• gunluk hayatta en cok karsimiza cikan kuvvet olmasina ragmen hala en az anlayabildigimizdir kutle cekimi. ozellike "nicin yercekimi var, nedir bu olay?" sorusu hala cevapsizdir. hatta cogu insan suda yasayip suyun ne oldugunu bilmeyen baliklar gibi varligini dusunmez bile*. neden yere yapisik durabiliyorum, neden zipladigim zaman yere dusuyorum (bkz: got gucu ile fezaya cikmak) sorulari pek cok insana uzaktir. ama newton abimiz zamaninda dusunmus ve formule etmistir yercekimi kuvvetini fakat ne oldugu ve neden sorusunu cevapsiz birakmistir.
    bu madde dedigimiz olay surekli diger maddelerle biraraya gelmeye calismaktadir. zamanin baslangicinda(?) birbirinden ayrilmis sevgililer gibi*. tehlikeli yakinlasmalardir ama bunlar, fazlasi kara delik olusumuna yol acabilir. einstein demistir ki madde uzay zamani bukmekte ve bu ortamdaki normal hareketimiz yercekimi olarak algilanmaktadir. maddenin uzay zamani nicin buktugunu aciklamamakla birlikte guzel hesaplamalara imza atmistir bu teori (bkz: genel gorelilik teorisi). ne yazik ki bu teori kuantum fizigi * ile catismaktadir yer yer. bu arkadaslar da demektedir ki madde surekli etrafina graviton denen parcaciklari salmakta, bunu yakalayan diger cisimlere "sst abi ben burdayim, gel bir olalim" mesaji gondermektedir. fakat henuz bu nanelerden bir tanesi yakalanamamistir.
    netice itibariyle bu olayi cozumleyen arkadasin sozlukten cikmasini ve alacagi 1 milyon dolarlik odulle sozluge yeni yeni serverlar katmasini diliyoruz. aslinda sozlukten insanlik tarihin en buyuk dahisinin cikmasi da bizim icin de yeterlidir, amacimiz bu olmalidir. hadi kuzuciklarim goreyim sizi..
  • kutle cekim gucu bilimsel olarak cok net olarak izah edilebildigi halde, bundan sorumlu araci kurumun ne oldugu tespit edilememektedir. boylesine guclu ve dort yanimizda donenen bir gucun gorulememesi bir yaraticinin tum varliklari bir arada tuttuguna delil degildir de nedir?

    degildir, neden olsundur. oncelikle kutle cekim denen guc gucludur, lakin cok guclu mudur? degildir, hatta denebilirki yogunluk acisindan evrendeki bilinen gucler icerisinde en gucsuzu kutle cekim gucudur. elektromanyetizma kutle cekimden uygun sartlar ele alindiginda 4.2 x 10 uzeri 42 (42 nin tekrarina dikkat) kat daha yogun hissedilen bir guctedir. nukleer etkilesim gucu de bunun 100 kati kadar daha gucludur.

    e hal boyleykene nedir bu graviton da denen nanenin esrari , bunu bu derece guclu zannetmemizi saglayan hissiyat diye sormak gerekirse cevabi uzun mesafeler arasi etkinliginde gizlidir. elektromanyetik guc de, nukleer etkilesim gucu de dar alanda kisa paslasan gucler iken (elbette bu demek değildir ki ikisi de uzak mesafeli değildir, kütle çekim çekip de itmemek gibi bir etkinliği olduğundan uzak mesafeden daha bir heybetli durur), kutle cekim askta kural tanimayan bir gulben ergen gibi sinirsizdir.

    foton notrino gibi ara birimler bile hacim ve kutle yoksunluklariyla (neredeyse yok gibi dense de var elbette) zar zor tespit edilirken bundan 10 uzeri 42 derece daha gucsuz bir kuvvetin ara biriminin gorulmesi elbette guctur, zordur.

    lakin goremedigimizden, yok demek mumkun degildir. nasil olustugu da bilinmedigi halde bilimsel gercekligi vardir, evrim gibi reddedilmemesi "dogmalari yikmaya merakli tabui devirenlerin" manevi ilgi alaninda bulunmamasindan kaynaklanmaktadir herhalde.

