• klor seven..
  • bitkiye verdiği yeşil rengini, kendisi magnezyumdan almaktadır. bir arkadaşım lisedeyken bilim olimpiyatlarına katılmış. bunun için öncelikle -ismini hatırlamıyorum- bir ilacın farklı yoğunluktaki çözeltilerinde arpa ve mercimek tohumlarını bekletmişler. sonra normal şekilde tohumları saksılara ekip, düzenli sulamışlar. ilacın bileşimi magnezyum tutan bir yapıda olduğu için albino bitkiler elde etmişler. klorofilsiz, beyaz, fotosentez yapamayan bitkiler.. şu deneyi bir gün ben de evde denemeyi düşünüyorum doğrusu..
  • kenardan bildiriyorum, tarih 13 aralık 2014.

    *
    - mutfaktayım.
    - yemek mi bulaşık mı?
    - yemek.
    - nedir?
    - yeşil olan her şey. klorofil in the uk.

    halbuki beyin salata yapıyordum. yeşil soğanla iyi giderdi.

    zaten yemek yapmak, dolapta unutulmuş bir sürü şeyi tencerede karıştırıp sonunda "hmm hiç de fena olmamış..." dediğin ve her biri birbirinden unique olan sonuçlara ulaştığın bir çaba değil miydi?

    aynı tadı almak için, dolaptaki pazıyı yine en az on gündür unutmuş olman gerekecekti ve bunun içine de, "ay çürümesin, yazıktır..." diyerek, tek sap kalmış (daha doğrusu zaten tek sap alınmış) pırasayı doğrayıverecektin.

    yemek yapmanın hayata en çok benzeyen tarafı buydu ve bu aynı zamanda, onu hayattan ayıran çizgilerin en keskiniydi. elindeki malzemelerle bir karar verirdin ve aldığın karar o anda çok mantıklı görünürdü, tıpkı o an önündeki yollardan birini seçtiğin veya pazıya ıspanak eklediğin gibi. her şey bir kaynak kullanımı meselesiydi.

    ama sonra, o kararın sonucunda, ya bambaşka bir insan oluyor ya da bir daha pazıya ıspanak eklememeye karar veriyordun.

    ama belki de, pazıya ıspanak doğramama kararı seni derhal yeni bir evrene sokuyor ve yine bu da, senin bambaşka bir insan olmana hizmet ediyordu.

    sen pırasayı çok diri kalmasın diye incecik doğrar ama çok da pişmesin diye azcık kavururken, "uzaklaşmasın ama daha yakın da durmasın" dedirten korkuyu anlatabilmenin bir yolunu bulamıyordun. pırasaya bir şey anlatman gerekmediği için orada bir sorun yoktu, bir dahaki sefere daha az doğrayıp sorunu sonsuza kadar halledebilirdin, ama "bir dahaki sefere kalbini daha az kırmak" diye bir şey maalesef olmuyordu.

    üzerine döktüğün yoğurda sarımsak eklemek seni bir sürü dertten kurtarıyordu, peki önümüzdeki günlere de kimyon atabiliyor muyduk mesela, hayatın gazını almaz mıydı?

    *
    gerisi bugün.

    *

    bugün, vaktiyle pek severek yazdığım yemek notlarıma bir göz attım. o vakitler çok sık yemek yapardım, mutfak benimdi, iyiydim orada. ama anlam yüklemiş bir halde yapmıyordum bunu, mesele tamamen evcillikle ilgiliydi.

    sonra geldim bunu okudum. yemek yapmayı sevmemin daha çok hangi sebebe dayandığını ölçmeye çalıştım. olmadı.

    kendi denediğin şeyin sonucunu tamamen kendin görüyor ve üstelik bu görüş olumsuz ise, durumdan hemen kurtulabiliyorsun. eğer iyiyse de, kendine yine kendin iyi gelmiş oluyorsun. ya yemek yapmak inanılmaz "otonomik" bir şey, tamamen kendinsin ve kendinesin, harika değil mi bu sizce de?

    bana kalbi kadar temiz bu klorofilli şeyleri sunan tabiat ana'ya, beni o güzel şeyleri hayata tutunma mekanizması olarak kullanma kafasına ulaştıran muhterem densiz tayfasına ve nihayetinde, hayata bir bütün olarak tutunmamı sağlayıp, klorofilinden densizine her şeyde ayrı ayrı tat bulmamı mümkün kılan hayatımın tüm güzel insanlarına teşekkürü bir borç bilirim ^__^ çok tatlısınız ^__^

    *
    edit: ben çocukken (bkz: #9273533) ve değilken (bkz: #21348449) de böyleymişim. :)
  • klorofil, çeşitli dalga boylarındaki ışıkları emerek bitkide fotosentez olayının meydana gelmesine sebep olan, yeşil renkli bir biyolojik pigment. klorofiller fotosentez olayında, karbondioksidin şekerlere ve diğer bitki maddelerine redüksiyomunda kullanılan ışık enerjisini emmektir. halk arasında bitkiye yeşil rengini veren organel olarak bilinir.
  • bitkilerde fotosentez olusumunu sagliyan madde
  • bitkilere yesil rengini veren madde
  • sozluge ilk eklenen ve o yuzden ismi konmami$ theme'lerden biri oldugundan ister istemez isim babasi oldugum sozluk theme'dir.. bir digeri icin (bkz: kemoterapi)
  • t:bitkilerde bulunan yeşil pigment olarak tanımlanır. fransız eczacılar joseph bienaimé caventou ve pierre joseph pelletier , 1817'de " klorofil " terimini ortaya atan ilk kişilerdir.
  • güneş ışığını soğurup bitkilere yeşil rengini veren madde.
  • çok önemli fotosentetik pigmenttir.bütün fotosenez yapan hücrelerde bulunur.
    su içerisinde erimezler fakat organik çözücude erirler.
    klorofil-a; mavi-yeşil, klorofil-b ise sarı-yeşil renk verir.

    kimyasal yapı olarak bilinen bütün klorofil çeşitleri aynı porfirin yapısına veya tetrapirol nükleusuna sahiptirler. bu nükleusta magnezyum iyonlaşmayan şekilde mevcut olup dört kolla pirollere bağlanmıştır.
hesabın var mı? giriş yap