• "sizce yere düşen bir yaprak ölümden korkar mı? bir kuşun ölümden korkarak yaşadığını düşünür müsünüz ? kuş ölüm ne zaman gelirse ölümle o zaman tanışır. ama ölümden endişe duymaz. böcekleri yakalaması, yuva yapması, şakıması, uçmanın tadını çıkara çıkara uçmasıyla, daha çok yaşamakla ilgilenir. hiç kanatlarını çırpmadan rüzgar tarafından taşınarak gökyüzünde süzülüşünü izlediniz mi ? ne kadar ebedi bir zevk içinde görünüyorlar. ölümden endişe duymuyorlar. ölüm gelirse problem değil, yok olurlar. ne olacağı ile ilgili endişeleri yoktur, bir andan diğerine doğru yaşarlar. değil mi ? biz insanoğlu, bizler her zaman ölümden endişe ederiz. çünkü biz yaşamıyoruz. sorun bu. biz ölüyoruz. yaşamıyoruz..."
  • “bu denli hastalıklı bir topluma iyi eklemlenmiş olmak, sağlıklı olmanın bir ölçüsü olamaz.” şeklinde bir lafı vardır.

    düşünmeliyiz.
  • hayatı boyunca farkındalığın ışığını yaymaya çalıştı.
    "bir öğretmen öğrencileriyle her sabah iyilik, güzellik ve sevginin doğası üzerine konuşuyordu. bir sabah, tam konuşmasına başlarken, pencere pervazına bir kuş kondu. bir süre şakıdı ve uçtu. öğretmen öğrencilerine şöyle dedi: "bu sabah ki konuşma sona erdi."
    (bkz: farkındalık)
    (bkz: 4 33)
  • 1895 yilinda hindistan'da dogdu. brahman bir babanin sekizinci çocuguydu. alti yasinda kardesiyle sokakta çanak çömlek oynarken theosophical society adlli mistik dernegin temsilcilerinden biri tarafindan fark edildi. adam kardesi ve krishnamurti'den o kadar etkilenmisti ki, onlari londra'ya okumaya gönderdi.
    ayni yillarda teosophy dernegi, star of the east adli yeni bir örgüt kurma asamasindaydi. maksat, bir mesih beklentisi içinde olan tüm dünya gizemcilerini ayni çati altinda toplamakti. krishnamurti'yi dünyanin evrensel ögretmeni, gelecegin kurtarici gurusu olarak egitmeye çalisan ve onu bu sekilde tanitan theosophical society yeni kurdugu dogu yildizi örgütünün baskanligina bu delikanliyi getirmekte beis görmedi.
    krishnamurti bu sirada konusmalar yapiyor, kitaplar yaziyordu. paris'e sorbonne üniversitesi'ne, california'ya, hollanda'ya gitti (yazlarini hep orda geçirirdi). bu yillarda kardesinin ölümü onu fazlasiyla etkiledi, çok mutsuz etti. zaten dogaüstücü theosophy dernegi'yle yabancilasmasi, kendisine müridleri tarafindan manasizca tapilmasindan duydugu rahatsizlik son raddeye varmisti. böylelikle 1929 yilinda mesih rolü oynamayi kararlilikla reddetti ve baskani oldugu dogu yildizi cemiyetini feshetti. 13-14 yaslarimda okudugumda beni çok hislendirmis olan bir de fesih demeci vardi: "simdi bir baska örgüt kurup bir baskasinin gelip sizi kurtarmasini bekleyebilirsiniz. kendinizi içine kapatmak için kafesler örmeniz beni ilgilendirmez. benim tek istedigim insanlarin kosulsuz ve mutlak bir özgürlüge kavusmasidir".
    hiçbir ögretiye, dine, sisteme bagli degildi. bu baglamda "gerçege götüren hiçbir yol, hiçbir din, hiçbir mezhep yoktur" dedi.
    1986'da doksan yasinda ölene kadar tüm dünyayi gezdi, konustu, yazdi, okullar açti. konusmalari, söylesileri, gazete yazilari ve mektuplari bir sürü kayitta, kitapta toplandi.
    bugün derin bir içhuzura, nirvanavari bir olgunluga erdiysem bunu biraz da krishnamurti'ye borçlu degil miyim?
  • bilmem ırmak kıyısında yürürken ırmağın yanındaki göllenmiş su birikintisi gözünüze takıldı mı? herhalde balıkçılar kazmış olmalı bu çukuru; ama ırmakla olan bağlantısı kapanmış, ırmak durmadan aynı alanda derinlemesine ve genişlemesine akıyor. ırmağın kıyısında göllenmiş su birikintisiyse ırmağın yaşamıyla ilintisi kesilmiş olduğundan üzeri pislikten bir kabukla örtülmüş olarak öyle durgun ve ölü, durup duruyor. içinde balık da yok. buna karşın ırmak yaşam ve canlılık dolu, hızla akıp gidiyor.

