• kişiliklerin birbirine geçtiği yasak bir ilişkiyi anlatır. kadın ışıkların kapalı kalmasını tercih eder, çünkü yaptığı şeyi görmek istemez. sevişeceklerdir ama o an, orada, o adamın yanında olmaması gerekmektedir aslında. zaten alarmını 9'a kuracaktır, ama onu beklemeden saat 8 olunca kalkıp gidecektir. kendi sevgilisi vardır ve onu üzmeyi katiyen istemez. zaten yanında olduğu adamın fiziksel çekiciliği yüzünden burdadır. bir ilişki kadını olan kadın karakterimiz, normalde böyle bir şeyi asla yapmaz ancak bu sefer karşı koyamamaktadır. adamı çekici bulur. hatta çok çekici bulur, odasına bile gelmiştir. ancak adamdan istediği tek şey sekstir. duygusal yanıyla hiç ilgilenmez adamın. adamın işe yaramaz bir çapkın olduğunu düşünür ama üzülmez bile çünkü onla bir gelecek filan düşünmemektedir. çapkın odunun duygusal yanının çok zayıf olduğunu düşünür. kadın sadece sevişmeye gelir, nasıl olsa adamın tek istediğinin de bu olduğunu düşünür. ancak adamda işler bu sefer farklıdır, kadının yanıldığını bilir, ama aksini kanıtlamaya çalışmaz. kadının ondan istediğini yapacaktır, ama kadının yanında olmasının sebebi, genel kurallarının aksine onunla sevişmek değil, onun yanında olmak istemesidir. kadın adamı sürekli bir takım kızların peşinde olmakla suçlar, küçük görür adamı hatta. ancak adam bundan da şikayetçi değildir pek, normalde halinen şikayet etmez. kadınsa bir ilişki kadınıdır, ancak yapacağı bir şey olmadan aşkları hep bitmiştir. adamımız içinse bu yepyeni bir dünyadır. kendini kadınla cangıl diye tanımladığı bu karmaşık ilişkiler yumağında hayal eder, ama bu kadınla olunca bu hayal "yok kalsın" demez. "iyiymiş ya" der. kadın dönüp uyumazsa onu oraya götürebileceğini düşünür teknesiyle. aynı gemisiyle batıya giden leif erikson gibi, kendisi için tamamen keşfedilmemiş topraklarda yol alır. sanki yeni bir dil öğrenmiş gibidir, keşifler yapabileceği, üzerinde ilerleyebileceği yeni, tanımadığı topraklara girmiştir. eğer kadın durup durup geçmişteki yalnızlıklarını su yüzüne çıkarmazsa işlerin gayet iyi gidebileceğini düşünür. ama ne olursa olsun kadın ona gelmiştir. ona gelmiştir. bütün o yalnızlıkları toplayıp yatıştıracaklardır birlikte. kadın kendine itiraf edemese de aslında adamdan tek istediği seks değildir. başka bir şeylerin de başlangıcı vardır. aşkı ufaktır belki, ama vardır. adamın aşkıysa ikisinin de tahmin edebileceğinden büyüktür. ama ağzını açmaz.
  • şarkının tahmini olarak 3. dakika 14. saniyesinde, paul banks "you come here to me" dedikten sonra giren gitar dünyanın en güzel gitarları olabilir. ciddiyim. o sırada birden girer, sonrasında geri çeker kendisini, arka taraflarda ıssız ıssız kendi yolunu çizer ki bu sırada banks "my love's subliminal" der.
  • amerika'ya gitmis olan ilk avrupalıdır,* lakin popüler kültürde adı anılmaması üzücüdür.

