• duruşmada "devletin, kendisi için fedakarlık etmiş insanları ortada sahipsiz bırakması gerekmiyordu. cezaevlerinin durumu ortada. ben de bir çete lideriysem, iyi şartların sunulduğu imralı adası'nda yatmak için talepte bulunacağım. orada çetebaşı kalıyor. ben de çetebaşı olarak ceza aldığımdan, orada kalabilirim. hem orada kalan kişi perhiz yemekleri yiyor. benim de sağlık durumum iyi değil, ben de perhiz yemeği yerim. zaten oradaki kişiyle daha önce karşılaşamamıştık. orada görüşürüz." diyen kişi.
  • anayasamıza göre; millet adina kanun çıkarmakla yekili ve görevli tbmm'nin iradesini temsil eden kanunlardan birini (tck) ihlal ettiği için yargılanıp hüküm giyen bir kişidir.

    kanunu beğenmiyebilirsiniz.ama ona uymak zorundasınız.

    emri yerine getirmiştir mazereti de geçerli olamaz.çünkü anayasamızın 137 maddesi "kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve surette çalışmakta olan kimse,üstünden aldığı emri,yönetmelik,tüzük,kanun veya anayasa hükümllerine aykırı görürse,yerine getirmez.konusu suç teşkil eden emir ,hiçbir surette yerine getirilmez;yerine getiren sorumluluktan kurtulamaz."

    kendilerini anayasadan ve yasadan üstün görenler,er veya geç cezalarını çekmelidir.

    şeffaflık ve insan haklarına saygı arttıkça, gelecek daha güvenli olacaktır.
  • 27.12.1996 tarihinde susurluk komisyonuna verdigi ifade;

    başkan mehmet elkatmiş - bugünkü toplantımıza başlıyoruz. hoş geldiniz korkut bey. herhangi bir tebligat olmadan kendiliğinizden geldiğinizden dolayı teşekkür ederiz. niye çağırdığımız, herhalde, malumdur. öncelikle, söze başlamadan evvel, kendi biyografinizi bize anlatın. ondan sonra da mafya-siyasetçi-devlet üçgeni içerisinde, özellikle de son susurluk olayları ve doğu perinçek tarafından şahsınıza yöneltilen bazı iddialar var. herhalde medyadan izlemişsinizdir. biz, bu konulardaki bilgilerinizi rica ediyoruz ve sizin konuşmalarınızdan sonra da sorularımız olacak, olursa onları cevaplandırırsınız. buyurun.

    korkut eken - efendim, 1965 yılı kara harp okulu mezunuyum. yarbay rütbesine kadar ordunun muhtelif kademelerinde çalıştım. özellikle, komando tugayı, hava indirme tugayı gibi özel birliklerde çalıştım. 1974 senesinde kıbrıs barış harekâtına ilk paraşütçü birliklerle iştirak ettim. 1978 senesinde de silahlı kuvvetler özel birliklerin tim komutanlığına atandım. o birlikte, birlik komutan yardımcılığına kadar yükseldim. bu arada, tabiî, silahlı kuvvetlerde muhtelif kursları gördüm, gerek yurtdışı gerekse yurtiçi kurslar. özellikle komando harekâtına yönelik, rehineli harekâta yönelik kursları gördüm. bunun neticesinde de 1982 senesinde polis özel timlerinin kurulmasıyla ilgili görev aldım. yalnız, bu, tabii, çok küçük bir miktar, 36-40 kişi civarında, sadece rehineli harekâta yönelik bir tim yetiştirdik. 1984 senesinde eruh-şemdinli basılınca, kendi birliğimle siirt'e intikal ettik aralıklarla orada, güneydoğuda görev yaptım. bu arada, yine, 1985 veya 1986 senesi olabilir, iç güvenlik polis özel timlerinin eğitiminde, kuruluşunda, teçhizinde, teşkilinde çalıştım.

    başkan mehmet elkatmiş - 36 kişilik tim yetiştirdik diyorsunuz ya...

    korkut eken - 1982 senesinde çok küçük bir miktar o...

    başkan mehmet elkatmiş - bu nedir? yani, iddialar var, mesela, abdullah çatlı gibi...

    korkut eken - hayır. tamamen polistir. şu andaki rütbelilerin hepsi o dönem kursta yetişmiştir, polisin rütbelilerinin, özel harekâtçıların...

    başkan mehmet elkatmiş - görevli... anladım.

    korkut eken - bu polis özel timlerini eğitirken, bir gece eğitimi esnasında millî istihbarat teşkilatından tanımadığım iki-üç kişi geldi, onlar da bir silah deneyeceklerdi. bunların sonradan, rahmetli hiram abas, mehmet eymür olduğunu öğrendim. bunlar, oradaki durumumuzu, tahmin ediyorum, takdir etmişler, görev teklif ettiler.

    sema pişkinsüt(aydın) - siirt'te mi oluyor bu olay?

    korkut eken - hayır, ankara'da.

    yaşar topçu(sinop)-kaçta dediniz?..

    korkut eken - 1986 senesi.

    yaşar topçu(sinop) - siz oradan oraya, şeye geçtiniz.

    korkut eken - ve 1987 senesinde yarbay rütbesiyle ordudan ayrılarak milli istihbarat teşkilatına intisap ettim. çok kısa bir müddet çalıştım, güvenlik daire başkan yardımcısı olarak göreve başladım. oradaki daire başkanım mehmet eymür idi.

    başkan mehmet elkatmiş - burada bir şey öğrenmek istiyorum; dediniz ki "1986'da iç güvenlik polis özel harekâtta görevliydim, 1987'de ordudan emekli oldum"

    korkut eken - ordu mensubuyken polislerin eğitimine katıldım başkanım

    başkan mehmet elkatmiş - yani ordudayken katıldınız.

    korkut eken - evet. yarbay rütbesindeyken polislerin eğitiminin sevk ve idaresindeydim. ondan sonra, millî istihbarat teşkilatında çok kısa bir süre çalıştım, 1987-1988'deki mit raporu olayları gündeme geldi. tabiî, ben bu raporu hazırlayan dairede çalıştığım için, müsteşar yardımcısı rahmetli hiram abas, daire başkanı mehmet eymür ve ben emekliye sevk edildik, haziran 1988 senesi.

    mehmet bedri incetahtaci(gaziantep)- rapor olayından dolayı mı?

    korkut eken - rapor olayından dolayı, evet. 1988'den sonra, 2 sene, mehmet eymür ile birlikte dışarıda serbest olarak çalıştık. 1990 senesinde de botaş'a girdim. botaş'tayken, eylül 1993 senesinde yine bin kişiye yakın bir emniyet mensubunun eğitileceğini ve o zaman genel müdür sayın mehmet ağar çağırarak, bu konuda uzman olduğumu, yardım etmem gerektiğini söyledi. severek, gönüllü olarak kabul ettim. başbakanlık emriyle, eylül 1993'ten itibaren de emniyet genel müdürlüğü özel timlerinin eğitiminde görev aldım.

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - 1990-1993 arası botaş’tasınız.

    kadro botaş'ta

    korkut eken - evet, botaş'tayım. 1996'ya kadar botaş'tayım, kadrom botaş'ta kaldı...

    mehmet bedri incetahtaci(gaziantep)- fakat, eğitimi yaptırdınız.

    korkut eken - evet. ilgim kesildi, emniyet genel müdürlüğü’nde çalıştım.

    sema pişkinsüt(aydın)-başbakanlık emriyle, görevinizi tekrarlar mısınız, en son...

    korkut eken - başbakanlık emriyle, emniyet genel müdürlüğü

    yaşar topçu(sinop)-görevlendirme yapıyor...

    korkut eken - görevlendirme yapıldı.

    sema pişkinsüt(devamla)-emniyet genel müdürlüğü... ne görev olarak?

    yaşar topçu(sinop)-özel timin eğitimi.

    korkut eken - özel timin eğitimiyle ilgili. kısa özgeçmişim bu başkanım.

    başkan mehmet elkatmiş - ne zaman göreviniz sona erdi?

    korkut eken - 15 nisan 1996'da emniyet genel müdürlüğündeki görevimden ayrıldım. bu aralar, muhtelif, güneydoğudaki birçok operasyonda hem komutanlık yaptım. 1980 yılında diyarbakır'a kaçırılan uçağın kurtarılmasındaki timin komutanıydım. bu kadar başkanım, sorularınızı bekliyorum.

    başkan mehmet elkatmiş - teşekkür ederim. şimdi esas meselemize geliyoruz; sizin hakkınızda, birtakım, doğu perinçek ve aydınlık dergisinde yayınlar var, medyada birtakım iddialar var ve bunun dışında bu biraz evvel de söylediğim gibi, siyasetçi-mafya ve güvenlik güçleri ilişkisi hakkındaki bilgilerinizi ve düşüncelerinizi öğrenmek istiyoruz.

    korkut eken - birincisi, tarık ümit'in öldürülmesi olayı. ben tarık ümit'i millî istihbarat teşkilatında çalışırken, 1987 senesinde mehmet eymür vasıtasıyla tanıdım. dairenin elemanıydı. özellikle, kaçakçılık konularında, narkotik konularında çok haberler getiren bir elemandı. benim o dönemde tarık ümit'le en ufak bir görev ilişkim olmamıştır. sebebi, narkotik, kaçakçılık falan branşım haricidir. dairenin ayrı bir biriminde, oranın sorumlusu olarak çalıştım, o da, görevleri, tamamen teröre yönelikti.

    yaşar topçu(sinop)- güvenlik dairesinde.

    korkut eken - evet efendim. mit'ten ayrıldıktan sonra tarık ümit'le arkadaşlığımız yine devam etti, irtibatlarımız devam etti, hep birlikte, eymür'le birlikte, devamlı görüşürdük,arar sorar, biz onu arayıp soruyorduk. ben emniyet genel müdürlüğü’nde göreve başladıktan sonra, tarihini hatırlayamayacağım, bir gün tarık ümit görüşmek istedi, ankara'da görüştüm, çok önemli bir kaçakçılık olayı olduğunu, bunu mutlaka devletin birimlerine vermek istediğini, yardım etmek istediğini söyledi.

    yaşar topçu(sinop)-takriben tarih söyleyebilir misiniz...

    korkut eken - 1994 filan olabilir efendim. ben, tabii, o konuda herhangi bir yetkim, görevim olmadığı için, şahsı, emniyet genel müdürü sayın mehmet ağar'la tanıştırdım, götürdüm, "efendim, çok önemli bir olay var genel müdürüm, bu arkadaş ciddi iddialar var, çok büyük bir olayı açığa çıkarabileceğini söylüyor" dedim. genel müdür benim yanımda kaçakçılık istihbarat daire başkanı tuncay yılmaz'ı arayarak, böyle önemli bir olayın olduğunu, alakadar olmasını emrettiler. tarık ümit'i kaçakçılık istihbarat dairesi’ne gönderdi. ondan sonra, yine özel şeyler hariç, tarık ümit'le bir görev ilişkim olmadı. yalnız, sonradan duydum; o bana söylediği konu gerçekten doğru; çok büyük miktarda asit anhidriti polise yakalatmış arkadaş. bu arada mit'te mehmet eymür göreve başladı. tabiî, mit'te göreve başlayınca, eski adamı, elemanı olarak, bu şahısla beraber çalışmak istemiş ve tarık ümit'in, sonra, tekrar, mehmet eymür'le birlikte olduğunu, mit'e çalıştığını duydum. kaçırılması veya öldürülmesiyle en ufak ilgim yoktur. bunu -ben tahmin ediyorum- devletin istihbarat birimleri de bilmektedir. mecmuada tarık ümit'in kızı konuştu, biliyorsunuz, "işte mehmet eymür beni çağırdı, babamı korkut eken öldürtmüş" dedi; olay doğru, mehmet eymür'ün kızı çağırıp söylediği doğru. yani, kıza söylemiş "babanı korkut eken kaçırdı ve öldürttü" diye. ondan sonra kız benimle görüştü. mehmet eymür, tarık ümit'in kızını çağırmış, demiş "kızım, baban kayıp; ancak, bunu korkut eken kaçırttı ve öldürttü" demiş kıza.

    başkan mehmet elkatmiş - kızdan duydun sen bunu?..

