• aşkın o ilk hali çok başkadır ama o yaşlarda öyle büyük duyguları korumak çok zordur, ya bileğini kesersin ya bir çırpıda harcarsın duygularını o yükü kaldıramayıp. sonra zaman geçtikçe bir daha öyle bir duyguya sahip olamayacağın gerçeği sarar her yanı ve cinselliğe dayalı ilişkiler insanı olursun. birden karşına sana ilk aşkın temizliğini hatırlatan biri çıkar ama inanamazsın, senin için artık çok geçtir ve yaşlanmışsındır. yine de onun gözüyle kendine baktığında o ilk aşkın heyecanını duyup göz yaşlarına hakim olamazsın. öyle bir film...
  • her akşam eve gelince ilaç gibi alınacak bir filmdir kendileri. sade bir anlatım, tamamen farklı bir bakış açısı, iki uç örnek ve ortaya çıkan başyapıt.

    --- spoiler ---

    tomek' in bileklerini kesişinin asıl sebepleri aşık olduğu kadın tarafından önemsenmeyişi değil, aşık olduğu kadının zihninde kurduğu dünyayı yıkması ve artık o dünyada da kendisini yanlız bulmasıdır.

    --- spoiler ---
  • aşk üzerine olmayan film. aşk ne değildir üzerine belki.
    bir de polonya'da da gaz kaçağı kontrolünün ateşle yapıldığını öğreniyoruz bu filmde.
  • hatunun, genç ile bir cafede dondurma yemeği kabul etmesinin ardından gencin koşarak apartmanın terasına çıkıp iki buz parçasını kulaklarına bastırmasıyla "aha işte sinema!" dediğim; fazla iyi, extra-extraordinary bir film.
  • aşk üzerine edebiyat ve sinemanın yarattığı o klişeler tozunu sıyırıp en saf yerinden yaklaşabilmiş film. bu saf ve derinden kavrayış o kadar beklenmedik ki insan ilk izleyişte filmin neden aşk üzerine olduğunu anlamayıp sapkınlık üzerine sanabiliyor. aşk'ın zaten sapkın bir şey olduğunu unutarak *

    --- spoiler ---

    dekalog'daki orjinal, kısa tv versiyonunda tomek'in çatıya çıkıp, utanç-kızgınlık arası duygularla buzları kulaklarına bastırdığı sahne bulunmamaktadır. daha net bir deyişle; sinema tarihinin en etkileyici birkaç sahnesinden biri yoktur.

    dikkat edelim..

    --- spoiler ---
  • aşk öylesine kırılgandır ki bir daha geri dönüşü yoktur. kırılmaya gelmez.
  • dekalog'larin en huzunlusu, en romantigi. cok gercekci bir hikaye. askin asil ve masum yuzunu temsil eden genc bir erkekle, aski cagimizin gerekleri ve alisilmis bencilligiyle yasayan kati bir kadinin alisilmamis etkilesimini inceliyor film. kirmizi ve beyaz renklerini bol bol kullanan film, beyazla erkegin ve askin masum yuzunu, kirmiziyla ise kadinin temsil ettigi kati, duygusuz ve bencil aski simgeliyor. kadin ve erkegin teleskopla ve durbunle apartman camindan birbirlerini izledikleri sahneler, hitchcock'un rear window filmini animsatiyor.
  • çok muhteşem bir anlatımı olan enfes bir film. geçen gün bir sebepten konusu açıldı, bir arkadaşa filmi anlattım. sonra dedim aklımda kalanları buraya da yazayım.

