• kameramanlık, bir gün diyarbakırlı yaşlı teyze ile sohbet edip ertesi gün amsterdam'da israil'li yönetmenle tanışmaktır.bir gün barcelona'da michelin yıldızlı lokantada yiyip ertesi gün istanbul'da seyyar pilavcıda yemektir. bir gün başbakanla ertesi gün çiftçi ile oturmaktır. sabah, ikinci sınıf popçuyla akşam nobel ödüllü yazarla konuşmaktır. bir gün madende bir gün plazada bir gün ormanın derinliğinde bir gün denizin ortasında olmaktır. bar kapısında,savaş meydanında, ameliyathanede,podyumda, stadyumda, miting alanında,ilkokulda, amfide,sarayda,zindanda,mezarlıkta olmaktır. bir gün düğünde bir gün cenazede olmaktır. las vegas'ta 5 yıldızlı otelden çıkıp siirt'te kalorifersiz otelde yatmaktır. camide, kilisede, mekke'de kudüs'te vatikan'da tibet'te olmaktır.bir gün gecekonduya bir gün villaya konuk olmaktır,çocuğunun karnını doyuramayan adamı da rahmi koç'u da dinlemektir. doğumhaneden çıkıp morga girmektir.depremi de görmektir, bayramı da..kısaca bir gün dünyanın en iyi, bir gün en kötü işini yaptığını sanmaktır..
  • uzman çavuştur.

    yıllar geçer, dünya kadar iyi iş çıkarmıştır. yine de yükselemez, terfi almaz. olup olacağı şef olmaktır. nadiren, o da arkasında birileri varsa, program editörü filan olabilirler.

    bu sırada 8.5 kiloyu gün be gün kaldırmaya, sırtlamaya devam ederler. işi bilmeyen muhabirlere işi öğretirler, o muhabir bebeler sonra müdür olur, bunlar yine aynı koltukta aynı iştedirler.

    bugün herhangi bir haber merkezine gidin; ortalama bir muhabirden çok daha fazla muhabire benzerler. hayat tecrübeleri, bakış açıları (eski kıdemli muhabirleri saymazsak) muhabir tayfasından çok daha geniştir.

    hikayeleri boldur. ölümden dönmeyeni yoktur. muhabbet erbabıdırlar. her türlü ortamı görmüşlerdir, nerede nasıl davranacaklarını, kime ne kadar sokulup ne konuşacaklarını bilirler.

    özellikle mesleğe 90'ların başında girmişler tadından yenmez. haber merkezlerinin en şen şakrak masaları kameramanlarınındır...

    -kaset aldın mı...
    +aldım, aldım

    - hepsini çektin mi...
    +çektim, çektim....
  • türk medyası açısından bakarsak, başardıkları güzel işlerden dolayı hiç bir zaman hakettikleri övgüleri alamayan, ancak talihsiz bir olaya sebebiyet verdiklerinde (kameraya kaseti koymayı unutmak ya da işin en güzel anında yanlışlıkla kayıttan çıkmak gibi) aylarca kafalarına acımasızca vurulan çile insanları.

    bir muhabir veya fotomuhabir kadar değer görmeyen bu emekçiler, aslında işin en 'ağır' kısmını yaparlar ve bizler sıcacık evlerimizde çayımızı yudumlayarak televizyonumuzu izlerken, onlar her türlü zor şartta çalışıp kendi bakış açılarını bizlere yansıtırlar. bir kameramanın en mutlu olduğu an, çektiği görüntünün akşam yayınlanıp yüzbinlerce, milyonlarca insan tarafından seyredilmesidir ki, işte o zaman gün boyu çektiği bütün sıkıntıları anında unutur. daha genç yaşlarda, ileride torunlarına anlatacak binlerce acı tatlı hikayeye sahip olurlar. tenkisata gidecek televizyon kanallarının ilk kurbanı olsalar da, işsiz kalmazlar. zaten 45 yaşına gelmiş standart bir türk kameramanı muhtemelen 20 ayrı kurumda çalışıp, iş değiştirmiştir.

    türk halkının 'gamaracı, gamaraman, gameratör' gibi abuk subuk isimler taktığı bu yorgun bünyeler, muhtelif olay yerlerinin stresli insanlarının ilk hedefidir her zaman. genelde tartaklanma ve dayak yeme riskiyle karşı karşıya olan kameramanların kolları taşıdıkları ağırlıklar ve kendini savunma iç güdüsünün verdiği hormonel özellikler sayesinde iyice gelişmiştir. gerekirse 10 kiloluk kamerayı orak gibi sallayıp, karşılarındaki 'sinirli' kabadayıları yere serme gücüne sahiptirler. türk halkının, yedi ceddine kadar küfür edilmesi sevapmış gibi algıladıkları kameramanlar, çekim yaptıkları anlarda bile tekmelerini kullanabilirler. yukarısı gayet normal çekim yapıyormuş gibi görünen bir kameramanın belden alt kısmı çılgın bir karateci gibi çalışabilir, ne olduğunu anlayamadan apış aranıza tekmeyi yiyebilirsiniz demektir. ayrıca kameramana saldırmak gibi bir gaflete düşerseniz eğer, birden etrafınızda çok sayıda hayvani kameramanı size yapıştırmaya hazırlanıyorken bulabilirsiniz, zira aralarında müthiş bir yardımlaşma örneği sergilerler.

