• gemiyi yerinde tutmak için denize atılan zincir ve ucundaki çıpa
  • sokullu mehmet paşa'nın, donanma yapımı isteği üzerine, malzeme eksikliği mazeretiyle bu işin olamazlığından dem vuran kılıç ali paşa'ya yazdığı şu meşhur mektupta da geçmektedir:

    "paşa, paşa! bu devlet-i aliye'nin kuvvet ve kudreti ol mertebededir ki, bütün donanmanın lengerleri gümüşten, resenleri* ibrişimden, yelkenleri ise atlastan etmek ferman buyrulsa, yapılır. hangi geminin mühimmatı yetişmezse, şu söylediğim üzere bunları benden al"
  • karadeniz kıyıcığında yaşıyorduk. ben o zamanlar daha küçük bir çocuktum. dedelerim de köyümüzdeki erkeklerin hepsi gibi gemici idi. bu gemiciler bir sabah namazı yola çıkarlar ve 5-6 ay kadar gelmezlerdi. tarlada çalışan kadınlar yorulunca dinlenmek için yerden doğrulur ve hep karadeniz'in dalgalı hırçın sularına bakarlardı. hatta rusya taraflarına bakarken ellerini hep gözlerinin üzerine tutarlardı. bu neydi bilemiyorum. belki hasretti belki hasretten de öte bir şey...

    o zamanlar sac ve motorlu gemiler pek yaygın değildi. dedelerimin çalıştıkları ahşap ve yelkenli gemilerdi. motorlu olanlar zengin işi idi ve biz onlara gemi değil vapur derdik. bir gün annemin babası 1324 doğumlu nam-ı diğer deli yakup (bkz: https://m.facebook.com/…155324851210883/?__tn__=c-r)şöyle demişti; " yarın fekk-i lenger yapıcaz"...

    anlam veremedim bu dedemin akşam söylediği söze. lenger denilen şey annanemin genişten bir bakır mutfak eşyası idi. nasıl onu ve ne demek olduğunu bilmediğim "fekk-i" yapacaktı işte onu anlamamıştım. çocuktum ve yorgundum. erkenden yattım uyudum. ertesi gün kalktığımda koşup annanemin lengerine baktım. mutfak tezgahının üzerinde asılı duruyordu. bir şey olmamıştı...

    harman yerine gittiğimde ananem samanları "digren" denilen ve çatal gibi üç ayaklı tahtadan bir alet ile bir yere yığıyordu. dedemi sordum. "fekk-i lenger yaptılar. gitti. denize gitti. " dedi. böyle "denize gitti" demek dedem kışa kadar yok demekti... onun sigara ve alkol kokan sakalları da en az altı ay yoktu...

    ama ben fekk-i lenger nedir onu anlamamıştım. ananemin eteklerine yapıştım. çok severdi beni. ailenin ilk torun kısmındaki erkek olduğum için. "bana anlat annane nasıl oluyor bu dedemin yaptığı fekk-i lenger?" dedim. "bizim lenger duruyor duvara asılı. anlatsana bana" dedim. o köylü kadın, hayal meyal hatırlıyorum ama şöyle demişti sanırım:

    " bu gemiler denizde oraya buraya gitmesin bir yere bağlı kalsınlar diye bir demir yaparlar ve ucundan denize salarlar. aynı bizim eşek oraya buraya kaçmasın diye urganını bağlayıp yere gazığını çaktığımız gibi. işte ona lenger diyo bu deniz adamları. işte onu denizden yukarı çıkarınca gemi yoluna gidiyor. odur fekk-i lenger"...

    daha beş yaşında bir osmanlı köylü kadınından öğrendiğim kelimelerden biridir lenger. evet lenger, gemilerin deniz üzerinde iken oraya buraya sürüklenmemesi için demirden yapılmış ve bir ucu gemiye bağlı iken suya salınmış bir alettir. buna şehirde yaşayanlar çıpa ya da çapa diyorlar...

    istanbul hasköy'de yaşıyorduk. hasköy ortaokulunda öğrenci idim. ortaokul bugün engelliler okulu oldu. işte o okulun deniz tarafına yakın kısmında bir mekan vardı orada imal edilirdi lengerler. bir gün önünden geçerken ben de "ne kadar çok lenger var burada" dedim. o sırada yanımda olan okul arkadaşlarım benimle dalga geçmişti. "oğlum ona lenger değil çıpa derler". ben köylü çocuğuydum onlar şehirli idi bir şey diyememiştim...

    aradan yıllar geçti. yukarıda bahsettiğim o mekan ve deniz tarafındaki tersane mekanlarının hepsi kapandı. hasköy'deki bu mekanları rahmi koç satın aldı. müze yaptı. hasköy rahmi koç müzesi... işte benim "ne kadar çok lenger var burada" dediğim mekanın kapısına da bir ibare koydular: "lengerhane"...

    ben büyüdüm. ama o gün benimle "lenger" deyip "çıpa" diyemediğim için alay edildiğim aklımdan çıkmadı. o arkadaşlarım şimdi nerede, yaşıyorlar mı bilemiyorum. eğer yaşıyor iseler ayrıca keyfim olacaktır. ve bunu hatırlayıp üstelik bu yazıyı da okuyorlarsa çok ama çok keyfim olur bilsinler...

    istediğim; noktanın üzerindeki bir nokta kadar kıymette bir şey. bunun idrakindeyim... ne yapayım şimdilerde de aklımızın yettiği, yüreğimizin istediği budur...
  • kibrislilarin "kova" yerine kullandiklari sozcuk.
    ilgili olarak; (bkz: mop)
  • yayvan ve kanarlari genis buyuk bakir kap.
  • yayvan ve kenarlari genis sapka, fötr.
    (bkz: lenger-i fötr)
  • yapı bakımından farsca'da "buyuk,geni$ tepsi" anlamındaki "langar" kelimesinden gelen ve ozellikle dogu karadeniz $ehirlerinde * yapılan patates,et,biber,domates,soganla birlikte fırınlarda pi$irilen bir ce$it yoresel yemek..
  • cihangirde bir sokak.
  • (bkz: leğen)
  • (bkz: lengerhane)
hesabın var mı? giriş yap