    korkut eken - kız hemen ertesi günü geldi, dedi "korkut amca", yakın tanıyorum kızı da tabiî, evlerine girip çıktığım bir insan tarık ümit, "korkut amca, babamı sen öldürmüşsün" dedi. "nasıl böyle bir kanaate sahip oldun, nasıl oldu bu iş?", dedi ki "ben şimdi mehmet eymür amca’nın yanından geliyorum, o söyledi" yanımızda da gazeteci birkaç tane, ahmet akpak isminde bir gazeteci varmış galiba, onların yanında söyledi ve "savcılığında suç duyurusunda bulunun dedi bize" dedi. "kızım, ben babanla 1-1,5 senedir görüşmüyorum, bunu söyleyişinin sebebini, şimdi mehmet eymür'ün bunu söylemesinin sebebini bilmiyorum. mehmet eymür'le de pek görüşmüyoruz. tahmin ediyorum, bu görüşmediğimiz için filan, onun sebebiyle bu şekilde söylemiş olabilir sana" dedim. kız inandı ve gitti; çünkü, iyi tanır beni, iyi tanıyor yani. ondan sonra, bir gün yalnız başıma istanbul'a gittiğimde, bir arabanın takip ettiğini hissettim. tabiî, polis ekibine filan telefon ettim, ben de tedbir aldırdım, derken arabanın telefonu çaldı; "siz korkut eken misiniz?", "evet", "ben tarık ümit'in kızıyım, şu araba sizin mi?" dedi, benim arabanın plakasını söyledi; "evet, benim" dedim, "biz arkanızdayız, görüşmek istiyoruz" aynadan baktım, gerçekten 2 tane araba geliyor "istediğiniz yerde görüşelim" dedim. indik, o kız geldi yine "bak, o zaman söyledin..." dedi, tekrar bana söyledi "mehmet amca, babamı sen öldürmüşsün" işte bir sürü şey. dedim ki "ben babanı filan öldürmedim, o zaman sana ne söylediysem doğru; ama, sen böyle 4-5 kişiyle, böyle arkadan, hiç haberim olmadan arabanın arkasından takip ediyorsunuz" dedim, adamlar da böyle uzakta tertibat almışlar; onları da çağırdım yanıma "gelin bakayım" bunların elleri cebinde filan "çıkarın ellerinizi cebinizden" dedim, "ne istiyorsunuz?", işte gerekli şekilde konuştuk biz, olayın öyle olmadığını, haberim olmadığını ve babasıyla 1,5 senedir de hiç görüşmediğimi söyledim. ondan sonra da bir daha görüşmedim. tarık ümit olayı budur; ama, onu söyleyenler, ben zannediyorum ki, o olayın içinde olmadığımı kesinlikle biliyorlar.

    başkan mehmet elkatmiş -sizce niye böyle söylemiş olabilirler? tahmini?..

    korkut eken - efendim, bizim çok yakın irtibatlarımız vardı; gece gündüz beraberdik. yani. buz fabrikasından, şahsi nedenlerle, azıcık münakaşa ederek ayrıldığımdan dolayı tahmin ediyorum, ondan sonra da görüşmedik zaten ve mit'e girişinden de benim hiç haberim yok; ben gazetelerden okudum.

    yaşar topçu(sinop)- münakaşa dediniz, tarım ümit'in buz fabrikasıyla...

    korkut eken - değil. biraz evvel arz ettiğim, banka kredisi, eymür'ün dayısının yardımı sayesinde kurulan bir buz fabrikası var.

    mehmet bedri incetahtaci(gaziantep)- siz orada ortaktınız?..

    korkut eken - benim sermayem filan olmadığı için, orada çalışmama karşılık yüzde 8 bir hissem vardı fabrikada; doğru. yalnız, ben bu şekilde ayrıldıktan sonra, buz fabrikalarındaki hisseyi -tabii biz arkadaşız, dostuz; para pul olmaz iki arkadaş arasında- onu talep etti, o hisseyi; "senin paran yoktu, burada çalıştığın için ortak etmiştik" ben hisseyi iade ettim.

    yaşar topçu(sinop)- eymür?..

    korkut eken - evet. hisseyi iade ettim ve ayrıldım, onun üzerine botaş'a geldim çalışmaya başladım.

    durmuş fikri sağlar - botaş'ta ne görev yapıyordunuz?

    korkut eken - botaş'ta bir sene müfettiş görevi yaptım; ondan sonra da, koordinatör. herhangi, hiçbir görev yapmadım; koordinatör olarak çalıştım.

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - peki, özür dilerim, bunanla alakalı. yani, bir ticarî ortaklık sona ermiş olabilir; fakat, bu ortaklığın sona ermesi, sizi, böyle çok ciddî bir ithamla suçlayacak kadar, çok ciddî bir kavga mıydı?

    korkut eken - aslında değildi de, işte, böyle çok büyütülecek bir olay veya bu duruma getirilecek bir olay değil tabiî.

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - değildi yani.

    korkut eken - değildi.

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - ben, sizin ifadenizden öyle anlıyorum; başka sebepler de olabilir mi acaba, aklınıza gelen?

    korkut eken - ben, tahmin ediyorum, bu tarık ile de son zamanlarda eymür'ün arası yoktu. ama, ondan sonra nasıl oldu tekrar irtibatlandılar onu bilemiyorum.

    yaşar topçu (sinop) - ben, bir şey sorabilir miyim. şimdi, bizim, çok sık karşılaştığımız, burada, avukat arkadaşlarımız var, başkanımız öyle. bu tür şeyler bizim meslek hayatında çok sık karşılaştığımız olaydır. gerçekten, arkadaşımızın söylediği gibi, yüzde 8'lik bir ticari hisse, bir ölüm olayında sizin adınızın verilmesini gerektirecek kadar büyük bir husumet yaratmaya...

    durmuş fikri sağlar (içel) - bir dakika... yüzde 8'lik hisse ne kadara tekabül ediyor?

    yaşar topçu (devamla) - ne ederse etsin. sen, beni dinle, ben başka bir şey söyleyeceğim. acaba, mehmet bey'in, sayın eymür'ün bu tür şeylerine siz de daha önce tesadüf ettiniz mi; yani, rast gele suçlamaları olur mu, olmuş mudur?

    korkut eken - olabileceğini zannediyorum ben.

    durmuş fikri sağlar (içel) - sizin mi rast gele suçlamalarınız?..

    yaşar topçu (sinop) - hayır, hayır... mehmet bey'i diyoruz; böyle bir alışkanlığı var mıdır?

    sema pişkinsüt (aydın) - başkalarını mı rast gele suçlama...

    korkut eken - olabilir efendim. 1988'deki mit raporunda eski genel kurmay başkanı'nın emel sayın ile beraber olduğu doğru mu?

    yaşar topçu (sinop) - doğruymuş.

    korkut eken - hayır.

    yaşar topçu (sinop) - öyle diyorlar.

    korkut eken - hayır.

    sema pişkinsüt {aydın) - ne biliyorsunuz?

    yasar topçu (sinop) - öyle diyorlar; ben, başkalarının yalancısıyım.

    sema pişkinsüt (aydın) - yani, diyemezsiniz.

    başkan mehmet elkatmiş - neyse...

    korkut eken - tabiî, elemandan gelen bir haber bu; ama, elemandan gelen her haber doğruysa, o zaman bir sürü insanla mücadelemiz var; yani, onların haberlerinden biz değerlendirirsek yanlış olur. haber ağı akar, seksen yerden aynı haberle ilgili bir bilgi toplarsınız, bir süzgeçte süzülür, doğruyu bulur söylersiniz; ama, bir kişinin, diyelim ki, bana düşman olan bir kişinin, gelip oraya söylemesiyle suçlanabiliyor muyuz efendim; yanlış olur.

    yaşar topçu (sinop) - biz, sizi burada, tarık ümit'in sanığı olarak dinlemiyoruz.

    korkut eken - hayır, biliyorum; yani, bu şekilde bir suçlamayla...

    başkan mehmet elkatmiş - sorunun cevabını verdi; karşılıklı konuşmayalım.

    yaşar topçu (sinop) - öyle bir şeyimiz yok; yanlış anlaşılmasın sayın başkan, karşılıklı konuşmuyoruz. biz, yani, rica ediyoruz. ben, sizden eskiyim bu parlamentoda, neyin karşılıklı olup neyin karşılıklı olmadığını biliyoruz. böyle müdahale edecekseniz, o zaman saygılı konuşalım. o değil, ben arkadaşımızın yanlış anlaması. bir defa, arkadaşımızı burada, sanık sıfatıyla ya da tarık ümit'in faili sıfatıyla dinlemiyoruz; onu söylüyorum.

    başkan mehmet elkatmiş - ama, kendi şeyini de söylüyorsun.

    yaşar topçu (sinop) - böyle şey olur mu; olmaz öyle şey.

    başkan mehmet elkatmiş - biz, sizi değil onu dinleyeceğiz.

    yaşar topçu (sinop) - anladım efendim; ama, siz sorarken biz bir şey söylemiyoruz ama, rica ederim; yani, sizin soru sorma imtiyazınız yok zaten. olmaz öyle şey.

    başkan mehmet elkatmiş - sorgulamayı başkan yapar tabiî ki.

    yaşar topçu (sinop)- hayır, burada sorgulama değil efendim.

    başkan mehmet elkatmiş - lütfen, münakaşaya gerek yok.

    yaşar topçu (sinop) - yok tabii, onun için söylüyorum.

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - sayın eken...

    korkut eken - tabiî, şimdi, burada, bir de affınıza sığınarak belirteyim. ben, burada, hiç kimseyi ve şahısları kesinlikle suçlamak istemiyorum. benim eski amirimdir mehmet eymür. çok güzel bir istihbaratçıdır, sevdiğimiz bir insan tabiî.

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - size, şunu sormak istiyorum: ben de aynı şeye katılıyorum; yani, o yüzde 8'lik problemin böyle bir şeye sebebiyet vermeye...

    korkut eken - hayır, o yüzde 8'lik hissemi ben verdim zaten efendim onunla ilgisi yoktur. ben, almış değilim, vermişimdir.

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - bir sual soracağım. sizin, milî istihbarattan gidip, emniyetin nezdinde çalışmanız, acaba, sayın eymür'ü öfkelendirmiş olabilir mi?

    korkut eken - olabilir diye değerlendiriyorum efendim; çünkü, on sene evvelki raporda...

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - kanaatiniz o yönde mi?

    korkut eken - evet, olabilir.

    başkan mehmet elkatmiş - evet, devam edin; buyurun.

    korkut eken - bu konuyla ilgili bildiklerim bu kadar sayın başkan.

    başkan mehmet elkatmiş - evet, bilahare soruları cevaplarız. siz, diğer konulara devam edin.

    korkut eken - diğer, başka...

    başkan mehmet elkatmiş - daha soracağız tabii de...

    korkut eken - benim suçlandığım tarık ümit konusu da bu kadar.

    yaşar topçu (sinop) - komisyonun çalışma alanıyla ilgili, mafya- siyasetçi-polis ilişkisi gibi bu konular üzerinde.

    başkan mehmet elkatmiş - açıkladığımız konularla ilgili olarak ne diyorsunuz; yani bu olaylara, bilginiz nedir?

    korkut eken - şahsi kanaat olarak, müsaade ederseniz birkaç cümle söyleyebilirim belki. devletin istihbarat birimleri arasında çok koordineli bir çalışma yapılması gerektiğine inanıyorum. bu birimler arasında, şahsi kin ve nefretten doğan çekelemezlikler, sen-ben davası, sen başarılısın, ben başarılıyım davası devam ettiği müddetçe, bugün, susurluk olayı çıktıysa, yarın karacabey olayı çıkacak. altı ay sonra başka bir olay çıkacak. şimdi, yoksa o suçlanan polisler, kimseyi müdafaa etme durumunda değilim. bu tür mücadelede şimdi, türkiye'de 200 bin kişi mücadele ediyor. dünyanın bütün ülkeleri incelensin binde 1 , binde 2 miktarda böyle yanlış yola girenler olabilir. polis de olmuş olabilir bu, asker de olmuş olabilir, korucu da olmuş olabilir bu. bunların çözümü başka türlü; basına sızdırarak değil. devletin resmi birimleri birbirine koordine etmeden, birbirine haber vermeden basına sızdırmanın şeyi var mı; anlaşılır ve izah edilir tarafı yok bunun. gelirsiniz o zaman, polislerin suçlu olduğuna inanıyorsanız, gelirsiniz, içişleri bakanını ararsınız, söylersiniz, elinizdeki bilgileri verirsiniz. gereği yapılmıyorsa, ne yaparsanız yapın; ama, hiç kimsenin haberi yok, hiç kimseye bilgi verilmemiş, böyle bir rapor, kim tarafından yazıldı, sızdırıldı bilmiyorum tabiî. mutlaka, istihbarat birimleri arasında koordineli çalışılması gerekiyor. bunlar, yoksa devam edip, gidecektir efendim. şahsi kanaat olarak söylüyorum.

