• dünyanın en huzurlu viking adası.

    - nüfusu 360.000.
    - ülkede asker yok.
    - dünyanın en güvenli ülkesi olarak bilindiği için silahlı kuvvetlere ihtiyaç duyulmuyor.
    - polisler silah taşımıyor.
    - başbakanın evinin bahçesinde çit bile yok.
    - ülkedeki hapishanelerde toplam 127 tutuklu var. 120 bin kişinin silah sahibi olduğu bir ülkede çok düşük bir oran bu.
    - küresel barış endeksi 2016 verilerine göre dünyanın en huzurlu yeri olarak tescillenmiş.
    - 200 yanardağ bulunmakta ve önemli bir kısmı patlamaya hazır durumda.
    - bu küçük adada 10.000 şelale var. hem bu şelalelerden hem de izlanda’nın yer altı kaynaklarından ülkenin elektriğinin %100’ü elde ediliyor. kömür santralleri gibi kaynaklar kullanılmıyor. bu sayede de dünyanın en temiz havasına sahip olan ülke olarak biliniyor. en temiz su, en temiz çevre bunları da ekleyelim.
    - çok fazla sıcak su havuzları var. yaz kış kullanılıyor.
    - dünyanın en yüksek okur-yazar oranına sahip. kişi başına basılan kitap ve dergi sayısı tüm avrupa ülkelerinden yüksek. devlet hem eğitime hem de her çocuğa ayrı bir önem veriyor.
    - çocuk hakları sırasında da ilk sırada.
    - her çocuğun okul dışında sportif faaliyetlerde bulunması için çocuk başına 500 dolar ödeme yapılıyor. bu sayede avrupanın en sporcu ve sağlıklı toplumu olarak da ilk sıradalar.
    - devlet adrenalin sporlarını da destekliyor.
    - aileler çocuklarına bazı kuralları uygulamayı yazılı olarak taahhüt ediyor. 18 yaşına gelmemiş her çocuk belli aralıklarla zorunlu anket doldurarak aileleri ile olan ilişkilerini devlete raporluyorlar. şu anda izlanda gençliği avrupanın en uyumlu gençliği olarak kabul ediliyor.
    - izlanda’da soyadı kanunu yok. çocuklar baba isimleri ile anılıyorlar. istenirse anne adı da kullanılabiliyor.
    - -5 derece de sokakta bebek arabasında tek başına uyuyan çocuklar görebilirsiniz. anneleri bir kafede otururken çocuklarını bebek arabasında dışarıda bırakıyorlar ve bu yaygın bir durum. nedeni ise kapalı hava yerine temiz havada dışarıda durmalarını sağlamak.
    - ülkenin %100’e yakını hristiyanken y ve z kuşaklarında ateist ve pagan inançları hızla yayılmış.
    - ekonominin temelini balıkçılık inşaa ediyor. ihraç ettikleri ürünlerin %70’i balıkçılık üzerine. ülkede tarım çok az meyve sebzeyi hollanda’dan alıyorlar. o yüzden mutfakları ağırlıklı olarak et ve balıktan oluşuyor.
    -çoğu gıda otoritesine göre dünyanın en lezzetli et ve balıklarına izlanda’da ulaşabilirsiniz.
    - kaynar yer altı suyunda ya da volkanik bölgedeki sıcak toprağın içinde doğal halde pişirilmiş etler sadece izlanda halkına özgü.
    - hava -20 derecedeyken kumu kazıp ekmek pişirebiliyorlar.
    - izlanda, avrupa birliği üyesi değil.
    - lakabı buz ve ateşin efendisi.
    - kuzey kısımları çok soğuk.
    - izlanda halkı lgbt hakları açısından da çok hoşgörülü. dünyanın ilk eşcinsel başbakanlarından biri eski izlanda başbakanı.
    - ülkede demir yolu yok. ama bir çok kişinin kişisel küçük uçağı var bu yüzden bir çok yerde ufak uçak pistleri görebilirsiniz.
    - izlanda’da sivrisinek yoktur. hiç yok.
    - dünyanın en güzel geceleri izlanda’da yaşanıyor. çünkü orası kuzey ışıklarının ülkesi.

