• peşin not: kayseriliyim.

    ağzına kadar zır cahil dolu şehirdir. sadece konya değil; kayseri, kırşehir, niğde, nevşehir... komple iç anadolu birbirinin aynıdır. gençleri tofaşçı, apaçi polat alemdar, büyükleri 'yalarun'cu, tayyip babacı akp seçmenidir. yazları sıcak ve cahil, kışları cahil ve soğuktur.
  • cahil dedik diye pkk'lı ilan edilmişiz. lan işte tam da bunu demek istiyordum. cehalet böyle bir şey işte. konya halkı cahil diyorsan teröristsin. hatta bu amk çocuğuna göre; polis, asker falan öldürüyorsun... siker misin sabaha mı bırakırsın?

    bakın hanımlar beyler. ben 31 yaşında bir adamım. kayseri'liyim, türkmenim, yörüğüm, köy çocuğuyum, yayla bebesiyim, çadırda doğdum, kayseri merkez'de büyüdüm. (halen de sülalem yayladadır.) okuldan önce simit satar, okul çıkışı mavi önlüğümü boya sandığına sokuşturup ayakkabı boyamaya çıkar, akşamları da semt pazarlarında poşet, peçete satar, onun bunun çantasını taşır bacak kadar çocukken ev geçindirirdim. sikime inan, sikime inanma. ben böyle büyüdüm. bana terörist diyecek adamın götünü o dakka sikerim, bu bir. ikincisi; ben eleştirdiğim şeye yabancı değilim ki. bilakis, yukarda da belirttiğim gibi onun tam da içinden geliyorum.

    bugün birçok yakın akrabamla selamı sabahı kesmiş durumdayım. kimiyle ben görüşmüyorum, kimi de beni sildi. neden? akp hükümeti, tayyip erdoğan tartışmaları falan filan.. uzun uzun anlatmaya gerek yok. inanıyorum ki, şu an bu satırları okuyan birçok insan benzer sorunları yaşamıştır. bir gün haberleri izlerken, gayriihtiyari bir şekilde tayyip bey'e atarlandığım için öz amcam -ki beni oğlundan çok sever- siktir git burdan, gözüme görünme şerefsiz gominik! diye beni kovdu. şaka değil, bildiğin kovdu adam. hem de büyük bir nefretle. köpek kovar gibi kovdu.

    he, ben yine amcamı çok seviyorum. gezi olaylarında hükümeti eleştiren içerikte paylaşımlarda bulunduğum için 'bu şerefsizliği senden beklemezdim dayıoğlu!' diyerek beni anında silen halaoğlunu, 'bir an evvel doğru yolu bul, sen iyice sapıttın!' diyen eniştemi, 'oğlum adamlar namaz kılıyor, onlara oy vermeyelim de ne yapalım? allahsız cehape'ye (son iki yıldır cehape diyorlar. eskiden chp derlerdi.) mi oy verelim?' diyen öz anamı babamı hala çok seviyorum. hepsi de iyi insanlar. sadece benim akrabalarım değil. genel anlamda iç anadolu insanı iyidir. ama bu cahil oldukları gerçeğini maalesef değiştirmiyor. bu cahil kelimesi insanı rahatsız ediyor biliyorum. fakat müsaade edin izah edeyim; onlara cahil derken, ben kendimi farklı bir yere koymuyorum. ben de cahilim. ülke olarak, hatta komşu ülkeler de dahil, coğrafya olarak cehaletten ölüyoruz zaten. burda mesele şu; cehaletten kurtulmaya meyilli olmamak. biz bu konuda hiçbir şekilde ışık vermiyoruz. her geçen gün daha cahilleşiyor, daha ayrışıyor, daha nefretle doluyoruz.