    (editte emeği geçen sirius a teşekkürler ediyorum. el aleme vay nötrinonun hacmi yok ha hahahah deme fırsatını tanımamış.)
  • cekmeyi basaramadigi seylerden biri maalesef ki insanlarin ilgisi olmustur.
    bence %90'i bir kez 'nedir bu arkadas' demeden gocup gitmistir dunyadan.
  • evrendeki 4 temel kuvvetten en zayıf olanı. makro boyutlarda ise en zayıf ama en etkili olanıdır.
    kuvvetlerin ortak özelliklerine bakarsak, hepsinde etki-tepkiyi sağlayacak bir "ortam nesnesi" vardır. örneğin 2 grup insan, ortada çamur varken birbirlerini "ip" ile çekerek çamura düşürmeye çalıştıkları yarışta olduğu gibi. burada ortak nesne "ip"tir. kütleçekimde ise bunu göremeyiz. kütleçekiminin etki-tepkisini sağlayan uzay-zamandır. kütleçekim uzay-zamanı bükerek, bozarak çevresindeki cisimlerin kendine doğru gelmesini sağlar. bir bardağı düz bir örtünün üstüne koyup, bardağı kendi çevresinde çevirdiğimiz zaman, o örtünün büzüşüp döndüğünü görürüz. örtünün üstüne küçük kağıt parçaları koyarsak, kağıt parçalarınında örtünün büzüşmesinden dolayı bardağın çevresinde döndüğünü görürüz. işte burda örtü uzay, bardakda kütleçekimini sağlayan cisimdir.
  • gücünü evrenselliğinden; yük taşıyan taşımayan tüm maddelere etki edebilmesinden alan temel kuvvet.
    nukleer tepkimelerin gücüyle şişen, parlayan yıldızlar gün gelir tepkimeler durur, çekirdeklerin gelen güçlerini kaybederler, işte o zaman kütle çekim yıllardır sabırla beklemekte olduğu ininden çıkar, allah yarattı demez geçiriverir protonları notronları birbirlerine. dikkat etmek lazım.
  • evrende var olan her madde, kutlesine bagli olarak cekim kuvvetine sahiptir ve kutle cekim iki madde arasindaki mesafenin karesiyle de ters orantilidir. dunya'nin elma'ya uyguladigi kutle cekimin elmanin boyutlarina uyarlanmi$i da elma tarafindan aynen dunya'ya uygulanmaktadir. cekim gucu acisindan evrende bilinen en buyuk kuvvet kara deliklerde bulunmaktadir.
  • bilenler bilir ki einstein'nin ve newton'un kutle cekim formulleri "hadi boyle bir deneyelim calisacak mi?" tarzi yaklasimlarla uretilmistir ve neden bu sekilde olduklarinin temel bir yaniti yoktur (ayni schrodinger denkleminde oldugu gibi).
    son gunlerde bu konuda ilginc gelismeler var. yeni bir yaklasima gore kutle cekim temel bir kuvvet degil entropiden turetilebilen bir kuvvet. eger bu yaklasim dogruysa canlar string theory icin caliyor olabilir, cunku string theory'de kutle cekim temel bir kuvvettir, ordadir ve onu ordan cikarmak cok da kolay olmayacaktir.
    bu yaklasimin gelistrildigi asagidaki makale oldukca dikkat cekmis 1 ayda 25 atif almis, kisa surede top cited'lara girer gibi geliyor bana.
    http://arxiv.org/…he/arxiv/pdf/1001/1001.0785v1.pdf
  • depremlerin, öküzün kafasını sallamasıyla oluştuğu sanısı ile kütlelerin birbirini uzayzaman eğriliğinden dolayı çekme durumu arasında kocaman ve yalın bir fark olduğunu görmeyenleri içeren başlıktır.

    dünyanın bir öküzün boynuzlarının üstünde durduğunu söylemek, hiçbir pratik veya bilimsel getiri sunmadığı gibi, hiçbir deneye veya gözleme de dayanmaz.

    oysa bugün geçerli olan genel görelilik kuramı, öncelikle deneysel olarak saptanmış ilkelere dayanır. bunun üstüne yalnıca mantıksal çıkarımlarla oluşan kuramın pratik olarak bugünkü gözlemleri ve soruları yanıtlaması, öte yandan yanlışlanabilmesi için de (yani, yanlış ise yanlışlığının gösterilebilir olması için) öngörülerde bulunması aradaki büyük farkı açıkça gösterir.