    dünyanın iskandinavlardan öğreneceği çok şey var aslında.

    youtube
  • topu topu 180* bin kişinin yaşadığı bir yer. bi yerde tanışütıım izlandalı bi kız şöyle bişi anlatmıştı, ülkenin olayını özetliyor sanırım:
    rejkjavik'de yerleşim şehrin dışına dağılmış, şehre 10-20 km uzaklıkta birbirinden tek tek uzakta evlerde yaşıyo insanlar. bu kişi de gece alemlere akacak rejkjavik'de, evin önünden geçen yola çıkıyo, otostop çekiyo. makam otosuyla izlanda başbakanı duruyo, bizimki arkaya başbakanın yanına oturuyo. sohbet ediyolar felan, sonra başbakan arkadaşı gideceği gece klübünün kapısına bırakıyo falan.
    bi de bjork hikayesi vardır, bi kaç dergide çıktıydı bi ara, belki sözlükte de yazılmıştır.
    bjork konserler felan derken, uzun bi süreden sonra izlanda'ya geliyo. havaalanında taksiye biniyo.
    "hoşgeldin" diyo taksici yaşlı amaca.
    "aa, hoşbulduk torvald amca" diyo bjork.
    "anneanneni aramıyomuşsun, daha sık aramalısın..." diyo torvald amca. bjork utanıyo.

    bunu yazdığım yıllarda resmi nüfus 300 bine yakında, ama ada ülkesinde iş imkanlarının kısıtlı olmsa,ı eğtim nedeniyle yurtdışında bulunanlar ve bir çok denizci adada pek bulunmadığı için genel olarak nüfus yoğunluğunun bu civarda olduğunu söylemişti yerlisi.
  • şimdi bakıyorum da dünya üzerinde kurulması en gereksiz birkaç ülkeden biri, belki de birincisi izlanda. allah'ın unuttuğu yerde, çorak topraklar üzerinde, güneşin görülmediği, karın buzun bitmediği, yanardağ patlamalarının eksik olmadığı bir yerde 300 bin kişilik bir ülke kurmanın cidden manası yok. tamam, vakti zamanında birileri buralara yerleşmiş olabilir ama arkadaşım o gün bir yerden bir yere gitmek 6 ay sürüyor, belki adamlar gemiyle buraya geldi sonra gemileri batınca burada kaldılar. yani en kötü ihtimalle 1800'lerden sonra bu topraklar terk edilmeliydi. sen 800'lü yıllarda adaya gelmiş insanların aklına uyup da ne diye bu hatada ısrarcı oluyorsun ki?

    hadi topraklar çok büyük, çok verimli falan olsa biraz anlayacağım sizi ama bak danimarka'ya adamlar gidip daha ferah diye grönland'a yerleşiyor mu? sen de kurardın daha iyi bir yere ülkeni izlanda'yı uzaktan emer sömürürdün. nüfusunuz da çok değil ki sığacak yer bulamadınız desem. bir irlanda gibi kendini zaamanında çok rahat büyük biritanya'ya eklemleyebilirdin. lan olm 300 bin kişi nedir? en büyük şehrinin nüfusu 120 bin, bayburt kadar lan. yani yemin ediyorum vaktinde bize gelip "abi kirası neyse verelim, uşak'ı bize tahsis edin" deseydin valla kimse sesini çıkarmazdı.

    demem o ki sevgili izlandalılar büyük bir yanlışta ısrar ederek bugüne kadar geldiniz ve sonunda battınız. ne oldu şimdi? 800'lü yıllarda adaya gelen barbarın, cahilin aklıyla hareket edersen yine iyi bile dayandın ben sana söyleyeyim. şimdi yapmanız gereken ülkenin adını değil yerini değiştirmektir. o ülkeden kimseye hayır gelmez. dünya ile irtibatınız sıfır, güneş yüzü gördüğünüz yok, sabah akşam kar buz, bir çiçek, bir deniz gördüğünüz yok. ülkenin adını neverland yapsanız, akşama kadar çalışmayıp eğlenseniz bile faydası yok. yine batarsınız yine batarsınız. çünkü sorun sizde değil ülkenin yerinde. derhal daha ılıman bir ülke ile pazarlığa başlayıp başka bir ülkeye çıkın topluca.