    cahil insanların en güçlü duygusu nefrettir. en sevdiğine olan sevgisi ile, en nefret ettiğine olan nefretini kıyaslayamazsın bile. nefretin yoğunluğu her daim daha çoktur. maçtan önceki saygı duruşunda yaşanan tekbir ve ıslık olayı da bu yüzdendir.
    bak mesela şimdi bu kurduğum cümle, iç anadolu insanının gözünde beni anında din düşmanı yapar, allahsız, kitapsız, ateist yapar. fırsatını bulsa 'tekbirden rahatsız oluyor orospu çocuğu!' deyip kafamı taşla ezmekte bir an bile tereddüt etmez. oysa ben bir imam hatip mezunu olarak, o insanların birçoğuna din eğitimi verebilecek seviyedeyim.. ama işte mesele bu da değil. mesele cahile laf anlatmak.. onun gibi düşünmeyip, onun gibi görmüyorsan her şey bitmiştir. sen net bir düşman, apaçık bir orospu çocuğusundur, kafirsindir. sen orda, kastının dine ya da allah'a olmadığını, rahatsızlığı tekbirden değil, sadece zamansız ve yanlış yapılmış bir hareketten duyduğunu, öyle ya da böyle, şu ya da bu şekilde katledilmiş insanlara 1 dakikalık dahi saygı gösterilmeyişine üzüldüğünü, sadece buna tahammül edemiyor oluşunu hiçbir şekilde anlatamazsın, izah edemezsin. seni orda 'ya allah bismillah allahuekber' diye linç edip, modifiyeli tofaşlarıyla bir semt parkına bira içmeye giderler.

    konya da budur, kayseri de budur, niğde, nevşehir, kırşehir de budur. hepsi de aynıdır. dün kameralar konya'daydı, konya'yı gördük, tek fark bu. şu an ülkenin her köşesini, her insanını canlı yayınla, doğal halleriyle izleyebileceğimiz bir teknoloji olsaydı, asıl o zaman görürdük anyayı konyayı...

    lan konya diye lafa girdik ama.. ben resmen daldan dala atlayıp içimi döktüm. yıllardır birikmişse demek...

    neyse. demem o ki, güzel insanlar, ben 'tiyatrocu olacağım!' dediğim için daha çocuk yaşta dışlandığım, 'davulcu mu olacaağn başımıza?' 'şeytan işi, boş beleş işlerinen uuraşma, gir sikortalı mayışlı bir işe, adam gibi çalış!' denilerek horlandığım, kayserispor alt yapısında taş gibi top oynarken 'sikerim topunu tüfeğini! adam gibi şiylerinen uuraş!' denilerek koparıldığım, çocuk aklıyla kuran kursundan kaçıp yine bir mahalle maçına fıydığım için kafam duvarlara vurula vurula büyüklerimden dayak yediğim yıllarımı döner döner yeniden yaşarım kendi içimde. asla nefretle değil. daha çok onlar adına üzülerek hatırlarım o yılları. daha buraya yazmakla bitiremeyeceğim hatıra ve yaşanmışlıkla dolu 20 yılım geçti. az değil... sonuç itibarıyla, ana ocağıdır, baba ocağıdır, memlekettir, toprağımdır, severim elbette. hem de hepinizden çok severim. sadece kayseri'yi, konya'yı değil. ülkemi seviyorum ben. insanları seviyorum. hem de bütün insanları. sen necisin? demeden. sen nerelisin? demeden. sen hangi takımlısın? demeden. dilini bilmesem de, dinini benimsemesem de, ırkını tanımasam da, ülkesini daha önce hiç duymasam da dünyanın bütün insanlarını seviyorum. daha doğrusu şöyle diyeyim; ilk önce sevmeye çalışıyorum. elbette benim de sevmediğim insanlar var, peygamber değilim amk. ama ilk önce sevmek için bir sebep arıyorum. anlatabildim mi? kızmadan, nefret etmeden önce sevmek için bir sebep...

    bugün kızgın olduğum, kırgın olduğum, nefret ettiğim insanları bile yarın bir gün sevebilirim. sevmeye çalışırım. asla kin tutmam. ben ve benim gibi düşünenlerin de dünyadan beklediği tam olarak bu zaten. fakat bu beklentiyi anlayamayacak, kavrayamayacak tek şey cehalet olduğu için konu ta buralara kadar geldi. kafanızı siktimse kusura bakmayın. saçma sapan alakasız bir yazı da olmuş olabilir. bir yandan işteyim, bir yandan da yazmaya çalıştım. beş on kere ara verdim, baştan okumadan da yazmaya devam ettim. idare edin artık.

