• ağaçların üzerinde şemsiye gibi duran mantarlardır bunlar. koyu kahve rengi gövdesi ve açık kahve rengi bir üst kabuğu vardır. çakmak taşından çıkan kıvılcımlarla bile tutuşturulabilecek kadar ateşe hassastır. çam ağacından elde edilenleri yakıldığı zaman mis gibi bir çam kokusu sağlar. alev almaz. hep için için yanar. yalnızca suyla söndülür. ama nemli olanları kullanılmaz. güneşte iyice kurutmak gerekir. yandıktan sonra öyle üstüne basmayla falan sönmez. balıkçılar sigara yakmak için yanlarında taşırlar. bir tanesini yakar ve (tercihen) metal bir kaba koyarlar. rüzgarlı havalarda denizin ortasında kibritti çakmaktı uğraşmazlar. bunun için için yanan yerine basınca sigarayı alev alır anında. öyle eskiden nerede pürmüz gibi üfleyen denizci çakmakları... bizim dedelerimiz hep bunu kullanmışlardır.
  • tdk der ki* : "kav mantarlarından kurutularak elde edilen, çabuk tutuşan, süngerimsi madde" kibritin adının nereden geldiğini de öğrenmiş oldum.
  • kemal ateş, "tütün kokusuyla kav kokusu birbirine karıştığında, ayrı bir koku çıkar ortaya, çocukluğumdan iyi bilirim. (...) köylerde çakmak, hatta kibrit bulmak bile zordu bizim çocukluğumuzda. yaşlıların sigarasını alır, uzak tarlalardaki komşu amcalara, dayılara yaktırıp getirmek bizim görevimiz olurdu. aradaki mesafe uzaksa, yaktırdığınız sigara sönmeye yüz tutar. bunun çaresi bir iki nefes çekmektir. kimi arkadaşlarımızda sigara alışkanlığı böyle başlamıştır." diye konuya girdikten sonra şöyle anlatıyor kav elde etmenin değişik bir yolunu :

    //işte bu yokluk içinde, dedelerimizin bir bez parçasını nasıl kava dönüştürdüklerini şaşarak izlerdik. size yemek tarifi gibi mi anlatsam bunu? pamuklu bir bez parçası alınır önce, suda ıslatılır. sonra boynu kirli bir koyun bulunur. bu ıslak pamuklu koyunun kirli boynuna sürülür, sürülür... hayvanın tüylerinin dibi sabun gibi köpürmeye başlar, yağlı yağlı bir şey bulaşır beze. köpüren tüyler ıslak bezle iyice ovulur, yağlanıp ağırlaşan bez güneşte kurutulduktan sonra, yanmaya hazır hale gelir. artık adı kav olan bu bezden her sigara yakışta küçük bir parça koparılıp iki döven dişi arasına sıkıştırılır, muştaya benzeyen küçük bir demir parçasıyla vurulur. bir vuruşta değilse bile, birkaç vuruşta kav hoş bir koku yayarak tutuşuverir. tiryaki sigarasını bu bezle yakar. sonra söndürür, kalan parçayı atmaz.//
  • kokeni ingilizce ve fransızcadaki cave sozcugunden gelen, ama şarap mahzeni, veya kolleksiyondaki şaraplar anlamında kullanilan sozcuk.
    (bkz: sarap mahzeni)
  • dunden bugune bir kac degisik kav kibrit kutusu

    http://4.bp.blogspot.com/…rit koleksiyonu takim.jpg
  • sigara içmem ama kibrit tabi ki de taşırım. sıkıldıkça çakarım bir tane. gerek çakınca gelen kokusu, gerek söndükten sonraki rayihasıyla en iyi kibrit istisnasız budur. en yakın rakibi malazlar ve özel basım kibritler koku olarak yanına yaklaşamıyorlar. özel kibritler daha güzel yansa da patlayarak yaptığı açılışı ve elden üç gün çıkmayan çam yanığı kokusuyla rakipsizdir. en büyük hatası eski halı desenlerinin yerini aldıklara reklamlara bırakması, bir kibritin yapmaması gereken tek şeyi yapıp çakmak reklamıyla donatmışlar bir tarafını. rivayet o dur ki yahoo! moda arama motoru olduğu günlerde bulamadığı aramalar için kullanıcılarını pek bilinmeyen google a yönlendiriyormuş. sonra soruyorlarmış siz buldunuz mu biz bulamamıştık diye. google kurnaz, biz de bulamadık abi falan diye yahoo!yu idare ediyor. sonra google yahoo ya borç verecek konuma geliyor.... yapmayın!!!
  • arkasında "swidish match kibrit ve çakmak aş. adına endonezya'da üretilmiştir." yazan kibrit markası.
    ulen kibritimiz bile endonezyadan geliyo nasıl iş bu?!
  • kav ile ilgil şöyle bir efsane de vardır:

    ünlü kav kibritlerinin satışı müthiş derecede düşmüş. firma artık zarar etmeye başlamış. ne yaparlarsa yapsınlar satışı arttıramıyorlarmış. sabah akşam toplantılar yapıp bir çıkış yolu arıyorlarmış. satış departmanında işe yeni başlayan, üniversiteden yeni mezun bir genç, "ben bunu hallederim. hatta kâra bile geçersiniz" demiş. ciddiye almamışlar tabii. aralarında, "yeni yetme bir çocuk mu bizi kurtaracak?" diye konuşmuşlar. ama işler daha da kötüye gidince başka çareleri kalmamış. mecburen kabul etmişler. çocuk hemen işe koyulmuş. ve bir ay sonra satışlar gerçekten de dörde katlanmış!

    genç satışçı bunu şöyle bir numarayla başarmış: imalatta, kibritlerin durduğu kısmı (yani çekmeceyi) ters yerleştirtmiş. böylelikle kutu kav yazan yer yukarıda tutularak açıldığında çekmecenin içindeki tüm kibritler yere saçılıyomuş! insanlar da dağılan kibritleri eğilip tek tek toplamak yerine zaten ucuz olan kibritten bir tane daha alıyormuş.
  • doluca'nın ürettiği boğazkere-öküzgözü karışımı içimi bir yudum su, nefis, über alles içki. şu sıralar migros'ta 26.90'a, benim gibi migros bulamayan insanlar için ise kipa'da 32.90'a bulunabiliyor. %14,5'lik alkol oranıyla bir şarap için yüksek alkollü gibi dursa da uygun bir peynir tabağıyla** nasıl içtiğinizi anlamıyorsunuz. özetle, yirim ben bu şarabı.
  • iç anadolu'da mantarın değil de süpürge otunun dibindeki pamuğa benzer çıngı ile çok kolay tutuşup sigara yakmaya yarayan oluşuma denir. tiryakiler bıçağın kenarına kavı koyup çıngı taşı ile vurup kavın tutuşmasının ardından sigaralarını yakarlarmış vakti zamanında. yine de yakmak zormuş. tarlasında eşeğe binip evinde sigarasını ancak yakabilinler varmış.
hesabın var mı? giriş yap