• mal gibi bunlara yardım gönderdik ya. size bakılmamasına mustahakmışsınız. bu saatten sonra sosyal sorumluluk vs hiç bir işe girmem
    edit: hemen geldi "oy için yardım yapma zaten" diyen mallar. olm biz akepeli miyiz ki çıkar ilişkisi kuralım her konuda. biz insanlara üzüldük, destek verilmiyor diye destek vermeye çalıştık ama adamlar durumdan memnunmuş. mevzu bu.
  • deprem felaketini yaşayan 10 ilden biriydi. seçim sonuçlarına göre tayyip önde götürüyor hem de epey önde. hatay'da da durum aynı. şimdi size ne demeli? yetmedi mi felakette devletsiz kalmanız? halkın yardımlarına muhtaç olmanız? o isminin başındaki kahraman'ı hiç haketmiyorsun maraş! şaka gibi ya.
  • bu sene tayin olduğum akdeniz şehri. iki aylık izlenimlerim şöyle

    - esnafı yardımsever. hele ki istanbul'dan geldikten sonra kendini bir tuhaf hissediyor insan. cevizli sucuk alacaksın, güzel mi diye sorunca tatmak için yarısını kesip veriyor. bir ısırık alıp, güzelmiş deyip tartıya koyduğunda o ikram abi tartılmaz diye kabul etmiyor. alacağım sucuğun dörtte birini ikram ediyor düşünmeden.

    et ucuz, güzel. sadece kuzu eti satan kuzu kasapları var. kayseri çıkışındaki yolüstü bahçeli restoranda güzel et yersiniz, ucuza. sonrasında asla bitiremeyeceğiniz bir demlik de çay söyleyin.

    köfte yapmayı bilmiyorlar. bununla birlikte adana-urfa gibi kebapları da beceremiyorlar. kaç tane yere gittiysem durum aynı.

    -her yerde kavşak ve bulvar var. trafik sorunu yok ama her anadolu şehrinde olduğu gibi trafik çok kötü. şerit takip etmek diye bir şey yok. genelde sağa sinyal verip sola dönerler. sürücü eğitiminin yapıldığı yollar var, orada eğitilenler de aynı şeyi yapıyor. çekirdekten öyle yetişiyorlar demek ki. çok fazla kadın sürücü var ve genelde lüks arabalar kullanıyorlar. önünüzdeki araca korna çalmak istanbul'da kavga sebebiyken burada "şeridin geç ben geçeceğim" demek gibi bir şey, hiç tepki vermeyip usulca şeridi buluyorlar.

    -şehir iki kısım olarak değerlendirilebilir. doğu kısmı eski şehir, batı kısmı yeni kurulan şehir ve şehir batıya doğru büyüyor. doğu tarafında maddi durumu iyi olmayan insanlar oturur genelde. şehrin merkezi de doğu tarafından sayılabilir. dulkadiroğlunun mahalle içleri bağcılardan hallice. şahine binen gençler, güvensiz sokaklar, gecekondular. şehir merkezi ise yaşam alanı olarak harabe. kahramanmaraş kalesi'nin arkasındaki mahalleler biraz düzgün ancak batısında kalan kısım, merkezdeki tepedeki evler tam anlamıyla harabe. suriyeli nüfus da buralarda yaşıyor. sadece duvarları kalmış harabeler, sıvasız evler, ne ararsan var.

    batı kısmında ise genelde siteler var. kafeler, kahveciler, eli yüzü düzgün mekanlar hep bu kısımda ama pahalı böyle yerler. büyük şehirlerden farkı yok fiyat olarak. üniversite de bu tarafta olduğu için osmanlı kahvecisi gibi mekanları da bu kısımda bulursunuz.

    -çok fazla mesire alanı var. merkezde muhsin yazıcıoğlu parkı ve yukarısında bir koruluk var. tatil günleri çok yoğundu yasaklar başlamadan önce. bununla birlikte şehrin dışında, barajların etrafında da mesire alanları var. menzilet mesire alanı güzeldir. kayseri tarafına doğru devam edilirse döngel mağaraları ve ılıca var. mesire yeri değil ancak doğal güzellikler. kalacak yer yok sanırım, bakmadım ama günübirlik gezi için tercih edilebilir. şehrin güneyinde hiçbir şey yok.