    konya da bizim, kayseri de, van da, muş da bizim. ama biz hiç biz olamıyoruz. hep 'onlaaaar, bunlaaaarrr, biiiiz' diye ayrıştırılıyoruz. bütün mesele bu. insanlarda insan sevgisi kalmadı. askere, polise üzülürsen faşist, gezi'de öldürülene üzülürsen vatan haini ilan edilirsin. herkes ama herkes, birbirini yaftalama, etiketleme peşinde. bir allahın kulu da çıkıp bi dk lan, insanlar niye ölüyorlar? niye öldürülüyorlar? niye ölüyoruz? niye öldürüyoruz? amına koduğumun yerinde, her şeyden herkese yetecek kadar varken, biz neyin derdindeyiz? demiyor.

    acınacak haldeyiz...
  • deprem sürecinde halkıyla, fabrikalarıyla, belediyesiyle yani tüm gücüyle hatay için seferber olmuş şehirdir. daha ilk günden büyükşehir belediye başkanı hatay'a gitmiş ve oradan ayrılmamıştır. alt yapısından çevre düzenlemesine, enkaz kaldırma çalışmalarından ekmek fabrikalarına, yangın söndürmeden çöp toplamaya kadar her alanda şehri ayağa kaldırmak için mücadele vermiştir.hataydan gelen herkes belediyenin çalışmalarına hayranlığını dile getirmiştir. konya belediyesini hataya taşıyan başkan, kamera karşısına geçmemiş, reklam yapmamış, doğru dürüst uyku bile uyumadan belediye ekiplerini yönetmiştir.
    bölgeye gönderdiği tırların sayısı sayılamayacak kadar çok olan torku, o kadar çok yardım göndermiştir ki insanlar fabrikayı ve tüm depoları boşalttığını düşünmeye başlamıştır. bu arada torkunun çiftçi kooperatifi olduğunu da hatırlatıyım.
    konyastore mağazalarındaki tüm kışlık ürünleri bölgeye göndermiştir.
    öğretmenler gönüllü olarak bölgeye gitmek için o kadar çok başvuru yapmıştır ki bir çoğuna sıra gelmemiştir.
    okullarda ve toplanma alanlarında toplanan yardımların ve onları götüren tırların sayısını tahmin bile edemezsiniz.yine konya insanına ait olup da bölgeye giden her türlü iş makinesinin ve onları taşıyan tırların sayısı da bilinmemektedir.hiç bir şey yapamayan yaşlılar sabahlara kadar dualar etmiş hatimler inmiştir.
    daha yazacak çok şey var buraya sığmayan. şimdi, en zor günlerde varını yoğunu ortaya koyan konya için yukarıda yazılan yorumları utançla okuyabilirsiniz.
  • gidip gördüğüm, gezdiğim ve hakkındaki yobaz düşüncesinin yanlış olduğuna karar verdiğim şehir. burası için "yobazın 100 katı" manasına gelen bir kelime eklenmeli türkçe'ye.
  • otobüslerin ve panoların üzerinde gördüğüm "konya gibi bir türkiye" sloganıyla yüreğimi ağzıma getiren,ama panzehir olarak "başka konya yok" sloganını gördüğüm zaman rahatladığımı hissettiğim şehir.
  • türkiye konya'ya nasıl bakıyorsa,dünya da türkiye'ye öyle bakıyor diye bi yazı var konya girişinde.ne kadar da doğru.
  • dümdüz ovada bulunan şehrin trafiği nasıl bu derece rezil olur anlamıyorum. üzerine bir de konyalı sığırların trafiğin anasını bellemeleri de eklenince çıldırmamak elde değil. bakın koca şehir de dönel kavşak kuralını doğru bilen toplasan 100 kişi yoktur. adamlar anasının rahmine girer gibi kavşağa frene bile basmadan son sürat giriyor ya. koca ovada da başka yer bulamamışlar gibi şehir hastanesini, adalet sarayını, karatay üniversitesini, kültür merkezini hepi topu gidiş yönü iki şeritli tek bir lanet olası yolun üzerine yapmışlar, bir de anasını avradını sevdiğimin etliekmek kafalı bir öküzün biri sabahın yedisinde milletin işine gücüne gittiği saatte dörtlüleri yakıp aynı yolun sağına arabasını bırakıp gidiyor ya bi gün çıldırıp haberlere düşeceğim lanet olsun ya.
  • küçükken ailecek günübirlik gezmeye gittiğimiz şehir. mevlana şekeri almak için girdiğimiz dükkanda iyi etli ekmek yapan yer sormuştuk.

