• --- spoiler ---

    ' tanrım, bugün her şey ne kadar güçle varoluşmakta! küçük kız tecavüze uğramış. boğulmuş. cesedi morarmış, ama hala varoluşuyor. ne var ki kendisi varolmuyor artık. elleri. kendisi yok. evler arasıında yürüyorum, evler arasında kaldırımın üzerindeyim; ayağımın altında kaldırım varoluşuyor; su üzerime kapanır gibi evler üzerime kapanıyor. benim, varım, düşünüyorum öyleyse varım, varım çünkü düşünüyorum, peki niçin düşünüyorum? düşünmek istemiyorum artık ; varolmak istemediğimi düşündüğüm için varım, düşünüyorum... çünkü... ufff!! '

    --- spoiler ---

    sanırım kitapta geçen bu cümleler yazarın içinde bulunduğu kaosu en iyi şekilde açıklıyor. ama o yaşattığı kaos; farkındalığa yol açan, kesinlikle yararlı ve her insanın bi kere tatması gereken bir durum. bana yaşattığın bu kaos için saol sartre. tahmin ediyorum, gittiği yerde de kaosu bitmemiştir; rahat uyuma sartre!
  • varolusculuk felsefesi, ozellikle sartrenin varolusculugu gercekten gerizekalica bir dusunce sistemidir, ki bunu sartre'nin kendisi yaslandiginda kabul etmistir. gencliginde dile getirdigi fikirlerin -ozellikle felsefesinin merkezini olusturan insanin ozgurlugune olan sarsilmaz inanci, bu ozgurluk sayesinde varolusun ozden once gelmesi ve ozun insanin secimleriyle yaratilmasi dusuncesi- cok safca oldugunu itiraf etmistir. zaten felsefe tarihinden bahsederken varolusculugun yanina bir parantez acilir, teknik olarak zayifligi es gecilip edebi gucune odaklanilmasi istenir.

    ama bu kitabi okuyup da sartre'ye saygi duymayacak bir insan zor bulunur (salt aktivizmi icin bile saygi duyulacak biri gerci). neredeyse her sayfasinda altini cizmek zorunda kaldigim bir gozlemi, bir dusunce akisi, bir tasviri var. oykuyle yahut varolusculukla direkt alakasi olmayan kisimlar dahi zengin ve orjinal anlatimlarla dolu. ben boyle bir eser yazabilseydim, hepsini bir kerede basmak yerine oturur uc bes ayri kitap cikarmaya ugrasirdim o malzemeden. kim bilir fransizcasi ne kadar daha guzeldir.
  • sartre, varoluşmak kavramını tüm nesnelerin özden önce gelen hammaddesi, bulantı duygusunu ise insanın kendisi dahil her şeye karşı bir tiksinti duyması ve bunları etrafında birer iğrenç fazlalık olarak hissetmesi şeklinde tanımlıyor. bulantı'yı bir paragrafta şu şekilde açıklamış; "şu bahçe, şu kent, ben kendim, her şey temelsiz ve nedensizdir. bunun farkına vardığımız zaman yüreğimiz bulanır."

    sartre'nin bahsettiği atkestanesi kökü karşısında yaşadığı bu bulantı, bünyede benzeri şekillerde meydana gelebiliyor. örneğin dalgın olduğum bir anda elimin -bildiğin beş parmak- çok garip bir şekilde sanki bana ait değilmiş gibi önümde belirmesi ve yüzümün hemen önünde bu parmak denilen enteresan uzantıların kımıl kımıl hareket etmeleri. ve benim büyümüş göz bebekleriyle şaşkın şaşkın -bok var- bunları izlemem. evet tıpkı gözünüzün önüne getirdiğiniz gibi aptalca ve komikçe bir mod bu ama tecrübe ettiğim için gayet memnunum. kitaba dalmış okurken de kafanızı başka yere çevirdiğiniz bazı anlarda nesnelere karşı benzeri bulantıları yaşayabiliyorsunuz. kitabın en belirgin özelliği de zaten buna sebep olan harika örnek anlatımlardır. yuppi.
  • bu romanda kitabın kendisi klostrofobik bir mekana dönüşüverir. okuyucu içine girdiği odadan çıkmanın yollarını arar da, ne çare, biçare kalır. kitabı bitirdiğinizde elde kalan iki his vardır; ya 'çıkmış' olmanın orgazmı, yahut 'düşmüş' olmanın ölümü.

    "çocuklarin ulaşamayacağı yerlerde okuyunuz." [kardeşimi bunun gazından zor kurtarmıştık, az daha uçuyordu kerata.]
  • roquentinin varoluşa bakış açısını şu bölümden de görebiliyoruz.

    --- spoiler ---

    kağıt örtünün üstünde güneşten bir halka var. halkanın içinde miskin bir sinek dolanıyor, ısınıyor ve ön ayaklarını bibirine sürtüyor. onu ezeyim de zahmetten kurtulsun bari. kızıl tüyleri güneşle parlayan bu dev işaret parmağını görmüyor.
    kitap kurdunun sesini duyuyorum:
    "öldürmeyiniz bayım."
    çıtırdıyor, küçük ak bağırsakları fırlıyor karnından; varolmaktan kurtardım onu. kitap kurduna, kuru bir sesle:
    "iyilik ettim ona," diyorum.

    --- spoiler ---
  • antoine requentin bir tarih yazarıdır. fransa'nın bouville kentinde adını anımsayamadığım bir tarihi kişi üzerine çalışmaktadır. aynı zamanda sevgilisi anny'i* beklemektedir. kitapta ilk bakışta sadece bu bekleyişi bulur okur. akabindeyse dipsiz gibi görünen bir kuyuya düşer. bazen yıllar sürer o kuyunun bir dibi olduğunu anlamanız. son yüzyılın en büyük filozoflarından jean paul sartre'ın, varoluş sıkıntısı denilen duyguyu bence en başarılı biçimde anlattığı, zor okunan ve ağır bir kitaptır bulantı. ancak birey olmak, özgürlük türünden modern kavramların sağlıklı algılanması için mutlaka aşılması gereken bir eşiktir. aşılması şarttır zira aşılamadığı takdirde kişinin fazla bir şansı kalmayacak, yine ya nietzsche'ci ya da bir hiç olacaktır*.
  • "varolus nedir diye sorulsaydi,ozlerini degisimi ugratmadan,nesnelere distan eklenen bos bir bicimdir,derdim "
    der j.p. sartre bu eserinde.
  • psikolojik tedavi görenlerin okumaması gereken sartre kitabı. adamın beynini allak bullak eden, etkisinden kolay kurtulunamaycak bir kitap.
    (bkz: varoluşmak)
  • kitapta bulantı yaşamanın ta kendisidir ve fakat bi türlü kusulamaz...
  • insanın kendisini bir fazlalık olarak hissetmesini saglayan kitap.icinizi hakikaten "bulanti" kaplar bir sure sonra.

    jean-paul sartre; "var olan herşey nedensiz ortaya çıkar,zavallılığı yüzünden varoluşunu sürdürür ve rasgele ölür.varoluş insanın sıyrılamadığı bir dokudur." demiştir.ayrıca kitabın sonlarına doğru birkaç kere şu şarkıdan da bahseder:

    "some of these days
    you'll miss me honey"
hesabın var mı? giriş yap