• kitap satın alma hastalığına tutulmuş bir insan olan walter benjamin'in bununla ilgili bir hikayesi mevcuttur:

    paris'te kendisiyle röportaj yapmaya benjamin'in evine giden bir muhabir, benjamin'in çalışma odasında yeni alınmış koli halinde bir çok kitap görür ve biraz alaycı bir şekilde " tüm bu kitapları okuyabilecek vaktiniz olduğuna inanıyor musunuz?" diye sorar.
    benjamin'de muhabire şöyle cevap verir "kitaplar yalnız okunmak için değil, aynı zamanda birlikte yaşamak içindir de. "
  • bir bagimlilik cesididir. hastamiz gosteris olsun ya da kutuphanede sik duruyor diye kitaba yatirim yapanlardan bircok noktada farkliliklar gosterir. oncelikle hasta kisi, kitabi sadece satin almaz, okur da. yalniz okuma ve edinme hizlari birbirlerine uyum gostermediginden, aradaki fark, yani okunmamis kitaplarin okunmuslara orani gitgide buyur. bu durumda hastaligin ilk etaplarinda bir hayiflanma sureci yasanir. sikayet edilir zamansizliktan, hicbirseye yetisemiyor olmaktan, daha okunacak aha su kadar kitap bulundugundan. zamanla bu durum kaniksanir, zira okunan ya da gozgezdirilen bir metinde, bir arkadas sohbetinde, ilgi duyulan bir konu, yazar, vs. ile karsilasildiginda hemen soluk kitapcida alinmakta ve evde biriktilmekte olan kitap sayisi gunbegun artmaktadir. bir gun gelir kitaplikta yarisi, dortte biri okunmus, hic okunmamis, ya da soylece bir goz atilmis kitaplar ustunde bir baski olusturmaya baslarlar. o zaman hastamiz bu gidise bir son vermek lazim der ve bagimliligi kontrol altina almaya calisir, fakat genelde cabalari beyhudedir. bir sure bagimlilik kontrol altina alinir, kutuphaneye dadanilir, odunc alinan kitaplarin teslim tarihi gelip catinca soluk en yakin kitabevinde alinir. buradan da anlasilacagi gibi kisinin derdi yalnizca okumak degil, okunan metinlere sahip olmak, yaninda bulunmak, bir gun birseye bakmasi icabettiginde elini atacagi kaynaklari yakin cevresinde bulabilmektir. boylelikle okunmamis kitaplardan ozur dilenip baris antlasmasi imzalandiktan sonra bir ferahlama donemi gelse de artan kitap sayisini kaldirmayan kitapliga yenilerini eklemek, evin orasina burasina konuslandirilmis kitap yiginlarini duzenlemek gibi mekana ve mobleye dair problemlerin peydahlanmasi yakindir. etrafla konu uzerindeki konusmalarinda ise savunmaci bir havaya burunur. kitapciya yollandigini soyledigi arkadasi, -e daha gecen gun almadin mi sunu bunu? dediginde - birader bu meyve sebze degil ki curusun, bittikce alinsin, teessuf ederim! gibi bir cikista bulunup kabarsa da icten icte, 'yahu hakli, hayallah, ama geldik iste simdi elim mecbur...' bir tane daha. neyse efendim, bilincli ve bagimliliginin farkinda olan hastamiz cesitli ruh hallerine bata cika kah okur kah kitap alir, bu is boylece gider. dilegimiz gun gelip de okunmamis kitaplarin agirligi altinda ezilen hastamizin, 'ben bu kitaplari simdi baslasam omrumun sonuna kadar bitiremem' hesabi yapip okumayi topyekun birakmamasidir.
  • kitabevi açarak kronikleştirdiğim hastalık.
  • "kitap alma yatırımına" dönüşmüştür. zira gelecekte elbet bir gün okurum dediğiniz kitapları bugünden almak ülke ekonomisine göre ciddi bir yatırıma dönüştü.
  • tedavisi mümkündür.

    umberto eco'nun dediğine göre, elindekileri okumadığı halde yeni yeni kitaplar almaktan vazgeçmeyen sıradan okur, aldığı kitapları kısa bir süre sonra "okumuşluk" duygusuyla muhafaza eder. bu muhafazanın koleksiyonerlikle bir alakası yoktur. çünkü disipline değil yanılsamaya dayalı bir muhafazadır sözkonusu olan.