    babam, şimdi olsa gurman diye adlandırılacak, yemek için yağmur çamur dinlemeden dere tepe aşan insanlardandı. seyahatlerimiz hep yemek üzerine olurdu. o zamanlar gastro-turizm bilinmediğinden yemeği yerken değil ama ararken annemle şikayetçi olduğumuz olurdu.

    gelmişiz konya'ya babam tabi durmadı. kamyoncunun peşinde iyi esnaf lokantası bulma hayaliyle dolaşan entel misali salaş ama efsane lezzette etli ekmek bulma hayaliyle "esnaf ağzı yoklamaya" başladı. mevlana şekeri satıcısına sorduk, adamdan robot gibi bir cevap:

    "ben komşumdan başkasını öneremem."

    şaşırdık tabi, bu ne demek ki. bir süre sessizlik oldu, babam dışarı bir göz attı. iki yanda küçük etli ekmek yapan bir yer var. babam:

    "şu yandaki yeri mi kastediyorsunuz? iyi midir orası?" dedi.

    adamdan yine cevap:

    "ben komşumdan başkasını öneremem."

    babam hala anlamaya çalışıyor:

    "tamam başka yer önerin demiyorum, ama iyi midir onu soruyorum. yani gidelim mi oraya. günübirlik geldik biz."

    adamdan tahmin ettiğiniz cevap geliyor:

    "ben komşumdan başkasını öneremem."

    babam ılımlı yaklaşarak olayı zorluyor:

    "tamam, sizi de anlıyorum ama ailecek meşhur etli ekmeğinizi güzel bir yerde yemek istiyoruz. siz normalde nereye gidiyorsunuz onu önerin bari."

    adamın cevabını tekrar yazayım mı?

    "ben komşumdan başkasını öneremem."

    yıkılan hayaller ve açlıkla düşmüş kan şekerinin etkisiyle babam sinirleniyor, söylene söylene çıkıyor dükkandan. önceden methini çok duyduğumuz lüks ve meşhur bir etli ekmekçiye gidiyoruz. babam yemekleri görünce kıyıda köşede kalmış salaş ama lezzetli yer bulma ile ilgili yıkılan hayallerini unutuyor, etli ekmeklerle anda yaşamaya başlıyor. bana heyecanla çiçek bamya çorbası denetiyor. o zamanlar damak tadım o kadar gelişmediğinden pek beğenemiyorum. çocuk gibi üzülüveriyor, hevesi kursağında kalıyor biraz. o gün fark ediyorum; bir şeyleri çocuğuna ilk defa denettirmek ve beğenmem onu çok mutlu eden bir rituelmiş. yol boyu bir yandan mevlana şekerlerini kemirirken bir yandan aksi mevlana şekeri satıcısının ve gömdüğümüz etli ekmeklerin dedikodusunu yaparak eve dönüyoruz.

    edit: @yangindafirlayankozalak'a teşekkür ederim, mesajıyla bilgilendirdi: " bildiğiniz gibi konya, selçuk imparatorluğu eski başkentidir. 1205 yılında kayseri'de kurulan ahilik konya'da da yayılmış ve esnaf 7 kural çerçevesinde birbirine bağlanıp ahi geleneğini sürdürmüştür. şekerciden sürekli aldığınız cevap ahi geleniyle ilgilidir ve günümüzde de halen kapalıçarşı ve çevresinde sürdürülmektedir."
  • kadınların binbir çeşit tacize, hakarete, sarkıntılığa ve yaftalanmaya maruz kaldığı şehir. zamanla bünye bu duruma alışıyor ve kulak tıkamayı öğreniyor. lakin başıma gelen ve gerçekten canımı acıtan bir olayı anlatmak istiyorum.

    olayı anlatmadan önce konyalıların küçümsenemeyecek bir kısmının sağlam karakterli insanlar olduğunu belirtmek, şehrin adını kirletiyorsam eğer özür dilemek isterim.

