• sene 87, ilkokul birinci sınıftayım. boy 1.10. kovalamaca-kaçmaca türevi bir oyuna iştirak etmekte ve de son hızla da kaçmaktayım, müdür yardımcısı sedat denen adamın odası önünden keskin bir virajla arkamdaki salağı ekarte ediim dedim, herif odasından çıkma gafletinde bulundu, o hızla hacmen zaten biraz büyük olan kafayı adamcağızın taşaklara gömdüm, en son gördüğüm sahne şuydu, sedat odasına geri dönüp halının üzerine cenin pozisyonunda yığılmış, "sittimin veledi, oyhg hrr hrrr hsss" şeklinde hırlamaktaydı, kaçtım haliyle, umarım adamın çocukları falan olabilmiştir...
  • bi de durmuş diye bi adam vardı hiç unutmam, o zamanlar ilkokul şirinevler-yeni londra asfaltındaki adela ayakkabı fabrikadan satış mağazasının yanındaki genelevden bozma binadaydı, bi arkadaşla okulun tüm camlarının macunlarından ciddi bir meblağ toplayıp aygır gibi macun topları yapmıştık, öyle ki bunu gören ibne necip (sınıfın en koca götlüsü) gidip durmuşa ispitlemişti..neyse nerden uydurdu bilmem ama durmuş beni çetenin (iki kişiyiz zaten) elebaşısı ilan etti, önce beynimi sarsan bir tokat attı (ki bu anı hiç unutmuyorum, çünkü bembeyaz saçlı, kalın siyah çerçeveli, ve kemikli suratlı bu durmuş adamı yüzünden seneler sonra seyrettiğim two smoking barrels ya da snatch filmindeki domuz çiftliği sahibi mayfa babasını görünce irkildim, travmatik anlar yaşadım, kıllandım)...sonra macun yığıntılarını elime tutuşturdu okulun tamircisini çağırdı, ve bana bir gün süre vererek bütün macunları eski yerine taktırmamı emretti, lan gerizekalı ben o yaşta bir çocuk nerden biliim macunu nerden koparttık, bi hafta uğraşmışız, o kadar akıllı olsak macun sökmeyiz, ya da koca götlü necibe göstermeyiz...neyse tokatı yemeseydik güzel maceraydı, ki daha niceleri var...
  • kültür kolejinin en güzel zamanlarında ordaymışım sanırım, çünkü beden örtmeni beşiktaşlı gökhanın karısıydı, adı figendi sanırım, çok güzeldi, düşünsenize beşiktaşın altın yılları (defansta recep, gökhan,kadir ilerde metin, ali, feyyaz) ve nerdeyse haftada bi kere gökhanı görüyoruz okulda, ne götüm kalkmıştı sırf bu yüzden...
  • ilginçtir, kurumların hafızası olduğuna bu okulla şahit oldum. 91-94 arası lisede okurken ortam nasılsa şu anda da öyle olduğunu okuyanlardan duyuyorum. üzerimizden kimbilir kaç öğrenci geçti fakat okuldaki öğrenciler arası diyaloglar halen değişmemiş. george hogg'lar, lacoste'lar, paul&shark'lar ve o zaman ilgilenmediğim için halen bilemediğim için kimbilir ne markalar. nasıl oluyor anlamadım, okulun kültürünün parçası herhal..
  • kültür üniversitesinin, boğaziçi, koç ve de beykent ile dörtlü turnuva düzenlediği mekan*.yalnız salonda potaların arkasındaki duvarlar çok yakın olduğu için kazalar olmadı değil.biraz dikkat lütfen...
  • ingilizceyi doğru düzgün öğrenebildiğim tek okul. aynı zamanda 1996-2000 yılları arasında okuduğum ve birçok acı-tatlı anımın geçtiği okul.
  • (bkz: merit card)
  • hazırlık orta ve lise derken 7 yılımın geçtiği, 1995 yılında mezun olduğum okul. bahçelievler' de küçük bir binada hazırlık sınıfıyla başladığım bu serüven, iki yıl incirlideki binada geri kalanı ise ataköy 9. kısımda geçmiştir ( ne de çok dolaşmışız ) . bir çok kimsenin aksine içinde ve çevresinde güzel günlerim geçmiştir. en güzel arkadaşlıklarımı kurduğum ve halen bir çoğuyla görüştüğüm okuldur. eğitim kalitesinin düştüğü söylenmekte.