    (bkz: vikingler)
  • insani hem rezil hem vezir edebilen bi sarkidir bu . interpol sevenlerine burunlarinizi new york tarafina dondurup secde edin der adeta..
    she feels that my sentimental side should be held with kid gloves
    but she doesn’t know that i left my urge in the icebox
    su sozleri yazabilen bi insanla ayni dunyada yasadigini bildiginde insanin ölesi gelmio..bulup sahip olasi gelio..
  • malum kismini "it's like learning a new language, there's some ketchup on my mind" olarak anlamakta israrli oldugum sarki. subliminal ketcap.
  • bilincimizde bir yerlerde gizli ama bir türlü ulaşılamayan, huzur ve huzursuzluk arasında salınmama neden olan, yalnız parçaların bir araya getirilip icabına bakıldığı bir buluşma anını gözler oluyorum bu şarkıyı dinlediğim her seferde.

    tüm gün dile takılan,

    "she says brief things, her love's a pony
    my love's subliminal"

    dizelerinde söylenmek istenen şeyi de aslında ayrıntılarına inilemeyecek kadar brief ve pek subliminal olduğundan farkında olmadan algılıyoruzdur diye düşünüyorum ara ara. belki de şarkının son saniyelerindeki ve hatta tüm interpol şarkılarında anlamsızca dikkat çeken ve sevilen sözlerdeki trick de budur diye düşünmeden edemiyor insan, neyin onu "interpol" sevmeye ittiğini düşünmeye başladığında bir türlü o nedenleri ifade edemediğinde...
  • neden bahsettiği konusunda tanıdığım bir kızın nerdeyse kitap kadar bir makale yazdığı aşmış interpol parçası. açıklayamıyacağım kadar hüzünleniyorum aynı zamandada bir rahatlama hissi veriyor dinlerken.bilemiyorum karışık duygular içindeyim bu şarkı için.herkes ölmeden önce bir kere dinlemeli.stella gibi yine bir fahişeden yada paul'u sallamayan acımasız bir kızdan bahsediyor olabilir. ayrıca rock werchter 2005'de bu şarkıdan hemen önce paul banks içli içli sigarasını yakıp şarkı başlayınca sigarayı gitarına tutturuvermekle bazı sözlük yazarlarının* en sevdiği interpol karelerinden birini vermiştir.
  • "it’s like learning a new a language" kısmı ile can acıtır, yakar boğazınızı. şöyle interpol konseri olsa, kafam güzel olsa, gözler dolu dolu söylesem şu şarkıyı bağıra bağıra ahh ahhh.
  • paul banks'den gelsin:
    ''that was one of those things where, if you were to be able to isolate the keyboard part to that song-- which you probably can't-- but if you were in the studio, or if you just heard us doing a soundcheck, there's a quality to it which someone commented was kind of viking-esque.
    like if you were watching a film, you could see the galleon approaching the coast, the fucking vikings peering over the edge or whatever, and then i just said, you know, "oh, leif eriksson'' and i was really happy that everyone could live with it, because for me, it's like absurdist. absurdism is great, 'cause why not? it seems more arbitrary to take a lyric and make it your title than to take something completely out of left field."
  • she says it helps with the lights out
    her rabid glow is like braille to the night.
    she swears i’m a slave to the details
    but if your life is such a big joke, why should i care?

    the clock is set for nine but you know you’re gonna make it eight.
    so that you two can take some time, teach each other to reciprocate.

    she feels that my sentimental side should be held with kid gloves
    but she doesn’t know that i left my urge in the icebox
    she swears i’m just prey to the female,
    well then hook me up and throw me, baby cakes, cuz i like to get hooked.

    the clock is set for nine but you know you’re gonna make it eight.
    all the people that you’ve loved they’re all bound to leave some keepsakes.
    i’ve been swinging all the time, think it’s time to learn your way.
    i picture you and me together in the jungle it would be ok.

    i’ll bring you when my lifeboat sails through the night
    that is supposing that you don’t sleep tonight

    it’s like learning a new a language
    helps me catch up on my mime
    if you don’t bring up those lonely parts
    this could be a good time
    it’s like learning a new language

    you come here to me
    we’ll collect those lonely parts and set them down
    you come here to me

    she says brief things, her love’s a pony
    my love’s subliminal

    she says brief things, her love’s a pony
    my love’s subliminal
hesabın var mı? giriş yap