    yıl 2013, gezi olaylarının patlak verdiği zamanlar, sanıyorum aylardan haziran. yer konyada bir tramvay durağı. bendeniz kulağında kulaklık tramvay beklemektedir. yetmiş yaşlarında bir adam yaklaşır, şahsıma hiddetle bir şeyler söylemeye başlar. yol sorduğunu zanneder, kulaklığımı çıkarır, adamın söylediklerini duyup şok olurum. adam benim gezici olduğumu, benim ve benim gibilerin memleketin içine ettiğini söylemekte; bunları söylerken de söylediği her kelimenin arasına birkaç hakaret sıkıştırmaktadır. onları buraya yazmaya elim varmıyor.

    hakarete hakaretle karşılık vermek huyum değildir, hele dedem yaşındaki adama asla. bu yüzden verebildiğim tek karşılık bunları söylemeye nasıl cürret edebileceğini sormak olur. adamın susacağı yoktur, durağın öbür ucuna gider ve kulaklığımı geri takarım. bundan sonra söylediklerini anlamasam da ara ara ettiği hakaretleri duyarım. bütün bunlar gerçekleşirken duraktaki birkaç hanımefendi (!) de başlarındaki örtüyle çelişerek olanları izleyip gülerler.

    adam duraktan uzaklaşır, yaklaşık bir dakika sonra geri döner, elindeki bastonu kaldırıp bana vurmaya yeltenir. adama iyice yaklaşıp vurmasını söylerim, arkasını döner gider.

    şahsımın bünyesi hassas olduğundan kendimi sıkar, eve adım atar atmaz uzun süre gözyaşı dökerim. olaydan aylar sonra bile hatırladıkça gözlerim dolar. eğer o hakaretlerden birini azıcık bile olsa hak edecek bir şey yaptıysam, dilerim ki başımdan bela eksik olmaz.

    ha unutmadan, adamın bu davranışlarının sebebini söylemedim: kolsuz tişört giymem.

    insanlara karşı nefret beslemeye üşeniyorum artık. canın sağolsun amca, kim bilir neler yaşadın ve bu hale geldin.
  • debe editi, tüm sözlüğe beni ikinci defa debeye girmeme vesile oldukları için sevgi ve saygılarımı sunarım.

    konya'lı bir arkadaşım sayesinde karış karış gezme imkanım olan şehir. başlık altında çok şey yazılmış bende kendi deneyimlerimi sizlerle paylaşarak nereye gidebiliriz ve neyi nerede yiyebiliriz şeklindeki merakınızı gidermek isterim. özellikle merkezde veya merkeze çok yakın yerleri yazmaya gayret ettim, malum ilçelere girersek altından kalkamayız. 31 ilçesi olan bir il ayrıca en uzak iki ilçesi arası yaklaşık 380 km. (en uzak olan çeltik ilçesi konya merkeze 220 km mesafede)

    öncelikle gezilebilecek yerleri yazayım.

    1- konya bilim merkezi.
    internet adresi
    sanal tur
    konya'ya gittiğinizde uğramadan geçmemeniz gereken bir yer. türkiye’nin tübitak destekli ilk bilim merkezi çocuklarınızında ilgisini baya bir çekecektir. hafta sonu çok kalabalık oluyor hafta içi gitmenizi tavsiye ederim.

    2- kelebekler vadisi.
    internet adresi
    youtube
    doğa yürüyüşü yaparcasına gezebileceğiniz kapalı alan içerisinde binlerce kelebek, böcek ve tropikal bitkileri görebileceğiniz bir yer. yine çocuklar için bulunmaz nimet. burası da hafta sonu çok kalabalık oluyor, planınızı hafta içi yapın. bir de not bırakayım buranın arkasında açık bir park var oaraya da bir uğrayın derim içinizde ki çocuğu dışarı çıkarmak için birebir.

    3- 80 binde devr-i alem parkı.
    youtube
    istanbul'da bulunan miniatürk'e benzeyen minyatürlerin bulunduğu ama bunlara ek olarak gerçek boyutunda dinazor maketleri ile karşılaşabileceğiniz gezmeye doyamayacağınız açık bir park alanı. benim gittiğimde dinazorlar hareket ediyor ve ses çıkartıyordu.