    yani bugün geçerli olan genel görelilik kuramı,
    - gelgitlerin niçin olduğunu
    - kütlenin yakınında olan bir ışık kaynağının neden renk değiştirdiğini (bkz: kütleçekimsel doppler kayması)
    - ışığın bir kütlenin yakınından geçerken neden yolundan saptığını (bkz: kütleçekimsel mercek etkisi)
    - merkürün yörüngesinin neden sürekli kaydığını (bkz: günberi noktası)
    - uzay istasyonundaki bir astronotun saatinin, dünyaya vardığında neden geri kaldığını (bkz: zaman genişlemesi)
    - bir yıldızın, yakıtını bitirmesiyle neden kendi içine çöktüğünü (:bkz bir yıldızın ölümü)
    - tüm yıldızların nasıl birbirinden sürekli uzaklaştığını (bkz: hubble yasası)
    açıklayan bir kuramdır.

    eğer bu kuramda bir eksiklik varsa gözlem ve deneyle bulunacaktır. nerelere bakılacağı da bellidir. şu anki tek engel, deneysel teknolojidir.

    ancak yanlış/eksik olduğu görülse bile, temelde bir değişiklik olmayacaktır. tıpkı newton kütleçekim kuramının bugün geçerli olmaması ancak düşük hızlarda ve düşük kütlelerde aslında doğru sonuçlar vermesi, hatta daha da önemlisi, genel göreliliğin formüllerini bu düşük hız ve kütlelerde çalıştırırsak tamamen newton kuramının aynısını elde etmemiz gibi, genel görelilik kuramı da yanlışlanırsa yeni ortaya koyulan açıklamanın bir yaklaşımı olmaya yani belli dar sınırlarda doğru kalmaya devam edecektir. (bkz: karşılığı bulunma ilkesi)

    --
    ekleme:
    bazı yazarlar newton fiziğinin, dar sınırlar altında doğru kaldığını reddediyor olmalı. oysa genel görelilikte düşük kütleler ve düşük hızlarda newton mekaniğinin formüllerine varırsınız. örneğin, en bilindik şeyle olaya gireyim, einstein alan denklemlerini* düşük hızlar için seriye açarsanız, newton'un evrensel çekim yasasına doğrudan ulaşırsınız. kısaca newton fiziği bu sınırlar içinde halen doğru çalışır.

    yarın bir gün genel görelilik kuramının eksik/yanlış sonuçlar verdiği görülüp yerine yeni bir kuram gelirse (bunun için yüzlerce adayımız var), yeni olan kuramın belli sınırlarda genel göreliliğin sonuçlarını vermesi gerekecektir.

    örneğin bir an için sicim kuramının doğru olduğunu keşfetmiş olalım. gerçekten de sicim kuramında gravitonla ilgili terimleri düşük hız ve düşük enerjilerde (ve dolayısıyla 4 boyutta*) ele aldığınızda einstein'ın alan denklemlerinin aynısını elde ettiğinizi görebilirsiniz.
  • konu karışık gelse de gayet kolaydır.
    şimdi matematiğe falan ihtiyacımız yok. çok az fizik ama hepimiz biliyoruz o kısmı anlatacam zaten.

    kütlesi olan her şeyin çekim gücü vardır diyoruz. e nasıl oluyor.
    çeşit çeşit
    şimdi bak hepimizin bir kütlesi var di mi? kütlen yoksa çapın da yoktur çapsızsın demektir (geometride ağlatırım) o zaman seni sarmaz bu konular. ama kütlemiz var çapımız da var şükür, konuyu dağıtmadan devam.

    en çok verilen örnek, gerili bir örtüye konan ağırcana bir top ve o topa doğru bırakılan küçük topların, topa doğrudan değil etrafında dönerek ona yaklaşması.
    hemen anlaşılır biçimde anlatim.

    adriana lima bizim büyük topumuz (başkaları için kıvanç tatlışey de olabilir) biz de küçük toplar. kütlesi var mı? var. bizi çekiyor mu çekiyor. üstüne dümdüz gidebiliyor muyuz? gidemiyoruz. ne yapıyoruz, önce etrafında dolanıyoruz çekim gücüne iyice kapılıyoruz. ve yaklaşıyoruz.
    peki ne oluyor.
    biz yaklaşınca kütle çekime daha çok kapılıp daha da yaklaşıyoruz. tabi etraftaki başka bizim gibi küçük cisimler bizden daha büyük çekim gücü olan kütleye (adrianaya da kütle dedim ya taş olacam) yaklaşıyor. yaklaştıkça kütle büyüyor, büyüdükçe çekim gücü artıyor. civarda dolanan diğer cisimler de "ulan ne var orda" diye bakıp yaklaşınca onlar da çekime kapılıyor, oldu mu sana kocaman bir güruh.

