• çaylak oluşunun üzüntüsüyle sakal bıraktığım yazar. dönünce kesecektim. bugün yarın döner sanıyordum, iki ay oldu. yemin ediyorum suavi gibi oldum. yetkililerden rica ediyorum allah aşkına çabuk dönsün bu yazar. zira ağustos sıcağında kaşıntı yaptı sakallar... kaşımadan duramıyorum. nasıl da kaşınıyor tatlı tatlı... konuşmam falan da değişti "oğlum bana bir posta gazetesi alır mısın?" diyen komşu nurten teyzeye "bu süreçte hepimizin sorgulaması gereken başka şeyler var nurten dost" şeklinde cevaplar vermeye başladım. mağdurum.
  • moderasyon-yazar gerilimi olmuş, tam kalemim diyerek giriyorum.

    az kültür yapayım da taşşaklı dursun:

    çomski ile fuko vakti zamanında hollanda televizyonun çıkıyorlar. besbelli birbirlerini pek tanımıyorlar. besbelli birbirleriyle pek de ilgileri yok. ama ortadaki herif zorladığından olacak, tartışıyorlar. bu tartışma yutubda da var. hazır açıkken yaz çomski, yaz fuko, çıkıyor.

    tartışmanın ana teması, ya da temalarından ağır basanı, güç ve adalet.

    çomski diyor ki: her türlü kolektif eylemde ezilenler ezenlere karşı referanslarını adalet'e, adil olmak amacına dayandırmalıdırlar. devrim, eğer gerçekleşecekse, adalet'i tahsis etmek ve sürekli kılmak için yapılmalıdır.

    fuko da diyor ki: adalet, madalet bunlar mevcut ideolojik, bilişsel yapıyla uyumlu, onun ideologları tarafından uydurulmuş tutaçlardır, devrim'in amacı adalet gibi soyutlamaları geçersiz kılacak bir yeni normal yaratmaktır.

    çomski kendi pozisyonunu izah ederken genellikle lafı şuraya bağlıyor: adaletsizlik, baskı, istibdat gibi konularda politize olmak, karşı söylem, eylem'de bulunmak özel eğitim, kalifiye uzmanlık işi değildir. dahası pozisyon ve duruşlar havada uçmaz, insanın doğasında olduğu iddia edilebilecek bir ahlaki bir temellendirme ile bağlamlanır. birisine, birilerine haksızlık, adaletsizlik yapıldığını görüyorsanız, biliyorsanız, o dakikadan sonra muhalefet etmeniz, mevcut baskıyı durdurmak üzere karşı yönde eylemle muhalefet etmeniz ahlaki yükümlülüğünüz, sorumluluğunuz icabıdır. muhalefet ettiğiniz yapı'nın, yapı'nın sahipleri olan ayrıcalıklı zümre tarafından ideolojik çerçeveye oturtulmş kuralları ve yasallık aurası olabilir, ne olabiliri, kabbak gibi vardır. burada yasa, kural, hukuk, adalet soyutlamaları ve somut uygulamaları ne olursa olsun ahlaken doğru olan bunlara rağmen, bunları uygulayanlara rağmen o müşterek sorumluluk ruhu içinde hareket etmektir.

    çomski'nin bu duru, serin, yalın eylem metodolojisi ve içtihadına karşı fuko daha şey. post-modern mi desem, derin mi desem, tırt mı desem. karar veremedim, ama onu da aktarayım.

    fuko diyor ki: adalet ve iktidar'ı, güç'ü birbirinden ayrıştıramazsınız. ama bu kurgu ve yapıları da soyutlanabilir, negatif, baskıcı bir öteki pozisyonuna da indirgeyemezsiniz. aksine ideoloji'nin yetkinliği bu olumsuzlama değil, iktidar adına yetkiyi şiddet, baskı, propaganda, yavansöylem hangi formatta olursa olsun kullanan eyleyicilerdeki olumlu, yaratıcı, somut varoluşta kendini bulur. iktidar tıpkı adalet kurgusunu yaparken olduğu gibi, iktidar'ın yasallığı dahilinde adalet'i sağlayanlara da bir olumlu rol, statü, prestij, kendini gerçekleştirme, ahlaklı olma konumu, ve avantajı verir. bu sebepten iktidar'ın olumsuzlaması sırasında yaratılan istibdat iskeletini sarmayalan kas ve yağ'ı gerçek kılan kurguya bakmak lazım. kurguya bakmak için de durumları tek tek açıklayan evrensel bir teori, insan doğası aramak yerine konum ve durumlarda ahlaklılığı sürekli kılacak alanında uzman angaje entelektüel'in iştiraki, içtihadı ve muhalefeti gerekmektedir.