    4- akyokuş seyir tepesi.
    youtube
    gündüz çekim
    gece çekim
    konya dümdüz ova içerisinde kurulmuş bir şehir. konya'nın batısında eski antalya (beyşehir) yoluna doğru giderseniz konya'yı tepeden izlemenize olanak veren akyokuş tepesine ulaşırsınız ve önünüze serilmiş bir tarafı yüksek apartmanlar, diğer tarafı ise yemyeşil ağaçlar ile bezenmiş konya ayaklarınızın altında kalır. gecesi ayrı gündüzü ayrı güzeldir. yol kenarına aracınızı çekip izleyebileceğiniz gibi, tem tepede belediyeye ait bir kafeteryada var. belediye tarafından işletildiği için fiyatlarıda gayet uygun.

    5- sille tepesi, köyü, barajı.
    internet adresi
    youtube
    bizans döneminden itibaren önemli bir yerleşim yeri ve erken hristiyanlık devrinin ilk merkezlerindendir. dünyanın en eski ve en büyük manastırlarından biri olan ak manastır burada bulunmaktadır. gitmek isterseniz öncelikle kafeler tarafından işgal edilmiş köye geliyorsunuz. moral bozmayıp solunuzda kalan dağlara doğru giderseniz oyma mağraları gezebilirsiz. ayrıca yolu takip ederseniz sille barajına ulaşırsınız belediye tarafından işletilen bir tabiat parkı var.

    6- mevlana müzesi.
    internet adresi
    sanal tur
    konya merkezde yer alan mevlevihane. türkiye'nin en çok turist gelen müzesi. konya'ya gidip de buraya gitmemek bu şehre yapılacak en büyük saygısızlıktır. girişler ücretsiz yanınızda bir rehber var ise daha güzel oluyor. rehberiniz yok ise de üzülmeyin bir kafile arasına karışın ve onlar ile gezin.

    7- bedesten çarşısı ve kadınlar pazarı.
    bedesten çarşısı
    kadınlar pazarı
    konya merkezde bulunan ve yüzlerce dükkan ile kapalı bir pazardan oluşan yapı. alışveriş yapılır mı derseniz uzak durmakta fayda var veya iyi pazarlık yapın derim. çünkü fiyatlar normalin neredeyse iki katı.

    8-kilistra antik kenti.
    resimler
    sanal tur
    peribacalarına benzer yapıların bulunduğu, kaya mezarları ile meşhur bir yer. barnabas incilinin burada yazıldığı söylenmekte. maaleef burasıda kendini pazarlayamamış ve atıl bir vaziyette kalmış. doğru düzgün bir yolu yok, gelen turistler için bile niye geldiniz der gibiler. ama gidilip görülmesi gerekir.

    9- türk yıldızları parkı.
    youtube
    yazıp yazmama konusunda kararsız kaldım çok fazla gezecek bir şey yok ama değişik bir şeyler yaşamak isteyenler için, havacılık konseptli bir park, ayrıca parkın içinde gerçek bir airbus a300 tipi restauranta çevrilmiş uçak bulunmakta. belediye tarafından işletilmekte ve fiyatlarıda uygun.

    10 - meram bağları.
    youtube
    konyanın türkülere konu olmuş en yeşil ve en güzel yeri. ağaçlar içerisinde mesire alanları, deresi, çay bahçeleri ve nicelerini bulabileceğiniz yer. geceleri ayrı güzel gündüzleri ayrı. yaz aylarında bir eğlence yeride kuruluyor.

    11 - kestel baraj gölü kamp alanı.
    youtube
    kamp yapmak isteyenler için bir yer bırakayım. burası merkeze biraz uzak yaklaşık 40 km. afyon yolu üzerinde saklı kalmış bir baraj gölü. sessiz sakin, çadırını kurup kalabileceğiniz bir yer. ana yola biraz uzak olması sebebiyle yolu çok kötü. motosiklet veya bisiklet ile değişik heyecan arayanların uğrayabileceği bir yer.

