• super muzik grubu, asmis, massive attack ve portishead'den sevilesi, sevgiliyle dinlenesi, moskovaya gelmesi beklenen nefis bisi. ozellikle
    gorecki.
  • --- spoiler ---

    film, anladığım kadarıyla mutsuz evlilikleri çocukla kurtarmaya çalışmayın demek istiyor. maria'nın ölen çocuğunun ingvar'dan değil petur'dan olduğu ima ediliyor. hatta bu ölümü, bence alttan alta ahlakçılık yaparak normalleştiriyor. koyundan doğan evlatlarının küçükbaş annesini maria'nın öldürmesi gibi ölen çocuğun babası da evden ayrılarak bir anlamda "öldürülüyor" . bu gayri ahlaki vukuatların bedellerini olayın özneleri içerisindeki "filme göre" en masumlar ödüyor.

    bir kapının(evin) çoban köpeği gibi bekçiliğini yapmak isteyen, kendi yağında kavrulan ingvar'ın şehvet yüzünden katledilişini görüyoruz. aslında bu da bir sürpriz değil, filmin başında kendi sürüsünü koruyamayıp bir koyununa tecavüz edilen ingvar'ın analojik olarak kendi karısının da başkasından hamile kalması kaçınılmaz. filmdeki bence abuk ahlakçılığın bir parçası da burada. biraz zorlasak "mağdur suçlayıcılığı yapılıyor" çıkarımını yapmamız işten bile değil.
    --- spoiler ---

    özetle: bu tür hikayelerde tarafsızlıkla* objektiflik birbirine çok karıştırılıyor. film zaten abstract bi yerden derdini anlatmaya çalışırken iki kavram arasındaki fark iyice yok oluyor.
  • yorgos lanthimos ile robert eggers bir araya gelip bir kısa film çekelim diye işe koyulsalar, sonra a24 gelip "durun agalar sizin isminiz yeter ben bunu feature film yapıp bi güzel pazarlarım, festival falan da kovalarız hem fena mı olur" dese ortaya tam olarak böyle bir şey çıkardı.

    lanthimos absürdizmi, eggers mitolojik/folklorik öge serpintisi; lanthimos "insanoğlu şerefsiz bir canlıdır*" eleştirisi, eggers "hayvanlar da en az insanlar kadar şerefsizdir" sembolik kullanımı*; bunları karıştırıp üstüne ikisinin de çok iyi başardığı tekinsiz atmosferi koymuşlar gibi bir film.

    tek sorunu, gayet güzel bir orta-kısa film olacakken gereksiz uzayıp tam takır bir film olmaya çalışması.

    hazır mubi'de taze gösterime girmişken izlenmesi gerekir. yönetmeni de kenara yazdık bakalım.
  • 2021 yapımı izlanda filmi.

    birçok kişi gibi ben de fragmanını izledikten sonra gerilim/korku türünde bir film olmasını bekledim, ancak böyle olmaması izleyenlerin genelinin aksine benim için filmi kötü bir pozisyona taşımadı. özgün ve kendini seyrettiren bir film.

    --- spoiler ---

    öncelikle filmin bir metafor üzerine kurulu olduğunu hissettim. aile olgusu fantastik bir unsur üzerinden ele alınmış. çocuklarını kaybetmiş olan ingvar ve maria yarı insan yarı kuzu olan ada'nın doğuşuyla birlikte adeta yeniden aile oluyorlar ve aralarındaki bağ güçleniyor. bu, aile olabilmek için çocuk yapmaya ihtiyaç duyan sorunlu çiftlere yönelik bir yergi bence. doğan çocuk çifte umdukları mutluluğu kısa süreliğine getirmiş gibi görünse de hikayenin sonu pek de öyle olmuyor. ingvar ve maria mutfakta zaman yolculuğu hakkında konuşurken ingvar şu andan memnun olduğunu söylerken maria geçmişe gitmek istediğini söylüyor soğuk bir tavırla; elbette nedeni kaybettikleri çocuklarına olan hasreti. çiftin gerçek çocuklarının kaybı ingvar'la bir şekilde ilgili ve bu bir sahnede çok ufak bir flashbackle hissettiriliyor. maria'nın eşine karşı tavrı da cabası.