    -tarihi eserler ve müzelere gelirsek, belli başlı yerler var valiliğin ve belediyenin saydığı. arkeoloji müzesi görülmeye değer ama istanbul ya da antakya gibi bir yer beklemeyin. maraş kalesi görülebilir, temiz ama tarihi eser geziyor gibi hissettirmiyor. ulu camii en önemli tarihi eser olarak kabul görüyor. geceleri aydınlatılıyor. ancak elli metre yukarısındaki boğazkesen camii sanki hiç yokmuş gibi davranıyorlar. yerel halk bile varlığından haberdar değil. aynı şekilde dulkadiroğlu'nun mahalle aralarında kalmış bir sürü tarihi camii de aynı muameleyi görüyor. suriyeliler sahip çıkmış camilere, cemaatleri genelde suriyeli. camilerde -ulu camii de dahil- veya tarihi eserlerin yanında kesinlikle eserle ilgili bir bilgilendirme yok. internette de çok fazla bilgi yok eserler hakkında. kitabelerini okuyup valiliğe gönderme gibi bir planım var bakalım.

    yedi güzel adam müzesi güzel ama benim çok sevdiğim edebiyatçılardan oluşmadığı için bu yedi güzel adam, ilgimi çok çekmiyor. bahçesi sakin. pandemi döneminde üç katlı yeri gezmek için 15 dakika müsaade ediyorlar. halbuki çok ziyaretçisi de yok.

    kapalı çarşısının kapıları kapanmıyor sanırım, dükkanlar kapanıyor sadece. çarşının içinde bir de dondurma müzesi var ama müze demek için fazla sığ. geleneksel dondurma yapım aşamaları canlandırılmış.

    bütün tarihi eserler şehrin doğu tarafında.

    -çeşmelerinden akan suyun tadı güzel ama yemek yapmak ya da çay demlemek için kötü. fazla kireçli. bulaşık makinesinden bulaşıkları çıkardığınızda lekeli olacak kadar. belki bizim sitede olan sorundur, başka bir yerinde çay demlemedim.

    bence yaşanılacak bir şehir, gelirken çok hayıflanmıştım ama beklediğimden çok daha güzel. yirmi yaş altı gençlerin hemen hepsinde şiveli konuşma var. ayrıca bir tane de alışveriş merkezi var.
  • çomaristan'ın başkenti. öyle ki depremde ölenler dirilse imar affını ve tüm rüşvet, yolsuzluk vs 8 saat bilal'e anlatır gibi anlatılsa bile yine ısrarla akpye oy verecek 10 binlerce çomar vardır.
  • sevgili kahramanmaraş, umarım bir daha böyle bir felaket yaşamazsın. ama yaşarsan git kızılay'a ve oy verdiğin arsızlara el aç. bundan sonra zırnık yok sana..
  • depremzedeyim. internete şimdi erişebildim.

    kahramanmaraş merkez'deyim. saim çotur spor salonunda (toplanma alanında) açlık ve soğukla mücadele ediyoruz. özellikle açlıkla.

    hayır dernekleri bir kase çorba vermek için mobil (tır) mutfaklar gönderiyor. bu mutfakların önündeki kuyruklar aşırı adaletsiz. yemek dağıtımı başlamadan saatler öncesinde insanlar sıraya giriyor. dağıtıma başladıktan sonra en sonrakilere sıranın gelmesi 3 saati buluyor. hava buz gibi. herkes depremden canını zor kurtarmış. bazılarının montu ve/veya korunaklı ayakkabısı yok. 3 saat bir kap çorba için sıra bekliyor. hasta oluyorlar.