    12 - diğer yerler.
    gezecek daha çok yer var tabiki camiler (ince minare, alaeddin, kapu, aziziye ...) medreseler, müzeler, hamamlar, hanlar gibi bunlarıda yazmak uzun sürecek ama beyşehir eşrefoğlu camiini yazmadan geçmeyeyim.
    youtube anlatımlı
    youtube
    tamamen ağaçtan yapılmış ve orjinalliğini koruyan anadolunun en büyük camisi. beyşehir gölünün hemen yanında bulunuyor. dikkat çeken iki özelliği var. caminin yapımında çivi kullanılmamış ve geçirme dedikleri bir yöntem ile yapılmış. diğeri ise caminin ortasında bir havuz var eskiden yağan kar bu havuzda biriktirilir ve yaz ayında sıcaktan dolayı caminin ağaçları kurumasın diye buradan nem elde edilirmiş.

    ne yenir.
    konya'ya özgü bir çok yemeği değişik yerlerde yedim en güzel olan yerleri yazayım. (isim vermeden yazmak mümkün olmayacağı için lokanta veya mekan isimlerini de yazmak zorunda kalacağım. reklam olarak algılanmasın. )

    1- tabi ki etliekmek.
    en meşhur yer havzan etliekmek olarak biliniyor. uzun, ince ve çıtır çıtır doğrudur ama bana biraz yağlı geldi tabi damak tadı meselesi. neredeyse her mahalle arasında etliekmek fırını var bunların bir çoğu çok güzel yapıyor ama ben iki yeri çok beğendim birincisi yeni yapılan tren garına yakın seranade etliekmek. ikincisi ise bedesten çarşısı içerisinde bulunan babacan etliekmek isimli yerler.
    dediğim gibi mahalle arasında yer alan bir çok fırın çok güzel etliekmek yapıyor. kıyma ile yapılana etliekmek, kuşbaşı ile yapılana bıçakarası, kıyma ve peynir ile yapılana mevlana deniyor.

    2 - kadınhanı tahinli pidesi.
    youtube
    ramazan ayında konya'nın her sokağında, yol kenarlarında bulabileceğiniz, kadınhanı ilçesinde neredeye her dükkanda yapılan tatlı bir şerbetli pide. adını duyuramamışlar, reklamını yapamamışlar bir yeseniz müptelası olursunur o kadar kesin konuşuyorum. diğer aylarda da yapılıyor ama ramazan ayında daha fazla. cevizli, fındıklı, kaymaklı çeşitleri var. ben şerbetli tatlı sevmiyorum derseniz sorun değil, ıslatmadanda gevrek gibi tüketebilirsiniz tabi zevk verirmi orasını bilemem.

    3 - kuyu kebabı
    internet sitesi
    konya'nın efanesi. kuzu etinin saatlerce kendi yağında pişirilmesi ve sonuçta pamuk gibi olmuş etin el ile yenilmesi. evet el ile yiyeceksiniz, ismini yazacağım tarihi kebapçıda bu yemek et, tırnaklı pide ve soğan ile gelir. çatal, bıçak isterseniz milletin size ters ters baktığını görebilirsiniz.
    resim
    bu yemeği nerede yemek gerekir derseniz bir kaç alternatif var.
    a- tarihi yer. merkezde ara bir sokakta ali baba fırın kebap. öyle ahım şahım bir lokanta değil adı üstünde tarihi. elle yiyeceksiniz burada yanında soğan ve açık ayranınız ile. en güzeli burada yapılıyor. birinci önceliğiniz olmalı.
    b- meram bağlarında lüküs yer. meramın en güzel yerinde açık alanda fırın kebabı yiyebileceğiniz yer hacı şükrü fırın kebap. burası lüküs bir yer olunca çatal ve bıçak veriyorlar.

    4 - bamya çorbası - konya düğün pilavı.
    konya düğün yemeklerini bilmeyen yoktur diye düşünüyorum ve bu yemeklerin çorbası ise kuru (çiçek) bamya çorbasıdır. lokantada yapılanları eh işte ama herhangi bir düğüne gider ve kurulan bir sofraya oturursanız sıcacık, ekşi, etli bamya çorbasının hasını yersiniz. hazır konusu açılmışken konya düğün yemek sofrasınıda bırakayım şuraya. konya düğün yemeklerine davet edilme diye bir şey yoktur. yoldan geçen herkes bu yemeğe davetlidir. gelir oturur yer ve gidersiniz. yazın pazar günü kaşığını alır ve sokakta kurulmuş konya pilavı ararsın o derece yani.
    düğün pilavı youtube
    twitter