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - sayın eken, yine buna bağlı olarak bir şey soruyorum. böyle bir olayın meydana gelmesinin sebebi; yani, kurumlar arasındaki çekişmenin sebebi bir iradeye mi bağlı, yoksa belli bir iradeden değil de, olayların gelişiminden mi böyle sonuçlanıyor?

    korkut eken - olayların gelişiminden de efendim, şahsi çekişmelerden de olabilir diye değerlendiriyorum.

    başkan mehmet elkatmiş - siz, devam edin de, soruları sonra soracağız; yani, insicam bozulmasın.

    korkut eken - efendim, başka bir soru var mı?

    başkan mehmet elkatmiş - işte, dediğimiz gibi siyasetçi -mafya- polis...

    korkut eken - sedat bucağı çok iyi tanıyorum sayın başkan.

    başkan mehmet elkatmiş - nereden tanıyorsunuz?

    korkut eken - babasını tanırım. artı, bucak aşiretinin pkk'ya karşı mücadelesinde çok zamanımı siverek’te harcadım. onların etkili rol yapabilmesi için zamanımızı çok harcadık. yanlış yola girmelerini önlemeyi sağlamak için çok uğraş verdik.

    başkan mehmet elkatmiş - var mıydı öyle yanlış bir şey?

    korkut eken - hayır; ama, dediğim gibi, biraz evvel izah ettiğim gibi efendim, bu kadar güçte birkaç kişi bir şey yaparsa, sizin haberiniz olmayabilir; 10 bin kişilik, 5 bin kişilik aşiret. yalnız, şunu da söyleyeyim: o günlerde, sedat bucak'ın adamları olmadan dışarı çıkamayanlar, şimdi, böyle çok ağır suçlamalarla karşımıza çıkıyorlar. şimdi, kimseyi tenkit için konuşmuyorum. ister asker olsun, jandarması olsun, ister polisi olsun, gece yol aramaları dahil, sedat bucak'tan yardım isteyip, onun adamlarından adam alıyorlardı. sayın sedat bucak'ın kesinlikle, bakın, birkaç kişi olmuş olabilir diyorum.

    başkan mehmet elkatmiş - devlet erkanı da dahil mi buna; yani, onun şeyde korunması...

    korkut eken - hayır, oradaki normal operasyonlarda, şeylerde. sayın sedat bucak'ın kesinlikle, öyle eroin, esrar, şey işlerine karıştığına katiyen inanmıyorum. eğer, ben onu biraz tanıyorsam, bu insanları, bu insanı, kesinlikle inanmıyorum. adamlarından olmuş olabilir, olmuşsa cezalandırılmalı; o ayrı konu. onu, zaten sedat da verir cezasını.

    başkan mehmet elkatmiş - peki, bucak aşiretinin dışında da böyle yine sizin...

    korkut eken - efendim, oradaki, güneydoğu'daki, evet, aşiret reislerinin hepsini tanıyorum, hepsiyle irtibatım var. zaman zaman oralarda görev yaptık. mutlaka, birlikte, beraber olduğumuz zamanlar oldu. hatta, belli bir aşiretin devlet yanına çekilmesi için çok uğraştığımız zamanlar oldu.

    başkan mehmet elkatmiş - evet, çatlı'yı tanıyor musunuz sayın eken?

    korkut eken - çatlı'yı tanıyorum efendim.

    başkan mehmet elkatmiş - nasıl tanıyorsun, anlatır mısınız?

    korkut eken - çatlı'yı yine, mehmet eymür ile beraber tanıdım.

    başkan mehmet elkatmiş - ne zaman?

    korkut eken - tahmin ediyorum emekliydik. daha önceden yalnız, şahsım, işte, devlete birtakım görevler yaptığı duyumunu almıştım. kendim, beraber çalışmadım çünkü onunla; ama, herkesin bildiği gibi, ben de biliyordum.

    başkan mehmet elkatmiş - çatlı olarak mı tanıdın; yoksa, mesela...

    korkut eken - çatlı olarak.

    sema pişkinsüt (aydın) - diğer isimlerini de biliyor muydunuz?

    korkut eken - hayır... mehmet özbay ismini biliyorum.

    sema pişkinsüt {aydın) - öteki, ekli...

    korkut eken - hayır, hayır...

    sema pişkinsüt (aydın) - ne görevler yapıyordu devlete?

    korkut eken - benimle hiç çalışmadığı için tam bilemiyorum; ama, duyumlarımız vardı.

    sema pişkinsüt (aydın) - ne tür duyumlardı? istihbarat olarak mı çalışma, operasyon mu?

    korkut eken - istihbari çalışmalar.

    başkan mehmet elkatmiş - yurtdışında değil mi?

    korkut eken - yurtdışına yönelik evet.

    başkan mehmet elkatmiş - sayın eken, yani, burada çatlı ile bir araya gelip, oturduğunuz, sohbet ettiğiniz...

    korkut eken - evet efendim, yemek yedik. 8-10 kişi, şimdi tam isimlerini hatırlamıyorum.

    başkan mehmet elkatmiş - ... yemek yediğiniz, bazı planlar yaptığınız, mesela yurtdışında veya yurtiçinde birtakım...

    korkut eken - hayır, eskiye dönük şeylerin konuşması. sohbet oldu, başka bir şey olmadı. ondan sonra çatlı, bir defa daha beni buldu efendim. yine, ben emekliydim. bu papa suikastı konusunda teferruatlı bilgiler verebileceğini söyledi. bizim o zaman yapacak bir şeyimiz yok. telefonla, o zaman istanbul bölge başkan daire yardımcısıydı şenkal bey şimdi, dış istihbarat başkanı'dır; ona, efendim, böyle böyle diyor adam, şahıs bu "eğer devlet yardım ederse, çok teferruatlı bilgiler verebileceğini söylüyor" şeklinde bildirdim. ankara'ya bildirip...

    başkan mehmet elkatmiş - size anlattı mı bu bilgileri?

    korkut eken - hayır kesinlikle.

    başkan mehmet elkatmiş - merak edip; yani, bir istihbaratçı olarak merak etmediniz mi?

    korkut eken - anlatmazlar efendim, anlatmazlar, söylemezler.

    başkan mehmet elkatmiş - size söylediğine göre, ben...

    korkut eken - şenkal bey'den haber geldi "ilgilenmiyoruz konuyla" dedi. onun üzerine ben de, zaten yurtdışındaydı. yurtdışına yönelik birkaç defa daha geldi, istihbari bilgiler verdi. özellikle, almanya'daki pkk faaliyetlerine yönelik.

    durmuş fikri sağlar (içel) - kime verdi bu bilgileri, size mi verdi?

    korkut eken - bana verdi.

    sema pişkinsüt (aydın) - 90'lı yıllarda oluyor değil mi?

    korkut eken - hayır...

    durmuş fikri sağlar (içel) - emekliliğiniz sırasında.

    sema pişkinsüt (aydın) - emekliliğiniz değil mi?

    korkut eken - hayır 1994'te. şimdi, emekliliğimde iki defa temas ettim bu şahısla abdullah çatlı'yı tanıdım.

    başkan mehmet elkatmiş - peki, şöyle bir soru sorayım: çatlı'yı devlet de biliyor muydu, bazı şeylerde kullanıyor muydu, hangi tarihlerde?

    korkut eken - şimdi, onları sayın başkanım...

    başkan mehmet elkatmiş - tahmini?..

    korkut eken - tam bilmiyorum; ama, devlete çalıştığını biliyorum efendim.

    başkan mehmet elkatmiş - ne zamandan beri; mesela, 10 yıl, 15 yıl, 2 yıl, 3 yıl, 6 ay, 5 ay; yani, böyle...

    korkut eken - 15-16 senedir belki; yani, benim duyumlarım, 80 öncesi falan diye biliyorum; ama, benim onu tanıdığım 1987, 1988 işte.

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - 1980 öncesi çatlı devlete çalışıyor muydu?

    korkut eken - diye duyumlarım var; evet. ama, hiçbir zaman görev almadım bunlarla ilgili; zaten, mümkün değildi almam.

    mehmet berdi incetahtaci (gaziantep) - tabiî, bu duyumlarınız, sıradan insanın duyumları gibi değil tabiî; yani, siz, belli bir noktada...

    korkut eken - devletin bir aralar görevlendirdiğini biliyorum.

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - 1980 öncesi...

    sema pişkinsüt (aydın) - bu arada, interpol'de de aranıyor, birçok noktalarda da aranıyor diye de biliniyor. ona rağmen, siz, arkadaşlarıyla görüşüyordunuz.

    korkut eken - şimdi, yani, yalnız şöyle efendim: devlet, tabiî, bu emniyet genel müdürlüğü haricidir. emniyet genel müdürlüğünün biliyorsunuz, yurtdışı operasyon yetkisi ve görev alanı değil; ama, bir istihbarat teşkilatı, tabiî, bu tip adamlardan, çok önemli konular var ise yararlanabilir kanaatindeyim, yararlanması gerektiğine de inanıyorum.

    başkan mehmet elkatmiş - yararlanıyor da diyorsunuz.

    korkut eken - yararlanmıştır eskiden efendim.

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) -sayın eken, özür dileyerek bir şey sormak istiyorum, konuyla alakalı çünkü. şimdi, biraz evvel, sedat bucak'tan bahsettiniz; onun, devlet için çok faydalı işler yaptığını söylediniz. biz de, buradaki konuşmalarınızdan, sayın bucak'ın, sizin biraz evvel bahsettiğiniz hususlarla alakalı, bu kurumlar arası çekişmede bir taraf olduğuna dair bazı şeyler biliyoruz. doğru mudur; birincisi bu. ikincisi de; bu çekişmeler, sadece konum çekişmesi midir; yani, mit'in ve emniyetin konum itibariyle birbirleriyle çekişmesi midir, yoksa, çok açık soruyorum, rant çekişmesi midir?

    korkut eken - rant çekişmesi değil. mümkün görmüyorum öyle bir şeyi kesinlikle; ama, konum olabilir. bir de, şimdi size şunu da arz etmek istiyorum: sedat bucak'a bu kadar yüklenilirse, bu insanlar, çok onurlu, gururlu insanlardır. yok, kumarhanelerden para aldı, yok... sedat bucak çok zengin insan. gönüllü köy korucusu durumunda adamları,.silahlı adamları. bütün masraflarını sedat bucak karşılar bunların; yani, devletten para, korucu maaşı alamazlar ..

    başkan mehmet elkatmiş - o kadar binlerce kişi...

    sema pişkinsüt (aydın) -nereden geliyor o kadar parası?

    korkut eken - çok büyük toprakları var ve sulu tarıma geçildi şimdi. çok güzel bir durumu var. şimdi, bu adamların, bu şekilde, daha fazla üstüne yüklenilirse, efendim, bunların bırakın taraf değiştirmesini "tarafsızım" demesi yeter olur sedat bucak'ın. urfa, viranşehir bölgesinde "tarafsızım" demesi pkk'ya ki, bir sürü baskılar vardı sedat'a. işte, o hep'li milletvekilleri gelip görüşüyorlardı. "tarafsızım" demesi yeterli olur. çok keskin kılıcın sırtı gibidir bu işler. tamamı aşiretin tarafsız dese, pkk için yeterli olur ve şimdi, hayati öneme haiz bölgesidir türkiye'nin malumunuz hepinizin gap bölgesi. bütün alanı, askerle, polisle tutmak mümkün değil. en azından istihbari bilgileri almak, onun köylü vatandaşlarının sayesinde oluyor; yani, çok önemli istihbaratların.