    afad yok. asker yok. polis yok. depremzedeler birbirlerine yardım ederse ediyor. devletimizin hiçbir organından depremzedelere hayır yok. su sınırlı, yemek yok, ekmek yok, ısınma imkanı yok, iletişim hiç yok. telefonlar çekmiyor. insanlar toplanma alanlarına götürülmüyor ve hatta toplanma alanının varlığını insanlar ancak kendi imkanlarıyla keşif yolculuklarına çıkarak öğrenebiliyor. bu arada yakıt da yok. petroller kapalı. ben de ailemle keşif turuna çıkıp sığınacak bir yer buldum. sonra ailemin geri kalanına haber vermek için tekrar ailemin yanına gittim. iki küçük arabayla 30 kişi toplanma yerine geldik. yakıtımızı sonuna kadar kullanmış olduk. şu an yeni bir yere gitmemiz gerekse binlerce insan yakıt olmadığı için gidemeyecek.

    depremden sağ kurtulanların durumunu anlatmaya çalıştım. bizi deprem öldüremedi. devletsizlik, organizasyonsuzluk, iş bilmezlik öldürecek.

    depremden yarı sağ kurtulanlar, hala enkaz altında olanlar özellikle şehir merkezindekiler (gözümle gördüm) ihmallerin en büyüğünü yaşıyorlar. enkazlardan insanların ağlamaları ve yardım çığlıkları duyuluyor ama ortada ne arama kurtarma ekipleri var ne de devletin benzeri diğer organları. çığlık ve feryatlara devletten umut kesilince o depremzedenin yakınları arama kurtarma yapmak zorunda kalıyor. duvarları kıra kıra insanlar göçük altında kalan anne babalarına ulaşıyorlar. son derece amatör şekilde buldukları yakınlarını çıkarıyorlar. muhtemelen başka depremzedelerin hayatlarını tehlikeye atıyorlar. çünkü annelerinin çığlığına kulak veren profesyonel bir kurum yok.

    bölgeye gönderilen asker ve polisler çok genç, tecrübesiz, kabiliyetsiz. yaptıkları en somut yardım afad çadırları kurmak. bu çadırlarda da kalanlar hasta oluyor. çünkü içlerinde ısıtıcı yok.

    yazarken gözlerim doluyor. nolur yardım gönderin.

    şehirden kaçmaya çalışıyoruz. yolların bozukluğunu göze alsak bile yakıt noksanlığından gidemiyoruz.

    depremden kurtulanları devlet öldürecek.
  • yine %70'le erdoğan'a oy veren şehir. celladına aşık olana ne yapsan boş.
  • neyi kutluyor olduklarını hayretle anlamaya çalıştığım şehir
    cenazelerinizin mezarı bile yok
    abi ben bugün anneler günü ile ilgili bir paylaşım bile yapmadım depremzedelere saygısızlık olur diye
    hadi diyelim ki kader planıydı bak sorumluları geçiyorum falan
    nasıl bir motivasyonla neyi kutluyorsunuz
    bir sürü insan anasının anneler gününü kutlamadı ayıp olur diye
    ayıptır be
  • akpnin; çantada keklik, ben bunların ağzına burnuna sıçsam yine oyu alırım diye düşündüğü zavallı memleketim.

    seçimden sonra gelen edit: bu şehir hakkında hiç yanılmam.
  • bu şehirdeki on kişiden yedisi recep tayyip erdoğan'a oy vermiştir. bunu unutmayın.

    yaşanılan depremdeki ihmallere rağmen on kişiden yedisi aynı kişinin devam etmesini istemiştir.

    enkaz altında kalan binlerce insana rağmen on kişiden yedisi recep tayyip erdoğan'ın hatası olmadığını düşünmektedir.

    koordinasyon problemleri sebebiyle enkaz altında can çekişerek ölen insanlara rağmen on kişiden yedisi bundan bir rahatsızlık hissetmemiştir.

    bizler ölüp gideceğiz ama bu sözlükteki bilgileri okuyacak gelecek nesillere not: bu şehirdeki büyük yıkımın birinci sorumlusu recep tayyip erdoğan'ken yine bu şehirdeki on kişiden yedisi recep tayyip erdoğan'ı suçsuz bulmuştur.

    10/7 arkadaşlarım bunu unutmayın.
hesabın var mı? giriş yap