• (ekim 2005, isimler ve mekanlar degistirilmistir)

    - anne, ayse'ye kirmizi cok yakisiyor.
    - hmm. ayse kim?
    - bi arkadasim.
    (ustune varmayalim)

    (aralik 2005)

    - anne ben asik oldum
    - kime asik oldun?
    - ayse'ye. ama soylemiycem. evlenme teklif edinceye kadar soylemiycem. sen de kimseye soyleme (yazma demedi ki)
    - tamam canim.

    (ocak 2006, oglanin asik oldugu kizla tanisilir. aileler tanisir. cocuklar arkadasliklarina devam ederler, ailecek gorusulur, ama esas oglan, her firsatta, nasil askimi belli etsem/etmesem, nasil evlenme teklif etsem derdiyle ugrasiyordur. esas oglanin gunu, ayse'nin ona olan davranislariyla sekilleniyor, kiz esas oglana ilgi gostermezse evde firtinalar kopuyor, kapilar carpiliyor, kiz esas oglanin bir dedigine gulumsuyorsa hayat pespembe oluyordur)

    25 nisan 2006

    esas oglan eve gelir... yuzunden dusen bir parca... aynen aktariyorum.

    - ne oldu oglum, okul nasil gecti?
    - hayatimin en kotu gununu yasadim. ayse, baskasiyla evlenicekmis.
    - aa nerden cikti simdi bu, oglum daha erken boyle seyleri dusunmek icin, o da farkinda degildir bu islerin daha.
    - yok, kararliymis, alp'e soyledi. hem de benim onumde.
    - ne dedi tam olarak?
    - alp, ayse'ye, esas oglan sana asik, seninle evlenmek istiyor, dedi, ayse de, ben firat'la evlenicem, dedi.
    - cok kesin konusmus ya.
    - kesin konustu anne. anneanneme, kardesime soyleme. babama aksam soyleriz.
    - tamam canim. ama bak, yine soyluyorum, evlenmek icin daha erken, baska asik olacak kizlar var dunyada, hem belki ayse sana asik olur, daha zaman var..
    - anne ne diyorsun, neredeyse 6 yasindayim artik. hic evlenmiycem ben...

    (gece uyuyamadi cocukcagiz. dolabin altinda fare var, eve hirsiz mi girdi diye bin bir turlu bahaneyle donup durdu yatakta. aslinda aklinda olan ilk hayal kirikligini gizlemeye calisti galiba. simdiden boyle basladiysak, ohooooo).
  • "diyelim ki balıkmışım ben, sen de balıkçı. ikimiz de biliriz sineğe bile kıyamazsın, öyle bos oltayı atarsın denize. bilirsin salak olmadığımı, ama aşık olduğumu bilmezsin. ben sana inat yakalanırım. şaşırırsın, nerden çıktı bu diye... istediğin balık degil ki, oturmak iskelede. mecbur çekersin yukarıya. acı çekiyorum nede olsa. dedim ya kıyamazsın... uzanırım avuçlarına. dudaklarıma dokunursun, iğneyi çıkartacaksın ya, yoksa sevdiğinden falan değil... bilirim senin yanında yaşayamayacağımı. sen de bilirsin, öldürmeye kıyamazsın, bakarsın avucundaki aptal balığa, ben de sana... sonra beni kurtarmayı seçersin, ben avuçlarında ölmeyi seçmiştim oysa... bırakırsın denize. yüzünde kahraman gülümseme. hayat kurtardın ya biraz önce. sessizce boğulurken mavilerde, son kez bakarım iskeleye, iskeledeki aptal balıkçıya, sen de kurtardığın balığına..."
  • bu güne kadar yaşadığım tek aşk çeşidi....birinizde karşılık verin beaa...

    edit: nihayet karşılık veren biri çıktı :)
  • insan bilir, hisseder karşılıksız olduğunu ama beyni ile kalbi arasındaki koordinasyon bozulmuştur bir kere, engelleyemez kalbinde öten umut kuşunun sesini bastıramaz. kim demişti ? sanırım friedrich nietzsche, umut en büyük kötülüktür diye, ya da o anlama gelen başka birşey. e susmayınca o gerzek umut kuşu açılır dökülürsünüz karşılıksız aşkınıza. alır cevabınızı oturusunuz. açılmak bir nebze rahatlatır belki, soru işaretleri ve umut denizinde yüzmekten daha evladır, kimbilir... ama herhalukarda acıtır, incitir. sadece sizi mi? hayır, zaten akıllı, özel ve duyarlı olduğu için sevdiğiniz kişi de incinir maalesef. sonrası bildiğiniz klasik manevralar, kendini kandırmacalar. o kadar da sevmiyordum, unuturum nolacak, ohoo bunu da atlatırız neler atlattık gibi kendini yatıştırma süreci. ilk anlarda hayallerin hızı biraz azalsa da kesilmez bıçak gibi , teniniz yanmaya devam eder. dalıp dalıp gidersiniz. sonra korkarsınız. acaba artık kaçar mı benden diye. yüreğine giremedim ama beyninden sohbetinden mahrum kalmıyayım endişesi kemirir sizi. bu belki zavallılıktır ne verirse razıyım mantığıdır ya da daha doğrusu mantıksızlığıdır. ama aşkın mantığı olduğu da nerede görülmüş ki canım.
  • onun bir gun karsılık vericegini hayal ederek gecen gunler demektir.
  • dünya üzerindeki en berbat duygulardan biri.
  • ikinizin birbiriniz için yaratıldığınızdan sadece sizin haberiniz olması durumu.
  • sevip de sevilmemek üzücü bir durum, bunda herkes hemfikirdir; fakat daha üzücü bir durum var. insan bu duruma alışıyor. hayır maalesef bağışıklık kazanmıyor; sadece alışıyor. hayatınızın en buruk parçası oluveriyor bu durum.