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - birinci soruya cevap alamamıştım. eğer, sedat bucak da bu iç çekişmede taraf oldu mu sizce, böyle bir şey oldu mu?

    korkut eken - sedat bucak, bize, bana yakın babasının dostluğundan dolayı yakın tabiî.

    yaşar topçu (sinop) - sedat bucak değil de, son söylediğiniz olayda; yani, abdullah çatlı olayında, özellikle, almanya'daki pkk faaliyetleriyle ilgili dış istihbari bilgiler veriyor diye...

    korkut eken - birkaç defa geldi. benim, o zamana kadar sayın bakanım, şimdi, düşünün bir teşkilatta çalışıyorsunuz, özel harekâtın eğitimi hariç konuşuyorum bunları; yani, özel harekât dairesinden, ben eğitiminden ayrıldıktan sonra, genel müdür müşaviri durumunda oldum.

    yaşar topçu (sinop) - hayır, ben sizin durumunuz için söylemiyorum. şimdi, geliyor, bilgileri size veriyor. tabii, emniyet genel müdürünün buyurduğunuz gibi bir şeyi yok; dış istihbaratla ilgili bir çalışması yok; bu, tamamen mit'e ait. benim sorum şu: bu mit'e dış istihbari bilgiler vermiş olsaydı, bunu, antiterör şeyinin başında da bulunduğuna göre...

    korkut eken - kim efendim antiterör şeyinin başında olan?

    yaşar topçu (sinop) - sayın eymür... haberi olur muydu, böyle bir bilgi taşıyor olsaydı mit'e. mit, abdullah çatlı'yı sizin söylediğiniz tarihlerde dışarıda kullanıyor olsaydı; bundan, mehmet eymür'ün haberinin olmaması ihtimali var mıdır?

    korkut eken - benim bildiğim kadarıyla, yalnız, duyum olarak bilir. ben, nasıl duyum olarak; ama, yaptığı faaliyetleri inanın bilmiyorum. ne yapmıştır, nerelerde çalışmıştır.

    yaşar topçu (sinop) - hayır, ben onu sormuyorum. sadece, yani...

    korkut eken - duyum olarak bilmeyen var mı sayın bakanım?

    yaşar topçu (sinop) - duyum olarak bilmeyen var mı yok mu onu bilmem. ben, size, sadece diyorum ki, eymür'ün böyle bir şeyden haberdar olmamış olması ihtimali...

    korkut eken - yani, abdullah çatlı'nın devlete ait çalıştığını; olmaz efendim.

    yaşar topçu {sinop) - olmaz diyorsunuz; tamam, peki.

    başkan mehmet elkatmiş - şimdi, bir de, şöyle bir iddia da var sayın eken: deniliyor ki, "siz botaş'ta, işte, abdullah çatlı'nın adamı olarak" böyle bir iddia var.

    korkut eken - ben, mecliste, sayın milletvekilimiz bir soru önergesi olarak vermişti, şimdi hatırlamıyorum da efendim. şimdi, ben, botaş'tan bakın, 1993 senesinde emniyete başladım, ondan sonra tabiî, bu, imkanlarınız vûr efendim, araştırılsın. botaş'a kaç defa gitmişim veya abdullah çatlı ile beraber beni orada gören olmuş mu, kimin yanına gitmişiz veya hiç yok. tek başıma ben, botaş'ta çalıştığım altı sene içerisinde herhangi bir, en ufak bir ihaleyle ilgili hangi genel müdürle, genel müdür yardımcısı veya ilgili kim görevliyse onunla görüşmüşüm efendim; bu ortaya çıkarsa yeterli olur.

    durmuş fikri sağlar (içel) - o soruyu soran benim. onunla ilgili de içişleri bakanlığından bir cevap geldi, o soruya da cevap vermediler. ama, kamuoyunda ya da basında, sizin abdullah çatlı'nın botaş'tan aldığı ihalelerde aracılık yaptığınıza dair bilgiler çıktı. siz de takip etmişsinizdir. biraz evvel söylediniz "kuruluşlar arasında rekabetler olabilir, bunlar kendileri çözmelidir, basına bilgi sızdırmamalıdır" dediniz.

    korkut eken - doğru, devlet meselelerinde söylüyorum. bu özel, ihale işi varsa sızsın.

    fikri sağlar (içel) - bu da, böyle bir sızma mıdır?

    korkut eken - yolsuzluk, hırsızlık falan varsa, bunlar sızsın; ona değilim. benim söylemek istediğim, devletin olaylarında basına sızdırılması. önce, kendi aramızda halledelim, sonra basın. o olay kötü. devlet meselelerinde. şimdi, botaş'ta bakın...

    durmuş fikri sağlar (içel) - sayın eken, şunu açıklayabilir misiniz? çatlı ile botaş ve sizin aranızdaki ilişkiler veya çatlı ile sizin aranızdaki ilişkilerin ne gerekçeyle basına duyurulması isteniyor; bunu yorumlayabilir misiniz?

    korkut eken - botaş'ta belli bir çevre var tpao’dan gelme. ben, 1990 senesinde botaş'a girdim biliyorsunuz. bir gün rahat vermediler. her gün gazeteler yazdı beni botaş'ta. botaş'ta da mı terörle uğraşıyorum; hayır. eski yaptığımız görevlere şeyden belli bir kütle var orada, belli, aşırı sol -tenzih ediyorum sizi tabiî- bunlar gittiler, bakana şikâyet ettiler tabanca taşıyorum diye. hayatım riskli, devamlı tehditler alıyoruz. devletin istihbarat birimlerinden "öldürüleceksin" diye haberler geliyor, silah taşıyoruz diye bakana şikâyet ettiler botaş'ta. böyle malum bir özellikle, petrol mühendisleri odalar birliği başkan ı var necdet pamir, çoğunlukla ondan çıkmıştır bu basına yansıyan şeyler. şu son olayı bilmiyorum; ancak, eski işte, "faşist korkut eken botaş'ta başlamıştır. hizbullahçıları eğitiyor, pkk'lıları bilmem ne yapıyor" diye basında çıkanların sebepleri bunlardır. bunlar 8-10 kişi bir grup, devamlı bakana giderek, beni şikâyet ettiler. orada, yani, botaş'ta barınmamıza mani oldu adamlar neredeyse, o kadar huzursuz ettiler bizi.

    başkan mehmet elkatmiş - botaş'ta illegal işler mi yapıyorlardı onlar?

    korkut eken - bu şekilde dedikodular; yani, bizim gibi emekli askere, şeye falan pek sıcak gözle bakmazlar.

    başkan mehmet elkatmiş - bir de, şöyle bir soru: devlet, eski ülkücüleri kullanıyor diye iddialar var; yani, siz de bu eğitimde falan bulunmuşsunuz, çeşitli devlet görevlerinde bulunmuşsunuz; bu doğru mu?

    korkut eken - efendim, öyle duyumlar alıyoruz; ama, ben...

    başkan mehmet elkatmiş - yani, ağırlık ona mı veriliyor, özellikle mi seçiliyor?

    korkut eken - ... şunu arz etmek istiyorum: resmi polis ve askerin dışında hiç kimseyi eğitmedim; yani, sivil hiçbir şahsı eğitmedim. ama, ülkücülerin...

    başkan mehmet elkatmiş - yok, tabiî, oraya alınanlar ülkücü kökenli miydi?

    mahmut yilbaş (van) - sayın başkan, müsaade ederseniz, bu siyasî bir sorudur. burada, ülkücü, sağ, sol meselesi gündeme gelirse, bu işin altından çıkamayız. bu sorunun geri alınmasını talep ediyorum efendim.

    başkan mehmet elkatmiş - şimdi, bir iddia daha var.

    mahmut yilbaş (van) - hayır efendim, yok hayır. burada önemli bir konu vardır. ülkücü, sağcı, solcu meselesi gündeme gelecek olursa...

    başkan mehmet elkatmiş - yok, sağcı, solcu meselesi değil.

    korkut eken - sayın milletvekili...

    yaşar topçu (sinop) - kendisinin suçlanma gerekçesi olarak söyledi; ben de öyle algıladım.

    korkut eken - hayır, milletvekilim, devlet, ülkücüyle de işbirliği yapar, solcusuyla da işbirliği yapar...

    yaşar topçu (sinop) - ülkücüleri eken'in eğitmiş olmasının bizim şu araştırdığımız konuyla...

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - ama, herkes istediğini soracak diye konuşmadık mı?

    yaşar topçu (sinop) - o ayrı bir şey. araştırmayla ne alakası var?

    sema pişkinsüt (aydın) - sorulara müdahale edilmesin lütfen sayın başkan .

    durmuş fikri sağlar (içel) - niye, bu kadar, anlamadım ben, niye bu kadar...

    yaşar topçu (sinop) - hayır o ondan değil. şimdi, bunun arkası başka türlü devam eder.

    durmuş fikri sağlar (içel) - başka türlü devam etsin.

    yaşar topçu (sinop) - o zaman bitiremeyiz.

    mahmut yilbaş (van) - olay, siyasi zeminlere gelmesin. yarın, birisi çıkar der ki ..

    yaşar topçu (sinop) - ben, şimdi mesela, desem ki, ben, yaz tatillerini nerede geçiyordunuz sayın eken, yaz tatillerini nerede geçiriyordunuz diye sorsam olur mu?

    başkan mehmet elkatmiş - sayın eken, şöyle bir iddia var: deniliyor ki, özellikle bunu doğu perinçek söylüyor, birtakım raporlar falan da yayınlandı malumunuz. deniliyor ki, işte "çiller'in özel örgütü var" bu, çiller'in özel örgütünün bir içerisindeki uzantısı da -çok uzantıları var da- bir içerisindeki uzantılar da sayın eymür ile sizi söylüyorlar. gerçekten, böyle bir örgüt var mı? sizin çiller ile bir yakınlığınız var mı? çiller'den özel talimatlar falan aldınız mı; yani, bu şeyleri benim söylemeye gerek yok; duyuyorsunuz...

    korkut eken - kesinlikle hayır. sayın çiller, o zaman başbakanımızdı. bir defa menteşe eğitimi biterken, sağ olsun geldiler, bitiş törenine katıldılar, orada gördüm. kesinlikle, ne emir almışım o konuda, ne de sayın başbakanla muhatap olmuşum.

    başkan mehmet elkatmiş - yani, özellikle de size bir şey getirmiş değiller.

    korkut eken - hayır, hayır.

    mahmut yilbaş (van) - böyle bir örgüt var mı sayın eken?

    korkut eken - hayır efendim.

    başkan mehmet elkatmiş - peki, ağar ile ilişkiniz, arkadaşlığınız, çok yakınlığınız veya hasımlığınız falan?

    korkut eken - çok yakınım tabiî; emrinde çalıştım.

    başkan mehmet elkatmiş - halen de arkadaşsınız.

    korkut eken - evet. bir defa, 1993'te bizi emniyete almakla, ben botaş'a geçinebilmek için girdim. mesleğim, branşım harici bir iş. botaş'ta, oranın genel müdürünü tanıyorum diye, maaş alabileyim diye çalıştım. bir görev alamadık başka türlü çünkü. 1993'te sayın ağar, beni onure etmiştir, özel timlerin eğitimine çağırmıştır; benim için bir şereftir. tabiî ki, çok seviyorum, her zaman beraberim. onun en ufak bir yanlış yaptığına da inanmıyorum kesinlikle.

    başkan mehmet elkatmiş - yok, biz, zaten hani, şey için sormuyoruz bunu.

    korkut eken - dostluk, arkadaşlık hayatın sonuna kadar devam eder bizim için.

    başkan mehmet elkatmiş - bir de, siz, tarık ümit'in kızını yakınen tanıdığınızı söylediniz.

    korkut eken - tanıyorum.

    başkan mehmet elkatmiş - onu da belki dinlememiz gerekebilir; yani, ben adresini tespit ederim. siz, eğer biliyorsanız adresini veya...

    korkut eken - hayır efendim. iki senedir, en ufak uzaktan yakından ilgim yok.

    başkan mehmet elkatmiş - yani, ben bize kolaylık olsun diye sordum size.

    korkut eken - onu şeyler bilir.

    başkan mehmet elkatmiş - kimden öğrenebiliriz onu?

    korkut eken - mehmet eymür bilir onu.

    başkan mehmet elkatmiş - peki, o zaman eymür'den soralım. evet, sizin başka ilave etmek istediğiniz bir şey var mı; arkadaşlarımın sorusu olacak ona geleceğim.

    korkut eken - hayır efendim. bütün bu, son zamanda basında çıkan şeyler, suçlamalarla falanla ilgili bilebildiğim bu kadar.

    başkan mehmet elkatmiş - bunun dışında, bu konularla, mafyayla, siyasetçi işte güvenlik güçleri -devlet diyorlar ona da, biz, tabii devlet lafını kullanmak istemiyoruz- bu konularda başka bilginiz yok.

    korkut eken - hayır, hayır... haa, özel timlerin hepsini ben yetiştirdim.

