• latife usakligil'in akrabalarina nicin konusma yasagi koydugunu, hayatini niye gizledigini anlamamiza saglayan kitap. cok basit, cunku bazi insanlarin kendisini kullanarak ataturk'e ya da turklere dil uzatmasini istememis. bu kadar onleme ragmen kendini adini tasiyan kitaplarda izmir'i yakanlarin yunanlilar degil, ermenileri kovmak isteyen turkler oldugunun empoze edildigini, bir kisim medyanin da basinin da kitabin promosyonunu ustlendigini tahmin edebilir miydi acaba?.. kitabin yazari bir suru yayin tarayip bulduklarini da aktarmis kitaba tabii ki, zamaninda bir yerlerde yazildiysa dogrudur dusuncesindeki okuyucular da her satiri dogru sanacaktir haliyle. yok ataturk latife hanim'la nikahsiz sevismek istemis de, latife hayir diyince sokaktan imam cevirip nikah kiyalim diye onermis, latife gene istememis...

    80 sene sonra birileri cikacak, mesela "vakit" gazetesindeki yazilari gercekmis gibi, tarihi aydinlatiyorum diye kitabina alacak. o da olmadi bir baskasi fransiz gazeteleri arsivindeki haberlerden buldum, turkler bilmem kac milyon ermeni'yi kesmis diyecek... eski diye her kaynaga guvenmemek lazim, bu yuzden bu kitabi da okumali, ama herseyin tamamen iddia oldugunu bilmeli.
  • mehmet sadık öke'nin verdiği bilgiye göre öleceğini anlayan atatürk dolmabahçe sarayı'na çağırdığı latife hanım ile helalleşme* niteliğinde bir konuşma yapmış. ona demiş ki, 'ikimiz de çok yanlış işler yaptık. hatalarımızdan biz asla pişman olacak kişiler değiliz. ne yaptıysak hatalarımızı gururla taşıdık. onun için ben üzülmüyorum sen de üzülme. yalnız senden iki isteğim var. birincisi ben öldükten sonra ortalık karışabilir. düzelinceye kadar yurtdışına git. başına bir şey gelmesin. ikincisi, unutma ayrılırken bana asker sözü verdin. sen benim yaverimsin. evliliğimiz ve özel hayatımız konusunda hiç kimseye bahsetmeyeceksin. o sözünü hiç unutma.'

    (bkz: latife uşşaki)
  • latife hanım lustral kullansaydı her şey ne kadar farklı olabilirdi diye düşünüyorum. o ani, gereksiz öfkeler falan hiçbiri olmazdı. atayla yumuşak yumuşak...
    nur içinde yatsın, aynı gün doğmamızdan mütevellit hep bir yakınlık hissediyorum kendisine.
  • atatürk'le geçinemeyip ayrılmıştır ama sonrasında atatürk hakkında hiç konuşmaması, kimseyle evlenmemesi ve köşesine çekilmesini takdiri hakketmektedir.
  • soyadı kanunu çıktığı zaman soyadı konusu ailede gündeme geldiğinde amcası (bkz: halit ziya uşaklıgil) uşaklıgil soyadını seçmiş ama babası muammer bey ise "gil" li soyadı kullanmak istemediği için, uşşaklı soyadını tercih etmiş latife hanım ın da babasının soyadını alarak uşşaklı olması gerekirken anlatıldığına göre atatürk ün isteğiyle uşşaklı soyadı çizilerek "uşşaki "yapılmıştır anlamının ne olduğunu bilen olup olmadığını yanındakilere sormuş daha sonra da "aşıklardandır" anlamına geldiğini söylemiştir
    kısacası latife hanım ın soyadı bilindiği gibi uşaklıgil değil uşşaki dir
    not: bilgilerde ipek çalışlar ın latife hanım adlı kitabından alıntı vardır.
  • mustafa kemal'in kendisine yazdığı son mektupta şu satırlar vardı:

    "uşakizade latife hanımefendiye,
    muhterem hanımefendi,
    iki buçuk senelik müşterek hayatımızda bende oluşan kesin intibaya göre, bu hayatın devamına çalışmakta bilhassa sizin için saadet imkanı bulunmayacağına yakinen ve kesinlikle kanaat eylediğimden, sizi serbest bırakmayı uygun buldum. talaknameyi (boşanma evrakını) takdim ediyorum efendim.

