• şebnem ferah'ın en taş olduğu döneminde yaptığı albümdür. en iyi albümüdür şahsımca.
  • "biriyle fena halde konuşmaya ihtiyacım var" * sözleriyle başlayan, şebnem ferah'ın 2003 yılında çıkardığı dertleşme albümüdür. albümdeki on şarkı aslında tek bir şarkıdır.
  • içindeki tüm şarkıları güzel olan albümler listesine sokabileceğim 3 albümden biri.
  • iyi ki kelimeler yetmemiş diye sevındgm albumdur...yetse daha neler yazacaktı bılmıyorum...her sarkının her sozune ayrı ayrı sapka cıkartıyorum bu albumun...
  • tek bir şeyden emin olabiliyor insan: "ticari kaygı" ile yapılmamış, her şeyiyle kendine has bir ruh hali barındıran bir albüm.
  • yeryüzünün en güzel albümlerindendir. her bir şarkıyı, öfkeyi bağışı, iki ucun arasında gidip gelmeleri başka bir albüm ne daha iyi anlatabilir, ne de hissettirebilir.
  • türk müzik tarihinin açık ara en kalp ağrısı dolu albümüdür. çok samimidir, gerçektir, dinleyenin de kalbini ağrıtır. ama dürüstlüğüyle de hayranlık ve saygı uyandırır. kalp kırıklığı evrelerinde dinlenmesi çok tavsiye edilmemekle birlikte bazı bünyelerde ciddi iyileştirici etkisi olduğu da gözlemlenmiştir.
  • türk rock müziği tarihinin kesinlikle en iyi 5 albümünden birisidir, bana kalsa en iyisidir diyebilirim ama rahmetli yavuz çetin'in satılık, hayko cepkin'in sakin olmam lazım, kargo'nun yalnızlık mevsimi gibi albümlerinin yanında sıraya koymaya kıyamadığım için en iyi 5 albümünden biri demekle yetindim.

    tüm şarkıları tamamen hard-rock olup, şarkıların geneli heavy metal sertliğindedir. yine istisnasız tüm şarkıların vokali emsalsizdir, şebo'nun bazen abarttığı (çok özür dileyerek söylemem lazım, hatta bokunu çıkardığı) tiz sesleri ve çığlıkları bu albümde tam da künefe üzeri kaymak tadında, yani yerinde kullanmıştır. sağlam bir hard rock albümünde olması gerektiği gibi bateri ve baslar öndedir. yani önde derken, hayvani twinler veya yüzünde patlayan baslar söz konusu değildir ama ortadadır ki bas/bateri dengesi inanılmazdır. resmen albümün iskeleti bas/bateri üzerinde yükselmiştir. türk grupları bunu pek ayarlayamaz, müzisyenlerin genelde hepsi "müzikal dehalarını" ortaya çıkarmak için abuk subuk ataklar, sololar atarlar alttan. bu albümde buna rastlayamazsınız. tüm şarkılarda tüm akorlar, sololar, riffler yapbozun parçaları gibidir, enfestir, lezizdir, şukeladır.

    bunun dışında albümün aurası da bi acayiptir. (yıllar sonra öğrendiğim üzere) önce babasının, sonra ablasının kaybı ve en sonunda özel hayatındaki sorunların üst üste gelmesi üzerine şebnem ferah bu albüm ile insanların yüzüne patlamıştır. ben şarkımı söylerken albümün ilk klibidir ve gerek kostumler olsun, gerek sepyaya yakın siyah beyaz çekilen klibin atmosferi olsun, gerek bu klibe atıf yapılarak hazırlanan albüm fotografları olsun bu albümünde yaşanan sinir harbini her alanda hissedersiniz. türk rock müzik tarihinde, "a"sından "z"sine her anlamda bütünlük, duygu, hırs, korku, hesaplaşma... hissedilen bir albüm daha yapılmamıştır.