    şimdik, karşıtlık böyle. elimizdeki duruma bakalım, uyuşanı, örtüşeni neyse görelim.

    taraflar şunlar.: kwisatz haderach, ya da kd, moderasyon, md, bir takım dış mihraklar (caponsever'in kısaltması olarak, cp), ekşi sözlük, es.

    olay şu: kd, es'de bulunduğu süre içinde kendi isteğiyle yazarlık yaparken, kendi rızasıyla kabul ettiği es yasalarını müteaddit sefer çinediğinden md kendisine, suç-ceza konusundaki belirsizliğe de kd'nin rıza gösterdiği varsayımıyla, kronik yasadışı eylemleri olan bir yazar'ın hatasını anlaması için yeter süre olduklarına hükmettikleri 1 senelik men cezası (çaylaklık) veriyorlar.

    sorun şu: kd kendisine tebliğ edilmeyen bu ceza'nın uygulamasındaki yöntem ve rasyo'yu sorgulayıp insafsız ve adaletsiz bulurken, md kd ve yakını 'bir takım dış mihraklar''ın eleştirisini insafsız, izansız, saldırgan, vs buluyor.

    yorum(um): kendisini iktidar'ın hatrına daraltılmak zorunda olan bir 'sözlük faydası' adına yargılayarak, hakkında hüküm veren ekibin tamamından bin kat daha ilginç, eğlenceli, bilgilendirici, derinlikli bir yazar olmak ile tanımlı bir 'evrensel faydası' olan kd, burjuva yasallığı'na kurucu ve uygulayıcı temeliyle kaçınılmaz bir ideolojik paralellik kurmuş olan sözlük yasallığına, ilgili kapsam'ın perpektifinde toplumsal sözleşme ile gerçek kıldığı 'ortak çıkar' bağlayıcılığına uymamış olmayı kabullenerek, kanımca, en temel hatayı yapıyor. bu hata'nın bedeli de bu sayılan kanaat pozisyonunu ve o pozisyon'un gerçekliğinde somutlaşan 'olumlayıcı adalet savaşçısı' md üyelerini aynı ideolojinin katartik ritüeli olan 'münazara' için meşru ideolojik tabana çekiyor. burada özellikle md üyeleri ve yakınlarının geçmiş ve bugünkü pozisyonlarının sağlamasını, fuko'nun da bahsettiği, teknik donanımlı hakim yasallığı ve kredibilitesi ile tekrar ettiklerini görüyoruz. dahası bu tekrar'a 'kişisel'i de katıp insaf dileniyorlar, ve kendilerini savundukları anlamda ve sınırlar içerisinde geçerli olan bir adalet'i dilenmeye yetkin görüyorlar. yaptıkları teknik uygulama ve o uygulamayı yaratan genel hukuki çerçeve'den bakarsak, kd'nin de o çerçeve dahilinde bir izan beklemesinden hareketle md'nin 'haklı' olduğuna kani olabiliriz.

    bu anlamda, bu örnek sınırlarında, mahut tartışmada çomski'nin pozisyonunun geçersiz kılındığını belirtmek mümkün oluyor. çünkü fuko'nun da dediği gibi adalet'in bu çoktan seçmeli doğası, insan denen çok yönlü varlığın iktidar ilişkilerindeki konumunu izah etmeye yetmiyor. kd ve cp bu anlamda bireysel alana karşı yapılan sistematik, örgütlü güç'ün temsilcisi olduğu adalet ile tanımlı adaletsizlik ile savaşıyorlar. uygulamaya özel hukuk, doğal hukuk şu bu gibi çeşitlemeleri dahil edersek de, sadece ideoloji çerçevesinde anlamlanacak münzara'yı çeşitlendirmiş oluyoruz. kd ile cp'nin adalet arayışı ve muhalefeti sürse de karşısında fuko'nun tanımladığı yasallıktan güç alan, o yasallık çerçevesinde yaşanır kıldığı ve bildiği hayatları ölene dek yaşamaya namzet bir seri teknisyenle savaştığı gerçeğini değiştiremeyecekler. çomksi yandın, kurtsun.