    türkiye cumhurreisi gazi m. kemal"
  • latife hanım atatürk'e vurdu mu?
    10 nisan 2011 pazar 03:00

    üzerine çok şey yazılıp çizilen latife hanım, ilk kez ailesinden birinin ağzından satırlara döküldü. latife hanım'ın kız
    kardeşinin torunu mehmet öke ve gazeteci fatih bayhan'ın kitabı sır perdesini aralıyor. satır aralarını açmaksa bize düşüyor...
    şimdi sırası mı? şu aralar en çok işittiğim söz bu. yakın tarihimize veya atatürk'e dair yeni ve çarpıcı hangi bilgiyi anlatmaya kalksam benzer soruyla karşılaşıyorum. 'görmüyor musun yaşananları, şimdi sırası mı? bunu kullanmaya ve çarpıtmaya hazır kesimin neler yapacağını tahmin edemiyor musun?
    hayır! bence tam da sırası. çünkü bugün yaşadıklarımız, gerçekleri tam anlamıyla bilemediğimizden başımıza geliyor. bize sahici bir tarih öğretilmediği için bugün olan biteni anlayamıyoruz. canımız çok acısa da bunu yapmalıyız. gerçek tarihimizle yüzleşmeliyiz. eğer ısrarla ve inatla tarihin derinliklerine inmez ve çocuksu anlatımlarla yetinmeye devam edersek, ne yaşadığımız devleti ne de yönetenleri tanıyabilir ve anlayabiliriz.
    hep yazıyorum. atatürk'ün hayatını hiç ama hiç bilmiyoruz diye. yeni bir kitap yayınlandı. 'teyzem latife - mehmet öke &fatih bayhan/ pegasus yayınları' kitabın satır aralarına dikkatlice bakarsanız eşi latife hanım üzerinden atatürk'ün hayatına dair yepyeni bilgileri bulacaksınız. kitabın en ilginç özelliği latife hanım'ın ailesinin ilk kez konuşuyor olması. mehmet sadık öke latife hanım'ın kız kardeşi vecihe hanım'ın torunu. atatürk'ün ailesi hakkında yaptığı çalışmalarla tanınan gazeteci fatih bayhan'la birlikte bu kitaba imza attılar. her ikisi de yakın dostum olduğu için kitabın hazırlanış öyküsünü biliyorum. ama ben biraz daha ileri gidip satır aralarını açacağım. ve kitapta olmayan bilgileri de ekleyeceğim.
    buyurun o halde cumhuriyetimizin kapalı kutusu latife hanım'ın yaşam hikayesinden satır başlarına...

    şu ünlü boşanma hikayesi...
    latife hanım'ın atatürk'ten boşanma konusunda değişik şeyler yazıldı. bakın torun mehmet öke olayı nasıl anlatıyor.
    o akşam köşk'te bir resmi davet var. paşa, her zaman olduğu gibi latife hanım'a, 'piyano çal,' demiş. biliyorsunuz önce şiir okutur, ondan sonra piyano çaldırırdı. latife hanım da şöyle söylemiş, 'şimdi çalamam, buradakilerin hiçbiri dinlemiyor, yorgunum.' bunun üzerine mustafa kemal çok kızar. aslında ilk kıvılcımın kopmasına sebep olan bu kadar basit bir şey ama bir noktada gerginlik arttıkça biliyorsunuz her şey artık batmaya başlıyor. bunun üzerine vedat piyano çalar. buradan da ikinci bir gerginlik doğmaya başlar. vedat eseri bitirince paşa gidip alnından öperek ona teşekkür eder. o andan itibaren ikisi birbirine biraz sert davranmaya başlıyorlar. 'sen benim yerime vedat'a çaldırıyorsun, niye çaldırıyorsun, çaldırma. zaten buradakilerin hiçbiri dinlemiyor. hatalı çaldı, iyi çalmadı, bak kimse anlamadı' diyor. vedat iyi piyanisttir ama demek ki orada bir şey olmuş, eseri kötü çalmış. bunun üzerine mustafa kemal, 'hanımefendi buradakilerin hepsi anlıyor ama siz anlamıyorsunuz,' deyince latife hanım yelpazeyi hızla avucunun içine vuruyor ve elini kesiyor. buna çok sinirlenen mustafa kemal tokat atmak üzere elini kaldırmış. latife teyzem de gayri ihtiyari elini yüzüne siper etmek için kaldırınca eli paşa'nın yanağına çarpıyor ve elindeki kan onun yanağına bulaşıyor. yanağı da biraz çiziliyor ama latife hanım'ın elindeki kan bulaştığı için, mustafa kemal'in yüzünde büyük bir yara var gibi gözüküyor.