    bana şu kısa hayatını özetle deseler önce uzun uzuna leyla'yı anlatırım; sonra bir cümle eklerim: ben bu kızı çok sevdim; ama o beni sevmedi, sevemedi. oysa ki daha iki sene bile olmadı onunla tanış olalı; onun tarafından reddedileli. hakikaten ne yapıyordum ben hayatımda leyla yokken?

    hatırlamıyorum, ne yazık. inanın bana hatırlamıyorum. sanırım daha mutluydum; ama çok şükür şimdi de keyfim yerinde. insanız sonuçta; alışıyoruz her şeye.

    bir şekilde devam ediyoruz. bir şekilde işimize okulumuza gidiyoruz, arkadaşlarımızla eğleniyoruz, ailemize sevgiyi saygıyı eksik etmiyoruz. belki o kadar alışıyoruz ki; o kadar devam ediyoruz ki hayatımıza birileri giriyor. onunla ihanet ediyoruz leyla'ya. hem yaren'e ihanet ediyoruz, hem de leyla'ya; ama en çok da kendinize ihanet ediyoruz. hayat garip değil mi? leyla başkasını seviyor; siz leyla'yı seviyorsunuz; belki başkası da sizi seviyor.

    insan alışıyor. her şarkıda onu hatırlamaya, onu düşünerek uykusuz kalmaya alışıyor, her aklınıza geldiğinde yaşınıza hiç de yakışmayan öksürüğünüze rağmen bir sigara yakmaya alışıyorsunuz. hiçbir zaman leyla olmayacak; insan bu gerçeğe alışıyor. siz leyla'yı seveceksiniz; leyla sizi sevmeyecek; leyla başkalarını sevecek; siz de başkalarını seveceksiniz.

    alışıyorsunuz ama şaşkınlığınız geçmiyor, sadece şaşırmaya da alışıyorsunuz. en ufak sebebin geçerli olduğunun farkında olarak; mesela dünyanın en yakışıklı en iyi erkeği bile olsanız leyla sizi saçınız siyah diye sevmeyebilirdi, o bu hakka sahip; ama yine de şaşırıyorsunuz. tanrı'nın planını kavramakta güçlük çekiyorsunuz. neden? neden karşınıza leyla'yı çıkardı? beterinden saklasın, nankörlük olarak algılamasın, binlerce şükür; ama sizi neden böyle sınadı. her şeyi bilen sizin ne kadar çok sevebileceğinizi de bilmiyor muydu? hayırlısı oldu; ama hayırlısı neden böyle oldu? saygısızlık etmem istemem; ama huzuruna çıktığımda fırsat bulabilirsem soracağım onlarca sorudan bir tanesi de bu olacak.

    karşılıksız aşk üzerinden hayatı sorguluyorsunuz. iyiyi, kötüyü; gerçeği, yalanı; doğruyu, yanlışı; aşkı, sevgiyi; tanrıyı, kararları; leyla'yı sorguluyorsunuz; tabii en çok kendinizi sorguluyorsunuz. geri dönüp bakıyorsunuz; hatalarınız, sabırsızlığınız, zayıflığınız sizi ezip geçiyor. maalesef hoyratlığınızın bedelini yine siz ödüyorsunuz ve "ama ben çok sevdim." bir nedenden öte çocukça bir bahane oluyor. hayatta bazen çok istemek yetmiyor, çok istediğiniz şey değil; hayırlısı oluyor.

    leyla'yı görüyorsunuz; leyla mutlu, leyla birini seviyor. leyla hep başka birini sevecek. sonra leyla birini çok sevecek. allah leylaları sevenlerine, sevdiklerine bağışlasın; allah leylaların mutluluklarını daim etsin. leylalar bunu fazlasıyla hak ediyor. sizin varlığınızı seçmeyen insanlar yokluğunuzla mutlu olmayı hak ediyor.

    hadi kendinize bir iyilik yapın; ben yapamıyorum, lütfen siz yapın. sevmeyin artık leyla'yı. o sizi sevemiyor diye üzülmeyin artık. o sizi sevmiyor diye sizi sevenleri ve daha önemlisi kendinizi üzmeyin. o sizi sevmiyor diye siz de onu sevmeyin. ben de farkındayım ona olan sevginiz en değerliniz, en kıymetliniz; ama yetsin bu kadar güzellik. toplum, insan ilişkileri böyle çalışmıyor, kabul edelim artık.

    biliyorum rol yapmak istemiyorsunuz, yeteri kadar çaba gösteriyorsunuz zaten hayatta kalabilmek için; buna gücünüz var mı bilmiyorsunuz; ama yetmiyorsa daha fazlasını yapmaktan başka yolunuz yok. hadi beklemeyelim artık. bitsin artık bu boktan dünyadaki çocuksu, naif duygularımız.

    çocukları; o masum yaratıkları, insanların en safını, en güzelini kimse ciddiye almıyor, büyüyelim artık. her şeyin hayırlısını veren bize yardım etsin. oysa tek ihtiyacınız olan şey biraz umuttu; ama boşverin. hadi büyüyelim artık.
  • baliksiz kilcik yemek gibi birsey.
hesabın var mı? giriş yap