• bu entriyi radiohead başlığına mı, kid a başlığına mı yoksa doğrudan elektronik müzik başlığına mı yazsam bilemedim. risk almayıp buraya yazıyorum.

    abi ben bu albümü çok seviyorum tamam mı? en çok sevdiğim redyohed albümü bu benim. bariz. net. çünkü allah'ın gücüne gitmesin ama, okey kompütür ne öyle amınakoyim yaa? niye dedim biliyo musun bunu, tamam çok güzel albüm, duygusallı, ayrılmadan önce son bi kez sevişelim diyen çift tadında, ince bir albüm ama, tam olarak böyle bir albüm olduğu çok ama çok rahatsız edici. herşeyi böyle göstere göstere yapmışlar abi. şu akorun üstüne şu gıydırı gıydırı fill'ini koysak bu duyguyu verir'i direk açık ediyo abi. her notasını düşünerek, hesap ederek yapmışlar. o yüzden, affınıza sığınıyorum yine: college rock albümü gibi bu. zaten, öyle olduğu için bugün "okey kompütür radyohedcisi" diye bir şey var. direk sizin alıştığınız gitarda hangi akorları basınca hangi duygu oluyo, hangi riff hangi gönül yarasına dokunuyo kodlarını sonuna kadar kullanıyor bu albüm.

    yani abi, en kaba tabirle "gitar müziği" dediğimiz şeyin 50 yıl içinde oluşturduğu geleneğin, bu geleneğin istihdam ettiği dilin tüm nüfuzunu kullanıyor, riske girmiyor. bakın, öncekileri kopipest ediyor demiyorum, o öncekilerden aldığınız bir takım mimikleri, o dili kullanıyor siz de böyle böyle çok kolay seviyorsunuz bu albümü, çünkü tanıdık geliyor abi, diyorum. işte bu kadar risksiz, bu kadar muhafazakar, milyon satacağı belli bir albüm bu.

    heh işte bu okeykompüterden sonra ne oluyor da oluyor? abi ne oluyor biliyor musun, tom york, bu albümden, bu caanım kolej rak albümünden 15 tane daha çıkarıp kafası rahat takılacakken, kafayı yiyor, hayatından tiksiniyor, ne yapıyorum lan ben?!?!? diyor, aylarca hastanelerde, yıllarca akıl hastanelerinde kalıyor. sonrasında da "gitar müziğinden" nasıl tiksinidğini, yaptığı "rock müzik" ne kadar özgün kabul edilirse edilsin, "rock" gramerini kullandıkça, o dilden konuştukça yaratabileceği müziğin ne kadar kısıtlandığını farkedip krize giriyor. kendi ağzından dinliyoruz:

    troubled by new acts he perceived to be imitating radiohead's style,[10] he believed his music had become part of a constant background noise he described as "fridge buzz",[12] and became openly hostile to the music media.[4][5] "every time ı picked up a guitar ı just got the horrors. ı would start writing a song, stop after 16 bars, hide it away in a drawer, look at it again, tear it up, destroy it."[8]
    yorke said he had become disillusioned with the "mythology" of rock music, feeling the genre had "run its course"
    ....
    "we felt we had to change everything. there were other guitar bands out there trying to do similar things. we had to move on."[13]

    kısaca: "redyohed başarılı oldukça taklit edilmeye başladık, yaptığımız müzikle, yıkmaya çalıştığımız duvara hasar vermek şöyle dursun, o duvarda tuğla olarak yerimizi almaya başlamıştık bile. ben sonra apaçık bir şekilde bu müzik biçiminden tiksindim. ne zaman elime gitar alsam afakanlar basmaya başladı, bir şarkı yazıyorum, iki akor ya basıyorum ya basmıyorum,hop sonra yine tiksiniyorum kenara atıyorum şarkıları" ... "rock müzik "mitolojisinin" tek vaadettiğinin yapma cennetler olduğunu anladım, açıkçası bana bundan sonra rock müzik >>>>>miyadını doldurmuş<<<<< gibi geldi."*

    "herşeye silbaştan yapmalıydık. benzer müzikler yapan gitarlı gruplar zaten vardı, bizim klasımızı ortaya koymamız lazımdı".

    abi işte böyle hislerle, daha önceki para getiren dinleyiciyi, (yağlı müşteri) küstürmek pahasına yapılan bir albüm bu. sadece "bu albümde farklı bir şeyler deniyelim dedik" yavşaklığıyla açıklanamayacak, geçmişle uzlaşıcı olmaktan uzak, bir köprüleri atma meselesi. ömrü vefa etseydi althusser'in "thom yorke'un epistemolojik kopuşu" ilan edeceği albüm. (üstelik althusser'in kid a'i çok seveceğini düşünüyorum). radiohead'i muse'ların, placebo'ların yanından alıp beatles'ların, pink floyd'ların yanına taşıyan albüm. sadece müzikal sebeplerle değil, redyohedin kendini aşma arzusundaki vecdi ve azmi işaretlediği için de.