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - sayın eken, gerek polis eğitiminde gerek özel tim eğitiminde tabiî ki, insanların ellerinde silah olacak, çok ciddî birtakım imkânlarla karşı karşıya gelecekler. bunlarda insanların yanlış yapmaması için, böyle manevi eğitim veriliyor mu onlara?

    korkut eken - evet tabiî; hem psikolojik eğitim hem manevi eğitim. zaten, hepsi...

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - yani, bu eğitimle mücehhez insanlardır; öyleyse...

    korkut eken - özel yetiştirilmiş, çok emek verilerek ve devletin çok büyük masraflarla yetiştirdiği insanlar.

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - bu insanların hata yapma ihtimali azdır yani, öyle mi?

    korkut eken - ben, az olarak biliyorum.

    başkan mehmet elkatmiş - evet, şimdi, sırasıyla, sema hanımdan başlayalım bu sefer. buyurun sema hanım sorunuz varsa.

    sema pişkinsüt (aydın) - sayın eken, doğu ile ilgili bir iki şey sormak istiyorum size. orada, büyük mücadeleler verdiğinizi ve bu çatışmaların da senelerdir devam ettiğini de biliyoruz; ancak, hâlâ daha tam bitmiş vaziyette değil. oradaki aşiretlerin büyük bir kısmı, hakkâri bölgesinin yarıdan fazlası devletin yanında değil. sizin, bu özel tim olarak yetiştirdikleriniz 200 bin kişi civarında mı dediniz, o şekilde mi söylediniz?..

    korkut eken - hayır, güvenlik kuvvetleri, korucu, şeyi falan şeklinde ..

    sema pişkinsüt (aydın) - bu özel tim olarak yetiştirdiklerinizden genel anlamda ne kadar memnunsunuz? yani, kendinizin, zaman zaman kendi kendinizi eleştirip, kendinizi değil de, sistemle, çalışmayla eleştirip şunları da yapsa idim; acaba daha başarılı olur muydu veya şu eksiklik var der misiniz?

    korkut eken - hiç, öyle diyebileceğim pişmanlık yok efendim.

    sema pişkinsüt (aydın) - pişmanlık olarak değil, eleştiri bakımından bakıyorum.

    korkut eken - sadece, tabiî, oraya gittikten sonra da eğitimlerinin devamı gerekiyor. yani, operasyonlar haricindeki boş zamanlarında eğitimlerinin ki, onlar güzel şimdi düzene girdi tahmin ediyorum. güzel, düzenli bir şekilde devam ediyor.

    mahmut yilbaş (van) - sayın başkan...

    başkan mehmet elkatmiş - sırayla devam edelim.

    mahmut yilbaş (van) - hayır, ben katkıda bulunmak amacıyla söylüyorum sayın pişkinsüt'ün bu öğrenmek istediği konuda. şu özel harekâtın görev başında neler yaptığını bize anlatır mısınız? yani, bu bir trafik polisi gibi günün her saatinde vatandaşla iç içe midir, bir pasaport şubesindeki gibi iç içe midir; yoksa, bunlar, haftada bir veyahut da onbeş günde bir bir olay vuku bulur da bir müdahale gücü müdür -sayın eken, ben biliyorum da, arkadaşların da bu konuda- nedir bu yani, sabahtan akşama kadar köy köy dolaşan birimler midir bunlar?

    korkut eken - evet, bunlar, güneydoğunun tabiî efendim, bütün kırsal kesimlerini karış karış dolaşan, diyelim ki, bir ay içinde yirmi günü dağda geçirip, üç beş gününü evde geçiren, basılması muhtemel en kritik arazi ve arızalarını bekleyen, ilçeleri bekleyen özel yetişmiş birimler. bunların çoğu, inanın ifade almayı bilemez diğer polisler gibi. bırakın pasaport işleri, bilmem ne şeyi, ifade almayı bilemez diyorum. normal polisten; bunlar, sadece kırsal kesimde, askerlerin özel timleri gibi, sırf kırsal kesimde ama mücadele etmek üzere yetiştirilmiş, hazırlanmış birlikler.

    mahmut yilbaş (van)- yine, artı, kırsala çıktıklarında, beraber çalıştıklarında kimin emri, komutasındadır; bunun da bilinmesinde yarar var.

    korkut eken - askeri birliklerin emir komutasındadır.

    mahmut yilbaş (van) - lütfen, bunu açıklayın.

    korkut eken - jandarmanın. mesela, bizim orada, benim şahsen sıkıntılarım oluyordu.

    mahmut yilbaş (van) - müstakil değildir.

    korkut eken - bunu ben genel müdüre de arz ettim. mesela, şimdi, askerin timiyle bizim timlerim çıkıyor müşterek, emir komuta askeriyenin. ben diyorum ki, ama, bizim özel timlerin başındaki adamın rütbesi emniyet müdürü. şimdi, orada da, astsubay veya teğmen oluyor.

    mahmut yilbaş (van) - yani, bu ayrıntıları lütfen anlatınız.

    korkut eken - biz, diyoruz ki, efendim, hiç olmazsa müşterek operasyonlarda, polisle yapılan müşterek operasyonlarda, rütbesi büyük bir arkadaş verilsin ki operasyonlarda rütbesi büyük bir arkadaş verilsin, ki, emniyet müdürümüz, emrine giriyor adamın yani.

    astsubayın emrine emniyet müdürü

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - astsubayın emrine emniyet müdürü giriyor...

    korkut eken - girebiliyor bazen... evet, doğru.

    mahmut yilbas (van) - istediğiniz an araziye çıkıp görev yapma imkânınız var mı; yoksa, muayyen bir yerin izninin alınması veya müsaade etmesine mi bağlı? lütfen, bunu açıklayınız.

    baskan - bu teknik konuları anlatın ki, biz raporumuza geçelim.

    korkut eken - sayın başkanım, oradaki askerî birliklerin komutanı istemedikten sonra, bizim özel timlerimiz arazide göreve çıkamaz.

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - kim istemedikten sonra?

    korkut eken - askerî komutanlar...

    mahmut yilbaş (van) - askeri komutan.

    korkut eken - onlar talep eder, onların emrinde olarak bizim polis özel timlerimiz göreve çıkar. müstakil olarak göreve çıkarmazlar zaten.

    yaşar topçu (sinop) - görev dışında kimin emrinde?

    korkut eken - kendi müdürünün emrinde.

    yaşar topçu (sinop) - ii emniyet müdürlerinin emrin de mi; yoksa, özel timin...

    korkut eken - ilk amirleri kendi özel timlerinin amiri; rütbeli bir şahıstır. emniyet amiri olur, başkomiser olur; ama, esas bir ilde bulunduğu ikinci üst amir, il emniyet müdürleridir.

    mahmut yilbaş (van) - trafik şube müdüründen farkı yok.

    korkut eken - evet, doğrudur.

    sema pişkinsüt (aydın) - bu soracaklarım tabiî, konuya değişik çerçeveden bir bakış getirecek. siz bu konunun en başında ve senelerdir emeğinde olan bir insansınız; ama, doğuyu gezdiği zaman insanlar ya da basına çıkanlardan, halkın özel timlerden ve birtakım muamelelerden zaman zaman çok zor durumda kaldıkları şeklinde ve özellikle, emniyet teşkilatıyla il içerisinde merkezde görev yapanları kontrollarının biraz zor olduğu söyleniyor, zaman zaman sağa sola ateş etmeler, şehrin içerisinde durmalar... o konuda sizin yaklaşımınız nedir?

    korkut eken - efendim, o belli mihrakların kesinlikle abartması, basına yansıyan olaylar... şimdi, pkk'nın, karşımızdaki terör örgütünün en korktuğu iki unsur kim; polis özel timleri, askerin özel timleri, özel yetişmiş şimdi, pkk'nın, karşımızdaki terör örgütünün en korktuğu iki unsur kim; polis özel timleri, askerin özel timleri, özel yetişmiş birlikleri artı köy korucuları. bir de, özel tim personeli diğer polisler gibi yetişmemektedir. bunlar dağda, bayırda, gece ve gündüz her türlü iklim ve arazi şartlarında görev yapabilmesi, inisiyatifle hareket edebilmesi için, böyle serdengeçti tipte yetiştirilmektedir. eğer, diğer polisler gibi pısırık -karakol polisi- sadece ifade almak için falan gibi yetiştirilirlerse, pkk ile mücadele etmeleri mümkün değil. bunu yalnız ben polis özel timleri için söylemiyorum, bütün genel anlamda, askerin de özel timlerinin böyle yetişmesi gerektiğine inanıyorum. ufak tefek bunların şeyi olacak tabii, başka türlü adam dağda aylarca kalamaz, aylarca pkk ile mücadele edemez, başından kurşun geçmeyen adam da bunları bilemez.

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - asker de öyle yetişiyor mu?

    korkut eken - asker de öyle tabiî...

    sema pişkinsüt (aydın) - sayın eken, bu konuda çok haklısınız; ancak, yine, çok psikolojik yönden ve hekimce baktığım bir şeyi söylemek istiyorum. "rambo" denilenler de özel timler değil mi?

    korkut eken - basının söylediği ise, evet doğrudur.

    sema pişkinsüt (aydın) - koruma olarak da daha çok söylenen biriler. şimdi, benim izlediğim, gözlerimle izlediğim, çok genç insanlar ve silah kullanması, yani, ani müdahale de bile olmayacak şekilde; ama, görünüm aynen poz dediğiniz şey fazla. 12-15 yaşındaki, 16 yaşındaki gençlere korucu diye silah veriliyor, vali bey veriyor. çok açık ve benim yanımda şeydir. hakkari'de gerdi aşireti...

    korkut eken - 12 yaşında mı efendim?

    sema pişkinsüt (aydın) - 13, 14, 15 yaşlarındakilere bakılıyor, gelişkinse, sen tamam verdim gitti... çünkü, çok zor durumda. her gün -özellikle, ben de çatışmaların içerisinde bulunmak zorunda kaldım- dağdan güldür güldür inip geliyor pkk ve oradaki kadınlar, çocuklar silahla mücadele ediyor. dolayısıyla, 15-16 yaşındakilere "senin boyun, tamam, uzamış verdim" şeklinde... çok fazla miktarda maaşa bağlanan; ama, yeterince mücadele de on iki senedir uzadığına göre bitmeyen bir konu var. siz, bunu özel tim yetiştirirken ve koruculuk sistemine bakarken, geriye dönüp bir kez daha irdelediniz mi? yani, o zaman halkı kazanmıyoruz, 15 yaşı bile çektiğimize göre, ne kaybediyoruz...

    korkut eken - bu stratejisine falan girer gayri nizami harbin efendim.

    başkan mehmet elkatmiş - sorunun muhatabı da zaten şey değil...

    sema pişkinsüt (aydın) - peki, bunun arkasından şunu söylemek istiyorum. şimdi, türkiye'de dönen, son günlerde de çok net olarak kuryelerle yakalanan çok büyük parasal kaynaklara da giden bir uyuşturucu ağı var, "gidiyor geliyor" deniliyor. ve yüksekova'dan başlamak üzere şehrin içerisine çıktığınız zaman, çok net görüyorsunuz olayları. evler yapılmış... soruyorum: "nedir bu?" söyledikleri: "efendim, onlar uyuşturucu parasıyla yapılıyor" diyor, "efendim, onlar toz parasıyla yapılıyor" diyor ve artık, halkın ağzına tekerleme geçmiş; aynen şöyle diyorlar: "1 kilo toz bir toros, 5 kilo toz bir miniboz, 10 kilo toz bir otoboz" halkın diline bu kadar düşmüş olan bir yapıda ne istihbarat alınıyor, ne gidiyor; yani, acaba, devlet için kullandığınızı söylediğimiz insanların tabiî ki, parasal kaynakları da kazanması lazım; nereden geliyor ona ait sizin bir istihbaratınız var mı? bu kadar özel tim de...

    korkut eken - konu, tamamen, benim branşım haricinde.

    sema pişkinsüt (aydın) - peki, size, sedat bucak ile ilgili bir şeyi sormak istiyorum. bir söylentiye göre -bunu sizin yetkili ağzınızdan öğrenmek istiyoruz- sedat bucak'ın bir kardeşinin abdullah öcalan'ın yanında olduğu, eğer, sedat bucak'a herhangi bir şey olacak olursa, allah korusun, onun pkk'nın yanında olmasından dolayı, aşiretin söz sahibi olacağı ve ondan sonra da aşiretin pkk'ya yaklaşacağı söyleniyor. bu doğru mudur; böyle bir duyumunuz var mı?

    korkut eken - hiç mümkün olmaz efendim. serhat bucak galiba onun ismi. onunla sedat bucak görüşmez, düşmandır...

