• muhafazakar fotografcilarimiz okumadan eksileyebilirler.

    basligi okudum ve leicanin asil olayini soyleyen yalnizca 1 entry ile karsilastim.

    leica zamaninda kucakta tasinan kutu formundan cepte tasinabilen, coraba, cantaya gizlenebilen, mekanik oldugu icin dayanikli, bozulsa da tamiri kolayve tum bunlara ragmen keskin fotograflar cekebilen makineler uretirdi. hal boyle olunca fotomuhabirleri leicalarini saklamayi basararak bir cok olayi fotograflamayi basardilar. aslinda buna benzer bir surecin suanda gerceklesiyor oldugunu dusunuyorum. buyuk hantal dslr'lerin yerini ufak aynasizlar hatta telefonlar almakta. cunku pratikler, cunku iyi cekebiliyorlar, cunku dikkat cekmiyorlar. adidasa gidip messinin ayakkabisini alabilirsiniz ama messi gibi oynayamazsiniz. fotograf gibi bir konuda makineler neden bu kadar abartilir ki? olay gozde degil midir?

    ayrica kimi de demis ki leica ile cekilen fotolarda garip bir guzellik var. var tabi ki de canim, leicayi sen ben almiyoruz ki. bunu meslek haline getirmis insanlar aliyorlar ve o fotograflari cekiyorlar. emin ol o insanlar iphonelar ile de o harika kareleri cekerlerdi.
  • 1900’lerin başında fotoğraf makineleri büyük, ahşap ve taşınması çok zor ekipmanlar iken, küçük fotoğraf makinesi hayali wetzlar’daki ünlü mikroskop üreticisi ernst leitz’ın araştırma departmanı sorumlusu oskar barnack’ı sürekli meşgul etmiştir. 42mm odak uzaklığında geri çekilebilir mercekli, 40mm genişliğinde açılabilen üst üste gelmeyen bir obtüratör için deklanşörlü, filmi her defasında bir kare ileri saracak bir kurma mekanizmalı ve 0’dan 40’a kadar kare sayaçlı bir fotoğraf makinesi gövdesine sahip fotoğraf makinesi yapmayı başardı. leica adı ise leitz ve camera sözcüklerinin birleşiminden gelmektedir.
  • az önce 1960ların yapımı bir makinasını elime aldığım markadır. büyükbabamdan kalan makinayı babam sirkecide fotoğrafçı olarak çalışmaya başladığı zamanlardan itibaren derinlerde saklamaya karar vermiş, bugün de kullanmam için bana vererek nirvanaya ulaştırmıştır. şu anda ciddi manada uçuyorum.
  • hala fotoğrafta konuya odaklanmayı becerememiş üçüncü dünya züğürdünün çenesini yoran fotoğraf makinesi. götten atmasyon elli tane şehir efsanesi eşliğinde limon gibi ağız sulandıran cihaz. şuna göre bir yıl, ötekine göre iki yıl, bir diğerine göre onlarca yıl mercekleri toprak altında bekletilirmiş falan fistan.

    bir de referans veriliyor ustalardan alıntı yaparak... oğlum senin ustan o makineyle gidip iftar yemeği çekiyor lan gezi'ye nazır. ya da devlet büyüklerine verip "hadi şimdi de sen beni çek" diyor. onun şimdilerde "konu"su bu. bir dediği bir dediğini tutmayan, bin tane fotoğrafçılık tanımı üreten kafası geçmiş bir bünye.

    henri cartier-bresson ya da magnum photos'a atıflar da havada uçuşuyor... biri almış ilk leica makinesini 1938'de... sorayım, o yıllarda başka hangi markayı alacaktı a benim canım? diğerinin de dört kurucusundan ikisinin sahada, yani konuya odaklanmanın dibine vurmuşken öldüğünden haberin var mı?

    ya bi gidin ya...
  • fotoğrafçılığın fender jazz bass'ı.
  • leica'nın en önemli özelliği insanların ona sahip olmak istemesidir.
  • fotograf makinelerinin rolls royce'u, bogazdaki yalisi, sarapla birlikte yenen aksam yemegi, agir abilerin secimi.

    ara guler'in dedigine gore bu makinelerin lensleri sallanip catlamamari icin dunya uzerinde hic deprem olmayan bir yerde uretiliyormus ve lensler atesten alindiktan sonra 2 yil gibi dogal bir soguma evresi icin ozel bir yerde bekletiliyorlarmis. bu esnada kimi lensler sogurken catliyor kimisi ise kusursuz bir hal aliyormus. iste bu kadar da titizmisler bu almanlar.
  • ecnebi memleketlerinde saticilarinin da aletin kullanimi konusunda oldukca hassas olduklari fotograf makinelerini ureten firma. vaktinde babam iradesine yenik dusmus ve ikinci el bir leica makina icin oldukca yuklu bir meblag ödemeye hazirlanmisti, fakat saticinin "fotografci misiniz?" sorusu uzerine "degilim" cevabini almasi, aletin vitrinde kalmasi için yeterli bir neden olmustu.
    (bkz: entrye ani serpistirmek)
  • bok gibi makineler üretmez. sadece fiyat/performans makineleri üretmez. daha önce de yazdım, leica bir luxury markasıdır.

    bir fotorğafçı bir makine alırken ihtiyaçlarına göre makineyi alır. kedi fotoğrafı çekmek için d4s alan insanlardan bahsetmiyorum bakın. ya da sokakta çoluk çocuğu çekmek için canon eos 5d mk3 alıp önüne 85mm f1.2 lens alandan da bahsetmiyorum. bu işler biraz da paraya bakar. ama gerçekten fotoğraf ile uğraşan adam, gider ihtiyacı olan makineyi, ve ekipmanları alır.

