• bugüne kadar canlı dinleme şansı bulup en fazla etkilendiğim besteci, kieslowski’den sonra en sevdiğim polonyalıydı. vefatı cidden üzdü.

    girişi mükemmel olan en sevdiğim eseri: 3 pieces in baroque style
  • sacred choral works isimli insanı yerinden hoplatan ilahilerin bulunduğu bir çalışması vardır.evde bir ortaçağ manastırı havası yaratmasının yanısıra fonda fazla çalarsa bir engizisyon mahkumu gibi hissedebilirsiniz.çook etkileyicidir,çook.
  • geliyormuş anam anam! ben winamp'ımda dinlerken kendimi kaybediyorum. canlı dinlersem her halde oracıkta kendimi katlederim. polymorphiayi dinlemeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
  • çok büyük bir besteciydi. bu dünyada canlı dinlemeyi en çok istediğim kişidir belki de . çok acı oldu. bir dev daha göçtü gitti. saygıyla anıyorum. mekanı cennet olsun.

    harika bir eser de bırakıyorum.
  • dehşet bir flüt konçertosu bestelemiş olan dahi bestecidir. konçertonun prömiyerini jean-pierre rampal yapmıştır. bu flüt konçertosunu yine müthiş bir flütçü olan irena grafenauer'den dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
  • atonal müzik yaptığı için cd'den dinlenmesi zor fakat krakow sinfonietta orkestrası eşliğinde canlı dinlenmesi şahane olan 21'inci yüzyılın önemli bestecilerindendir. ermeni kökenli besteci ilk eserini 8 yaşında yazmıştır. eserlerini asla ingilizce bestelemez.

    stanley kubrick’in “shining” filminde kullandığı besteler kendisine aittir.
  • polonya'nın gönlümün göz pınarlarına tecavüz eden iki numaralı şahsiyeti. a polish requiem olsun, threnody olsun, penderecki stabat mater olsun, hepsi midemde sarmal hareketlere sebebiyet veriyor. lakin dediğim gibi gönlümün madalya sıralamasında sadece ikinci. birinci mi kim?
    (bkz: henryk mikolaj gorecki)
  • 2014 senesinde, kendi şefliğinde ikinci senfonisini aya irini'de canlı dinleme şansına eriştiğim büyük polonyalı besteci. bugüne kadar deneyimlediğim en muhteşem konser idi. özellikle o keskin trombon partisyonları asla akıldan çıkmayacak. modern klasik müziğin yaşayan en önemli temsilcilerinden biriydi. toprağı bol olsun.

    krzysztof penderecki - symphony no. 2
  • polonya'nın 20. yüzyılda yetiştirdiği en değerli müzik adamlarından ve özellikle 1960'lı yılların meşhur avant-garde bestecilerinden biri olan penderecki; 1933 yılında polonya'da doğmuş, krakow konservatuvarında ünlü besteci artur malawski ile birlikte çalışmış, daha sonra aynı okula öğretmen olarak girmiştir. 1960 yılında yaylı orkestra için yazdığı "threnody for the victims of hiroshima'' ile büyük üne kavuşmuş, bu eserinde kullandığı çalgı teknikleri ile yeni bir çığır açmış ve yaylı çalgı yazım tekniğine farklı bir bakış açısı getirmiştir. günümüz orkesrasyon kitaplarında modern dönem yazım tekniği başlığı altında verilen ilk örneklerdendir bu eser. bu dönemi izleyen diğer yapıtları ile de başarısını devam ettiren besteci, yeni müzik anlayışının önde gelen temsilcilerinden biri haline gelmiştir.

    ilginçtir ki, 1972-73 yıllarında yazdığı birinci senfonisinden itibaren ani ve keskin bir dönüş sergileyen penderecki, o güne kadar çalıştığı ve temsilcisi olduğu stili bir kenara iterek çok daha geleneksel bir tarzda çalışmaya, hatta neo-romantik stile yönelmiştir. yeni stilinin, birçok müzik eleştirmeni tarafından "neo-bruckner" olarak adlandırılması da şaşırtıcı değildir.

    penderecki, aynı zamanda yetkin bir orkestra şefi ve film müziği bestecisi olarak da kariyer yapmıştır. bugüne kadar yirmiden fazla filmin müziklerini yazmış olan besteci, kubrick'in başyapıtlarından the shining filminin müzik departmanında danışmanlık yapmış ve filmin özgün müziklerini yöneten orkestra şefi olarak katkı sağlamıştır. ayrıca the exorcist filminde kullanılan müziklerin büyük bölümü de penderecki'ye aittir.
  • john cage'i çok severim, sevmenin ötesinde uzun uzadıya dinlerim de. kendi içinde tutarlıdır ve eksensizdir. gel gelelim hem -gerek dönemsel, gerek eklektik olarak- tutarsız, hem eksensiz olan penderecki'yi de yere göğe koyamam. polymorph ile sınırlandırmayalım; seven gates of jerusalem'ın iyi bir ruhanî temsil oluşturduğunu söyleyebiliriz kompozitör için; apokaliptik bir düsturu var.

    paçalarından akan apokaliptik teknofütürizm ile dünyayı yok ediyor, zaten yetmiş yıl önce zedelenmiş bir distopyayı bir daha ve bir daha yıkıyor.
hesabın var mı? giriş yap