    çomski'nin eylem içtihadı sıçtıysa, fuko'nun önerdiğine bakalım.

    ne diyordu fuko? konusunda uzman, alanına hakim angaje entelektüellerin fiili tavrı ve muhalefeti daha belirleyici olacaktır, diyordu. şimdi, kendisi de teslim ediyor, çok muğlak terimlerle ifade edilmiş bir başlangıç noktaısndan başka bir şey değil bu. dahası bu tip teknisyenlere yönelik muhalefette teknisyen'in, her fırsatta hatırlatıp olumladığı, fachidiot tavra da lüzumsuzca prim veriyor. dahası fuko'nun çok transparan bulduğundan dikkate almadığı ideolojik temellendirmeyi de es geçiyor. md üyelerinin hepsi mevcut konumlarının hakkaniyet ve adaletini özel alan sınırlarından değil tabi oldukları, ve kays el mecnun'un genel diskuruna pek yansımayan etnik konulardaki bittecrübe sabit isabetli içtihatları dışında, bütünleyici gerçek kapsam'a dayanıyorlar, her eylemin ahlaki muhasebatında o'na referans veriyorlar. şimdik, gerçek kapsam'ı hedefleyen topyekün devrim için gerek şart dönüşümü hem fuko, hem de çomski gibi proleterya'dan alır da, yasal alanda olağan uzman işi muhalifleşmeler, sıradan söylemsel radikalleşmeler merkezine çekersek burada yamulup kalıyoruz: tek tek özel alanlarda ayrışıp, kümeleşen muhalefetlerin bütünden beslenerek etlenip, kaslanması, iskelet'e sirayet ediyor mu? özetle bu tip çekişmelerde standart sabit şu değil mi? adamın gol diyor.

    yanisi, çomski'ydi, fuko'ydu bunların etle, kanla, kasla, sinirle olan verimli, canlı içtihatları hepsini bir arada tutan iskelete yönelmediği sürece anatomi kitabına boya kitabı muamelesi yapmaktan öteye gidemiyor. nasıl gider? burada benim içtihadım şu aşağıdaki gibi:

    sözlüğün dışını sözlük vasıtasıyla dönüştürme çabasına eklemlenmek mümkünse de, sözlüğü, sözlük içinden dönüştüremezsiniz.

    gelişigüzel örnek veriyorum, alınmasın, md üyelerinden kaamos'u kaamos yapan geçmişten, bugüne uzanan, geleceğe de güvenle bakmasını muştulayan o şeyi sarsıp, deviremediğiniz sürece kaamos'un düşünsel bütünlüğününü sarsamazsınız. kaamos sınıfının adamıdır, statüsünün adamıdır, onu da raşitik değil sapasağlam bir sürekliliği içinde deneyimlemiş olduğu, deneyimlediği ve deneyimleyeceğine de bu şekilde hükmettiği iskeletine borçludur. sen ister ağla, ister veryansın et, ister muhalefet et, mevcut iktidar'ın dayanağı gerçekçilik adına belirlediği gerçek'in somutluğuyken, senin belirlediğin aynı gerçeğin seni dışlayan yüzeyinin altında kalmak oluyor. kaamos'un pozisyonuna geçmediğin sürece kaamos'un gerçeklikle ilişkisini onun gibi ve ona denk yaşamadığın sürece onun gerçekle ilişkisi sana iğrenç, tiksinesi, izansız ve ahmakça gelecek, onun ki de aynı ayrım'ı içselleştiren avantajlı gerçek algısıyla ona benzeri bir kırılmayla yansıyacak. sen senin yıkımından trajik bir şeyler çıkarırken, o kendi yalnızlığından adalet savaşçısı kapitalist birey karikatürü olan betmen'e denk saundlu içburkuluşları yaşayacak.