    şarkı bazında incelemek istiyorum;

    (bkz: iyi kötü)

    "biriyle fena halde konuşmaya ihtiyacım var
    biriyle fena halde dertleşmeye"

    bir gün bir albüm yaparsam, şebo'ya özel mail atıp "sayın ferah, bir albüm yapıyorum, açılış şarkım yok. sen de bu şarkıyı yaptıktan sonra açılış şarkısı yazmaya ellerim gitmedi. velhasıl para da yok, bana bedavaya verip albümümde okumamı ister misin?" şeklinde yüzsüzlük yapacağımdan şüphem yok. şarkının bütünlüğü, şebnem ferah'ın hırs dolu keskin vokali türk müzik tarihinde eşsizdir. bu şekilde katıksız vokalleri tarkan, zeki müren, müzeyyen senar falan okur, o derece. sadece bu şarkı için bile albüm alınıp dinlenir.

    (bkz: babam oğlum)

    albümde gözlerimin etrafındaki çizgiler ile birlikte vokalin önce çıktığı 2 şarkıdan birisidir. heavy metal sertliğinde bir intro ile şarkı başlar ama sözleri geldiği anda makbere uzanmış bir ölü gibi üzerinize toprak çöker. her anlamda depresif bir şarkıdır, sözler şarkı sözü değildir, şiirdir. aşkından hesaplanmamış meseleler sebebi ile ayrılmış herkesin yapacağı gibi kendi ile hesaplaşmasıdır şebo'nun. elim ayağım titriyor yine, vay arkadaş...

    (bkz: ben şarkımı söylerken)

    evınsıns bu şarkıyı yazsa, okusa rock müzik tarihi klasiği olurdu. şarkı içinde kendinizi yüzdürür, kusturur. düzenlemesi de enfestir, hatta ben olsam rock müzik düzenlemesi derslerinde örnek olarak okuturum. ozan tügen-şebo ortaklığının en büyük ürünü olabilir. girişte sitar kullanımı şarkının keskinliğine öyle bir katkı yapmıştır ki, zaten daha şarkıya dinlerken atmosferine girersiniz. whereever i may roam ile birlikte en gaz girişleri olan şarkılar listemde ilk sıralardadır.

    (bkz: senin adın ne)

    albümdeki (vasat demeye dilim varmadığı için) genel kalite altında kalan tek şarkıdır. aslında bu şarkıyı sıradan bir rock grubu albüme koysa en sevilen 3-4 şarkıdan biri olur ama bu albümde sözler açısından biraz kısır kalmıştır. muhtemeln doğrudan mesaj kaygılı bir şarkı olduğu için albüme almış ama canı sağolsun şebocuğumun. buna rağmen düzenlemesi yine harikadır.

    (bkz: gözlerimin etrafındaki çizgiler)

    the best of the best. tek kelime. şebnem ferah tarihinin fade to black'i gibi birşey bu şarkı. tüm şarkılara bayılırsınız, seversiniz, sevmezsiniz ama bir şarkı vardır ki bilinçaltınızın en derininde oradadır daima. taraftarlık gibidir, ondan kopamazsınız. sevgilinizden ayrıldığınızda, işten çıkarıldığınızda, sınavdan kaldığınızda o şarkı gelir ya aklınıza... hah işte o şarkı bu şarkıdır. türk müzik tarihinde böyle bir meydan okuyuş çok nadir görülmüştür;

    "ben sana hala aşığım
    işte tam burda karşındayım"

    bu arada eklemem lazım, metin türkcan'ın sololarını pek sevmem, genelde iyi şarkılarda zayıf kalır. bu şarkı, bana göre onun tek istisnasıdır, bu şarkıda bu solo olmasa idi bu kadar güçlü olmazdı.