    ya bazen o kar buz yığınına nasıl ülke diyorsunuz aklım almıyor. bi de armanız var ki evlere şenlik, böyle boğalı, ejderhalı, kartallı falan. lan olm ne gibi bir kahramanlığınız, tarihiniz var ki arma konusunda bu kadar coşup gittiniz? hep ülkeden işte, sizi çok bozuyor oralar gelin size bilecik'i verelim, kirada anlaşırız.
  • huzur izlanda

    2013 yılında izlanda'da bir apartmana giren polise, akıl sağlığı bozuk biri tarafından ateş açılıyor. çıkan çatışmada polise ateş açan adam ölüyor. buraya kadar hikâye alışıldık. hikâyeyi sıra dışı kılan şey şu;

    bu izlanda'nın bağımsızlığını kazandığı 1944 yılından beri polis tarafından öldürülen ilk kişi. yapılan soruşturmada polislerin hayati bölgeleri hedef almadıkları, sadece etkisiz hale getirmek için ateş açtıkları, kurbanın seken bir kurşun nedeniyle öldüğü, polis memurlarının bir görev kusuru işlemedikleri ortaya çıkıyor. yine de olaya karışan polisler "yas terapisi" denen bir psikolojik tedaviye alınıyorlar. polis teşkilatı, seken kurşunla öldürülen saldırganın ailesinden özür diliyor. tüm ülke bu olay üzerine mateme bürünüyor. polisin ateşli silah taşıma yetkisi tartışmaya açılıyor.

    izlanda'da polislerin büyük çoğunluğu zaten hiç bir ateşli silah taşımıyor. hatta başbakanın dahi silahlı korumaları yok. izlanda halkı, barışçıl ve demokratik bir toplumda seçimle işbaşına gelen bir başbakanın silahla korunması gerekmediği kanısında. halk polislerin silah taşımasını rahatsız edici ve tehditkar bulduğundan sadece çok özel görevlerdeki polisler silah taşıyorlar. ülkede ufak bir “sahil koruma” birimi dışında ordu falan da yok.

    izlanda tarih boyunca birçok ülkenin egemenliğine girmiş olsa da kendi iç işlerini karara bağladığı, dünyanın en eski parlementosuna sahip. 930 yılında kurulan bu parlemento 1799- 1844 yılları arasında kalan 45 sene dışında hep açık ve aktif kalmış. izlanda parlementosu'na ziyaretçi olarak girmek isterseniz sizden tek istenen şey, görüşmeler süresince cep telefonunuzu kapalı tutmanız. izlanda parlamentosundaki kadın sayısı erkeklerle eşit. ülkede eşcinsel evlilikler yasal, eşcinseller evlat da edinebiliyorlar. göçmenler ve köklü birkaç aile dışında soyadı kullanılmıyor. onun yerine babanızın ya da annenizin ismi devreye giriyor ( falancanın oğlu “son”– kızı “dottir” gibi) eğer çocuk yapmak istiyor ama evlenmek istemiyorsanız bu da son derece normal karşılanıyor. çocuklar hiçbir biçimde ayrımcılığa ya da aşağılamaya maruz kalmıyorlar.

    ülke o kadar güvenli ki anneler bahar ve yaz aylarında kafelere giderken güneş ve temiz hava alsın diye bebeklerini dışarıda, bebek arabalarında bırakabiliyor. 2012 yılında izlanda “global barış endeksi”nde 158 ülke arasında birinci sırada gösterilmiş. dünyada gelir eşitsizliğinin en az olduğu ülke. sanatın her hangi bir dalıyla ilgilenmeyen kimse yok gibi. izlanda, nüfusuna oranla en çok sanatçı çıkartan toplum olarak biliniyor. ayrıca ateist oranı en yüksek 10 ülkeden biri.