    peki bu çekimi yaratan temel şey ne? diye sorabilirsiniz. onun cevabı kolay.
    makyaj
    yuh demeyin önce düşünün.
    koca gezegenlerde makyaj yok biliyoz bizde. orda ki durum güce saygı. hani adriana kütlesi yerine kıvanç kütlesi olaydı, hey yavrum şundaki kaslara bak, endama bak diye geleceklerdi ya hani.
    hah bu küçük cisimlerde koskoca cisimlere, "hafız koş burda toprak var ama önce bi etrafında tur atıp inceleyelim yatırım yapmaya değer mi?" diyerek yaklaşıp yapışıyorlar.

    bu gecelik bu kadar, gelecek dersimiz karadelik, önceden hazırlık yapıp gelin.
  • galaksileri bir arada tutan bu temel kuvvetin bazı gizemli yanlarını ele alacağım.

    1. ivmelendikçe ağırlığın değişmesi: kısaca yerçekimi dediğimiz dünya'nın kütle çekimi etkisi bizi gezegenin merkezine doğru çeker fakat yer buna engel olur. yer de bizi yukarı iterek bu kuvveti tam olarak dengeler. ağırlığımızı hissettiren de bu itmedir. bir hız treninin tepesine doğru hızlandıkça koltuğun seni daha şiddetli iter, yerçekimi kuvvetine karşı gelir ve daha ağırlaştığını hissedersin. rayların en üstüne çıktığında, tren aşağı doğru ivmelendikçe vücudun doğal olarak yukarı hareketine devam etmek ister. koltuğun vücudundan ayrılır ve hafiflediğini hissedersin. vagon inişe yaklaştıkça koltuğun desteği tümüyle kaybolur ve inişin hemen öncesinde bir anlığına ağırlıksızlığı tadarsın. ağırlığımızdaki bu dolaylı değişimler, "g kuvveti" olarak bilinir.

    2. yerçekimi olmayınca vücut şaşırır: vücutlarımız dünya yüzeyinde evrimleşmiş ve yerçekiminde işlev gösterecek biçimde optimize olmuştur. fakat mikro yerçekiminde sistemlerimiz normal işlev gösteremez. yük taşıyan kemiklere ağırlık binmeyince vücut kalsiyumu azaltmaya başlar ve sırtımızı, bacaklarımızı destekleyen kaslar kullanılmadığında zayıflar.

    3. dünya'nın merkezinde ağırlık hissetmezsin: diyelim ki dünya'yı delip geçecek bir tünel kazıp diğer tarafından çıktınız, sonra bu tünelden aşağı bıraktınız kendinizi. o zaman merkeze doğru hızlanır ve saniyede 7900 metre hıza erişirdiniz. dünya'nın merkezinde bir anlığına ağırlıksız olurdun ama eylemsizlik seni tünel boyunca taşımaya devam ederdi. sonra giderek yavaşlar ve 42 dakika sonra diğer uçtan çıkardın.

    4. balıkların kafasında yönü gösteren taşlar var: bitkiler ve hayvanlar yerçekimi etkisini sezmek için şaşırtıcı yöntemler geliştirmiş. denizde, kemikli balıkların kafalarının içinde "kulak taşı" denen ve yerçekiminin aşağı çektiği, yüzen kalsiyum karbonat birikintileri oluyor. karadaysa bitkilerin kök uçlarında bulunan nişasta tanecikleri, yere doğru iniyor ve bitkilerin köklerini aşağı yönlendiriyor.

    5. uluslararası uzay istasyonu'nda yerçekiminin %90'ı hissediliyor: uluslararası uzay istasyonu, dünya'dan 320-400 km mesafede dolanıyor. istasyonda yaşayan astronotlar ve kozmonotlar ağırlık hissetmeseler de mikro yerçekiminin etkisi altındalar. yerçekimi, uzay istasyonunu yörüngede tutuyor ama istasyon o kadar hızlı hareket ediyor ki asla yere düşmüyor ve astronotlar sürekli serbest düşme halinde olduklarından ağırlık hissetmiyorlar.

    6. kütle çekimi, ışığı bükebiliyor: eğer dünya'yla bir ışık kaynağı arasında çok miktarda madde varsa, bize gelen ışığın yolu eğiliyor ve bulanıklık, çoklu görüntü ve hatta eksiksiz bir einstein halkası oluşuyor. buna kütle çekimsel mercek etkisi deniyor ve sebebi de kütlenin, evrenin dokusu üzerindeki etkisi. einstein, kütle çekiminin büyük kütleli cisimlerin uzay-zamanın dokusunu bozmasından kaynaklandığını söylemişti; tıpkı lastikten bir tabakanın üstünde duran bowling topları gibi. ışık, büyük kütleli bir cismin yanından geçmek zorunda kalınca, etrafındaki kavisi izliyor ve yolu büküyor.