    (bkz: çocukken sahip olduğum kırmızı rugan ayakkabılar)

    yine heavy metal sertliğinde, yine harika düzenlemeye sahip, yine çocukluk travmalarından beslenen ve yine insanı olduğu yere mıhlayan şarkı. dipten gelen, şarkıya tam oturmamış olarak gözüken ama tam da duygu patlamasının yaşandığı, tam patlama demeyelim, patlamak isteyen ama kendi duygularına sımsıkı sarıldığı için patlayaman naif insanların serzenişine sahip muhteşem solo... eyyorlamam bu gadar.

    (bkz: mayın tarlası)

    şebo'nun müzisyenlik namına en önemli özelliği ne derseniz, size şiir tadında sözlere enfes besteler kondurabilmesidir derim. sıradan sayılan gitar, bateri yürüyüşleri sözler ile öyle bütünleşir ki, siz kendinizi bir anda o şarkının içinde bulursunuz. iddia ediyorum, bu sözleri herhangi bir grup yazmış olsa idi şarkının ne düzenlemesini ne de bestesini bu şekide keskin yapardı. sözler öne çıksın diye akustiğe yakın düzenleme yapardı herkes. şebo ise büyük risk alıp bana göre ortaya enfes bir eser çıkarmış. kayıt, belki çok yanlış öngörüler ile yapılmış ama belki bu yanlış şeyler nedeni ile ortaya bir şaheser çıkmış. prodüksiyon, bestecilik, müzisyenlik böyle bir şey işte.

    (bkz: gözyaşlarımızın tadı aynı)

    albümün pozitif diyebileceğimiz tek şarkısı. o sebeple sıradan dursa da albümün bütünlüğü içerisinde enteresan bir yerde. yani bu albümünde değil, başka albümde olsa "lan ne işi var bunun?" dersiniz ama o depresiflik içinde öyle ayrı bir yerde ki... yani zehre boğulmuş vücudumuza "belki kurtarırız" umudu ile vurulmuş panzehir gibi. insanı gülümsetiyor çalmaya başladığı anda. bence şebo o yıllar içinde kendine hitaben yazdığı bir eser bu, aklıma başka mantıklı açıklama gelmiyor, belki tutunması gerekiyordu bir şeylere...

    "sen, ben, o herkes aynı hikayede
    başı ve sonu aynı gerisi farklı"

    ...that's all...

    (bkz: daha iyi olmaz mıydı)

    albümün yine net mesaj kaygılı eserlerinden, sözleri okuyunca bunu anlamamk elde değil. yine de benim en sevdiğim şarkılardandır, çünkü albümlerde genelde bestelerden ziyade güftelere odaklanan bir dinleyici olduğum için bu şarkı her zaman bana çok sempatik gelir. ne zaman dinlesem elim ayağım oynamaya başlar tempoya uygun.

    (bkz: her şey insanlar için)

    şebo'nun albümler tarihinde politik davrandığı tek şarkı bu olabilir. eğer bu şarkı ile mayın tarlası'nın yerini değiştirse idi muhtemelen herkesin dilinde o değil, bu şarkı olacaktı. sanırım mayın tarlası'ndaki mesajlarını herkes duysun diye böyle bir şey yaptı.

    bana göre albümün en iyi 3 şarkısından birisidir. sözlerindeki umuda teşne umutsuzluk, düzenlemesindeki umutsuzluğa teşne isyan, vokaldeki umutsuzluğa teşne naiflik... saymakla bitmez. keşke bu albüme değil de daha çok patlayabileceği bir albümüne koysaydı ama o zaman bu albüm mükemmel olmazdı belki, değil mi olric?

    öyleyken böyle. genç nesil arkadaşlarım, size sesleniyorum. alın ve dinleyin bu albümü. kaset çıkarmak isterseniz çıtanız bu albüm olsun, emin olun faydasını göreceksiniz.
  • senelerden sonra bana şebnem ferah dinleten albüm. şebo baştan sona bir öykü anlatmış. eğer ki öykünüz onunkiyle örtüşmekteyse, albüm bağımlılık yapmaktaymış*.
hesabın var mı? giriş yap