    5 - küflü peynir.
    google resimler
    konya'ya özgü bir peynir çeşidi olan yeşil küflü peynir. tulumlara basılan peynirin uygun ortamda küflendirilmesi ile yapılıyor. genellikle aspergillus ve penicilium mantarları tarafından küflenme sağlandığı için sağlık açısından da çok faydalı. kahvaltıda yendiği gibi pide, börek yapımında da bolca kullanılıyor. bir de not düşeyim meşhur rokfor peynirinin küfü penicillium roqueforti bu peynirin de en önemli küf mantarıdır. (kaynak isteyen olursa dergipark küflü peynir mantar izolesi)

    6 - yağ somunu.
    youtube
    küflü peynirden bahsedip yağ somununu es geçmek olmaz. tost gibi düşünebilirsiniz (çok büyük hakaret aman ha fırında falan demeyin) ama bu pide odun ateşinde yapılıyor. küflü peynir damak tadınıza uygun değil ise iç malzemesi değiştirebilirsiniz. somun ekmek içesisine tereyağı, peynir, isteğe göre sucuk, pastırma vb. konuluyor ve odun ateşinde bekletiliyor. bunu da bir çok fırın yapıyor ama meşhur olanı hasan şendağlı. sence fark varmı diğerleri ile derseniz ben hiç bir fark anlamadım. sadece malzemesi bol gibi geldi.

    7 - tirit
    youtube
    değişik illerde de yedim ama hiçbirisi konya'nın tiridi gibi değil. konya'da ise en meşhuru tiritçi mithat. et ile aranız iyi ve değişik bir tat denemek istiyorsanız uğramanız gereken yer mithatın tarihi tiritçisi. tirit bir nevi bursa iskenderi gibi ekmek ve et ana malzemeleri.

    8 - beysehir de sazan.
    ilçelere girmek istemezdim yoksa sayfalarca yazmak gerekir ama beyşehir'e bir istisna tanımak gerekir. sazan balığının adresi beyşehir gölü ve bu balık burada yenir. göl kenarında lokantalar mevcut hepsi aynı yapıyor neredeyse, bu balık için lokantadan çok balığı iyi seçmeniz gerekiyor. kalabalık grup ile yenmeli. küçük olanları tatsız ve bol kılçıklı olur sonra ne bu dersiniz ama 3 - 4 kiloluk büyük bir balık siparişi verirseniz hem kılçık derdi yaşamaz hemde ete doyarsınız.

    9 - kebabçı.
    facebook
    şehir merkezinde meram da ağaçların arasında, hem göze hemde mideye hitap eden, konsept olarak akıllıca yöntem kullanan bir yer konya yıldız köşkü. öyle lokanta tarzı masada değil, bahçe içerisinde kulubeler var birine geçiyorsunuz şark odası tarzında döşenmiş, sobası, semaveri ile eksizsiz olarak yer sofrasında yemeğinizi yiyorsunuz. arkadaş ortamı için çok güzel bir yer. fiyatta tabi ona göre biraz tuzlu geliyor.

    10 - çayırbağı alabalık.
    bir diğer balık yenilebilecek yer. çayırbağı alabalık lokantaları yeni antalya yoluna çıkınca, yoldan içeride bir sokak içerisinde ağaçların arasında kalıyor, yol üzerinde çok sayıda lokanta var en meşhur olanları çayırbağı alabalık lokantası ve biraz daha içeride yer alan dedenin yeri. taze balık ve manda yoğurdu ile servis ediliyor.

    11 - mevlana şekeri.
    herkesin bildiği beyaz şeker. kütür kütür yenilen konya şekeri. bu şekeri konya'nın heryerinde bulabilirsiniz. turistlerin yoğun olduğu yerlerde ve otagarda fiyatı abartı derece yüksek bilginiz olsun. en iyi olanı giba marka şekerler ama bunu bulamazsanız torku markası da güzel.

    12 - kuru fasülye.
    konya'ya özgü bir yemek değil ama burada kurucu kazım diye bir yer var. hayatımda yediğim en güzel kuru fasülyeyi burada yedim. (herhalde asıl usta rahmetli olmuş şuan oğlu işletiyormuş onun için tatda değişme oldu mu bilmiyorum)

    elimden geldiğince bildiğim yerleri yazdım, aklıma gelen başka yerlerde olursa eklerim.
hesabın var mı? giriş yap