    'darbe bekleyin' kriptosu
    bu olayın kibar versiyonu. mehmet bey zorunlu olarak olayı biraz yumuşatarak anlatıyor. aslında latife hanım sinirine engel olamamış ve yelpazeyi atatürk'ün suratına vurmuştu. birkaç satır sonra kanlı yelpazenin sırrı anlaşılıyor.
    bu olay komutanların ve diplomatik erkanın önünde meydana gelmiş. bunun üzerine avusturya ve amerikan maslahatgüzarları 'komutanların önünde karısından tokat yedi. türkiye cumhuriyeti liderinin karizması çizildi. her an bir darbe beklenebilir' diye ülkelerine kripto yazmışlar. bu olay karı-kocanın ilişkilerinin hangi noktaya geldiğini gösteriyor.
    peki sadece bir piyano çalma meselesi bu kadar büyük bir kavgaya sebep olabilir mi? altında başka sebepler olmasın... geçelim... atatürk ve latife hanım bu olaydan sonra boşanmaya karar verdiler. latife hanım izmir'e döndü. ama olayın kahramanı vedat uşaklıgil (latife hanımın kuzeni.) köşkte kalmayı sürdürdü. üstelik latife ablasının 'beraber dönüyoruz' demesine rağmen. bu olay vedat'ın babası halid ziya uşaklıgil ile latife hanım'ın babası muammer bey'in de arasını açtı. bir daha hiç konuşmadılar. soyadı kanunu çıktığında aynı aileden olmalarına karşın başka soyadları almayı tercih ettiler. latife ve ailesinin uşaklıgillerle barışmaları vedat'ın arnavutluk'ta intiharından sonra kerhen oldu.

    atatürk'e fasulye ayiklatti
    peki latife hanım bu kadar huysuz muydu? kitaba bakarsak evet. hem de atatürk'e fasulye ayıklatacak kadar.
    'bir davet öncesi, mutfaktaki herkesin işinin olduğu bir gün paşa'nın canı barbunya pilaki istemiş. yoğunluğa rağmen o kadar ısrar edince latife teyzem bir tencere dolusu barbunya fasulyesini önüne koymuş ve 'eğer yemek istiyorsan, o zaman ayıklarsın' demiş. paşa da bir yandan gülüp, bir yandan söylenirmiş. 'cepheden beri ayıklamadım. orada nasıl ayıkladıysam, burada da ayıklarım,' demiş.'
    kitapta eğlenceli anekdotlarda var. türkiye'nin ilk kadın milletvekili benal nevzat hanım'ın aktardığı bir olay ise ilginç olduğu kadar komik de.
    'soyadı kanunu esnasında paşa (atatürk), tarım bakanı'na bir sebepten dolayı kızmış. o sırada da bakan paşa'dan kendisine soyadı vermesini istemiş. paşa da 'senin soyadın 'eşek' olsun,' demiş. bakan, 'aman paşam nasıl olur,' deyince, paşa, 'ee, sen tarım bakanı değil misin? toprağı eş, ek,' demiş.'
    kim bu tarım bakanı merak ettiniz değil mi? söyleyeyim. reşat muhlis erkmen. tabi ki atatürk'ün bu şakasını atlatıp erkmen soyadını almayı becerdi.