    bu küçük ülke, enerjisinin büyük kısmını volkanik aktivitelerden üretiyor. jeotermal ve yenilenebilir enerji kaynakları toplam enerji ihtiyacının %85 ini karşılıyor. 2011 de yapılan derecelendirmede dünyanın yaşam kalitesi en yüksek 2. ülkesi seçilmiş.

    ancak ne yazık ki bu küçük ülkenin “itibarı yerlerde sürünüyor” çünkü bizimki gibi bin odalı bir cumhurbaşkanlığı sarayı yok. yukarıda gördüğünüz bina izlanda’daki en yüksek makam olan “başbakanlık konutu”… eh bizim “3+ l salon” evlerden biraz daha hallice, o kadar. kapısında da şanlı viking savaşçıları falan beklemiyor.
  • tek basina olmaktan asla sikilmayan loner'lar icin mukemmel denebilecek ulke. 350 bin nufus, sosyallesme cok iyi degil. kara siniri komsusu yok. manyak bir gundemi yok. ulkenin gelir duzeyi iyi, suc desen cok ama cok dusuk bir seviyede.

    kimseyle yuz goz olmak zorunda degilsiniz. 6 ay gunduz oldugu zaman boyunca, doganin icinde takilabilir, sicak havuzlarda yuzebilir, kismetiniz aciksa izlandali loner bir guzele denk gelip, dunyanin en enteresan part time iliskisini bile ysayabilirsiniz.

    6 ay karanlik zamaninda kabugunuza cekilip uretkenliginize donebilir, aklinizdaki projeleri hayata gecirme yollarina girebilirsiniz.

    hayaller izlanda... gercekleri hic konusmayalim. adamlar dunyanin en guzel yerinde yasiyorlar be.
  • ulke degil sanki the day after tomorrow film seti.
    dogal guzellikleri, manzarasi falan filan bir yana, asil etkileyici kismi kesinlikle insanlarin gundelik hayatlarinda nasil yasadigi. adamlarin "markete gittim iki ekmek aldim eve geldim, sevdigim dizi vardi falan ailecek izledik" der gibi rahat rahat anlattiklari seylerden bir kac ornek:

    "iste gecen bir yanardag patladi, normalde erken haber alamiyoruz ama bu sefer erkenden bildiler, herkes oraya dolusmaya calisirken (volkandan kacmak yerine oraya dogru gitmek zaten nasil bir kafa yapisi ise) bir anda tipi basladi, herkes mahsur kaldi, ekipler geldi arabalari ve insanlari kar altindan cikardi."

    "bakin sagdaki ada (ada dedigi masallah ustune sehir kurulur, oyle kucuk kara parcasi falan degil) bundan 30 sene once yoktu, bir gun bir deprem oldu, sabah bir kalktik boyle bir ada olusmus."

    "gunde yaklasik 50.000 - 60.000 deprem oluyor ama genelde hasar olmuyor, bir tek mesela su solda gordugunuz koyde bir ev 20cm yere gomuldu, yanindaki evde 15cm yukari kalkti. ama tek bir ev yikildi o da salonundan kaynar yeralti suyu fiskirmaya basladi diye.."

    "lutfen yurudugunuz yere dikkat edin, ayakkabilariniz eriyebilir tam altimizdan lav hatti geciyor."

    (buzul yuruyus turunda) - "simdi kar olan yerlere degil buz olan yerlere basmaya dikkat edin, karlarin alti genelde bosluk oluyor". ne kadar diye sordugunuzda gelen cevap: "iste.. 50 - 60km falan.."
    ayagim kaysa magmada bulucam kendimi.

    tatil nasil gecti, nasil tek parca dondum, nasil oldu da dogal afete kurban gitmedim bilmiyorum. ama selaleler, volkanik taslar, yanardaglar, buzullar, gayzerler, kuzey isiklari* (ki ben cidden boyle buyuleyici baska bir sey gormedim), tarihi ve yasam kosullari ile dunyanin en etkileyici yerlerinin basinda geliyor o kesin.
  • üst edit: yazı ekşi şeyler'de yayınlandıktan sonra bir açıklama yapma gereği duydum, en alttaki üçüncü edite bakabilirsiniz.

    hayatımın yaklaşık 4-5 senesi boyunca delisi olduğum, gece gündüz araştırdığım, hakkında okumadığım yazı/blog, izlemediğim belgesel gezi programı kalmayan ülke. hoş, artık pek bir ilgim yok ama yine de uzmanlık alanım olduğu için aklımda olanları madde madde yazayım düzenli olsun.