    * bu albümü dinlemeye ve sevmeye başladıktan çok sonra (~10 yıl), birki gün önce albümün wikipedia sayfasında alıntıladığım kısmı gördüm. ve albüme o güne kadar yakıştırdığım tüm benzetmelerin, tüm kopuş hikayelerinin gerçekten de, tom york'un ağzından da aynı şekilde açıklandığını gördüm. çok sevindim: yıllardır bilmeden thom yorke ile ben bu albümü tamamen aynı gerekçeler yüzünden seviyorduk. gerçekten de rak müzikten tiksinmiş bir adam, artık rak müzik yapmanın muhafazakarlık olduğunu acı bir şekilde kabullenmiş, elektronik müziğin kendinde/kendiliğinden özgürleştirici olmasa da, rock karşısında ne kadar fazla imkanı barındırdığını ilan etmiş oluyordu. bunu ancak redyohed yapabilirdi, ve yapmıştı. (hey beybi hey)
  • sadece 3 haftada kaydedilip release edilmis radiohead albumu. ok computer mucahitlerinin ve elektronika karsitlarinin itin gotune sokmasina karsin amerika ve ingiltere'de 1 numara olmayi basarmistir.
    thom yorke'un album ustune "gerekirse gitarlarimizi cikartiriz" dedigini hatirlayalim. kisisel gorusum (ki orijinaldir) kid a doneminin, radiohead'in ok computer ile kazandigi hayvani hayran kitlesine attigi buyuk calim oldugudur. saclar radiohead idi. pablo honey at hirsizi donemiydi, the bends'de de burnuna degebiliyordu. mutlu mesut kepekleri vardi. sonra o saclar uzayip ok computer boyuna geldi. birden bitler usustu. kid a bit ilaci ile bir guzel yikandi o saclar, amnesiac ile de cit cit kirildi sirkeler. bakiniz saclar hala uzun ama bit yok; kepekler de duruyor. super anlattim amina koyim ya harciyorum kendimi burada.
  • bu albüm henüz yokken ok computer'ı dinledikten sonra radiohead daha iyi ne yapabilir ki diye sorardım büyük ihtimalle kendime. bir süre sonra da bu albüm tokat gibi suratıma yapışırdı, dinlerken yaşayacağım o şaşkınlığı deneyimlemek isterdim gerçekten. eskimemiş olan, hala şaşırtan güzel albüm..
  • ok computer ile çatalağıza gelen (iç kapak ilüstrasyonunda uçak irtifa kaybediyodur) thom yorke ve arkadaşlarının sapa yolu (uçak yere çakılmıştır) seçtiklerinin göstergesi olan dördüncü albümleri.

    albümün ışık geçirmeyen ve boğuk atmosferi (hayat belirtisiz, aşk şarkısız - "motion picture soundtrack" bir tarafa konulup aşk şarkısının ne olup olmadığı sonra tartışılabilir) kanımca radyokafa'nın fazlalık dinleyici kitlesini elemiştir.
  • öldükten sonra ruhun huzura ermesini anlatan albümdür. dinlerken şu görüntü canlanır zihnimde: gökyüzünde, bulutların üstünde biri olması gerektiği yerdedir, hiçbir şeyi olmasa bile şimdi huzuru yanındadır. * her yer başka bir rengi göremeyecek denli beyazdır.

    göğsünün üstüne bir kuş konup, seni havalandırmıştır. artık aidiyet sorunu* olmayacaktır çünkü nereye istersen götürecektir kuş seni. gündüz gece, yaz kış yoktur. kaçma ihtiyacı* duyulmayacaktır bir daha çünkü kimse seni göremeyecektir bundan sonra. kuş alıp uçurdu seni. pırrrr.....

    kapağını açınca çalmaya başlayan müzik kutuları gibi ince, narin sesler geliyor ara sıra. ince bir çubukla cam bardaklara vuruyor abiler galiba. öyle huzurluyum ki şimdi. annemin karnındayım sanki. her yer beyaz, sanki kanatlarını takmış, ortalarda salınan melekleri göreceğim birazdan. *beautiful angel pulled apart at birth*

    mızıka hüzünlendirir. ney hüzünlendirir. mızıka kalbine saplanabilir yeri geldi mi. ney kalbini deler geçer yeri geldi mi. üflemeli çalgı. trambon da onlar kadar tuhaf olabilir sanki. sen çözmeye çalış dur, ben yokum artık burda, biliyorum ki *everyone has got the fear it's all alone*

    belki annen.
    belki annen karşılık beklemez senden. onun dışında kimse seni karşılıksız sevmez. sen de öyle. aklıma gelebilecek tek canlı türü bitkiler, veren veren, bizim gibi hayvani tüketme ihtiyacı duyan, her şeye tecavüz eden insanlara bile ardı arkası kesilmeden veren. bu yüzden bitkileri sevmelisin bundan sonra. sahte plastik ağaçları sulamayı bırakabilirsin belki. kalbini de söküp at ki artık gerçek yeşilleri sevebilesin. onlar gibi olmak istiyorsun. ağaçtan parmaklar istiyorsun. müziksin sadece müzik. aa ne güzelmiş, süpermiş. çok tatlısın, nasıl fotosentez yapıyorsun göstersene bi. sana su vereyim, biraz da gün ışığı. nolur kalayım yanında.