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - kardeşiyle...

    korkut eken - kardeşi değil efendim...

    mehmet bedri incetahtaci (gaziantep) - amcasının oğlu falan...

    korkut eken - işte, bir akrabası... tam, kesin olarak bilmiyorum.

    sema pişkinsüt (aydın) - düşman mı yani onunla kendisi?

    korkut eken - tabiî, tabiî.

    sema pişkinsüt (aydın) - biraz önceki sözlerinizde sedat bucak'ın yanlış yapmayacağını söylediniz.

    korkut eken - öyle inanıyorum.

    sema pişkinsüt (aydın) - ancak, bir kelimenizde "eğer yanlış olacak olursa aşiretinde, zaten sedat cezasını verir" dediniz. nasıl ceza verir; yani...

    korkut eken - müsaade eder misiniz efendim. siz çocuğunuz öyle bir şey yapsa veya kardeşiniz öyle bir şey yapsa, müsaade eder misiniz? aile gibidir onlar.

    başkan mehmet elkatmiş - arkadaşlar, tabiî, biz herkes soru sorsun diyoruz; fakat, muhatabı bileceğiz, ilgili olduğu şeyi soracağız; çünkü, bazı konular, kendilerinin inisiyatifinde değil, bilgisinde değil.

    sema pişkinsüt (aydın) - tamam. peki, abdullah çatlı gibi devletin kullanması gereken veya devlete yararlı olduğu söylenen kişilerden başka tanıdıklarınız var mı?

    korkut eken - hayır. onu da duyum şeklinde söyledim biliyorsunuz.

    sema pişkinsüt (aydın) - alaattin çakıcı'yı hiç gördünüz mü?

    korkut eken - hayır.

    sema pişkinsüt (aydın) - yani, kendisini...

    korkut eken - duyuyorum, biliyorum herkes gibi, tabiî tanıyorum.

    sema pişkinsüt (aydın) - konuşmanız, onunla ilgili bir şeyiniz...

    korkut eken - hayır.

    sema pişkinsüt (aydın) - peki, dündar kılıç ile ilgili bir şeyi söylemek istiyorum. dündar kılıç ile abdullah çatlı'nın arasında bir ilişki biliyor musunuz?

    korkut eken - hayır.

    başkan mehmet elkatmiş - fikri bey, buyurun.

    durmuş fikri sağlar (içel) - sayın eken, istihbarat örgütlerinin arasında çatışmadan bahsettiniz...

    korkut eken - gerginlik...

    durmuş fikri sağlar (içel) - ...gerginlikten bahsettiniz. sizce var olan istihbarat örgütlerinin hepsi yasal örgütler olduğuna göre, bu gerginliğin gerekçesi nedir? laf arasında da "kişisel çekişmeler de olabilir" dediniz...

    korkut eken - olabilir diye düşünüyorum, başka sebep göremiyorum.

    durmuş fikri sağlar (içel) - ama, yani, bu örgütlerin -sizin gibi devlete bağlı olan bir kişi olarak bilginizi almak istiyorum- başında bulunan insanlar kendi düşüncelerini, kendilerini aşmış olmaları gereken insanlar. dolayısıyla, bireysel çekişmelerin örgütlerinin çatışmasına ya da devlete zarar verecek bir hale gelmesine neden olabilir mi?

    korkut eken - hayır.

    durmuş fikri sağlar (içel) - olmamalı mıdır?..

    korkut eken - olmamalıdır, olamaz da zaten. milletvekilim, sizin bu sorularınıza cevap verebilmek için benim çok üst düzeyde bir istihbaratçı falan olmam lazım. öyle değil. yani, ben, bilebildiğim kadarıyla, sizlere bilgi sunabilmek şeyiyle, duyumlarımı falan sizlere arz ettim.

    durmuş fikri sağlar (içel) - yani, siz "ben daha çok eğitmenim” diyorsunuz.

    korkut eken - doğru... ama, icracıyım aynı zamanda. güneydoğuda askerî birliklerin komutanıydım özel timlerde.

    durmuş fikri sağlar (içel) - icracısınız, dolayısıyla; ama bundan da rahatsız olmanız gerekiyor. çünkü, siz, bir icra, eyleme girerken, bilgi alarak o eyleme giriyorsunuz. yani, sizin için, icracılar için önemli bir konudur istihbarat, istihbarî bilgiler. bu bilgilerin yanlışlığı, sizi, sevk ve idarenizde daha sonra onaramadığınız zararlar vermesinden dolayı kızgınlığınız oluyor mu?

    korkut eken - hayır; hiç olmaz.

    durmuş fikri sağlar (içel) - ama, yanlış bir bilgi...

    korkut eken - yanlış bilgiye gitmeye şey edilmez. şu anda güneydoğuda falan çok doğru bilgilerle teçhiz ediliyoruz. yalnız, bunlar, bakın, gene, daha önceden tecrübelerime dayanarak arz ettiklerim. çünkü, ben, üç senedir görev falan almış değilim.

    durmuş fikri sağlar (içel) - danışmanlık görevini yapıyorsunuz.

    korkut eken - evet.

    durmuş fikri sağlar (içel) - peki, bir şey söylediniz; özel askerî timler de var mıdır ayrıca? yani, emniyetin özel harekât timleri olduğu gibi, aynı donanımda var mıdır?

    korkut eken - gayet tabiî, evet, var efendim; güneydoğuda görev yapan timler var tabiî. onlar aynı kuruluştadır hatta. ben onlara göre onları teçhiz etmişim, kurmuşum. askerin timlerinin teçhizatını, silahını ve kuruluşundadır.

    durmuş fikri sağlar (içel) - peki, özür dilerim; siz her ikisini de kuran bir kişi olarak...

    korkut eken - askerinkini değil, polisinkini. askerinki çok evvelden kurulmuş zaten. biliyorsunuz, kırsal alanda görev yapan jandarma birimleri ne olarak görev yapıyor; timler olarak, timler halinde...

    durmuş fikri sağlar (içel) - peki, emniyetin böyle bir tim kurmasının ihtiyacı nereden kaynaklandı?

    korkut eken - onu, o zamanın başbakanı falan bilir efendim. bize, sadece...

    başkan mehmet elkatmiş - politikayı tespit eden kendisi değil. verilen görevi...

    korkut eken - sadece, şu tarihlerde özel timler yetiştirilecek, polis özel timi kurulacak; şu şahıs görevlendirilmiştir başında olarak. bir görev emri alırsınız, açarsınız kursunu.

    durmuş fikri sağlar (içel) - o zaman, sizin, her iki tarafta da çalışmış olmanızdan kaynaklanarak, sadece istihbarat örgütlerinin değil, benzeri görev yapan örgütlerin ki, özel, askerî ve özel emniyet timlerinin de böyle bir başında bulunan insanların kişisel sıkıntılarından kalma bir sürtüşme söz konusu olabilir mi?

    korkut eken - hiç olmaz. eli silah tutan adam, dağda bayırda aylarca omuz omuza yatan bir adamdan ömür boyu arkadaşlık olur, dostluk olur.

    durmuş fikri sağlar (içel) - hayır, icraattakileri kastetmiyorum, onların üst düzeylerindekileri kastediyorum.

    korkut eken - üst düzeyi, biri de deyin ki, asker olarak benim, polis olarak da behçet, diyarbakır'daki emniyet müdürü. aramızda olmaz öyle bir şey.

    durmuş fikri sağlar (içel) - peki, ben bir şey daha sormak istiyorum. siz, güneydoğudaki bütün aşiretleri tanıyorum dediniz...

    korkut eken - bütününü tanımak mümkün değil, çoğu büyüklerini tanıyorum.

    durmuş fikri sağlar (içel) - bucak aşiretinin eğitiminde mi bulundunuz?

    korkut eken - hayır. onların yanlarında bir ay kalmak, o aşiretin köyünde bir ay kalmak, köylerini dolaşmak, onların örfüne göre yaşamak, onlar için o kadar büyük bir olaydır ki. sizin yaşınızda, sizin seviyenizde bir insan gitmiş, bir bağdaş kuruyorsunuz, sofralarında oturuyorsunuz. o insanlar, şahsınızda devlete tapar ve dolayısıyla da örgütle ölümüne bir mücadele yapar; olay budur.

    durmuş fikri sağlar (içel) - son zamanlarda basına da akseden bir olay var, özellikle siyasîlerimizden bazıları da bunun peşini de kovalıyorlar. seçim öncesinde apo’nun öldürülmesiyle ilgili bir çalışmanın yapıldığı ve bunun da istihbarat teşkilatı veya genelkurmayın, işte üst düzeyde, buna engel olduğu doğrultusunda, emniyetin. böyle bir şey söz konusu mu?

    korkut eken - onu tam bilmiyorum sayın bakanım. yalnız, şu anda öyle bir görev olsa -şu yaşıma rağmen- ben gönüllü olarak kabul ediyorum. bakın, şimdi, versin devlet bana öyle görev, büyük de konuşmayayım, sonu hayatımı vermek de olsa, ben bu göreve talip olurum; ama, öyle bir görev almadım, bilmiyorum da.

    durmuş fikri sağlar (içel) - yani, kesinlikle öcalan'ın öldürülmesi hazırlıkları falan...

    benim hayallerim

    korkut eken - abdullah öcalan'ın... hayallerim bu benim...

    durmus fikri sağlar (içel) - anlıyorum.

    başkan mehmet elkatmiş - bitti mi sayın sağlar?

    durmuş fikri sağlar (içel) - sorularım bitti. teşekkür ederim.

    nihan ilgün (tekirdağ) - yalnız, bir şeyi aydınlatır mısınız? dün akşam televizyon kanallarında sayın eken'in komisyona gelmediği şeklinde kötü bir sayfa oldu. onu bir aydınlatalım...

    korkut eken - sayın başkanım’dan ve hepinizden ben özür diliyorum. o tebligatınızı dün saat 17.00'de aldım ben...

    başkan mehmet elkatmiş - basına açıkladık; ama, yine de açıklayacağım ben.

    nihan ilgün (tekirdağ) - onu açıklayalım. peki, teşekkür ederim.

    korkut eken - teşekkür ederim. iyi günler diliyorum.

    başkan mehmet elkatmiş - başka sorusu olan?.. yok.
  • 90’ların faili meçhul cinayetlerinin çoğunda parmağı olan katil, rantçı. 32. gün programında hanefi avcı, korkut eken, mehmet ağca ve ekürilerinin yaptığı pislikleri açıklarken, programa bağlanıp, “yaşananlar, konuşulanlar aramızda kalmalıdır.” diyerek, hanefi avcıyı hasır altından tehdit etmiştir. ayrıca, kurtlar vadisi pala karakteri ne korkut eken, ne tarık ümittir. dağlarda devlet için çarpıştık diyerek, şehirde para ve çıkar peşinde koşan jitemcilerin bir profilidir o karakter.
  • şehit cenazelerinin tabutlarında eroin taşıyanların pek sevdiği kişi.

    beraber yargılandığı adamlara bir bakın bu kişinin,mehmet ağar'a bakın, ibrahim şahin'e bakın, bilimum kontracıya bakın.

    giriştiği katliamlara bir bakın.

    gariban askerlere çektirdiklerine bakın.

    evlerinden ayrıldıktan sonra bir daha asla haber alınamayan, mezar taşı belirsiz işçi sendikacılarına bakın.

    onun korumasında uyuşturucu, altın ve başka bir sürü şeyin kaçakçılığını yaparak zengin olan korucu ağalarına bir bakın.

    tekrar dönüp onun sayesinde leke sürülen askerlere bakın.

    akp'nin ve cemaat'in balyoz gibi bir yutturmacayı halka nasıl kakalayabildiğine bakın.

    en sonunda da, dönüp bir aynaya bakın. kendi gözlerinizin içine gözlerinizi dikin ve sorun, "korkut eken'e nasıl oldu da, 'değerli bir komutan' dedim?" diye.
  • ''pkk ile mücadele'' ettiği söylenen ancak atilla peker'in verdiği ifadede, işine gelmeyip mallarına çökmek istediklerini pkk'lı ilan ederek öldürdüğü iddia edilen kişi.
  • galatasarayli arif erdem'in "ben onun oglu gibiyim" dedigi ve mehmet agar'in cetecilikten hukum giymis sidekick'i
  • susurluk davası nedeniyle altı yıl hapis cezası alan, infaz yasasına göre 2.5 yıl hapiste kalacak olan emekli albay, eski mit kaçakçılık dairesi başkan yardımcısı, mehmet ağar'ın isteğiyle başbakanlıkta kadrolu olarak özel harekat timlerini eğitmiş. susurluk komisyonu'na abdullah çatlı'yı tanıdığını, devletin çatlı gibi isimleri kullandığını söylemiş. susurlukta kaybolan silahlar konusunda mehmet ağar' la birlikte dgm'de yargılanmış, "devlet sırrıdır" dan başka açıklama yapmamış. eski mit kaçakçılık dairesi bakanı mehmet eymür, uğur mumcu suikastinde onun parmağı olduğuna dair ifade vermiş.

    bu gün itibariyle mehmet ağar tarafından hapishane kapısına kadar geçirildi, "türkiye seninle gurur duyuyor" nidaları ve alkışlar arasında hapse atıldı. kurtların yakayı sıyırdığı davalarda bir efsane yarbay (piyon) olarak faturanın kesildiklerinden oldu.
  • nedense kimsenin dava sirasinda arka cikmadigi,"eğer bana sahip cikilmassa bildigim herseyi soylerim" demesinden sonra eski pasalarin birden dile gelerek "cok severdik kendisini cok iyiligi dokunmustur keratanin" dedikleri,kanimca sadece emir eli olan eski ozeltim gorevlisi..
  • efsane yarbay olarak tarihe geçen kişi. hayatı film gibi. önce özgeçmişine bakalım. daha sonra bu özgeçmişin doğrultusunda kitaplardan erişilen bilgilere. bilgiler içerisinde öyle şeyler var ki insana masal gibi geliyor.