    1) ülkenin başkenti ve en büyük şehri reykjavík. nüfusun çoğunluğunun yaşadığı yer de burası. resmi dil ise izlandaca.

    2) ülke nüfusu 300 bin kişi civarlarında.

    3) zamanında ülkede yaşayan türk sayısı 4 tane diye bir efsane dolanıyordu internette. bugün ise en aşağı 200 tane türk'ün, hatta daha da fazlasının yaşadığından adım gibi eminim.

    4) landnámabók'a göre; faroe adalarının ilk sakinlerinden biri olan naddodd isimli bir adam norveç'ten teknesiyle evi faroe adalarına dönerken yolunu kaybetmiştir. vardığı ada ise daha önce hiç görmediği, karlarla kaplı bir ada olan izlanda'dır ve bu yüzden ismini snæland (ingilizcesi snowland) yani "karlar ülkesi" koymuştur. yani izlanda'yı keşfeden kişi, faroe adalarının ilk sakinlerinden biridir. ülke 1944'e kadar danimarka hâkimiyeti altındaydı. fakat 1944'te bağımsızlığını kazandı.

    5) ülkenin reykjavík'ten sonraki en büyük şehri kópavogur diye geçer fakat bu şehre haritadan baktığınızda reykjavík'in hemen dibinde olduğunu, aralarındaki mesafenin arabayla 15 dakika bile sürmeyeceğini görürsünüz. yani bunu ayrı bir şehir saymazsak en büyük ikinci şehri ülkenin kuzeyindeki en önemli limanı akureyri'dir. doğusundaki en önemli şehri ise höfn isimli şehirdir fakat önemli dediğime bakmayın, 2000 kişi yaşıyor köy gibi bir yer.

    6) ne kadar doğrudur bilmiyorum ama ülkeye sigarayı ilk ikinci dünya savaşı sırasında amerikan askerleri getirmiş diyorlar. ilginç gerçekten, o zamana kadar böyle bir şeyin olmaması.

    7) amerika kıtasına ilk giden kişi izlandalı leif eriksson'dur (izlandaca ismi: leifur eiriksson). bu bilinen bir şeydir. amerika kıtasını keşfeden kişilerin vikingler olduğu defalarca belirtilmiştir tarih kitaplarında. bu leif eriksson'un ayak bastığı yerin de bugünkü kanada'nın halifax şehri olduğu söylenir.

    8) kanada'dan konu açılmışken yazayım: kanada'nın manitoba eyaletinin gimli şehrinde dünyadaki tek "küçük reykjavík" kasabası bulunur. "reykjavík çok mu büyük bir yer ki küçüğü oluyor amk" dedim bunu ilk gördüğümde. gimli şehrinde nedenini hatırlamıyorum ama çok fazla izlandalı var. bbc'nin buradaki izlandalılarla ilgili çektiği bir belgesel var youtube'da rahatça bulabilirsiniz.

    9) ülkede dinsizlik oranı fazladır ve gittikçe de artmaktadır. ülkenin %73'ü kiliseye kayıtlı protestanlardan oluşur fakat tabi bu sözde bir kiliseye kayıtlılık. çoğu hayatında kiliseyi görmemiş insanlar. dolayısıyla, bu adamlar geçenlerde, çok yakın bir zamanda isyan ettiler: "neden her doğan bebek kiliseye kaydediliyor amk biz umursamıyoz kiliseyi" dediler ve bunun değiştirilmesiyle ilgili bir yasa tasarısı gündemde. yakın bir zaman diliminde bir yasa çıkabilir ve bu yasa sonrasında ülkede doğanlar kiliseye kaydedilmeyecek artık.