    7. kuantyum mekaniğiyle kütle çekimi uyuşmuyor: einstein'ın genel görelilik kuramı, evrenin büyük ölçekte bnasıl işlediğini anlatıyor. kuantum mekaniğiyse atomların, moleküllerin ve temel parçacıkların nasıl etkileştiğini. sorun şu ki, bu iki fikir uyuşmuyor. iki kuramı uzlaştırmak modern fiziğin önündeki en büyük engellerden biri.

    8. bazı bakteriler mikro yerçekiminde daha iyi büyüyor: nasa'nın uzak mekiği'nde yetiştirilen bakteri kolonileri, dünya'da yetiştirilen aynı bakterilerden çok farklı davranıyordu. yerde hiç görülmemiş şekiller halinde birbirine tutunuyor, çok daha yüksek yoğunluklarda yaşayabiliyorlardı. bu değişimleri anlamak, astronotları uzun dönem uzay uçuşlarında tehlikeli bakteriyel biyofilmlerden koruyabilir.

    9. ay'ın kütle çekimi dünya'nın okyanuslarını kabartıyor: ay'ın çekim etkisi dünya'yı çekiştirirken gözle görülür bir etkiye yol açıyor ve okyanusları kabartıyor. dillere pelesenk olmuş şarkılara konu bile oluyor bu konu. -levent bey'in kulakları çınlasın- dünya'yla ay birlikte yörüngede dönerken, merkezkaç etkisi sayesinde gezegenin diğer tarafındaki sular da kabarıyor. dünya kendi ekseninde döndükçe bu kabarıklıklar hareket ederek gelgite sebep oluyor.

    10. karanlık enerji, kütle çekimine karşı: kütle çekiminin etkisi evreni sonsuza dek bir arada tutacak kadar güçlü değil. evren, büyük patlama'dan beri genişliyor ve kütle çekiminin etkisine karanlık enerji denilen şey karşı koyuyor. kütle çekimi yalnızca kısa mesafelerde güçlü. karanlık enerjinin ise evrene eşit biçimde yayıldığı, evrenin genişlemesini hızlandırdığı ve kütle çekiminin her şeyi bir araya getirmesini engellediği düşünülüyor.

    11. koca yıldız sistemlerini paramparça edebilen muazzam kütle çekimi: büyük kütleli bir yıldız öldüğünde, geriye kalan çekirdeğin kütlesi o kadar fazladır ki kendi kütle çekimi kuvveti altında çöker ve bir karadelik oluşturur. karadeliklerin kütle çekimi etkisi öyle güçlüdür ki ışık bile kaçamaz. karadelikler yakınlardaki yıldızları paramparça edip onları oluşturan atomları bile birbirinden ayrıştırabilir.

    12. newton'un kafasına elma düşmedi: sir isaac newton'un yerçekimiyle ilgili fikirlerini tetikleyen, kafasına elmanın düşmesi değildi. elmanın yere düştüğünü görmek, onun bunları düşünmesine yetmişti.

    13. kütle çekimi bir kuvvet değil: einstein'a göre kütle çekimi aslında bir kuvvet değil. uzay-zamanın dokusu büyük kütleli cisimler tarafından bükülerek diğer nesnelerin yollarını bozuyor. bu olguyu kütle çekimi olarak görüyor ve hissediyoruz.

    14. kütle çekimi tek yönlü: mıknatıslar hem itip hem çekebilir ama çekim etkisi tek yönlüdür. büyük kütlli cisimleri birbirine yakınlaştırır ama onları zorla birbirinden ayırmaz.

    15. kütle çekiminin menzili sonsuz: kütle çekimi dört temel kuvvetin en zayıfı olabilir ama menzili sonsuz. şiddeti cisimler birbirinden uzaklaştıkça hızla azalsa da, kuramsal olarak sonsuz menzile sahip.

    16. yerçekimi eğri büğrü: dünya'nın kusursuz bir küre olmadığını anlamak için dağlara, vadilere bakmak yeterli. yerin altında da kayaların ve minerallerin dağılımı eşit değil; bu da yoğunlukların ve dolayısıyla yerçekiminin farklı olmasına yol açıyor. nasa, yerçekimini iki adet grace uydusuyla izliyor. uydulardan ilki, yoğun bir bölgeye yaklaşınca öne çekiliyor ve hızlanıyor. iki uydu arasındaki mesafeyi ölçerek ayrıntılı yerçekimi haritaları oluşturuluyor.