    türk medyasındaki standartlaşma ve gelişen iş şartları kameramanların da durumlarını günden güne iyileştirmektedir. onlar omuzlarındaki ağır yükün bilinciyle her türlü olay yerinin aslanlar gibi çarpışan yılmaz cengaverleri olmaya devam edeceklerdir.
  • 2005 yılından beri icra ettiğim ve son 7 aydır ara verdiğim meslek. her yönüyle tecrübe kazandıran, hayatın en boktan gerçeklerini insanın yüzüne en acı şekilde vuran stresli bir meslektir. herkesin kaldırabileceği bir iş değildir. dışarıdan her ne kadar havalı bir meslek gibi görünse de öyle değildir. sağlam bir psikoloji ve sabır gerektirir. işin durumuna göre bazen amele bazen de kral hayatı yaşatır. tabi geçici olarak.

    mesai kavramı yok, resmi tatil yok, hatta haftalık izinler bile çoğu zaman iptal olur. bazen gecenin bir yarısı telefon alır ve o uyku sersemliğiyle koşa koşa olay yerine gitmek zorunda kalırsınız. onca yıllık meslek hayatımda neredeyse görmediğim olay kalmadı. yanan, parçalanan cesetler; doğal afetler, yüzlerce trafik kazaları, haftalar aylar sonra bulunan kurtlanmış cesetler, patlamalar, savaş bölgeleri ve bir çok uluslararası siyasi olaylar...

    hayatın en alt tabakasından en üste tabakasına kadar bir hafta içinde her şeye şahit olursunuz. bir gün bir tinerciyle oturup muhabbet ederken, ertesi gün cumhurbaşkanlığının düzenlediği bir resepsiyonda bulursunuz kendinizi. bunlar yetmezmiş gibi onca kaosun arasında hem muhabirin triplerine, hem de patronun fırçasına maruz kalırsınız. bunların yanı sıra sokakta çekim yaparken bir çok insanın sözlü ve fiziki tacizleriyle karşılaşırsınız. en iyi çözüm görmezden gelip işinize devam etmek. ancak bir defasında dayanamayıp 700 gramlık ''anton'' bataryayı kendini bilmez bir adamın kafasına indirdiğim olmuştu. hem öyle aman aman yüksek gelirli bir meslek değildir.

    10'dan fazla ülke gezdim bir çok değişik kültürü yakından tanıdım. tüm olumsuzlukları bir kenara bırakırsak dünyanın çeşitli yerlerinden çok güzel arkadaşlıklar ediniyorsunuz.

    son olarak, telefonlarla çektiğiniz amına koduğumun görüntülerini dikey çekmeyin artık. fitil oluyorum yaw :)
  • kameramanların piri cevat kelle'dir.

    yazıcı meleklere gelince, kuranda "allahın bilmediği neyi ona haber verebilirsiniz" demiyor mu? bu yazıcı melekler ne iş o zaman?
    bu çelişkiye bahane olarak "allah için değil kullar için kaydediyorlar" denir. ne yani allahın sözüne inanmayacağız da onun melekleri söyleyince mi inanacağız? allaha karşılık meleklerin şahitliği mi?

    hep mitoloji işte bunlar.
  • çoğu zaman izlediğiniz görüntüdeki kişiden çok daha zahmetli bir performans sergileyen kişidir. "oha çatıdan çatıya nasıl atladı" diye filmi takip kamerasından izlerken aslında aynı şeyi kameramanın da yaptığını hatta bunu yaparken kamera taşıdığı unutuluyor. aynı şekilde belgesellerde de "şu an çok dar bir tünelde ilerliyoruz, hareket etmek neredeyse imkansız" diyen adamı çeken kameramanı hiç sızlanıp şikayet ederken duymuyoruz.
  • olayları görüntüleyip biz zavallı hiçbir şeyden habersiz domates dilimleyip üzerine kekik ve zeytinyağı döken bir yandan da çay demleyen bireylere ulaştıran halk kahramanı; kamera - man! (bkz: yine bir gün pek iğrencim hiç unutmam)
  • haber icin ugrasanlari ve diğerleri olarak ikiye ayrilmasi gereken meslek erbablari. 40'li yaslarda gözleri kanamaya baslayan, bir omzu düsük kalan, 3 gün sonra unutulacagini bilse de bir cok görüntüye imza atan televizyon dünyasinin emektarlaridir.
  • gerçek kameramanlar alınmasın, lafım bu düğünlerde şurda burda çekim yapanlara (kameraman demek doğruysa)...

    sünnet törenimi izliyorum, adam masa masa gezmiş her masa da da 5 dakika durmuş kim ne konuşuyor diye sahne nerde yok o düğünün heyecanı nerde yok... ben nerdeyim? figüran...
    kep törenimi izliyorum * süslemedeki çiçek böcekler var, okulun memurunun dakikalarca görüntüsü var, sınıflar çıkarken abuk sabuk yerler var.. bizim sınıf nerde? yok...

    ya bunlar benim hayatımda bir daha geri gelmeyecek günler, nerde şimdi? düğünde masadki muhabbetler anı oluyo bize sağolsun, kep töreni ise kursağımda kaldı... bırakın bu işi doğru düzgün yapacaklara...
hesabın var mı? giriş yap