    şöyle ki: bir yanı o kitapları okumadığını biliyor olsa da fiziksel olarak sahip olmasından dolayı, zihin, bu sahipliği bir iki gün içinde "okumuşluk" duygusuna tercüme eder. bu öylesine tehlikeli bir duygudur ki kişiyi hem okumaktan alıkoyar hem de kitap satın alma çılgınlığına sonu gelmezcesine sevk eder.

    bilirsiniz; ekmek ya da tatlı yiyenler bir süre sonra kan şekerleri düştüğü için tekrar tıkınmaya başlarlar. eğer kendilerini dizginleyemezlerse sürekli tıkınma tuzağına düşerler. bu tıkınmanın da beslenmeye hiç bir faydası yoktur.. kontrolü hem gıda seçimine hem de iradeye dayanır.

    kitap satın alma hastalığını sonlandırmanın yolu ise kitap seçiminden değil tamamen bu bilgiyi içselleştirmekten geçer. sonuçta, kısa bir tefekkürle halledilebilecek bir rahatsızlıktır. aldığınız kitabı okuduğunuzu zannettiren zihninizin oyununu imha ederseniz, yeni kitaplar almak yerine, elinizdekiler bittiğinde almak üzere düzgün bir liste tutmaya başlarsınız.

    hatta şöyle de bir güzellik olur: önceden kitap al(a)madığınız için kendinizi kötü hissederken, şimdi de elinizdeki kitapları hala bitiremediğiniz için hayıflanır, teessüf eder ve şefkatle sayfalarına uzanırsınız.

    bu hayati bilgiyi lütfen sevenlerinizle paylaşın ki herkes aldığı kitabı okusun.
  • hastalık değildir.

    mutluluk kaynağıdır.

    her entelektüelin/münevverin yaptığı normal bir meraktır. zevkine ve alanına uygun bir davranıştır.

    okumaz yazmaz asıl hastalar/kıskançlar tarafından, kendi hastalıkları/cahillikleri ortaya çıkmasın diye uydurulmuş bir hastalıktır.

    (bugüne kadar bir hasta gördüm: hemen hiçbirini okumadığı halde her kitabı satın almaya çalışan bir beyoğlu noteri. öldüğünde yüz binin üzerinde kitabı çıkmıştı. -simurg ibrahim , kulakların çınlasın.)
  • bu hastalığa sahip olduğum için zamanında kitap fiyatları bu kadar uçmamışken bol bol alıp stoklamıştım. şu an 150-200 civarında olan kitaplar görüyorum. en azından 5 yıl hiç kitap almasam elimdeki okumadığım kitaplar beni idare eder. bir bakıma akıllıca bir yatırım yapmışım.
  • okumak zorunda hissetmek, okunacak şeylerin sonunun gelmeyecek kadar fazla oluşu, zevk alınan bir kitabı bitmemesi için yavaş yavaş okumak.. hep aynı şeyin etkisi bunlar; olunmak istenenle (kitap alan kişi kültürlü olmak ister) gerçekte olanın (yarım bırakılan kitaplar, zevk vermeyenler, yavaş ilerleyenler, sıkıcı olanlar..) arasındaki fark açıldıkça bunun verdiği rahatsızlık sahip olunan kitapların sayısı artırılarak kapatılmaya çalışılır; "bunlar da bittiğinde entelektüel -istediğim kişi- olacağım." böyle bir durumda alınan her kitap o aradaki farkın üstünü örtmeye yarar ki bunun da "şirin" bir hastalık olduğunu kabul etmek gerekir; ben-ideali ile ben'in arasındaki yükseklik farkından başı dönen kişinin nevrozuna işaret eder de ondan.

    kitaba harcanan paraya acımamak entelektüellik işareti değildir. alınan kitaplar, okunan kitaplar entelektüelliğin garantisi değildir. para kitap formuna dönüşür ve cimriliği azaltmaz. azaltsaydı eğer, kitaplıklarından bir kitabı kayboldu diye ağlayan insanların sayısı azalırdı.
  • ölümlü olduğumuz gerçeği ile bilinçdışında mücadele etmenin bir yoludur.
    okumaya zamanımızın olmayacağı kadar çok kitap almak, dünyadaki vaktimizin sınırsız olduğu illüzyonunu yaratır.
  • ben kitap alışverişlerimi internetten yaparım. siparişi vermeden önce sitede yaptığım gezintiler, siparişi verdikten sonra adım adım kargoyu takip etmek ve kargo eve geldikten sonra paketi açıp kitaplarla karşılaşmak. bu süreç bana çok fazla keyif veriyor.

    tanım: muazzam bir hastalık.
hesabın var mı? giriş yap