• "sanırım hayvanlar ile uygar insan arasındaki kayıp halkayı buldum: biz!" diyen nobel ödüllü etolojist (etolog)
  • zoolog.

    imprinting(ördek/ kaz gibi hayvanların yumurtadan çıktıklarında hareket eden ilk objeyi anne sanıp takip etme durumları) olgusunu incelemiştir.

    http://www.itusozluk.com/…/konrad-lorenz_137272.jpg

    http://img843.imageshack.us/…9568/konradlorenz5.gif

    http://img824.imageshack.us/…6483/konradlorenz1.jpg

    http://img38.imageshack.us/…/9053/konradlorenz4.jpg

    ayrıca aynı konudaki sevimli bir film için: (bkz: fly away home)
  • ''on aggression'' adlı kitabında; şiddetin, dış uyaranlara karşı bir tepki değil, insanın içinde gömülü ve serbest kalmaya çabalayan bir durum olduğunu savunan doğa bilimci.
  • avusturyazoolog, bilim adamı..davranış bilimi üzerine çalışmalar yapmış ve özellikle kuşlarla ilgilenmiş..kuşların dilini çözmüş.onlarla oturup adeta konuşurmuş. (kankisinin* yalancısıyız) 1973 yılında nobel ödülü almış.

    ayrıca yüzlerce 'kaz'ın annesi de diyebiliriz.yumurtadan çıkan yavruların ilk gördükleri canlıyı anneleri zannetmelerini ve hep onu takip etmelerini tespit etmiş.kırlarda yürürken arkasından tek sıra halinde bir kaz sürüsünün geldiği pekçok belgeselde belgelenmiş.
  • bir ortopedist olan babası konrad’la ilgilenmesi için resi führinger adında bir bakıcı tutmuştu. resi bir gün, ünlü yazar selma lagerlöf’ün “nils ve uçan kaz” öyküsünü konrad’a okudu. konrad lorenz, bu öyküden nasıl etkilendiğini ve hayatının nasıl değiştiğini şu sözlerle anlatıyor: “resi bana bu öyküyü okuduktan sonra ben de bir yaban kazı olmak için yanıp tutuşmuştum. bunun mümkün olmayacağını anlayınca hiç olmazsa bir yaban kazım olsun istedim. bu da olanaksız gibi görünüyordu. ben de evcil kazlarla yetinmek zorunda kaldım. bir süre sonra onların davranışlarından çok etkilendiğimi, ayrıca onları da etkilediğimi fark ettim.”
  • bilim tarihinin en eğlenceli deneylerinden birini tasarlayıp gerçekleştiren bilim adamı. yumurtadan çıkan kazların anneleri yerine geçerek belleklerine anne görüntüsü olarak yerleşip yavrucakları trollemiş, peşine taktirip gezdirmiştir. bu deneylerle critical period denilen, sinir sisteminin gelişiminin dış uyaranlar tarafından şekillendirildiği süreyi tespit etmiştir.

    kazlarla münasebeti şuradan görülebilir:
    https://youtu.be/eqzmw7uipw4
  • frans de waal'ın are we smart enough to know how smart animals are adlı kitabında kendisiyle ilgili ilginç bilgiler mevcut. bir elinde kovası bir elinde piposuyla yürürken arkasından gelen ve onu anneleri sanan paytak yürüyüşlü kazlarıyla çok şirin pozları olan lorenz, 2.dünya savaşında alman ordusunda doktorluk yapan ve nazilere hayli sempatisi olan biri aynı zamanda.
    faşistlik günahı bir tarafa, tanıyanların söylediğine göre hayvanları en iyi tanıyan gelmiş geçmiş en iyi etologlardan biriymiş. zaten adam nobelli. 1951'de bristol üniversitesi'nde verdiği dersi desmond morris şöyle anlatmış:
    "performansını gövde gösterisi diye adlandırmak onu hafife almak olur. tanrı ve stalin'in karışımına benzeyen varlığı sizi güçsüz bırakıyordu. 'shakespeare'nizin tersine, benim yöntemimde çılgınlık var' diyerek gümbürdedi. kesinlikle doğruydu bu. neredeyse bütün keşiflerini kazayla yapmıştı ve hayatı etrafını kaplayan canlı hayvan koleksiyonlarıyla yaşadığı bir dizi felaketten ibaretti. hayvanlarda iletişim ve gösteri örüntülerini kavrayışı hayranlık vericiydi. balıklardan bahsederken elleri yüzgeçlere dönüşüyordu, kurtlardan bahsettiğinde gözleri bir avcının gözleriydi ve kazlarından bahsettiği zamansa kolları yanlarında kıvrılmış kanatlardı. insanbiçimci* değildi, tam tersine hayvanbiçimciydi, betimlediği hayvana dönüşüyordu."

    yine bir gün çalışma ofisine onunla görüşme yapmak için bir gazeteci gelmiş, ama ofisinde yokmuş. etraftakilere sormuş soruşturmuş ama herkes "yoo, ofisinden hiç çıkmadı bugün" demiş. meğerse lorenz ofisinin duvarına inşa edilen devasa akvaryumun içine gömülmüş bir şekilde muhtemelen balıkları izliyormuş.

    kendisiyle ilgili daha fazla ayrıntı merak eden başta bahsettiğim kitabı okusun, daha yeni çevrildi de zaten metis tarafından.

    son olarak şunu da söyleyim kapatayım entriyi. şimdi adam kendini bütünüyle, çok sevdiği işine adamış, bilimle uğraşmış ve dahi bunu bihakkın yerine de getirmiş. nobel ödülleri almış, onlarca bilimadamını etkilemiş. fakat gel gör ki geçmişindeki ufacık bir bilgi (nazi sempatisi) onca güzel işini bulandırmaya yetiyor. yani o basmakalıp yok efendim siyaset ayrı bilim, sanat, spor ayrı demekle bunlar ayrılmıyor. yaşamının bir noktasında aldığın totaliter, faşist bir politik pozisyon seni bütün ömrünce bir karabasan gibi takip ediyor. o yüzden neye evet neye yetmez ama evet falan dediğine dikkat etmeli insan. yoksa mazallah ülkenin en iyi shakespear uzmanı olsan, onlarca kitap falan da yazsan tarihî belgeler muradına engel olup façanı bozar.
  • ayrıca biyolojinin einsteinı olarak kabul edilmiş.kendisi ise bir darwin hayranı ve destekçisiymiş..dünyanın sonunu, pek beyefendi dedelerinin birer maymun olduğunu kabul edemeyecek mantalitedeki insanların getireceğine inanırmış.1989 yılında ölmüş..
  • varlığıyla yolumu aydınlatıp ufkumu açmış, hayal bile edemememe rağmen tamamen bilinçsiz bir biçimde gerçekleşmesini umduğumu ancak gerçekleştikten sonra farkedebildiğim nice mümkünlere beni ikna edebilmiş binlerce özel insandan biri.. sırtımdaki bu sayısız minnet borcunun arasında parlayan yaldızlı isimlerdendir.. dinince dinlensin umarım..

    hayvan davranışları üzerine yazdığı ve dilimize hz. süleyman'ın yüzüğü adıyla çevrilen kitabının* baskısı yıllar evvel tükendiği için ancak sahaflardan temin edilebiliyor..
  • filozoflar ve bilim insanları arasındaki farkı şöyle tanımlamış etoloji uzmanı:

    “philosophers are people who know less and less about more and more until they know nothing about everything. scientists are people who know more and more about less and less until they know everything about nothing.”
hesabın var mı? giriş yap