    moderasyon kendini var eden daha büyük moderasyonla uyumlu olduğu sürece, kapsayıcı moderasyonu yok etmek adına atmadığın her adımın gelip götünü tekmeleyeceği, o tekmenin adında hep ayrı bir teknisyen adalet savaşçısının olacağını hatırlatmak ister, eğer mümkünse, analitik yargına sunarım.

    caponsever'e de bir takım dış mihraklar'a dönüşme kararını alarak lüzumsuzca elini güçsüzleştiren kararının geridönüşlerinden birisinin bu olduğunu, 'bana ne ben sıkıldım' tavrının seni sıkmak için hakim cüppesi giymeye meraklı adamları ve onların iktidarını şakşaklamaya hazır 'realist' statüko taraftarlarını kapsamadığını, sözlük dışında da kapsamayacağını belirtmek, tartışmak zorunda olduğu ıvır kıvır adamlarla muhatap oldukça hatırlamasını tavsiye etmek isterim. yanisi, lafım aslında sana caponsever, sorumluydun, sorumlusun, sorumlu kalacaksın.

    holivud finali: deal with it.
  • bu tip tartismalara katilmak ve ipe sapa gelmez, asilsiz iddialara yanit vermeye ugrasmak pek itibar ettigim bir konu degildir. fakat her gecen gun kendisinin ne kadar sutten cikmis ak kasik olduguna dair mesajlar aldigim bu sahsin iddialarina da az da olsa yanit vermek isterim ki, artik caylakligiyla ilgili baskalarini suclamaktan, sozlugun aman ne harika yonetimine laf sokusturmaktan, ne kadar ibnetor insanlar oldugumuzu(kisisel hukmum, kendisi böyle demedi tabi) dusunmekten vazgecsin.

    simdi, dananin kuyrugunun koptugu bir nokta var, o da kisisel tarihceler. daha bugun bir badimle konustuk, bunlar aciklanmadikca zan altina kalmaya, elalemin laflarini bir guzel yemeye mecburuz, olacagiz. zaten kimse bize inanmak zorunda da degil. bu dogru. fakat, bu kisisel tarihcelerin aciklanmayisi baska bir olaya yol aciyor, buna da acikcasi ben kupesteden sallama hastaligi diyorum. nedense her ucan, kacan, caylak olan yazarin da hurmet ettigi bir muesssese bu kupesteden sallama isi. "ne de olsa tarihce acik degil, ben de istedigim gibi sallarim. ne de olsa magdurum, turk halki magduru sever. burdan böyle prim yapar, kamu oyunu arkama toplarim. koy gotuneeee!" anlayisi oylesine hakim ki, artik bu yavastan bende bile rahatsizliga yol acmaya basladi(ki genelde sabirli bir insanimdir). neyse, zaten oznemiz ben degilim, kwisatz haderach.

    nickini sevdigim, suphesiz sozlugun kiymetli yazarlarindan biri olan kwisatz'in iddialarini okuyorum gunlerdir. gerek gelen mesajlardan, gerek oradan buradan. az once mailini de okudum, bir bakayim dedim tekrardan, neymis bu maradona olayi. gittim incelemeye, allah sizi inandirsin, yarisi son bir sene icinde girilmis gotumuze girebilir entry'lerin arasinda, kayda deger bulduklarimizdan biri bile olmamis bu maradona. turkiye'de yasayan bir yabanci disinda da baska bir yabanci gozume carpmadi. bunun yerine medyatik unluler, unlu medyacilar filan, hepimizin bildigi, sapina kadar turk olan bir grup kimseye yazmis cizmis gordugum kadariyla. hayir simdi, goz var "izan" var, sen gelip ona buna giydireceksin, ondan sonra ceza alinca, "maradona'ya dedim, ondan oldu bu, caylaklik benim hakkim degil, baskasinin hakki. zaten maradona'ya simdi ana avrat sovmek sebep degil" diyeceksin.

    oldu canim.