  • konumu itibariyle genelde yakında semtlerde oturanların çocuklarını gönderdiği okul. her sene öğretmen kadrosu ciddi oranda değişir, öğretmene biri gider diğeri gelir diye bakar ve değer vermez. güncel öğretmen maaşları 17-22 arasıdır. öğretmene ne kadar değer verdiğinden bahsede bahsede bitiremez ama öğretmenine ne maddi ne manevi yeterli anlamda hiçbir şey vermez.
    başta biriz denen şahıs olduğu sürece de o okuldan hiçbir şey olmaz.
  • 1997 yılında mezun olduğum güzel okulum.
    meğer okulun en güzel zamanlarını geçirmişiz de haberimiz yokmuş. çünkü ataköydeki binası şu sıralar ilköğretim olarak hizmet veriyor. ayrıca içinde anaokulu ve hatta arka bahçesinde çocuk bahçesi bile var. lise kısmını ise bakırköydeki eski binasına almışlar. tabii binayı yenilemişler ama yine de ataköydeki binanın havası yok tabii.
    bu sene oyumu kullanmaya okula gittiğimde anılar canlandı tabii. tuvaletlerine kadar girip gezdim, hey gidi hey dedim. bazı farklılıklar olmuş tabii. 4. katta 3 sınıfı birleştirip camekanlı plazma tvli bir kafeterya yapmışlar. her sıfın camlarında demirler var. ve yine 4. katta diğer katlarda olmayan dolaplar var. bizim zamanımızda bu dolpalardan sadece en üst kattaki fen lisesinde vardı. bizim zamanımızda zaten fen lisesine sadece dolap konusunda değil her konuda ayrıcalık tanınırdı. eğitim çok kötüydü, derslerde koridorlarda gezerdik ama bu fen liselilere katı bir eğitim verilirdi. zaten hepsi takır takır üniversiteyi kazanırken, benim gibi fen bölümünde okuyanların sadece küçük bir kısmı üniversiteye girebildi. * ama evet ingilizce eğitimi süperdi. ha bi de tuvaletlerde yerde yumuşak bişey var. heralde çocuklar kayarsa orasını burasını yarmasın diye.
    hiç unutamadığım isim kamil kuştur. öğlen aralarında atriuma gidip çıkış kartı olmayan öğrencileri kovalardı. o zamanlar ataköyde oturmayana çıkış kartı verilmezdi. o yüzden bu kartlar inanılmaz değerliydi. bi de kafasına şapka takardı sanki tanınmayacakmış gibi. o zaman elinde düdükle gezerdi. bu sene makarna gününde gördüm. yine ortalıkta geziniyordu ama bu sefer elinde telsiz vardı. müdür muavini esin vardı, kısacık boyu ve enterasan ayakkabılarıyla ortalıkta cadı gibi dolanırdı ama severdik onu. kızların küpelerine çoraplarına laf ederdi ama bana hiçbir zaman birşey için kızmamıştı. bir gün koridorda bir kız gelip esin hoca küpeme laf etti, sende 3 tane var sana niye bişey demiyo diye bana çatmıştı. öyle bişeydi işte esin hanım.
    yine müdür muavinlerinden naime hoca vardı. onu çok severdim ama bir gün benim defterime yazdığım bir yazıyı bulup da beni odasına çekince hiç utanmadığım kadar utanmıştım.
    o koridorlarda kız bile dövmüştüm. marifet değildi tamam ama dövdükten sonra bir çok kişi sınıfıma gelip ellerine sağlık dediğinden dolayı pişman değilim. işin komiği mezun olduktan sonra o kızla aynı üniversiteye girdim. *
    sıraları devirdik, osuruk bombaları patlattık, kapıları kırdık, dersten atıldık, koridorlarda elele tutuşup koşa koşa bir uçtan bir uca kaydık, yuvarlandık, erkekleri kestik, aşk mektupları yazdık... üniversiteyi bitirdik, iş kadını olduk ama bir daha o tadı alamadık..
hesabın var mı? giriş yap