    insanlar da tıpkı böyledir. hızla akan yaşamın yanında kendilerine küçük bir havuz kazarlar, işte o havuzda kokuşur, o havuzda ölüp giderler. işte biz bu durgunluktan gelen kokuşmuşluğa, böyle bir yozlaşmaya varoluş adını veriyoruz.

    (iç özgürlük adlı kitabından)

    edit : (bkz: sma tip 1 hastası eda'ya yardım kampanyası)
  • "zekasız sevgi olamaz köleliği yaratır;sevgisiz zeka olamaz diktatörlüğü yaratır."...krishnamurti
  • "disiplinli bir zihin, asla özgür bir zihin değildir" demiş. burada olsan önünde eğilirdim, sen bana kızardın eğilme diye sevgili jiddu.
  • "üzüntü, arzunun gölgesidir." demiş beni benden almış kişidir
  • "hiçbir kitap, hiçbir gita, giçbir unpanişad size kendinizi öğretemez. aynı şekilde, hiçbir filozof, hiçbir profesör, hiçbir psikolog da size kendinizi öğretemez. onların size öğretebileceği tek şey ne olduğunuz veya ne olmanız gerektiği hakkında kendi düşünceleridir. bu ise onların görüşü, çıkarımı, algısıdır, sizin değil.

    asırlar boyunca başkalarının otoritesini, guruların otoritesini, geleneğinizin otoritesini kabullendiniz. işte bu yüzden hiç enerjiniz yok; bu yüzden köreldiniz, duyarsızlaştınız; işte bu yüzden ikinci el insanlarsınız... bu yüzden otorite sizi mahvetti, dinler sizi yıktı. lütfen bu gerçeği görün. bütün tapınak zillerine kulak verip tapınaklara gitseniz de aslında tapındığınız şey haz ve paradır."
  • ifade etme hususunda çığır açmış muhteşem bi adam. okudukça zihni berraklaştırıyor:

    "insanın dramı sanki başka türlüsü de olabilirmiş gibi görünmesine rağmen yaşamın tadına varamaması yaşamın keyfini gereği gibi çıkaramamasıdır. karmaşık çelişkili düşünceler ve duygular arasında korkular ve kaygılar içinde bocalayan ne istediğini ne istemediği tam olarak bilemeden tatsız bir yaşamı sürükleyip duran insanın bu durumu gerçekten acıklı… ya da şöyle söyleyelim: insan kendi kendinden habersiz koşar adım ölümüne yol alıyor".

    "şiddet sadece bir başkasını öldürmek değildir. bir keskin söz kullandığımızda, bir kişiyi dikkate almayan bir davranış yaptığımızda, korkuyu hissettiğimiz için itaat ettiğimizde bunlar da şiddettir. öyleyse şiddet tanrı adına bir katliam yapmak, bir toplum ya da ülke adına öldürmekten ibaret değildir. şiddet bunlardan daha da çok kez ustaca, daha derindir ve bizler bunlarla şiddetin daha derin olanlarına başvururuz".
hesabın var mı? giriş yap