen sovyetler birliği gruptan lider olarak çeyrek finale yükselir ancak çeyrek finaller yaşin için adeta bir kâbusa dönüşmüştür. şili karşısında da, kalesinde iki gol gören yaşin'e, ikinci golü atan futbolcu olan eladio rojas, sovyet efsaneye gol atabildiğine inanamaz. golü attıktan sonra sevinmek yerine sovyet kalesine gider, yaşin‘e sarılır ve golü kutlamaz…

    turnuvadan sonra 33 yaşındaki yaşin‘in gücünü kaybetmeye başladığı ve artık onun zamanının geçtiği söylenir. lev bu eleştirilerle hiç ilgilenmez. tartışılan dünya kupası performansının üzerinden henüz bir sene geçmemişken avrupa’da yılın (şimdilerin ballon d’or‘u) ödülünü alması eleştirilere verdiği en iyi cevaptır ve tarihte bu başarıyı tekrarlayabilen başka bir kaleci yoktur. aylar önce acımasızca eleştirlere maruz kalan yaşin'e bu başarısının sırrı sorulduğunda verdiği cevap ilginçtir: maçtan önce sakin kalabilmek için bir sigara içer ve kaslarımı yumuşatmak için de sert bir likör yuvarlarım…

    1964 yılında ikinci olunan avrupa şampiyonası‘ndan sonra 1966 dünya kupası‘nda da kalıcı bir etki bırakmak için oldukça kararlıdır lev yaşin. çeyrek final kabusunu, imkansız kurtarışlar yaptığı macaristan maçıyla kıran yaşin, sovyetler birliği’ni ilk kez yarı finale taşır. ancak yarı finalde batı almanya‘ya elenen takım kupayı 4. olarak bitirir. yaşin, dünya kupası‘ndaki kötü şöhretini bu organizasyonla yok eder ancak bu aynı zamanda onun son dünya kupası olur.

    sovyetler‘in en büyük ödülü sayılan stalin nişanı‘yla onurlandırıldıktan iki sene sonra, 1971 yılında düzenlenen jübile maçıyla, milli takım formasını 75. kez giyerek, tam 100 bin kişinin önünde kariyerini sonlandıran yaşin‘i bu günde pele, eusebio, beckenbauer, bobby charlton, gerd müller gibi isimler yalnız bırakmaz. arkasında dinamo moskova‘yla kazandığı 5 lig şampiyonluğu, 3 sovyet kupası ve 1 avrupa kupası şampiyonluğu bırakan efsane kaleci, 'yuri gagarin’i uzayda uçarken izlemekten daha iyi bir his varsa o da iyi bir penaltı kurtarmaktır' şeklinde tarif ettiği o duyguyu 150 kereden fazla yaşamıştır ve kalesini tam 270 maçta gole kapatmıştır. tarihin en büyük kalecisi olarak gösterilen bu dev adam, 1986 yılında tromboflebit yüzünden bacağını kaybetmiştir ancak hayata dört sene daha tutunur. 1990 yılında mide kanserine karşı verdiği savaşı kaybeden bu efsane adamın ismi her dünya kupası sonrası tekrar anılır. çünkü turnuvanın en iyi kalecisine verilen ödülde onun ismi yazılıdır."

    aytek aras
  • ne pele, ne de cruijff. dünya gözüyle seyretmiş olmayı istediğim beş futbolcudan birisi ve tek kaleci.

    lev yaşin, ferenc puşkaş, garrincha, george best ve mathias sindelar'ı canlı canlı seyretmeyi çok isterdim.
  • rivayete göre bakışlarıyla topun yönünü değiştirirmiş, onun koruduğu kaleye gol atan oyuncular sevinmeden önce gidip lev babadan özür dilerler sonra ne yapacaklarsa yaparlarmış.
    anladıgım kadarıyla eski galatasataylı hayrettin (hepsini kaybettin)'in seytani ikizi, dark double'ıymış.
  • kariyerinde yaklaşık 800 maça çıkıp 500'ünü hiç gol yemeden tamamlayan* insan üstü kaleci. 150 adet penaltı kurtarmasını söylememe gerek yok sanırım.
  • yediği bir frikik golü sonrasında ortasahaya kadar koşup, golü atan franz beckenbauer'i tebrik eden kaleci.
  • kariyerinde 150'den fazla penaltı kurtarmış hem siyah örümcek hem siyah ahtapot lakaplı efsanevi rus. 1948-1970 arası 22 yıl aralıksız dinamo moskova kalesini korudu. cccp ile 78 maça çıktı 70 gol yedi. 2000 yılında fifa tarafından "yüzyılın kalecisi" seçildi. futbol oynadığı dönemden kalan bir diz sakatlığı 1986'da bir bacağının kesilmesine yol açtı. kör talihe bakın ki, bu ameliyattan kaptığı bir komplikasyon yüzünden 1990'da hayatını kabetti. kendisini izleme şansımızın olmaması da bizim kör talihimiz. şöyle de güzel bir kelamı varmış, kıvanç koçak sağolsun öğrendik: "yuri gagarin'i uzayda görmekten alınan zevkin yerine ancak güzel bir penaltı kurtarışından alınan zevk geçebilir"
    bir de tabi edebiyatı tersine çevirmiş de diyebiliriz kendisi için*
  • 2 temmuz 1967'de galatasaray kalecisi turgay "berlin panteri" şeren'in jübilesinde de oynamış olan yüzyılın kalecisi ünvanlı sovyet futbol efsanesidir.
  • modern futbolda kaleciligi yaratan adam. kaleciyi cizgide duran bir durdurucudan cikarip oyuna sokan, refleksleri ve ucuslarinin mukemmeliginden ote futbolun kitabında bir bolum yazmayı basarabilmis ender futbolculardan... topu tek elle koşarak oyuna sokmak, ceza sahasinda cikarak uc noktalarda mudahaleler yapmak... yan toplari vurulmadan once durdurmak... bunlarin teknik ve ilkleri lev yashin'e aittir... topu kaleye gelirken durdurmaz o... ceza sahasinda hakimiyet kurar... farki buradadir...
    belki seb meier diyorum ondan fazlasini yapmistir futbol icin...
hesabın var mı? giriş yap