    işte aralarındaki bu sorunların üzerine yarı kuzu yarı insan olan ada'yı evliliklerini kurtarmanın bir yolu olarak görüp insana has bir bencillikle annesinden koparıyorlar. hatta annesi ada'dan vazgeçmeyince maria anne koyunu öldürüyor. maria'nın bu günahının bedeli doğanın içinden çıkıp gelen ada'nın babası insan/hayvan kırması canlıyla ödeniyor resmen. bu babanın eşini öldüren maria aynı şekilde kendi eşini kaybederek bencilliğinin karşılığını alıyor. doğanın olan doğaya dönüyor. insana kalansa elindeki trajedi ve olamamışlık duygusu. yani metaforik kuzu/insan kırması ada aracılığıyla hem aile kavramı hem de insanın doğayla etkileşimi hakkında fantastik gibi görünen ama özünde hayatın içinden gerçekleri tüm çıplaklığıyla gözler önüne seren bir film ortaya çıkıyor.

    --- spoiler ---

    dediğim gibi ben filmi beğendim ve izlerken keyif aldım. özellikle de iskandinav doğasına ve havasına meraklı kimselerin izlemesini öneririm. o atmosfer filme çok yakışmış.
  • öğeleri iç içe sokalım millet götünden anlam uydursun filmi.

    --- spoiler ---

    adam yengesine sulanıyor diye ölen çocuğun petur'dan olduğu iddiasıyla çıkarım yapmak da, gözlerini çok sıkarsan ve asit kullanırsan ayağı toynak gibi gelebilir muhabbetleri de şeyhi uçuran mürid çıkarımlarıdır.

    bu çıkarımları yapan arkadaşlarla kemal kılıçdaroğluna canlı yayında küfrederken sikini çıkartan adamın kafa yapısı paraleldir.

    filmin mesajı açık, net ve sıradandır. o da üstün olma yanılgısıyla her şeyi kendine hak görmenin eleştirilmesidir. fakat şu vardır ki film gerçekliğe fantastik öğe ekleyip filmi gerçeklikle götürmüş, bakmış bir yere varamamış sonra yine kaçışı fantastik öğede bulmuş gibi.

    --- spoiler ---

    film vasat fakat çekimleri çok iyi. görüntü yönetmenine şapka çıkardım.
  • konser haberleriyle bilgisayar başında zıplamama sebep olmuşlardır, keşke halim olsaydı da bu sevinci iki ters takla bi perendeyle falan taçlandırsaydım. uzundur en mutlu olduğum 24 saniyeydi sanırım.
  • --- spoiler ---

    modernizm "günümüz kavrayışında" doğadan, başına buyruk göçebe yaşamdan ayrıldıktan sonraki gökten sağanak sağanak kuralların, emirlerin yağdığı neolitik dönemle başlıyor.
    filmdeki karı-kocanın çiftçilik yapması, hristiyan olması, kurallara bağlı olması "modern" bir çift olduğunun göstergesi. erkek kardeş pétur daha ilkel, kural tanımaz, "allahsız". pétur = göçebe.

    yine modernliğin en ayırt edici özelliklerinden biri isme sahip olma, bireyleşme.
    (filmin sonlarına doğru ingvar köpeğe, "köpek" diye seslenirken hemen sonra yarı kuzu yarı insan yaratığa "ada" diye seslenmesi de tesadüf değil. bu arada ada'nın etimolojisinde noble, first daughter tanımı var.)

    mitolojideki metamorfoz örneklerinin bugünkü karşılığı post-modernizmde mevcut; modernizmin belirlediği siyah-beyaz, katı "erkek dediğin böyle olur, müslüman dedeğin şöyle olur, senaryo şu şekil yazılır ..." tarzı kuralların katılığını kaybettiğini tecrübe ediyoruz. başını kapatıp dar pantolon giyen kızlar, eşcinsel olduğunu gizlemeyen dindarlar... yanı başımızda gördüğümüz örnekleri. katı olan her şey buharlaşıyor.

    dolayısıyla filmde, modernizmin post-moderizme de yine şekil vermeye çalıştığını (ada'ya kazak giydiriliyor), onu kendi gibi yetiştirmeye çabaladığını (eğitim, dans etme...) görüyoruz, ada'nın doğasıyla bağının kopartıldığını izliyoruz (anası öldürülüyor) ; ancak modernizimin kendi yarattığı canavar (yarı koç-yarı erkek) - frankenstein'ın canavarı misali - babayı öldürüyor.
    anne son sahnede önce çok üzülüp ağlarken sonra onun bu durumu anında kabullendiğini görüyoruz. bence maria da rahat bir nefes alıyor ve özgürleşiyor babanın(tanrının-ataerkinin) ölmesiyle. maria başta kraldan daha çok kralcı, şekil vermeye daha hevesli, zaten o başlatıyor entegrasyon sürecini, ada'nın annesini vuruyor; ataerkinin, kralın, babanın tüfeğiyle.