    bitmeyen sofralar
    öke &bayhan'ın kitabında atatürk'ün sofralarına da uzun uzun yer veriliyor. latife hanım'ın mutat zevat olarak bilinen atatürk'ün yakın arkadaşları tarafından özellikle içkiye zorlandığı anlatılıyor. bakın burası ilginç. mutat zevat atatürk'ün bu zaafından faydalanıp kendilerine çıkar sağladılar mı? çeşitli imtiyazları arsaları ve devletin çeşitli imkanlarını kullandılar mı? kimdi peki bu mutat zevat. kitapta isimler verilmiyor. ben vereyim. kılıç ali, nuri conker, recep zühtü soyak. (mutat zevat'ın maceraları bir kitap konusu olabilir. ama ben yakın bir zamanda bu köşede ele almak istiyorum. özellikle iş bankası hikayelerini)
    atatürk'ün kütüphanesinden çok söz edilir. öke&bayhan'ın kitabından öğreniyoruz ki bu kitapların büyük bir çoğunluğu latife hanım'ın izmir'den getirdiklerinden oluşuyormuş. boşandıktan sonra atatürk'ün ricasını kırmamış bunların büyük bir çoğunluğunu çankaya köşkü'nde bırakmış. latife hanım'a ait kitap sayısı tam 636... evet 600 sayfalık kitaptan birkaç satır başı böyle. mehmet öke ve fatih bayhan cesur bir çalışmaya imza attılar. yeterli mi? bence değil. ama en azından hakikat kapısını az da olsa araladılar. gerisi bize kalmış. twitter.com/gurkanhacir

    sahte pasaportu neden kullandi
    peki ya latife hanım'ın boşandıktan sonraki günleri. kitapta bunlara dair de ipuçları var. örneğin latife hanım hayatının sonuna kadar hep sahte pasaportla yurt dışına çıktı. kullandığı isim 'fatma sadık' tı. ona sahte pasaport kimin talimatıyla verildi? bunlar yok. ben bir adım daha ileri gideyim. acaba sahte pasaportu boşandıktan sonra çekoslavakya'nın tatra kasabasına tedaviye giderken kullanmış olabilir mi? ve oradaki hastanede fatma sadık sahte ismiyle yatmış olabilir mi?

    nice sahillerinde dostluk
    latife hanım, tatra'da tedavi görürken büyük siyonist tarihçi emil ludwig'le tanıştı. bu platonik aşk vuslata dönüştü mü bilmiyoruz ama latife hanım, fransa'nın nice şehrindeki villasını ludwig'e kapı komşu olanından seçti. muhtemeldir ki nice sahillerinde dostlukları oldu!
    latife hanım'ın bir diğer aşkı da reşit saffet atabinen'di. reşit bey, lozan barış görüşmelerindeki heyette yer alan genel sekreterimizdi. ( küçük bir ayrıntı: latife hanım genç kızlığından beri mavi gözlü sarı saçlı erkekleri beğeniyordu. atatürk'ün yanı sıra reşit saffet atabinen ve nazım hikmet gibi emil ludwig de bu özelliklere uyuyordu.) reşit saffet bey'in çıkarttığı turing otomobil kurumu'nun dergisinde latife hanım sık sık yazılar yazdı. latife hanım'ın küçük kardeşi münci bey de turing derneğinde çalıştı. münci'nin sonu ise çok trajik oldu. 1932 yılında tokatlıyan oteli'nde silahla vurulmuş halde ölü bulundu. emniyet intihar olduğunu açıkladı. ama aile buna inanmadı. kitapta bu olaydan bir cümleyle bahsediliyor. ben biraz açayım. münci'nin intihar olarak örtbas edilen ölümüne sebep bir aşk hikayesiydi. münci evlerine gelen alman mürebbiye hoffa'ya aşık olmuştu. çankaya'nın 'mutat zevat'ından recep zühtü de bu alman güzeline vurgundu. ve münci'yi ondan uzaklaştırmak için öldürmüş olabilirdi. bu şüphe ailenin içini kemirdi. ama olay hiçbir zaman açıklığa kavuşmadı.