    ülkede az sayıda da müslüman var. hatta yaz mevsimine denk gelen her ramazanda bizim ülkemizde dalga geçilir bu adamların oruç saatleriyle. yaklaşık 20 saat oruç tutacakları gözükür imsâkiyelerde.

    10) insanlarının geneli iticidir. hepsi değil elbette, geneli. konuştuğum sayısız izlandalıdan anladığım bu. amerika'dayken izlandalı bir aile ile karşılaşmıştım ve gayet de sıcaklardı. bunlar dışında genelde orta doğulular sevilmez. bunu bizzat tecrübe ettim.

    11) izlanda'ya türkiye'den direkt uçuş sadece yaz mevsiminde olur, o da tarifeli değildir. iskandinav bir havayolu bodrum'dan reykjavík'e charter seferlerle direkt uçar. yaklaşık 6 saat civarı sürer bu yolculuk da. (not: thy reykjavík'e direkt uçuyor diyenler olmuş. sadece milli takım maçları için uçuldu birkaç kez. şu anda 2018 yılındayız ve thy şu ana kadar tarihi boyunca hiçbir zaman *tarifeli* olarak izlanda'ya uçuş gerçekleştirmedi, götünüzden sallamayın).

    12) iskandinav dedik bu kısma gelelim. burası bir iskandinav ülkesi değildir. iskandinav ülkeleri iskandinav yarımadası üzerindeki ülkelerdir. izlandalılar her zaman kendilerini viking olarak tanımlar (facebooktaki ergen izlandalıların çoğunun profil fotoğrafı viking fotoğraflarıdır) fakat böyle bir şey söz konusu değildir. internette hakkında yazılmış çizilmiş onca şey ve makaleler var.

    bir izlandalının "bu izlandalılar viking mi" sorusuna quora'da verdiği cevap her şeyi açıklıyor sanırım.

    iki şey söylemem elzem;

    birincisi; sizin izlediğiniz vikings dizisi gerçekleri yansıtıyor diye bir şey yok.
    ikincisi; bizim vikingler diye bildiğimiz halk norveçliler, isveçliler ve danimarkalılardı. zamanında bu bölgelerin hepsi norveç hakimiyeti altında olduğu için direkt norveçliler de diyebiliriz.

    "izlandalılar viking mi" diye hala soruyorsanız, lütfen şu yukarıdaki bağlantıda adamın yazdığını okuyun. eğer sırf norveç kökenli olduğu için viking diyecekseniz, evet vikingler. fakat iskoçya'ya falan giden, denizlerin hakimi, güçlü vikingler bunlar değil. bunlar köylü viking.

    13) genleri en az bozulmuş ırk diye geçerler genelde. fakat günümüzdeki yabancı evlilikleriyle bu gitgide bozulmaktadır. iyi de olmaktadır. internette tanıştığım herif bana "bizim gen havuzumuz en az bozulmuşudur, sizin gibi binlerce ırkın karışması değiliz biz" demişti. gerçi haklı adam, ne diyeyim. ama bu ırkçılık yaptığı gerçeğini değiştirmiyor.

    14) ülkedeki gençler ergenlik başlar başlamaz cinsel ilişkiye girmeye başlarlar. hatta 11-12 yaşlarında daha ergenliğe girmeden başlayanları bile vardır. bunu söylememin sebebi ise, internette izlanda araştırmaları yapan bizim abazanların "orada kızlar nasıl bâkire olanı var mı" sorusunu defalarca farklı sitelerde tekrarlamış olmalarıdır. şaka falan yapmıyorum, açın forumları, illa ki rastlarsınız böyle sorulara. bu soruların hemen altında da genelde "bekaret namus değildir namus beyindedir" diyen arkadaşlarla kavga başlamıştır.

    benim bu dediğim cinsel ilişki yaşı olayını da izlanda filmleri izleyerek anlayabilirsiniz. yahut açın okuyun internetten. hatta bu iş o kadar ileriye gitmiş ki böyle bilinçli bir toplumda bile 15-16 yaşında hamile kalan kızları bolca görebilirsiniz. fakat bu durum özellikle kırsal kesimde mevcuttur.

