• özel mülkiyetin ve bireysel girişimin toplum düzeninin temel koşulu sayıldığı ancak bu olguların katı devlet kontrolünde olduğu, anti-marksist ve anti-liberal ekonomik görüş.
    19.yy sonlarında üçüncü** bir yol olarak ortaya çıkmış, faşist* ve nazist* devletlerin gelişmesiyle kendine 20.yy'nin ilk yarısında güçlü bir yer edinmiştir.
    kesinlikle anti-kapitalist bir görüş değildir, yukarıda da yazıldığı gibi sermayeyi destekler.
    meslek grupları yapılanmasının benzerleri olarak;
    (bkz: lonca)
    (bkz: ahilik sistemi)
  • özellikle italyan ve alman faşizminde, devlet birliğini ve yaşamını sağladığı düşünülen, devletin emrinde olan ve yönetimine devletin, partinin, sermayenin, emeğin ve tekniğin temsilcilerinin katıldığı "korporasyon" denen meslek birliklerinin, tüm üretim güçlerini düzenlediği siyasal bir mekanizma.
  • temelde iki çeşit uygulaması vardır. birincisi italya örneğinde görülen faşist korporatizm, diğeri de 1923-1938 yılları arasında türkiye'de görülen solidarist korporatizmdir.

    (bkz: ziya gökalp kemalizm ve türkiye de korporatizm)
  • benito mussolini döneminde devlet yapısı korporatizm'e göre şekillenmiştir. korporatizm tek başına diktatörlük anlamına gelmemesine rağmen, mussolini parlamento'yu feshederek korporasyonlardan oluşan bir danışma kuruluna dönüştürmüş, yetmemiş gibi bütün korporasyonların* başkanını da kendisi olarak ilan ettirmiştir. kimi alanlarda bu başkanlık statüsü yalnızca sembolik bir titr olarak görüldüyse de, mussolini özellikle bazı korporasyonlarda yönetsel yetkilerini kullanmaktan kaçınmamıştır.
  • sınıfları, meslek gruplarını bir organizmanın her biri kendi işlevini görerek birlikte bütüne hizmet eden organları sayan ekonomik sistem. sınıfların varlığını reddetmese de sınıf çatışmasını reddeder, kol kola ülkeyi kalkındıralım der. faşist italya örneği olduğu gibi demokratik korporatizm, neokorporatizm gibi adlarla sosyal demokrat yorumları da mevcut. **
  • tüm toplumun dernekler üzerinden örgütlendiği bir politik sistemdir. ülkedeki her ekonomik ve sosyal faaliyetin bir bütün şekilde, istikrarlı ve dakikçe işlemesi prensibine dayanır. bu da tabandan, tepeye kadar mutlak bir itaat ve muhalefetsizlikle sağlanır.
    bireylerin günlük rutinlerinin tamamı iş, öğrenim ve dernek faaliyetlerinden oluşur. bağlı bulundukları dernek bir federasyona, federasyon konfederasyona bağlıdır. konfederasyon devlet bünyesinde temsil görevi görür. yönetici kadroya raporları ve talepleri sunar, fakat karar mekanizmasında yer almaz. konfederasyona dikte edilen emirler sırayla en alttaki bireye kadar ulaşır. birey de bağlı bulunduğu ve hizmet aldığı dernekle herhangi bir fikir ayrılığında olamadığı için toplumsal ahenk ve mutlak itaat sağlanmış olur.
  • politikaların büyük şirketlerin yoğun tesir ve baskısı altında belirlendiği yönetimleri ifade eden 'korporatokrasi' kavramı ile karıştırılsa da, bu terim korporatokrasiden epey farklı bir anlam ifade ediyor.
    korporatizm, halkın farklı kesimlerinin, liderleri aracılığıyla devletle ilişki kurmaları esasına dayanıyor.

    korporatist yapılarda, farklı kesimler (işçiler, imalatçılar, çiftçiler, bankalar, ...) adına sözcülük yapan liderler, devletle aynı masaya oturarak uygulanacak politikaları belirliyorlar. neyin ne kadar üretileceği, işçilere ne kadar ücret ödeneceği, sosyal güvenlik gibi konular hep birlikte karara bağlanıyor.

    korporatizm konusunda iki farklı uygulama söz konusu: 'devlet korporatizmi' ve 'sosyal korporatizm'.
    devlet korporatizmi ve sosyal korporatizm

    devlet korporatizmi, herkesin aynı masaya oturmasına ve karar alma sürecine katılıyor olmasına rağmen, son sözü devletin söylediği, ' eşitler arasında birinci' olan devletin kararını diğer temsilcilerin veto hakkının olmadığı bir sistem.

    sosyal korporatizm anlayışında ise, her temsilcinin veto hakkı söz konusu. yani herkesi (ya da daha doğru bir ifadeyle, 'her temsilciyi') memnun eden bir noktada uzlaşılmadıkça karar alınması mümkün değil.
    bu tanımlardan da anlaşılabileceği gibi, devlet korporatizmi faşizme, sosyal korporatizm ise sosyalizme daha yakın.

    http://www.derinsular.com/…007/01/korporatizm_3.php
  • korporatazim, kapitalizmi merkez alan sanayi toplumlarının türemesinin ardından ideolojik ve örgütsel olarak güçlenen proletarya ve ona devrimci nitelik kazandıran sosyalist düşünce karşısında, toplumlara asıl yön verenin çatışma değil dayanışma olduğunu ve ortak çıkar etrafında bütünleşilmesi gerektiğini savunan muhafazakar sosyolojinin siyasi yansımasıdır.

    bu anlayışa göre siyaset, çıkar ve çatışmalardan ziyade devletin bekasını ve uyumunu gözetecek şekilde, ortak toplumsal yararı merkeze alan ve birbirini tamamlayan sosyal aktörlerin dayanışması üzerinden yapılmalıdır. siyasi kurumlar ise sosyal sınıflar tarafından değil, dayanışmayı esas alan sosyal aktörler tarafından temsil edilmelidir.
  • faşizmin dayandığı ekonomik/sosyal paradigma.

    korporatizmi çok basit biçimde tanımlamak gerekirse; sermayenin mülkiyetini değiştirmeden ölçek ekonomisinin avantajlarına ulaşabilmek diyebiliriz. yani birer dönüm toprağı olan çiftçileri bir araya getirip bin dönüm toprağı sanki tek bir kişiye* veya topluma* aitmiş gibi işletmek.

    bu haliyle korporatizm sanki orta yolcu bir teoriymiş gibi gözükse de tamamen çöken komünist ve kısmen çöken liberal metodların karşısında tüm dünyada yaygın biçimde varlığını sürdüren kooperatifler faşizmin insanlığa katkısı olarak dimdik ayaktadır ve elan faşist olmayan pek çok aygıtça aktif biçimde kullanılan bir enstrüman durumundadır. kooperatifçiliğin arzu edilen kadar yaygın olamamasının ve dünyayı kurtaramamış olmasının tek nedeniyse ikinci savaşta yaşadığımız talihsizliklerin savaşı yitirmemizle sonuçlanmasından başka bir şey değil.*
  • türkiye örneği için taha parla'nın "ziya gökalp, kemalizm ve türkiye'de korporatizm" adlı eserini tavsiye ettiğim anlayış biçimi.

    http://www.kitapyurdu.com/…ap/default.asp?id=448167
hesabın var mı? giriş yap