• ben öyle bir gece yanımda sevdiğim bir kardeşimle eski evimin yolunu tutuyorum. digbeth'de bir yerde tabanının bir kısmı halı bir kısmı ahşap bir yerde sahneye çıkıyor. kardeşlerim benimle konuşmuyor ama onları suçlayamam (çünkü paylaşmayı hiç öğrenemedim diyor) gülümseyerek. kafasını eğiyor, oturuyor, kimi zaman klavye çalıyor kimi zaman synth kimi zaman adını bilmediğim birtakım zımbırtılar. ama sesini seviyorum, o zımbırtılardan çıkan sesleri seviyorum. önce downtempo başlıyor şarkılara, hatta çıplak sesini loop'a alıyor sonra bir enerji patlaması yaşanıyor, arka sıralarda itişip kakışan mallar var ama ben gözlerimi kapatıyorum ve james diyor ki ben hiçbir zaman yıldız olmak istemedim, sahilde bir taş olmak istedim. yine arkadaki dallamalardan biri 'confidence' diye bağırıyor ama bu mütevazı çocuk hiç kalkmadığı sandalyesinde yanındaki iki arkadaşı ile gördüğüm en güvenli performanslardan birini veriyor. limit to your love seyirciden en çok gürültüyü alan şarkı oluyor ama benim yıldızlarım retrograde, i'm sold ve digital lion oluyor. içimiz dışımız ışıklarla ve sesiyle doluyor sonra gerçek dünyaya geri dönüyoruz. hayat james blake klibi olsa keşke diyoruz, ama olmuyor. bir dahaki sefere.
  • bu adamı dinliyorsanız, iyi geceler.
  • ipek gibi bir sesi ve zamanının dışında, sade bir tarzı olan müzisyen.

    bu minnak, şarkılarındaki baskın ipeksi sesi ve blue eyed soul ritimleri sayesinde post-dubstep'i sevmemi sağladı. (evet, ben seveyim diye yaptı bu müzikal füzyonu, kıyamam). kendisini başka hiçbir işle meşgul değilken, özellikle yatarken dinlemenin meditatif-sağaltıcı bir etkisi var üzerimde.

    konserine gitmeyi, canlı performansını seyretmeyi, o atmosferi yaşamayı çok isterim.

    ayrıca james blake, chris corner, imogen heap, duffy, aloe blacc, john legend, chris martin ve hugh laurie ile aynı eve çıkmayı da çok isterim... onlar müzik icra ederken mesela, ben yaşattıkları stendhal sendromuyla, "böyle sendroma can kurban" diyerek yatar yuvarlanırım yerlerde.
  • one love festival'14'te sahne almıştır. bu kadar zaman gelmesini bekledim ve hayatımın en unutulmaz konserlerinden biri oldu, zaten böyle olmasını da bekliyordum. güzel müziği, kulaklarımızda, bedenimizde gezinen ve patlayan kristal soundu ve vokaliyle, tatlı ve mütevazi haliyle yine yeniden fethetmiştir bizleri. bir ara önüne yanlış klavye yanlış konmuştu. dinleyenlere "klavye yanlıştı teşekkür ederim hala buradasınız dinliyorsunuz" dedi. "sen gelmişsin daha ne olsun kardeş" diye haykırasım geldi. biz ne dertteyiz, james ne dertte. mütevazilik işte.

    bazı parçalarda gerçekten albümden de iyi soundlar duyduk içinde kaybolduk adeta. kim bilir bir de kapalı bir ortamda olsaydık neler neler olurdu.

    umarım hep gelir buralara bu güzel insan.
  • retrograde şarkısının ne kadar güzel olduğunu masters of sex dizisinin bölüm sonunda kullanıldığında anladığım müzisyen. kaçıncı bölümdü hatırlamıyorum, defalarca başa sarıp dinledim çok etkileyici olmuştu.

    http://www.youtube.com/watch?v=6p6pcffum5i
  • bon iver ile bir düet yapmıştır. (bkz: fall creek boys choir)
    ayrıca büyük ihtimalle ekimde yeni bir single/ep çıkaracaktır. (bkz: enough thunder)
  • turkiye'ye gelsin diye yeterli kamuoyu yaratmaya calistigim. adam avrupada turmede ucer beser kere ayni yerlere gidiyor, ne var bi turkiyeye gelse? yalniz euro da 2.5 oldu, nasil olcak bilmiyorum. (bkz: cok yalnizim be sozluk)
  • güzel sesli adam. kendisinin retrograde isimli şarkısını dinleyen, ondan sonra ne dinleyebilir ben bilemedim.
  • müzikal çizgisinin oynaklığı tartışılır ama şahit olduğumuz dönemin en önemli ve özgün vokallerinden biri.
  • gelecek vaat eden çok yetenekli genç bir müzisyen. inanmıyorsanız bakın: http://www.youtube.com/watch?v=oot2-otebx0
hesabın var mı? giriş yap