    1945 yılında ankara'da doğdu. 1963 yılında baba mesleği olan subaylığa ilk adımı kara harp okulu'na giderek attı. 1965 yılında asteğmen rütbesiyle silahlı kuvvetler'e katıldı.

    komando tugayı, hava indirme tugayı, kıbrıs türk kuvvetleri alayı gibi birliklerde takım ve bölük komutanlıkları yaptı.

    hava indirme tugayı'nda görevliyken 20 temmuz 1974'te paraşütçü birlikler ile kıbrıs'ta ilk görev yapan askerlerimiz arasında yer aldı. şerit rozet beratı ile ödüllendirildi.

    1978 yılında çok üstün eğitimli subay ve astsubaylardan oluşan özel harp dairesi, özel birlik komutanlığına atandı. bu birlikte özel birlik komutan yardımcılığı'na kadar yükseldi. önemli yurtdışı kurslar ve görevlerde yer aldı.

    kaçılıran diyarbakır uçağının kurtarılması operasyonunda tim komutanı olarak bilfiil katıldı. türkiye'de ilk defa gerçekleştirilen bu operasyonda gösterilen başarı dolayısıyla cumhurbaşkanı tarafından ödüllendirildi.

    1984 eruh baskınıyla başlayan pkk terör örgütüyle mücadelede birliğiyle birlikte siirt ve sason bölgelerinde görevlendirildi. 1986 yılına kadar devam eden bu görevinde sayısız sıcak çatışmaya girdi. bu çatışmaların tamamı mağara baskını, pusu gibi kritik önleme haiz ve özel birlik operasyonu gerektiren çatışmalardı. bu operasyonlarda birçok üst düzey pkk'lı teröristin ölü veya diri olarak yakalanması sağlanırken timindende birçok şehit verdi.

    yaptığı çalışmalardan dolayı türk silahlı kuvvetlerinin en önemli madalyası olan üstün cesaret ve feragat madalyası ile başarı madalyası ve birçok taktirname aldı. ayrıca önemli yurtdışı kurslar ve görevlerde bulundu.

    özel harp dairesi'ndeki görevi sırasında 1981 yılından 1986 yılına kadar emniyet genel müdürlüğü polis özel harekat timleri'nin teşkili, teçhizi ve eğitiminde görev aldı. bu çalışmalarından dolayı dönemin başbakanı turgut özal tarafından ödüllendirildi.

    kendi isteği ile 1987 yılında yarbay rütbesindeyken emekliye ayrıldı ve hemen mit'te güvenlik dairesi başkan yardımcısı olarak göreve başladı. basına sızan ünlü mit raporunu hazırlayan dairede görevli olduğu için soruşturma geçirdi. başka bir bakanlığa atanacağını öğrenince 1988 yılında mit'ten emekliye ayrıldı.

    1993 yılında dönemin emniyet genel müdürü mehmet ağar'ın daveti üzerine emniyet genel müdürlüğü'nde çalışmaya başladı. 1996 yılına kadar özel harekat timlerini yetiştirdi ve bunlarla birlikte operasyonlara katıldı.

    susurluk davasında altı yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1 mart 2002 tarihinde cezaevinde girdi.

    saygı öztürk devletin derinliklerinde isimli kitabında korkut eken'in özgeçmişini böyle yazıyor. yakın tarihe meraklı olan sözlük yazarları bu özgeçmişin satır aralarından bir çok bilgiye ulaşabilir. hadi biraz detaylara girelim.

    özgeçmişte zorlu eğitimlerden bahsediliyor. korkut eken’in aldığı en zorlu eğitim amerika'daydı. bu inanılmaz zorluktaki eğitimde otuz altı kişi vardı ve bu otuz altı kişiye tam yetmiş iki kişi eğitim veriyordu. bu eğitimi başarı ile bitirenler abd ordusunda bir üst rütbeye terfi ediliyordu. eğitimin adı rancer'di. aynı eğitimden geçen ve diyarbakır jandarma alay komutanlığı görevini de yapan eşref hatipoğlu şöyle diyor;

    "o eğitimler insanın fiziksel ve tammül gücünün çok ötesindeydi. bu nedenle yüz kişi eğitime başladıysa ancak üçte biri eğitimi tamamlayabiliyordu. örneğin bir cangıl yürüyüşü vardı ki, inanılmaz bir olay. tam 21-22 saat yürüyorsunuz. yürürken rüyalar görüyorsunuz. işte ben en güzel rüyaları o yürüyüşler sırasında, dayanma gücümün bittiği zamanlar gördüm."

    daha neler neler. bataklıkta beline kadar çamurun, suyun içinde saatlerce yürüyor, çok az yiyecekle hayatta kalma mücadelesi veriyorlardı. hatta meksika körfezi'ndeki bir adaya atıldıklarında kıyıya ancak üç gün sonra çıkabilmişlerdi.

    korkut eken'in o günlerde kafasına koyduğu bir plan vardı. bu eğitimlerin planları çalmak. aslında hepsini aklında tutuyordu ama planları da istiyordu. ve türkiye'ye döneceği gün bunu gerçekleştirdi. planlar türkçe'ye çevrildi ve özel birliğin elemanları bu eğitime göre yetiştirildi. silahlı kuvvetlerde mit'te ve 1993-1996 yılları arasında emniyet özel harekat timlerini yetiştirirken bu planlar onun kaynağıydı. bu nedenle korkut eken güneydoğudaki çatışmalara ve operasyonlara katıldığında hiç zorlanmadı. eşref hatipoğlun'a da "orada yaşadıklarımızla, bir daha hayatta karşılaşmak mümkün değildi. güneydoğu'daki çalışmalar belki bu yüzden bizim için çok basit işlerdi." diyordu.

    1978 yılında atandığı özel harp dairesinde çok önemli bir sorunu çözen birliğin başındaydı. türkiye'de o zamana kadar hiç uçak kaçırılmamış ve uçak kaçırma olayına müdahale edecek rehine kurtarma konusunda uzmanlaşmış bir tim yoktu. ve olan oldu. diyarbakır uçağı kaçırıldı. dönemin devlet başkanı kenan evren'di. korkut eken özel harp dairesi başkan yardımcıydı. başkan ise tuğgeneral aydın ilter. olay olduğunda aydın ilter daireyi aradı.

    "diyarbakıra gideceksiniz. ne kadar sürede hazırlanırsınız?" dedi.

    eken,
    "yarım saate hazırız komutanım." dedi.

    hemen özel teçhizat odasını açtılar. daha önce kapısının nasıl açıldığını bile bilmedikleri uçağa yapılacak operasyon için hazırlığa başladılar.
    etimesgut havaalanına gittiler ve kısa süre sonra diyarbakır'a havalandılar. rehineleri kurmak için oluşturulan birliğin en büyük sorunu uçağın kapısını nasıl açacaklarını bilmemeleriydi!

    diyarbakır havaalanı çevresinde kuş uçurtulmuyordu. ekibin elinde kaç hava korsanı olduğu, ellerinde ne tür silahların olduğu, rehine sayısı ve gerekli olan hiç bir bilgi yoktu. özel birlik askeri uçağın içerisinde bekliyordu. korkut eken, askeri uçaktan inerek komuta odasına gitti. istihbarat subayı binbaşı mustafa yıldırım, karşısında okul arkadaşı korkut eken'i görünce rahatladı. "sen gelin ya artık bu iş çözülür." dedi. beraber komuta odasına girdiler. odada, kara kuvvetleri komutanı orgeneral nurettin ersin, deniz kuvvetleri komutanı oramiral nejat tümer, jandarma genel komutanı sedat celasun, 7. kolordu ve sıkıyönetim komutanı korgenaral kemal yamak vardı. [burada bir dip not düşmek gerekiyor. dönemin 12 eylül sonrası olduğu ve yukarıdaki rütbelerin büyüklüğü gözönüne alındığında durumun ne kadar önemsendiği görülebilir.]

    celasun, eken'e kritik soruyu yöneltti;
    "daha önce kaçırılan bir sivil uçağa operasyon yaptınız mı?"
    "yapmadık komutanım" dedi eken.
    "bu işi yapabilecek misiniz evladım?" dedi nurettin ersin.
    "yaparız komutanım" dedi eken.

    tek sorunları vardı. uçağın kapısının nasıl açılacağı. pilotlar anlatıyordu ama anlatmakla olmuyordu. kapının açılması teknik bir eğitim gerekiyordu. teknisyen;
    "kapıyı ben açarım. gerisine karışmam." dedi.

    korsanlar uçağı iran'a götürmek istiyordu. saatler ilerliyordu. hava aydınlanmadan bu işin halledilmesi gerekiyordu. nurettin ersin, kenan evren'i aradı.
    "komutanım, operasyon yapacak olan tim komutanı 'yaparız' diyor. emriniz?" dedi.
    evren, telefona operasyonu yapacak tim komutanını istedi. telefon eken'e verildi.
    "binbaşı eken, emredin komutanım."
    "bu işi yapabilecek misiniz?"
    "yaparız komutanım."
    "ne kadar sürer?"
    "kapıyı açtığımız anda 25 saniye sürer."
    "allah yardımcınız olsun. başarılar dilerim."

    tim uçağa doğru omuz omuza tutup ilerlerken, teknisyen korkmaya ve ağlamaya başladı.
    "yapamayacağım, ben kapıyı açamayacağım."
    eken sinirlendi,
    "madem açamayacaktın neden açacağını söyledin. öldürürüm ulan seni. kapıyı açacaksın. bu kadar insan kurtarılmayı bekliyor."

    kapıyı zorlamaya başladılar. kapı açılmadı. sonradan anlaşıldı ki korsanlar kapıyı içeriden kravatla bağlamışlardı. yani tim kadar korsanlarda deneyimsizdi. uçağa ilk girenlerden biri erdoğan yüzbaşı teröristlerden birini yakaladı ve korkut eken'in "sakın atma" emrini duymadan korsanı kapıdan aşağıya attı.

    operasyon başarı ile sonuçlandı.

    hava korsanları içini oydukları kalın bir kitabın içine yerleştirdikleri tabancayı uçağa soktukları anlaşıldı.

    ertesi gün kenan evren operasyona katılanlara onar bin dolar para vereceğini ve altın saat hediye edileceğini söyledi. saygı öztürk kitabı devletin derinliklerinde bu sözün unutulduğunu ve verilen saatlerin altın olmadığını yazıyor.

    uçak kaçırma olayı bu şekilde sonuçlanırken aslında uzun zamandır palazlanan pkk 15 ağustos 1984'te yüzünü tam olarak gösterdi. [burada bir dip not daha düşmek gerekiyor. pkk neden bu tarihlerde saldırıya başladı. buna etken olarak bir örgüt daha su yüzüne çıkıyor. müslüman kardeşler örgütü. 1984 yılı başlarında suriye'de bombalar, silahlar patlıyordu. suriye'ye göre eylemi yapanlar hafız esat karşıtı müslüman kardeşler örgütüydü. örgütün hatay civarında kampı bulunduğu ve eylemlerini yaptıktan sonra türkiye'ye kaçtığı idda ediliyordu. suriye apo'ya destek veriyor ve helve kampında barındırıyorken türkiyede boş durmuyordu. hafız esad o günlerde önemli bir karar aldı. türkiye'ye karşı pkk kullanılacak, onlara silah ve mühimmat desteği verilecekti. işte 15 ağustos tarihinde başlayan pkk eylemleri için düğmeye bu şekilde basılmış oldu. [ bir dip notta burada vermek lazım. pkk 1978 yılından beri güneydoğu illerinde bildiriler dağıtıyordu. bu bildirilerde adları 'apocular', 'kürt ulusal kurtuluşçuları' bazen de 'ulusal kurtuluş hareketi' olarak geçiyordu. yokluk içinde olan istihbarat dairesi bunlar kim diye kafa patlatıyordu. 1979 yılında istihbarat dairesi başkanı fevzi karaman, içişleri bakanı hasan fehmi güneş'e, bu örgütlerin aslında tek bir örgüt olduğu anlaşılıyor, birden çok isim kullanan örgütün gerçek adının tam olarak belirlenemediğini söylüyordu. ve pkk ismine ulaşmaları 1,5 yıl sürmüştü. halimizi bir düşünün.]

    ve bu saldırılardan sonra [eruh ve şemdinli baskınları] alınan ilk istihbarata göre pkk'lıların helloyum civarında olduğu ortaya çıktı. jandarma birlikleri çevre emliyeti alırken operasyona katılacak birlik ankaradan gelecekti. başlarında korkut eken vardı. ve ppk ile başlayan aktif mücade başlamış oldu.