    somut örnekle bitireyim: eşcinsel-dinsiz evladını kendi gibi yetiştirmeye çalışan texaslı, yozgatlı... dayıların zamanının bittiğinin ilanı olmuş film. artık tüfek (güç) onların değil yaratıkların elinde.

    modernizm, din, kültür... artık ne dersek adına, üreyemiyor, çocukları ölü doğuyor, traktörü (teknik) yolda kalıyor. yeni nesle kendi şeklini vermeye çalışması beyhude artık çünkü kafa (hayvan kafası) doğaya dönmek istiyor, çim yemek istiyor çim, bireyleşmek istemiyor. kendi neolitik öncesi aslına dönmek istiyor.

    edit: eklemeyi unutmuşum. filmin ortasında araştırmıştım. maria'nın pétur'u reddedip piyanonun başına oturduğu sahnede çaldığı eser: kristín anna - forever love. filmin ost'sinde yok. bence şarkının sözleri manidar. maria'nın da göçebe dönem özlemini yansıtıyor, aslında pétur ile birleşmek istiyor, bastırdığı arzuların ve özleminin piyano tuşlarında dile geldiğini hissettim.

    mesela şarkının bir kısmı:
    the forest shields that what others think
    our bodies naked are moving to the deep beat

    --- spoiler ---
  • 2021 yapımı film. izlandada geçen her yapımda alıştığımız yaylalar yaylalar görsellerine eyvallah. ingvar reyizin de ufaktan cameo'su var tv yollu ki pek severim kendisini. naomi hanımın da kuzeyli çılgın avratlar misali bu tarz sayko yapımlara hallenmesi de hoşuma gidiyor.

    bu folk işlerine abanıldı son yıllarda yalnız bunlar daha ziyade 3'ü 4'ü bir arada tarzı potboriler şeklinde daha hayırlı oluyor. çok atla deve bişi de değil tabi. yalnız uzun metraja girdin mi pretentious işler hasıl oluyor ki bu filmde de aynı durum var.

    avrupa dağ köylerindeki "sikerler kamil sikerler" işlerine de aşinayız ki öykünün coğrafyanın şartlarına bağlı kısmı daha önce örneğini görmediğimiz bir şey değil.

    teknik ekipten uzun metraja geçen zanaatkarlarda görülen tatsız acemiliklerin olmaması filmin artısı diyebiliriz.

    neticede üzerinde konuşulmaya değecek bir film değil. bu menzildeki filmlerin tamamını seyrettim, dizilere de bakmışlığım var. kayda değer bir formül ya da özgünlük yok, metaforları, fikri derin falan değil direkt avrupa köylülüğü, kimi sikiyorsunuz siz bu saatten sonra. ben wheatley'e maşallah demiştik olmadı, lanthimos işin piçliğinde, eggers'in ceketi bol geliyor üzerine, eh işte ari aster eyvallah daha bir çözmüş, liam gavin'den belki olur, onun dışı bunları seyredeceğine eski endonezya, filipinler dağ bayır cadılı, büyücülü filmleri seyret daha hakikatli. bu metin yazarlığı işinde de veronika franz'ın durduğu yer doğru bir yer nispeten.
  • tanrinin kuzusu yani isa, bir kadinin kuzusu yani bebegi ve bir koyunun yavrusu olan kuzu ayni varlikta depolanmis filmde.

    son derece nobranca katledilen hayvanlarin bir baska hayvanin yavrusu oldugu gercegi, insanin yavrusunun diger yavrulardan nasil ve neye gore daha degerli ve kiymetli oldugu sorusu, tanrinin kuzusunun da kurban edilmis oldugu gercegi ic ice gecmis.

    boyle filmleri seviyorum cunku dogru kabul edilen, bazen siradanlastirilan olgularin farklı yonlerini surata tokat gibi indiriveriyor.

    + senaryoyu peter singer yazmis deseler sasirmam.
  • gabriel yorumuyla, üzerimde yakın mesafeden aduket vuruşu etkisi yapan, aşmış müzik grubudur
hesabın var mı? giriş yap