• düşman başına bir illet. bu hastalıkla inceden uğraşan, dalgasını geçen canım insan evlatları da var şükür.
    işte onlardan biri; http://imgcash1.imageshack.us/img42/52/upx1.jpg
  • minyatür ırkçılıktır.
  • tıbbın da hastalıkları kategorize etmek suretiyle tutulduğu hastalık.
  • siniflara türlere ayirma isini a$iriya dökme durumu.

    -abi bu filmin türü ne?
    -komedikorku.
  • taksonofili.
  • hastalık olmadığı halde hastalık diye tarif edilen hastalık *. kategorizasyon şu anda insanoğlunun hayatta kalıyor olmasının en temel nedenlerinden biridir. insanlık, evrendeki şeyleri algıladığı kadarıyla kategorize etmeseydi, onlar üzerinde herhangi bir iktidar kuramaz, kendi varlığını da ciddi tehlikelere sokardı. ayrıca her şeyi isimlendirerek toplumsal - yani ortak - bir algı evreni oluşturma güdüsünü veya zekasını - ne derseniz deyin - ortaya çıkaran insanlık, aksi halde birey birey, ayrı ayrı yaşamak zorunda kalırdı. nietzsche'nin yaprak örneği en sevdiğim örnektir, hemen anlatayım:

    yaprak dediğimiz şey nedir? diye sorup, bunların bir ortak özelliğini bulmaya kalkarsak, varabileceğimiz tek nokta, bir nesne veya bitkinin bir parçasının diğerine bağlı olması durumudur. daha küçük ve bağlı duran tarafa yaprak deriz. halbuki bir yaprağın milyonlarca başka özelliği bulunmaktadır, onlardan birini de seçerek, o özelliğe haiz olanları "yaprak" olarak adlandırabilirdik. bunlar tarihsel olarak durumsal * (böyle çeviriyorlar türkçe'ye, kızmayın) niteliktedir. yani bir nevi tesadüfi veya rastgele sayılabilir. eğer yaprak denen şeye ortak ikinci bir özellik katarsak, örneğin canlı olması gibi, daha önceden yaprak diye adlandırdığımız milyonlarca nesneye yeni bir isim bulmamız gerekirdi. bunu genişleterek düşünün artık ortak bir dil yaratmanın getirdiği zorunlu kısıtlamaları ve sınırları.

    dolayısıyla kategorize etmeyen insan, toplumsal yaşamı da kuramazdı, belki - büyük ihtimalle - hayatta da kalamazdı bu kadar uzun süre. doğaya - ve dolayısıyla kendine - hakim olamazdı (şu ana kadar bir miktar hakim olunduğunu reddetmek abes kaçar sanırım). böyle düşününce, kategorizasyon hastalığı adı altında kastedilen şey, aslında iktidar kurma eğilimidir. bu bir etik gerilemedir, ve zavallı kategorizasyonun kendisiyle pek bir ilgisi yoktur. sırf matematiksel değildir, yaşamı sürdürmek açısından fazlasıyla da biyolojik bir refleks halini almıştır. kategorize ettiğimiz şeylerin üzerinde bir iktidar kurmuş oluruz aynı zamanda, bunu toplumsal yaşama yansıtmamızdadır bence problem. yani, sanatçı-sağcı-solcu vs diye tanımlamalar yapılabilir, bunda bir sorun yok. önemli olan, bu tanımlamaların kendi başlarına bir iktidar çerçevesi kurduğunu bilerek bunları kullanmak ve bu iktidarı kullanıp suistimal etmeyecek kadar etik değerlere sahip olabilmektir. hastalık denen şey etik bir sorundur.
  • bunun kadar hasta bi davranish da insanlarin olushan bu kategoriler icherisinde hiyerarshik bir duzen yaratma egilimi. ille de bir "en" in varligina ihtiyach duymakta insanoglu
  • kategoriler icerisindeki hiyearsinin tepesindekini desifre etmeye de kimse cesaret edemez. nedendir anlamam. "en iyisi" denilmez cogunlukla. "en iyilerinden biri" tercih edilir onun yerine
  • stilimizi harp, violin, cello ve kadinli erkekli vokallerle birlikte dark/gothic/doom metal diye tanimliyoruz. (lacrimas profundere)
    (bkz: gorunmez bkz) (bkz: bkz da bkz)
hesabın var mı? giriş yap