    zaten ne hikmetse bu caylaklik, caylak olanlar disinda herkesin hakki. e, madem öyle yazma sen de ona buna. sinirlendim bir iki entry girdim diyor. ben saydim, bir iki degil, toplamda 19 etmis zaten. kücük kücük zaten ben bunlarin cezasini odedim demis. e, caylakligin amaci, cezalandirmaktan cok, hatanin tekrar yapilmamisini saglamak. "burada kufretmek yasaktir, cezasi 5 milyar. edersen ödersin" yazmiyor ki sözlügun girisinde. öyle olsa, parasini oder(her neyse iste), o kadar kufredersin. bill gates isen, zebil gibi mal varligiyla, dunya nufusunun tamamina küfretsen yine de koymaz. ama oyle degil. acik ve net olarak diyoruz ki "götümüze girebilir entryler girmek, sözlükten ucma sebebidir". e, yazar ne yapiyor. "yazarim, ufak ufak cezami cekerim. sonra yine yazarim, yine cekerim. en fazla 1 hafta caylak kalirim, ondan sonra ver elini sol frame." yok ya!

    bir kere, boyle bir dusunce peydahlanmissa, zaten ortada cok buyuk sorun var demektir. caylaklik denen sey, yapilan hatalarin tekrarlanmamasi acisindan verilmis bir cezadir. ki cogu zaman, hata yapmakta direten yazarlar oldugu zaman sonu huzunle biter bu oykunun, ucar gider, ne kadar harikulade vasiflara sahip olsa. yapilan hatalar bir sey ifade etmemis, bir haftalik caylakliklarla sorun cozulmemisse, hala olayin farkinda degilse yazar, yapacak bir sey kalmiyor. ondan sonrasi sourlines zaten. ha, kwisatz eski yazar, ucma ihtimali hepimizin zoruna gitti, dedik ki uzun sureli caylak olsun madem öyle. burada hakikatten olup olmamak istedigine kadar versin. eger ki kalmak istiyorsa, zaten bir sene bu tür kararlarin verilmesi, kafanin bosaltilmasi icin super zaman, geldiginde gorusuruz. istemezse de kendisi bilir.. zaten hatalariyla sozlugun icinde olmayi ne kadar istedigini cok guzel gosteriyor. e, madem sozlugun fiziksel olarak bekasi seni ilgilendirmiyor, gotumuze girebilecek entry'leri her koseye serpistirmekten geri kalmayarak diger yazarlarin da hakkini yemeye kalkisiyorsun, o zaman biz nasil diyelim "bu kimse sozlugu sevdigi icin, burasina onem verdigi icin burada" diye. bunda bir acaiplik yok mu?

    hep gotumuze girebilir entry'lerden dem vurdum, formata deginmedim, bu demek degil ki tek hatasi gg girmek. hayir degil, bilimum gerekcelerle yapilmis format hatalari olsa da, gozumuzde bunlarin degeri gotumuze girebilir kadar onemli degildir. bu sebeple bu entry, bu yan konular ustunde donmedi. maksimum hosgorulu davranmaya ozen gösteriyoruz bu konuda, bilhassa eski yazarlarda. zaten yapilan format hatalari da, genelde bile bile yapilmis oluyor, onun da farkindayiz. 7 senedir sozlukte varolan birinin format bilmedigini farzetmek biraz abes oluyor.

    velhasil kelam, olay budur. tarihcesini goz onune sermedigimiz surece istedigini soyleyecek herkes eminim. fakat bircok yazar bu bilgiye sahip olsa, kendini ucurup yeni bir hayata baslamayi da talep edebilir gibi geliyor.

    olay bir sene, alti ay, on bes gun degil. olay, hata yapmaktaki israr. olay, sozlugu hice sayis.

    sacma sapan entry'lere cezalarmis. hadi canim.

    -

    konuyla ilgili iki gundur yazip anlatmaktan gercekten sıkılıp bunaldim. daha da soyleyecek bir laf yok. hepsi budur.
  • üst üste yedinci kez yılın çaylağı seçilmiş ahaha.
  • ben dedim ama kendisine. "olm" dedim. "bak, çok dikkat çekiyorsun" dedim. "kıllı mevzulara giriyorsun, kapalı kapılar ardında ismin fısıldanıyor" diye uyardım. ama beni dinlemedi, dinlemek istemedi.

    halbuki efendi gibi, "95846289 - çok beğendiğim sayı, 65489237 - götümle güldüğüm sayı" tadında entryler girseydi ne onun başı ağrırdı, ne de şimdi ben bunları yazmak zorunda kalırdım. aahh, ahh.