    17. yerçekimine kafa yoranlar newton ve einstein'la sınırlı değildi: dünya'daki en parlak zihinlerden bazıları yerçekimine kafa yordular. eski yunan'da aristo, tüm nesnelerin "doğal yerine" doğru ilerlediğini öğretiyordu. mesela taşlar dünya'nın merkezine çekilirken buhar yukarı, gökyüzüne çekiliyordu.

    18. kütle çekimi ışık hızında yol alıyor: newton'un kütle çekim kuramına göre kütle çekiminin etkisi anında görülüyordu ama einstein'a göre bu etki ışık hızında yol alıyor, yani güneş ansızın ortadan kaybolsa bile boş uzayda, sekiz dakikadan uzun süre daha dönmeye devam ederdik. bu görüş 2002'de kütle çekimi hızının ilk defa ölçülmesiyle doğrulandı.

    19. dünya'da, mars'ta olduğundan üç kat daha ağırsın: kütle, vücudunu oluşturan tüm atomlara dayalı, sabir bir niteliktir. ister dünya'da, ister uluslararası uzay istasyonu'nun içinde, ister ay yüzeyinde ol, değişmez. ağırlığın ise kütleni etkileyen kütle çekim kuvvetidir ve kütle ile yerçekiminin yol açtığı ivmenin çarpımına eşittir. diğer gezegenlerde yerçekiminin etkisi değiştiği için, kütlen sabit kalsa da ağırlığın değişir.

    dünya'da 75 kilo olan bir insan;
    merkür'de 28,4 kg
    venüs'te 67,9 kg
    mars'ta 28,4 kg
    jüpiter'de 189,8 kg
    satürn'de 79,9 kg
    uranüs'te 67,9 kg
    neptün'de 85,5 kg'dır.

    20. yerçekimiyle uzay sapanı yapılabilir: bir uzay arasını güneş sistemi'nin uzak köşelerine yollamak için akıllara durgunluk verecek bir enerji gerekiyor. o yüzden de uzay ajansları, "kütle çekimi yardımı" veya "sapan manevrası" dedikleri bir yöntem geliştirdiler. uzay araçları dosdoğru hedeflerine gitmek yerine, dünya mars ya da jüpiter gibi bir gezegenin etrafında birkaç tur atıp yörünge momentumunu hız arttırmak için kullanıyor.

    21. yerçekimi etkisi, buzdolabı mıknatıslarınınkinden daha düşük: daha öncede söylediğim gibi kütle çekimi, dört temel kuvvetin en zayıfıdır. dünya'nın tüm kütle çekimi etkisi bile atom çekirdeklerini bir arada tutan güçlü nükleer kuvvetle başa çıkamaz. mıknatısları buzdolabınıza yapıştıran elektromanyetik kuvvete rakip olamaz ve radyoaktif bozunmadan sorumlu zayıf nükleer kuvveti durduramaz.

    22. astronotlar ağırlıksızlık alıştırmasını uçaklarda yapıyor: uçaklar parabolik yay denen bir dizi hızlı aşağı-yukarı hareketiyle kısa süreli ağırlıksızlık elde ederek uzay yolcuğunu yapacak insanların eğitiminde kullanılıyor.

    23. bilim insanları kütle çekimini kozmik laboratuvarlarda inceliyor: kütle çekimini incelemek için en iyi yerlerden biri, uzayda bir laboratuvar. yakınımızdaki ikili ya da üçlü nötron yıldızlarını ve beyaz cüceleri yakından gözlemlemek, bilim insanlarının kütle çekimin etkilerini ölçmesine olanak sağlıyor.

    24. dönme, yapak kütle çekimi oluşturuyor: salıncakların dış duvarı, insanların bir daire biçiminde yol almasını sağlayan, merkeze dönük bir kuvvet oluşturuyor. etkileri tıpkı kütle çekiminkine benzeyen bu kuvvete merkezcil kuvvet denir.

    25. büyük kütleli cisimler hareket edince kütle çekimsel dalga oluşuyor: einstein'ın görelilik kuramına göre, devasa kütleli cisimler uzay-zamanın dokusunu büküyor. bu cisimler hareket edince tıpkı bir gölde seken taş misali dalgalar oluşturuyor.
hesabın var mı? giriş yap