• stalker adlı filmde mükemmel bir sözü bulunan çin filozofu.

    çünkü zayıflık harika bir şeydir
    ve güç hiçbir şey değildir.
    bir insan yeni doğduğunda,
    zayıf ve esnektir.
    öldüğü zamansa,
    kaskatı ve duygusuzdur.
    bir ağaç büyürken,
    körpe ve yumuşaktır.
    ama kuru ve sert hale geldiğinde,
    ölüp gider.
    sertlik ve güç,
    ölümün arkadaşlarıdır.
    esneklik ve zayıflık,
    varoluşun tazeliğinin ifadeleridir.
    kendini sertleştiren hiçbir şey
    kazanmayı başaramaz.
    (bkz: stalker)
  • "tanrı size istediğiniz insanları değil, ihtiyacınız olan insanları verir. öyle ki bu insanlar size yardım edecek, sizi incitecek, size acı verecek, sizi terk edecek, sizi sevecek ve olmanız gereken insan olabilmenizi sağlayacaktır.."
  • karar vermenin bilgeliği adlı bir öyküsü vardır ki akıllara zarar aynen aktarıyorum allah google'a zeval vemesin.

    efendim köyde bir yaşlı adam varmış.. çok fakir.. ama kral bile onu kıskanırmış.. öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki.. kral at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış..

    "bu at, bir at değil benim için.. bir dost.. insan dostunu satar mı" dermiş hep..
    bir sabah kalkmışlar ki, at yok.. köylü ihtiyarın başına toplanmış..
    "seni ihtiyar bunak.. bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. şimdi ne paran var, ne de atın" demişler..
    ihtiyar "karar vermek için acele etmeyin" demiş.. sadece 'at kayıp' deyin. çünkü gerçek bu.. ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. çünkü bu olay henüz bir başlangıç. arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.."
    köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. ama aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş.. meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine.. dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. köylüler, ihtiyar adamın etrafına toplanıp özür dilemişler..
    "babalık" demişler.. "sen haklı çıktın.. atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için.. şimdi bir at sürün var.."
    "karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demiş ihtiyar.. sadece atın geri döndüğünü söyleyin. bilinen gerçek sadece bu. ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. bu daha başlangıç.. birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?.."
    köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler açıktan ama, içlerinden "bu herif sahiden gerzek" diye geçirmişler..
    bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. köylüler gene gelmişler ihtiyara..
    "bir kez daha haklı çıktın" demişler. "bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak. oysa sana bakacak başkası da yok.. şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın" demişler..
    ihtiyar "siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş. "o kadar acele etmeyin. oğlum bacağını kırdı. gerçek bu.. ötesi sizin verdiğiniz karar.. ama acaba ne kadar doğru.. hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.."
    birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. köyü matem sarmış. çünkü savaşın kazanılmasına imkan yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya esir düşüp köle diye satılacağını herkes biliyormuş. köylüler, gene ihtiyara gelmişler..

    "gene haklı olduğun kanıtlandı" demişler. "oğlunun bacağı kırık, ama hiç değilse yanında. oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler. oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer.."

    "siz erken karar vermeye devam edin" demiş, ihtiyar.. oysa ne olacağını kimseler bilemez. bilinen bir tek gerçek var. benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde.. ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece allah biliyor."

    lao tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlarmış, etrafına anlattığında:

    "acele karar vermeyin. o zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. karar aklın durması halidir. karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. oysa gezi asla sona ermez. bir yol biterken yenisi başlar. bir kapı kapanırken, başkası açılır. bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz."
    copydir pastedir.
  • "binlerce kilometrelik bir yolculuk bile, tek bir adımla başlamak zorundadır." - lao tse
  • "her yere bakmana rağmen hala aradığını bulamadıysan bunun sebebi , aradığın şeyin zaten elinde olmasıdır" diyen bilge.
  • "başkalarına karşı zafer kazanan kuvvetlidir, kendi nefsine karşı zafer kazanan ise kudretlidir." sözünü etmiş ulu kişi. hatta, way anasını!
  • " diğer insanların hakkınızda ne düşündüğünü kafanıza takarsanız, daima onların kölesi olursunuz..."
  • "bir testi yaparsin camurdan, icindeki bosluktur onu yararli kilan." diyen.
  • çin'de yirmi beş yüzyıl önce şöyle bir şey olmuştu: lao tzu çok ünlü, bilge bir adam haline gelmişti ve hiç şüphe yok ki gelmiş geçmiş en bilge olanlardan biriydi. çin imparatoru ona gayet alçakgönüllü bir şekilde yüksek mahkemenin başkanı olmasını önerdi çünkü ülkenin kanunlarına onun yapabileceğinden daha iyi bir şekilde hiç kimse rehberlik edemezdi. imparatoru, "ben doğru kişi değilim" diye ikna etmeye çalıştı fakat imparator çok ısrarcıydı.
    lao tzu , -eğer beni dinlemezseniz- sadece mahkemede bir gün yeter ve benim doğru insan olmadığıma ikna olacaksınız çünkü sistem yanlış. alçakgönüllülük nedeni ile size hakikati söylemiyordum. ya ben var
    olurum ya da sizin kanununuz ve sizin hükümdarlığınız ve sizin toplumunuz var olabilir. o nedenle bunu bir deneyelim," dedi.
    ilk gün başkentin en zengin adamının neredeyse tüm hazinesinin yarısını çalmış olan bir adam getirildi.
    lao tzu olayı dinledi ve sonrasında hırsızın ve en zengin adamın her ikisinin de altı aylığına hapse
    gitmeleri gerektiğini söyledi.
    zengin adam, "siz ne diyorsunuz? soyguna uğrayan, hırsızlık yapılan kişi benim; bu nasıl adalettir ki
    hırsızla aynı süreliğine beni hapse gönderiyorsunuz?" dedi.
    lao tzu , "şurası kesin ki ben hırsıza haksızlık
    ediyorum. senin hapiste olman gereken süre çok daha büyüktür çünkü sen çok fazla parayı kendin için topladın, pek çok insanı paradan mahrum ettin... binlerce insan haksızlığa uğramıştır ve sen para toplayıp, para toplayıp duruyordun.
    ne için? senin açgözlülüğünün kendisi bu hırsızları yaratıyor. sorumlu sensin.
    ilk suç sana ait," dedi. lao tzu'nun mantığı tamamıyla nettir. eğer çok fazla fakir insan ve sadece birkaç tane zengin insan olacaksa hırsızlığı durduramazsın, çalmayı durduramazsın. bunu durdurmanın tek yolu herkesin
    ihtiyaçlarını giderebileceği kadar şeye sahip olması ve hiç kimsenin aç gözlülük yüzünden gereksiz
    birikimlere sahip olmamasıdır.
    zengin adam, "beni hapse göndermeden önce imparatoru görmek istiyorum çünkü bu anayasaya aykırıdır; bu ülkenin kanunlarına göre değildir," dedi. lao tzu , "bu ülkenin kanunlarının ve bu ülkenin anayasasının yanlışıdır. bunun sorumlusu ben değilim git ve imparatoru gör,"dedi.
    zengin adam imparatora dedi ki: "dinleyin, bu adam hemen görevinden uzaklaştırılmalıdır; o tehlikeli. bugün ben hapse gidiyorum, yarın siz hapiste olacaksınız. eğer kendinizi kurtarmak istiyorsanız bu adam
    kovulmalı, o kesinlikle çok tehlikeli. ve o çok mantıklı da. söylediği şeyde haklı bunu anlayabiliyorum. ama o bizi mahvedecek."
    imparator bunu çok iyi anladı, "eğer bu zengin adam bir suçlu ise o zaman ben ülkedeki en büyük suçlu oluyorum. lao tzu beni hapse göndermekten kaçınmayacaktır."
    lao tzu görevinden alındı. "size bunu daha önceden söylemeye çalıştım; gereksiz yere benim zamanımı
    harcıyorsunuz. size doğru adam olmadığımı söylemiştim. gerçek şu ki sizin toplumunuz, sizin yasanız ve
    sizin anayasanız doğru değildir. bu tamamıyla yanlış sistemi yürütmek için yanlış insanlara ihtiyaç var," dedi.

    osho özgürlük
  • "bilge kisi karanligi sever. olur olmaza kendini kaptirmaz. zamani ve
    sartlari inceler. eger yer ve zaman elverisliyse konusur yoksa susar.
    hazinesi olan biri, onu herkese göstermez. demek ki, gerçekten bilge olan
    kisi hikmeti her gelene açiklamaz." demiş.
hesabın var mı? giriş yap