• gelişi gidişi pek çözülemeyendir. iki günden beri bağ bahçe ile uğraşmaktayım, bacaklarım et kesti, omurlarımın her biri kuyruk sokumuma düşüyor, acılar içinde yerine yerleştiriyorum. yarın sabah gitmem gereken bir işim, başına oturmam gereken bir monitörüm, sırasını karıştırmadan yerine dizmem gereken omurlarım var fakat ben şuursuzca sırıtarak bira içip yeniden sırıtıyorum. hayatımdaki her şey kötü ve ben acılar içindeyken bile gelebiliyor bu keyif, yalnızca istemsizce sırıtıyorum.
  • tam da şu saatte her türlü dünya işine rest çekerek "hop dedik orda kal portakal" diyebilmekmiş. fibromiyalji atağının ilk defa bir işe yarayıp sana 2 günlük işgöremez raporuyla geri dönmesi ne güzelmiş. laptop kucağımda, sıcak su torbası sırtımda. bendeki keyif en kral sefa pezevenginde yok yeminle!
    gerçi babaanneme göre keyif eşekte olurmuş. olsun. hiç farketmez. ben ehlileştiririm, evcilleştiririm. yeter ki bizi bize bıraksınlar. keyfimle arama kahyamın girmesine bile müsamaham yok.

    ehl-i keyfin keyfini kim tazelerse tazelesin, zerre umrumda değil. kahya madem boşa çıktı, o ilgilensin. çıkarken kapıyı üstüme kapat, çağırıncaya kadar da gelme!
  • yaşamak gibi.
    ne zaman biteceğini, başından hiç bilmemeli.
    yaşamak gibi, yarın ölecek olsan da
    bunu bilmeden yaşamak gibi.
  • lan iyi ki bizim turkler zamaninda araplardan kufeyle kelime alirken bunu almayi da ihmal etmemis. yoksa eyvahlar olsun memleketimin twitter, facebook ifsaatcisi gencleri ne diyebilir, ne yazabilirlermis; aman sukurler olsun yarabbim!
  • dışsal koşulların kişinin iç dünyasına, bir yapbozun tekrar kavuşturulmak üzere birbirinden ayrıştırıldığı parçaları gibi uyduğu rassal durumun hissiyatta uyandırdığı doyumsuz tatmin hali.
    kişinin iç ve dış dünyasının birbirine uyması. *uyuşması.

    sahi marx ne diyordu: "eğer koşullar insanları biçimlendiriyorsa, o koşulları insanca biçimlendirmek gerekir." marx da aslında keyfimizi düşünüyordu.
  • biyiklari yolunmu$ kedi.
  • - sabah uyanınca yatakta gerinmek.

    - türk kahvesinin yanında lokum veya helva yemek.

    - kahvaltının üstüne bir sigara yakmak.

    - cep telefonunuzu, maillerini, sıkıntılarınızı pause yapıp, gün batımını izlemek.

    - uykulu uykulu zor işe giderken, gün doğumuna şahit olmak.

    - manzaralı yollardan gitmek.

    - gece bisiklet sürmek.

    - çok yorucu bir işi bitirdikten sonra, buz gibi bir bira açıp, balkonda keyif yapmak.

    - akşam üzerin 4 ile, akşam 8 arasında çok hafif bir yemek hazırlayıp yanında şarap içmek.

    - sessiz bir ortamda, kuş seslerini işitmek.

    - çok eski bir dostunuzla karşılaşmak ve gülümsemek.

    - yazın bir süreliğine de olsa, mümkünse öğrencilikte, sevgili ile geçirilen bir kaç haftada, sabahlara kadar oturmak, akşam üzerine doğru uyanmak ve akşam piyasasına dahil olmak. (max 10., 11. gün bunalmaya başlarsınız)

    - temiz havayı ciğerlerinize çekmek.

    - arkadaşlarınıza yemek hazırlamak.

    - birlikte oyun oynamak. tabu, monopoly veya puzzle yapmak.

    - hızı hissetmek. bisikletle, arabayla veya koşarak.

    - rahat bir köşeye yayılıp, sevdiğiniz bir şarkıyı dinlemek.

    - geceleyin, ıssız bir yerde gökyüzünü ve yıldızları izlemek.

    - sakin bi deniz kıyısında, kitap okumak.

    - uzun bir yürüyüşten sonra kana kana su içmek.

    - uzun bir doğa yürüyüşünden veya dalıştan sonra, akciğerler iyice açılınca, sigara içmek.

    - sevgiliniz veya eşinizle seviştikten sonra, uyuyakalmak.

    - dışarda şiddetli fırtına varken, evde olabilmek.

    - bir hayvanı sevmek, okşamak onunla oynamak.

    - çok ama çok canınızı yakmış bir insana hayatının lafını sokmak.

    - temiz çarşafların serildiği bir yatağa yatmak.

    - gündüz uykusu, öğle rakısı.

    - çok özlediğiniz birini şaşırtmak, süpriz yapmak.

    - ve... tabi ki çıplak uyumak.

    işte bunlar hep keyif.
  • içimde bir yerlerde yaşayan dolmuş şöförü. o kadar dengesiz, ama bir o kadar kendinden emin. uzman slalomcu, polis adını verdiği gerçeklikle karşılaşınca kafamı masamın altına sokucu. yüzlerce tesbih sahibi, sabırsız.
  • behçet necatigil'in bir şiiridir ayrıca.

    meyhane sen güzelsin,
    satıcıların olmasa.
    ezilir siteminde ufalmış gözlerin
    masalar, bir masa

    ihtiyar adam gelir, açlıktan kalma, yanık
    börek satar, taze.
    aldınız, yiyemezsiniz,
    oturur midenize.

    siz kızarsınız başka, irin gibi yüzlü,
    çiçekçi kadın gelir.
    çoğaltır bardaktaki hüznü,
    uzattığı karanfil.

    - karides, deniz gülü karides...
    tatmadınız ömrünüzde.
    duyarsınız al bir utanç gibi bikes,
    pörsük antenleri gönlünüzde.

    -parfümlerim var esans..
    babacan bir adam.
    muhteremdir,
    diretiyor madem.

    dolması, midye, sıcak..
    kirli beyaz önlüğü.
    gizler bir pırıltı, içli, yaltak,
    uykulu gözlerdeki yorgunluğu.

    sen küçük kız ver bir gazete,
    hangisi olursa olsun.
    öperdim ellerini kötüye çekilmese
    çocukluğunu satıyorsun.

    hiç düşündünüz mü, sarhoşsunuz,
    iğrençtir adeta.
    istediğiniz kadar sarhoş olunuz
    keyfediyorsunuz ya!
  • hayatta peşinden koşulması ve onun için fedakarlık yapılması gereken en önemli şey.*
hesabın var mı? giriş yap