    --- spoiler ---
    beyazlı adam bana kalırsa masumiyetini ifade ediyor çocuğun. elindeki bavulda yaşanmışlıklar ve çocuğun masumiyeti zaten. çocuk masumiyetini kaybedince beyazlı adam da gidiyor. zaten çocuk son planda intihar ediyor ya, orada şu yüzden intihar ediyor; zira kadına olan aşkını aslında yani saf aşkını kaybediyor. çocuk kadına bir aşk duyarken bunun yerini cinsel bir dürtü alıyor. intihar sebebi de aslında kadına olan aşkı değil, çocuk kadına dokunduğunda boşalıyor ve orada da kadın buna "aşk bitti, git duş al" tarzı bir şey diyor. yani aşkın masumiyeti ölüyor. ve aynı zamanda umudunu da kaybediyor. film boyunca çocuk zaten içindeki duyguyu bilmiyor ve tanımlamaya çalışıyor. bunu kutsal bi yere koymaya falan çalışıyor. ama sonunda bunun basit bir haz olduğunu gösteriyor kadın. yani aslında senin bana duyduğun bütün aşk bi boşalma sadece orgazmdan ibaret, kadının zaten o güne kadar aşk anlayışı sadece cinsellik. ama kadının da sevilmeye ihtiyacı var. yani kadın da aslında sadece masumiyet arayışı var. kadının o masumiyeti çocukta bulması zaten kadını çocuğa çekiyor. ama çocuk tüm masumiyetini kaybedince intihar ediyor. kadın da o masumiyeti aramaya devam ediyor.
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    magda'nın tomek'i evinde ziyareti ve dürbünün bu defa karşı tarafında yer alıp gerçekleşmesini isteyip de gerçekleşemeyecek olanları oradan izlemesi
    --- spoiler ---
    parçalar adamı, kadın haklı çıkmamayı o denli istemektedir ki yaşlı kadına engel olmak ister insan, ama uygunsuz olduğunu düşünen kadının kendisi bile oyle kabullenir ki aşksızlığı ve aşkın yokluğudaki haklılığını, doğrusu da bu galiba der, onaylayıveriririz sonradan. filmin bu bölümü sanırım ferzan özpetek'i de etkilemiştir ki, karşı pencere'sinde esinlenmeler belki de açık göndermeler görürüz filmden....
  • filmin her karesine yalnızlık dühul etmiş gibi, yoksunluk aynı zamanda. sevgiden yoksun olma, sevgiye hasret kalma, hasretten doğan ıstırap, ıstırabın tutkuya evrilmesi ve aşk. aşk'ın ayrılığa dönüşü ve ölme isteği.

    ''ölüm aşka bir karşılıktır.'' turgut uyar

    tarzında devam edecektim, taa ki zizek'in yazdıklarını okuyana dek:

    --- spoiler ---

    adamımız, tomek'in magda'ya duyduğu sevginin sahte olduğunu, filmin slasher türünde olup konusunu, dikizci bir erkek karakterin kendisini travmaya sokan bir kadına saldırıp onu taciz ettiği, sonunda da onu bıçakla yaraladığı filmlerden aldığını belirtiyor. zizek'e göre oğlan sevdiği kadına zarar verememiş ve bu yüzden cinayeti kendine yönlendirmiştir. ortada karşılıksız bir sevgi olduğu doğru. bu sevginin temelinde ise doyumsuz bir sevgi ihtiyacı yatıyor. ''edimsel her sevgi ilişkisi başarısız olup bizi tekrar yalnızlığa düşürür. belki de insan, sadece sevgide kendi temel yalnızlığıyla tümüyle yüzleşebilir. insan sevgiyi elde edemeyince çalmaya yeltenir.'' (tomek'in bir depoya girip, dikiz yapmak amacıyla teleskop çalması.)

    genç bir delikanlının (toy, saf, çocuksu) olgun ve çekici bir kadına duyduğu merak şeklinde de okunabilir film. freud'a göre çocuklukta aşk sınır tanımaz ve tek başına sahip olmayı arzu eder. daha azıyla yetinmemekle beraber bir hedefi de yoktur ve bütünüyle doyum sağlamayı beceremez ; tam da bu sebeple aşk düş kırıklığına mahkumdur. filmin son durağı da düş kırıklığı oluyor. (magda'nın oğlana ilgi duymaya başlaması, oğlanın magda'ya duyduğu merakın bitişine denk geliyor.)

    --- spoiler ---

    biliyoruz ki aşkın temelleri yok ve sonu yıkım.

    ''bazı insanlar vardır ki, aşk hakkında hiçbir şey duymamış olsalar, asla aşık olmazlardı.'' la rochefoucauld

    düzeltme: ben bu tür "fıslamsallı" (cenk erdem) entrilerimi sildim sanıyordum. ibretlik olsun kalsın madem.
hesabın var mı? giriş yap