    atlasa bakıyorum, irlanda denizi'ni görebilmek için. atlas okyanusu, manş denizi, irlanda. vuu soğuktur oralar. bitkilerden sonra şimdi de denizlere daldık. *this beautiful world i'm the first in the irish sea* balık olduk, yüzdük yüzdük. basların sesini duyduk, trafikte sıkışan arabaların sesini duyar gibi olduk. kapı gıcırdaması sesi duyar gibi olduk. kırmızı ışıkta biri birine korna çaldı ama biz güldük *where'd you park the car?* çünkü biliyoruz ki burası bir sims oyunu, fantasy world. hey dostum *cut the kids in half* (gülme efekti istiyorum buraya. mümkünse nihaha kıvamında olsun)

    bir arkadaş istiyorum. *i'll see you in the next life* moby'nin vardı bir klibi, hani ölüyordu ve christina ricci'nin kollarında yeniden doğmuş bir şekilde taşınıyordu. tıpkı böyle olacak. ya da hiç gelmeyeceğiz bir daha. güzel olan, bir daha hiçbir zaman kaybolma ihtiyacı duymayacağız. huzurlu, mutlu, bitki formunda, beyaz gökyüzünde, meleklerin arasında, her şey yerli yerindeyken bir varmıııııış, bir yokmuuuuş....
  • sonradan gelme radiohead dinleyicisi olmamdan mıdır bilmem ama şu an beni deli eden radiohead albümüdür güzelliğiyle. yine gelip yazacağım buraya. henüz çok taze. dövmeyin ama bence iyi ki böyle bir paradigm shift yaşamışlar.

    edit: cidden, uçuyorum şu an.
  • yirminci yüzyılın kapanış albümüdür. bir yüzyılı kapamanın, bir yüzyılla vedalaşmanın ve yenisine kucak açmanın olup olabilecek en şahane biçimidir.
  • album kapaginin etkisinden olsa gerek, karli havalarda kulaga daha da bir guzel gelen, degerini gec anladigim radiohead başyapiti.
  • ilk dinleyişte "ha sektör radiohead elektrod" olmuş gibi bir tepki vermeme sebep olmuş olsa da 2.kez dinledikten sonra fazlasıyla alıştığım ve sevdiğim albüm...insana duygu patlaması yaşatan o kadar fazla şarkı var ki bu albümde...

    (bkz: everything in its right place)
    (bkz: morning bell)
    (bkz: the national anthem)
    (bkz: how to disappear completely)*
    (bkz: idioteque)
    (bkz: motion picture soundtrack)

    gibi.
  • radiohead'in ilk kez net bir şekilde deneysellik ve yaratıcılık arayışına girdiği albümü. bir önceki albümde bunun ayak seslerini duymak mümkün olsa da kimsenin bekleyemeyeceği kadar büyük bir değişimi beraberinde getirmiştir bu albüm.

    albümde rock müziğin sembolü olan gitarlar lazım olmadıkça bir kenara kaldırılmış, altyapı elektronik katmanlarla kaplanmış, vokal ise perdelerin arkasına gizlenmiştir. esasında bu kadar büyük bir değişimin temel sebebi ok computer ve sonrası dönemde başta thom yorke olmak üzere grup üyelerinin fazlaca yıpranmış ve baskı altına girmiş olmalarıdır. bu süreçte grup önceki albümün başarısını kaldırmakta zorlanmış, hatta dağılma noktasına gelmiştir. zorlu dönemin sonunda thom yorke ipleri eline almış ve grup ok computer benzeri bir albüm çıkartıp hem ticari hem de popülerite anlamında kazanç sağlamaktansa, müzikal anlamda yeni kapılar açmak adına kid a gibi bir albümle dinleyicilerin karşısına çıkmıştır.

    albüm tam da yukarıda anlatılan süreçte thom yorke'un yaşadığı stresi anlatan everything in it's right place adlı piyano ve elektronik melodilerin karışımı klostrofobik bir şarkıyla açılıyor. ilerleyen kısımlarda grubun, yıllar yıllar önce bestelediği şarkıların bile bu albümün sound'unu nasıl uydurduğu rahatça gözlenebilir. yeni radiohead'in bayrak şarkısı olan idioteque ve grubun en fantastik şarkılarından morning bell de albümün sonlarına doğru kendilerine yer bulur.

    albüm her ne kadar uzun süre amerika ve avrupa listelerin tepesinde kalsa da, esasında değeri o yıl içinde tam olarak anlaşılamamış ve bir kesim tarafından olağanüstü olarak yorumlanırken, diğer bir kesim radioheadi'in kendini bitirdiğini söylemekteydi. albümün yayınlanmasından yıllar sonra bakıldığında ise radiohead'i bu kadar büyük grup yapan albüm denildiğinde akla kid a'den başkası gelmeyecektir.

    (bkz: ok computer/#45043449) önceki || sonraki (bkz: amnesiac/#45106607)
hesabın var mı? giriş yap