    neyse, sayılı gün çabuk geçer be kvisatzım. sık dişini.
  • bir mesajla veriyor ben şahidim. elinizi çabuk tutun.
  • artık zamanı gelmişti:

    bak beyim, sana iki çift lafım var. koskoca adamsın. paran var, pulun var, herşeyin var. binlerce kişi gülüyor entry'lerine. yakışır mı sana yaşar usta'yla, çalışkan ahmet'le dalga geçmek. yakışır mı bu güzel insanları herkesin diline düşürmek, güldürmek. ama nasıl yakışmaz. sen değil misin öz kardeşine bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören. anlamıyor musun beyim, insanlar yaşar usta'yı ve çalışkan ahmet'i çok seviyor. ama ben boşuna konuşuyorum. sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. hıh. sen büyük patron, milyarder, para babası, sektöründe lider bir firmanın sahibi espritüel kwisatz haderach. sen mi büyüksün. hayır ben büyüğüm, ben, grapes of butcher. sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç. gözümde pul kadar bile değerin yok. ama şunu iyi bil, ne yaşar usta'ya ne de çalışkan ahmet'e hiç birşey yapamayacaksın. yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin onları. çünkü onlar birbirine parayla pulla değil, sevgiyle bağlı. onlar bir aile. hem de güzel bir aile. yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun. dokunma artık ustama. dokunma ahmedime. eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, grapes of butcher, hiç düşünmeden tek tek kötülerim entry'lerini. anlıyor musun? kötülerim ve hiç üşenmeden tek tek tüm badilerime gönderip kötülettiririm.
  • ziyanlarda bir schwabe. almanya almanya olalı dany boyle zulüm görmemiştir. güneybatı almanya doğumlu olan kwisatz aynı zamanda schwäbisch gmünd kasabasının belediye reisidir. tipi türklere benzediği için bütün türk oylarını toplamıştır. neden? çünkü bıyıklıdır. ve bir bıyık her şeye kadir inanır'dır.

    siyasete önce "schwäbisch gmünd çevresi türk okul aile birlikleri derneği"nde başlamıştır. üstelik türk bile değildir. yine de işte "tedaş'ta tanıdığı var, sular idaresi komple arkadaşı, trafik şubenin alayıyla kanka" denilerek türkler tarafından dernek başkanı yapılmıştır. bürokraside çevremiz olsun hesabı. ah bu türkler!

    ne zaman oluyor bu olaylar? 80'lerde. sonra tabii dernekçilik kesmiyor. döner işine giriyor. ama dürümcülük değil, direkt helal etten üretim yapan bir fabrika. çalışanları komple sorgun ve emirdağlılar arasından seçiyor. alman lisanıyla tertip edilmiş ilk imsakiyeyi heidelberg matbaalarında bizzat bastırıp dağıtıyor (2500 tanesine 800 doyçe mark gömüyor. iyi para). böyle böyle çevresini genişletiyor. "turkei stern" adlı bir de amatör futbol takımı kuruyor; hatta zeytinburnu'ndan iki de topçu getiriyor. takım şimdi bundesliga'yı zorluyor. klaus augenthaler'in "kwisatz başkanım beni al" demesi 1992'ye tekabül ediyor.

    2000'lerde krallığını ilan ediyor ve o gün bugündür belediye reisi. schwäbisch gmünd kasabası ise türkiye'den sultanbeyli, eleşkirt, ermenek ile kardeş belediye olmuş durumda. "alman mizahı" adlı üç ciltlik bir de çalışması var. gofret beyin türkçe'ye çeviriyor da işte 7 yıl oldu daha ilk ciltte. bu adamlarla lig bitmez.
  • frank herbert'in dune serisinde gelisi kehanette bulunulmus olan kurtarici; mesih.
    david lynch'in filminde kyle maclachlan tarafindan canlandirilmis, canlandirilmis ne demek, tanrilastirilmistir.
  • gün itibariyle başlık açayım derken çığır açmıştır..

    (bkz: beylik ve klişeleşmiş lafların ingilizceleri)
hesabın var mı? giriş yap