    piyasada şu an leica'ya karşılık bir makine yoktur. siz istediğiniz gibi sony a7 r mkii çıktı diye çığlık atın, görüntü kalitesi zeiss lenslerle leica'nın ağzına verir diye böğürün. bunlar leica gerçeğini değiştirmez. o nedenle hala sokak fotorğafçılığı dendiği zaman leica 1 numaradır. hala bir çok belgesel fotoğrafçısı leica kullanır.

    bakın bu güne kadar milyon tane makine kullandım, piyasada orta format dijital makineler dışında hepsini ya denedim ya da kısa/orta/uzun vadeli kullandım. önlerinde envayi çeşit lens denedim. bakın 70-200 f2.8 den falan da bahsetmiyorum, canon 1.2 ler, sigma art serisi lensler, nikon mauel lensler, zeiss cine lensler... (bunların çoğunu ya çevrem sayesinde ya da yurt dışıdna denedim/kullandım) ve her makine ve lensin bir yapılış amacı vardır. o nedenle spor fotoğrafçıları belli makineleri kullanırlar, fotomuhabirleri spesifik markalarla çalışırlar.

    leica'da böyle bir şeydir. en ileri sensör teknoloji yok içinde, çünkü leica bir teknoloji şirketi değil. leica, maksimum optik kalitede, makine gibi işleyen, inanılmaz bir fotoğraf deneyimi yaşatan kameralar yaparlar. vizöründen bakmak ayrı bir olaydır. nasıl ki, bir nikon f4'ün vizöründen bakmak bambaşka bir boyutsa, leica da ayrı bir dünyaya açılır. kullanımı, lenslerinin focus halaksının sıkılığı, hassasiyetleri, hissiyatı eşsizdir. bakın en iyisidir demiyorum gene, eşsizdir. leica eşsizdir olayı bu, bu yüzden bu kadar pahalı.

    hatırlarım, fujifilm x-pro1 çıktığında herkes leica killer demiştir. nooldu? öldüremedi. "poor man's leica" oldu. ama fujifilm'de autofocus var, hibrid vizör var, yok 16mp lik, fullframe sensörlerle kapışan x-trans sensör var. dendi de dendi. leica'yı leica yapan şey, kullanacak adamın bu saydığınız şeylere ihtiyaç duymaması. daha fazlasını araması, gerçek bir fotoğraf deneyimi aramasıdır.

    leica kullanmıyorum, ama fırsatını buldukça denerim, kullanırım, zamanında almanın ucundan dönmüşlüğüm de vardır.

    bütün markalar kendi aralarında kapışırlar, ama leica tektir. rakibi yoktur. çünkü tek bir kulvarda kendi kafasına göre takılır. bu onu en iyi kamera, ya da başka bir şey yapmaz, bu onu kendi kulvarının en iyisi yapar, o nedenle zaten yıllar içinde bir çok üretici battı, kapandı vs, ama leica hala devam ediyor. bütün bunların yanında adamlar yeniliklere gözlerini kapatmıyorlar. doğru zamanda doğtu hamleyi yaparak tekenolojiyi kendi makinelerine adapte ediyorlar.

    dünyanın ilk dijital rangefinder'ını epson çıkarttı. baya da tatlı bir makineydi. nooldu, unutuldu gitti. leica gitti ilk dijital rangefinder'ını epson'dan seneler sonra çıkarttı, neden piyasanın gidişatını, taleplerini iyi gözlemliyorlar.

    leica-panasonic ortaklığında çıkan makineleri saymıyorum, onlar ne işe yarıyor bilmiyorum, kullanmadım ya da karşılaştırma fırsatı da bulamadım, bulursam yorum yaparım, ama bana anlamsız geliyorlar.

    son olarak da, sıradaki hayalim leica q'yu denemektir. bakın gene insanlar çıkacak, sony rx1 vardiyecekler, fuji x100 var diyecekler. ricoh gr var diyecekler. aynı şey değil arakadaşım. senelerdir ricoh gr kullanırım, fuji x100'ü çıkarttığında, daha türkiyeye gelmeden deneme şansı bulmuştum. bu makinelerin hiç biri aynı tadı vermezler. hepsini ayrı ayrı severim, ama eminim ki leica'yı leica yapan şey, leica q'da vardır. umarım vardır. gerçekten denemek istiyorum kendilerini.

    not: bunu yazan adam bir markanın fan boyu değildir. yıllar içerisinde bir çok sistem değiştirdim, çoğu sistemi denedim, her marka'nın (samsung dışında) kendi artıları olduğuna inanırım, ve doğru amaç için her markanın farklı avantajları vardır bunu bilirim. leica'da benim için böyledir.
  • ara güler leica ile ilgili pek bilinmeyen bir olayı nakleder.o da şu.amerika ikinci dünya savaşında almanya'ya girdiğinde leica'nın üretim merkezinin bulunduğu kasabanın bombalanmadan ele geçirilmesini ister askerlerden.çünkü çok çok kaliteli olan mercekler üretimin bir safhası olarak onlarca yıl belki bir yüzyıl kalmak üzere toprağın altında beklemeye alınmıştır ve çok az bir sarsıntı merceklerin bozulması demek olacaktı ki amerika çok değerli merceklerden mahrum kalacaktı.
hesabın var mı? giriş yap