    http://www.aksam.com.tr/…aturke-vurdu-mu-1784y.html
  • tarihi romanlara, kitaplara özel bir ilgim var. özellikle osmanlının yıkıldığı, cumhuriyetin kuruluş sancılarının yaşandığı yıllar özel ilgi alanıma giriyor. o döneme ait okuduğum roman, biyografi sayısını unuttum. benim anladığım kadarıyla, çıkarımlarıma göre, latife hanım 'atatürk'e hayrandır, mustafa kemal'e aşık değil'. latife hanım, atatürk'e büyük bir hayranlık duymaktadır, o ve türk milleti için atatürk büyük bir askeri dehadır. ülkesinin bir zümrüdü anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğmasını sağlayan yüce kahramandır. dolayısıyla, onun duyduğu hayranlık zamanın ruhuna oldukça uygundur. atatürk ile şahsen tanıştığında, duyduğu büyük hayranlık iyice artmış ve bu hayranlık onları evliliğe götürmüştür. evlendiklerinde 25 yaşındadır, atatürk ise 42, bu yaşta bir genç kızın bu hayranlığı aşk ile karıştırması gayet doğaldır. latife'nin ailesi özellikle babası bu evliliğe çok karşı çıkmıştır. fakat latife bu evlilikte ısrar etmiştir. atatürk tarafından bakılınca ise latife hanım onun kafasındaki ideal türk kadınıdır. okuyan, araştıran, ayakları yere basan, birkaç dil konuşabilen, kişilik olarak oldukça güçlü bir kadındır latife. atatürk için mantık evliliğidir aslında latife ile yaptığı, fakat latife tarafından bakılınca ise bir mucizedir. bence latife'de atatürk'ün kendisine aşık olmadığının farkındadır ve bu farkındalık onu hırçınlaştırmıştır, bence evililiklerinin kısa sürmesinde de bu hırçınlık oldukça etkili olmuştur. atatürk, mustafa kemal'den atatürk'e dönüşmesinde oldukça etkili rol oynayan, zor zamanlarında onu asla yalnız bırakmayan, çağının bütün normlarını hiçe sayarak yanından ayrılmayan, çok eğitimli olmayan ama kendini onun mutluluğuna adayan o narin kadına, fikriye'ye aşıktır. evlilikleri öncesinde de atatürk ile ilgili herşeyi bilen latife hanımın fikriye'den habersiz olmaması mümkün değildir. her ne kadar fikriye'nin gelişi evliliklerini bitirmiş gibi görünse de kanımca fikriye gelmeseydi de evlilikleri yürümezdi. aşk olmamış çünkü hiçbir zaman. tabii ki bunların hepsi benim kendi kişisel görüşlerimdir. latife hanım için bu evlilik hayırlı sonuçlar vermemiştir. kitapları okurken hep şunu düşündüm: bu kadar güçlü, başarılı, eğitimli, böylesine güçlü bir kadın olarak latife hanım eğer atatürk ile evlenmeseydi nasıl bir hayatı olurdu ?
  • ipek çalışlar'ın hakkında şahane bir biyografi yazdığı kadın.

    kızım olsa adını latife koymayı düşünürüm. o denli sevdim latife hanım'ı.

    atatürk'ün gece geç saatlere kadar arkadaşlarıyla birarada olmasına sinirlenirmiş de üst kata çıkıp topuklarını yere vururmuş falan... böyle karikatürize edilmiş bir latife hanım'ı büyük saygısızlık olarak değerlendiriyor yazar. ben de.

    latife hanım, müthiş eğitimli, kültürlü, görgülü bir kadın.

    böyle avam hareketler yapacak tıynette değil.

    ama bir dönem, latife hanım'ın bu şekilde kötülenmesi politik bir gereklilik gibi algılanmış.

    atatürk ve latife hanım boşandı. o yüzden latife hanım'ın kötülenmesi gerekiyor ki bu boşanma toplum nezdinde de haklı bulunsun. böyle bir algı varmış.

    latife hanım, bir kere çağının çok çok ötesinde bir kadınmış. bugün için bile fazla hatta.

    ingilizce, almanca, fransızca, arapça, farsça bilen bir insan. üstelik "derdimi anlatacak kadar" seviyesinden çok çok daha fazla. diplomatik yazışmalar, kitap çevirileri yapabilecek kadar üst seviyede bir dil bilme. kadın gitmiş londra'larda, paris'lerde yaşamış, eğitim almış.

    bu kadar dil bilmesinin yanısıra, hukuk eğitimi de var. edebiyatla da ilgili.

    dolu, dopdolu bir kadın

    gerçekten atatürk gibi bir lidere böyle bir eş yakışırdı.

    ya da latife gibi bir hanıma ancak atatürk gibi bir eş yakışırdı.

    latife hanım, bu muazzam birikiminin yanısıra karakter olarak da çok güçlü.