    1987 yılında emekli olarak ordudan ayrılan korkut eken mit'te güvenlik dairesi başkan yardımcısı olarak göreve başladı. [buna en önemli etken bir tanışmaydı.] 1986 yılında ankara gölbaşı'ndaki özel tim eğitim merkezinde yeni bir silahın denemesini yaparken hiram abas ve mehmet eymür ile tanıştı. hiram abas kendi gibi attığını vuran, abd'de özel harp eğitimi alan yarbay korkut eken'e hayran oldu.[aslında olmaması mümkün değildi. eken, şişeleri vurmanın ötesinde mermiyi şişenin içerisinden geçiriyordu. aynı hedefleri hiram abas'ta vurdu. hiram abas atışları sırasında aniden döndü ve uzakta duran land roverlara ateş etmeye başladı. araçların yanına gittiklerinde zırhlı olan araçların iyi olduğunu gördüler. aynı araçlara eken'in de ateş etmesini istedi hiram abas. eken araçları zayıf noktalarını çok iyi yakalamıştı. eken'e teklifini hemen orada yaptı. "size ihtiyacımız var. emekli olup mit'e gelin." mit'te hiram abas ve ekibinin yanında yer alacaktı. fakat mehmet eymür'ün mit raporu ortalıyı karıştırdı. başka bir bölgeye atanacaklarını öğrenince toplu olarak istifa ettiler.

    daha sonra antalya'da mehmet eymür ile bir buz fabrikası kurdular. [burada bir dip not daha düşelim. antalya emniyet müdür yardımcısı bülent kılıçtepe mehmet eymür ve korkut eken ile yakındı. buz fabrikasının elektirik donanımı ile sorunlar vardı ve kılıçtepe zeki isimli bir genci getirdi. çocuk elektirik mühendisiydi. zeki buz fabrikasının yatak odasında korkut eken ile birlikte çalışıyordu ve çok yakınlaştılar. bu notu aklınızda tutun.]
    eken ile eymür'ün ayrılma nedeni ise gece bir yemekten dönen eken ile eymür arasındaki şu konuşma olarak kitaplara geçiyor.

    "korkut beni karşılaman lazımdı."
    "niçin?"
    "buranın patronu benim."
    "sahimi gerçekten patronum sen misin?"
    eken o gece eşyalarını topladı ve o gece orada bitti.

    buz fabrikasının ortaklığı bittikten sonra ankara botaş'a müfettiş olarak girdi. bir gün bir misafiri vardı. elektirik mühendisi zeki. zeki hemen konuya girdi.
    "abi nereden başlayacağımı bilmiyorum. ben seni ve mehmet eymür'ü öldürmek için görevlendirildim. örgütün doğu anadolu bölge sorumlusuydum. ama sizi hem sevdim, hem nasıl silah kullandığınıza defalarca tanık olduğum için korktum. beni koruyun, bana sahip çıkın."

    eken zeki'yi mit'e götürdü ve oradan kılıçtepe'yi aradı olayı söyledi. aslında hedeflerden biride kılıçtepeydi. araştırma sonucu örgüt eken ve eymür'e ancak onun aracılıyla ulaşabileceklerini öğrenmişlerdi.

    bu arada pkk boş durmuyordu.

    dönemin emniyet özel harekat dairesi başkan vekili ibrahim şahin, botaş'a eken'i ziyarete gitti.
    "hocam, size çok ihtiyacımız var. kırsal kesimdeki mücadele için özel harekat timlerinin yetiştirilmesi lazım. genel müdürümüz mehmet ağar sizin yönetiminizde çalışmaların yapılmasını istiyor. bize yardımcı olun."

    eken barut kokusuna kavuşmuş oldu böylece. hedefteki isim belliydi. abdullah öcalan. apo'yu öldürecek timleri yetiştirecek isim de belliydi, korkut eken.

    örgütün başı öldürülürse çökeceğini düşünüyordu. bu iş siyasallaşmadan bitmeli diyordu. siyasallaşırsa mücadele etmek çok daha zor olur diyordu. [tarih: 2011 olanlar ortada] apo geceleri rüyalarına giriyordu.

    ankara atatürk orman çiftliği alanında bulunan makina ve kimya kurumuna bağlı fişek fabrikasının yanındaki bina, bilgilerin toplandığı mahrem merkez haline getirildi. ilk toplantıda mit müstaşarı sönmez köksal konuştu.

    "arkadaşlar çok önemli bir görev için burada toplanmış bulunmaktayız. bundan sonra sık sık burada bir araya geleceğiz. daha sonra sizler bu binada çalışacaksınız. pkk'nın başı abdullah öcalan'ı ortadan kaldırmak için emir almış buluyoruz. bu mutlaka yerine getirilecektir.
    operasyonun adı: mersedes operasyonu dur." dedi.

    çalışmalar tüm hızı ile sürüyordu. suriye'ye bilgi için adamlar gönderiliyor apo'nun günün her saati nerede ne yaptığı öğreniliyor bunlar başka kaynaklardan teyit edildikçe gözler gülüyordu. emniyetin özel operasyon için özel silahlara ihtiyacı vardı. bu silahların apo'ya, dhkp-c lideri dursun karataş ve bu örgütlerin yurtdışındaki önde gelen militanlarına karşı kullanılması amaçlanıyordu. başbakan çiller paranın milli istihbarat teşkilatı'nın örtülü ödeneğinden alınmasını istedi. silahlar "hibe" olarak alınacaktı. haspro şirketinin sahibi ertaç tinar israil'lilerle yakındı. bundan sonrası çok karışık. silahların ödemesi taksitle yapılacaktı. 25 milyon dolar iki taksitte ödendi. anlaşma gereği 25 milyon dolar daha ödenecekti ama bu para operasyon yarım kalınca ödenmedi ve büyük sorunlara yol açtı. bu silahların bir kısmı susurluk kazasındaki mercedesten çıktı.

    peki operasyon neden bozuldu? planı takvim gazetesindeki bir haber bozdu. haber aynen şöyle diyordu. "apo'nun öldürülmesi için tim hazırlandı." çok büyük bir gizlilik ile yürütülen operasyonun haberinin gazetelere çıkması bomba gibi patladı. mit haberin emniyet tarafından sızdırıldığını düşünüyordu. emniyet istihbarat dairesi başkan yardımcısı mustafa aydın, haberi yazan gazeteciyi yakından tanıyordu. gazeteci ile görüştü.

    "sana isim sormayacağım, yazdığın haberi bizimkilerden mi, yoksa başkalarından mı aldın?" dedi.
    "bu haberi bana kimse vermedi. seçimler yaklaşıyor. abdullah öcalan'ın öldürülmesi de her zaman gündemde. mehmet eymür'ün, korkut eken'in yeniden önemli görevlere getirilmesinin altında apo'nun öldürülmesi yok mu? vallahi bu haberi birileri vermedi. ben biraz da o gün habersiz kaldığım için yazdım. ne oldu bir sıkıntı mı var?"

    komik değil mi? milyon dolarlar, verilen eğitimler, harcanan zaman hepsi bir anda gazete altında kalıverdi. ve mit ile emniyetin apo'nun öldürülmesi ile ilgili ortaklıkları bozuldu.

    alınan o silahlar susurluk kazasında ortaya çıktı. büyük gümbürtü koptu. silahlar hibe olarak alınmıştı ve sadece apo operasyonunda kullanılmayacaktı. örgütün diğer ülkelerdeki adamları içinde kullanılacaktı.
    pkk yunanistan'dan sürat teknesi ile türkiyeye geçiyor. turizmi baltalayacak eylemler gerçekleştiriyordu. [bir çok eylemde gerçekleştirilmeden önlendi.] ve x ülkede bir operasyon yapılmaya karar verildi. hatta o ülkeye silahlar bir tır vasıtasıyla gönderildi. tır şöförü gümrükte renk verir korkusuyla şöförün haberi olmadan tıra yerleştirilen bu silahların hangi ülkeye gittiğini korkut eken bu gün hala açıklamamakta. işte bu günlerde olan susurluk kazası bu operasyonun da durdurulmasına neden oldu.

    eken, susurluk olayında sanık olarak yargılandı ve 6 yıl hapse mahkum edildi. abdullah çatlı ile görüşmüş ve onu bazı konularda görevlendirmişti. aranın bir şahısı yetkililere bildirmemekten mahkum oldu. fakat o günlerde çatlı tbmm'ne giriyor, bakanlarla görüşüyordu. eken, verdiği röportajda şöyle diyor;

    "abdullar çatlı'nın kanun kaçağı olduğunu bakan biliyor. bakanın yemeklerine bu kişi katılıyor, onunla konuşuyor, milletvekillerinin yanlarına gidiyor. parti kongresine gidiyor. anap kongresinde adam görevlendirildi. onlarca arabayla geldi. partinin genel başkanı mesut yılmaz'la bire bir görüştü. ama bugün çatlı olmadı için bunu kimse kabul etmez.

    çatlı önemli görevler yaptı. ona "pkk'nın askeri kanat sorumlusu şu anda hollanda2ya kaçtı diye bir duyumumuz var. adamın yerini tespit et bildir" diyorsunuz. gidiyor, on beş gün sonra bilgileri getiriyor. o avrupadaki türklerin çoğunu örgütlemiş. bu kadar meşhur. her gittiği ülkede krallar gibi karşılanıyor”

    eken bir süre sonra çatlı ile ilişkilerini kesecekti. bunun nedeni çatlı hiyerarşi zincirine uymamış ve eken'i aşarak üstleri ile görüşmeye başlamıştı. bakanlar ile görüşüyor, mecliste geziyordu. böyle bir durumda korkut eken çatlı'yı bildirmemekten ceza aldı.

    eğer sıkılmadan buraya kadar okuduysanız benim düşündüklerimi de düşünüyor olmalısınız. ben bu bilgileri bir kaç kitaptan edindim. yani üzerinden on küsür yıl geçtikten sonra o zamanlar bilinmesi imkansız olan bir çok bilgiye ulaşılabilibiyor. bahçelievler katliamı'na karışan çatlı'nın devlet tarafından kullanıldığı aşikar. dünyadaki tüm devletler bu tarz insanları kullanmıştır. kullanmaya devam da edecektir. bilinmesi gereken derinlere çekilden bir toplumun güneşi nasıl göreceğidir. demokrasinin ne demek olduğunu tam olarak bize öğrettiler mi? okuduklarınız bir macera filmi değil. gerçekler. bu ülkenin gerçekleri. bilmek gerek. bilgi en büyük güçtür. korkut eken bu gün hala konuşmuyor. konuşursa neler olabileceğini varın siz hayal edin.
hesabın var mı? giriş yap