    öyle aman eşimi alttan alayım tavrı yok. çatışmalarının başlıca sebebi de bu.

    latife hanım, eşinin arkasında değil, yanında olan bir kadın.

    atatürk de nereden bakarsanız bakın, sonuçta tek adam olarak devrine sözünü geçirmiş bir lider. kendisine diklenilmesine tahammülü yok.

    bir de biliyorsunuz atatürk arkadaşlarını çağırıp gece yarılarına kadar sohbet etmeyi seviyor.

    fakat sağlığı tehlikede.

    latife hanım, atatürk'ün sağlığını düşünerek bu düzensiz yaşama müdahale ediyor. bunu hani bazı kadınların yaptığı gibi alttan alta, ne bileyim çaktırmadan falan yapmıyor. vardır ya, kadın çeşitli katakullilerle erkeğin aklına birşey sokar, sonra erkek de bunu kendi kararıymış zanneder. o böyle kadınsal oyunlardan uzak. çat diye söylüyor, çat diye yapıyor aklına geleni.

    ama atatürk bu müdahalelere dayanamıyor.

    ismet inönü'nün dediği gibi, eğer atatürk, latife hanım'ı dinleseydi belki daha uzun yaşardı.

    boşanmaları da biraz sancılı oluyor. atatürk ve latife hanım batılı gibi evleniyor. gelin, damat, şahitler. o dönem için henüz uygulanmamış bir usül. ancak boşanmaları geleneksel oluyor. atatürk, latife'yi gönderiyor. böyle bir tablo gözüküyor.

    bu tablo yabancı basında çokça eleştiriliyor. hatta bir karikatürde atatürk, smokinli, batılı, modern maskesinin altında şalvarlı, sarıklı bir tip barındırıyor gibi resmediliyor. batılı gibi evlendiler, doğulu gibi boşandılar... tarzı haberler çıkıyor.

    yalnız bu haberler yerli basında bu şekilde yer almıyor. dümdüz, herhangi bir yorumdan, düşünceden, eleştiriden uzak bir haber olarak kamuoyuna duyuruluyor boşanma.

    basın o zamanlar da özgür değilmiş yani.

    ölümsüz atatürk'ün üstüne bu kitabı okuyunca şahane oldu.

    atatürk biyogrofilerinde ister istemez latife hanım'a da yer veriliyor ama bu çok derinlikli bir anlatım olmuyor. yazar, çeşitli kitaplarda yer alan latife hanım hakkında yazılanları da karşılaştırmış.

    latife hanım, evliliği boyunca siyasetle içli dışlı oluyor. siyasi yazışmaları okuyor, yazıyor vesaire.

    belki de bu yüzden, boşanmalarının ardından, çok şey biliyor diye pek çok kişi tetikte bekliyor.

    siyaset dünyasının bu kadar içinde biri olarak bazı kimselerin sırlarına da vakıf latife hanım.
    ayrıca aktif bir şekilde siyasete atılabilecek kapasitesi de var.

    ama bir şekilde susturuluyor. bastırılıyor. sindiriliyor.

    çok yazık.

    hem o dönem için yazık. hem de bugün adının anılmaması yazık.

    http://birazkitap.blogspot.com/…2/latife-hanim.html
  • sirlarini mezara götürmeyi becermis, sevdigi adama ve ülkesine zarar gelmemesi icin susmus, kendisine yapilan onca haksizliga vakurla boyun egmis cagdas ve entelektüel bir türk kadini... sonunda baska bir kadinin * onun hakkinda kaleme aldigi kitap...
hesabın var mı? giriş yap