    aynı zamanda bu ülkede doğan bebeklerin yaklaşık %67'si evlilik dışı doğar.

    hatta bu yüzden amerikalı tutucu bir adam izlanda için "piç millet" ifadesini kullanmıştır. buyrun: http://grapevine.is/…/iceland-a-nation-of-bastards/

    15) afs ile izlanda'ya giden bir teksaslı ülkedeki sevgili işlerinin farklı işlediğini yazmıştı. adam diyor ki: "burada 30 yaşındaki bir adamı 15 yaşındaki bir kızla öpüşüp yiyişirken görmek normal". buyrun açıp okuyun: http://texaniniceland.blogspot.com.tr/

    ülkenin kırsal kesiminde ensest ilişki gayet normaldir ve çok fazla görülür. kendilerine "madem eşcinselliği savunuyorsun, enseste neden karşı çıkıyorsun, enseste karşı çıkmak için hiçbir ahlakî temelin yok" dediğimiz atayiz arkadaşlarımız "islam ensesti yasaklamasa ananı bacını mı sikecen hebele hübele" diye laf soktuğunu zannededursun; izlandalılar hem ensesti garip bir şey olarak görmez hem de ülkede eşcinsel evlilikleri serbesttir.

    ne eşcinsellik, ne de ensest bir tabu olarak, yanlış bir şeymiş gibi görülmez izlanda'da. zira adamlar tutarlıdır, yarısından fazlası tanrıya inanmayan bir toplumda bu iki durumu yasaklamak için en ufak bir ahlaki temel olmadığını bilirler. garipsenmez dolayısıyla. bizim türk atayizi gibi "eşcinselliğe evet ama enseste hayıoğor" diyerek çelişkiler içerisinde boğulmazlar.

    16) ülkenin havayolları: icelandair, air ıceland, wow air'dır. bunlar en ünlüleri tabi. daha ülke içinde sadece yurtiçi uçuş gerçekleştiren bir sürü ufak firma mevcut. wow air low-cost havayoludur. o kadar low-cost'tur ki, uzunca bir süre boyunca reykjavík-los angeles biletlerini $100'a satmıştı. 6 saatlik uçak yolculuğu ve ödediğin para $100. biz o paraya arada bir kampanya olursa avrupa'ya uçabiliyoruz anca.

    17) ülke daha fazla turist çeksin diye isminin değiştirilmesi bile düşünülmüştür zamanında. internetten isim yarışması yapılmıştır. sonucunda kazanan isim "land of awe" muydu neydi tam hatırlamıyorum şimdi. bunu yapmalarının nedeni ise buz ülkesi anlamına gelen isimlerinin turistleri soğutmasını önlemeye çalışmak.

    var ya hiçbir zaman da anlamamışımdır neden grönland'ın ingilizcesi yeşil ülke anlamına gelen "greenland" fakat ondan çok daha az buzulu olan ülke izlanda'nın adı buz ülkesi?

    18) ülkenin yeni anayasası yapılırken internet üzerinden oylamaya açılmıştır. halk oylamıştır. yani bir nevi, anayasayı halk yapmıştır. işte medeniyet.

    19) defalarca yaşanacak en huzurlu ülke seçilmiştir.

    20) ülkenin cumhurbaşkanı ólafur ragnar grímsson'dur. bir ara bir cumhurbaşkanı eşcinsel olduğu için eşcinsel evlilik serbest diye haber çıkmıştı ama o bu cumhurbaşkanı mı yoksa eskisi mi bilmiyorum. yani eşcinsel evlilik serbest ve bunu yapan da bir eşcinsel cumhurbaşkanıydı.

    21) bu izlandaca isimler niye hep -sson ile bitiyor? hani izlanda-türkiye futbol maçında neden herkesin ismi "bişeysson" du falan internette "siktirsson" diye dalga geçiyordu herkes

    bu adamlarda bizdeki gibi bir soyadı sistemi yok. babanın ismi senin soyadında etkili oluyor. örneğin yukarıda adını yazdığım cumhurbaşkanının soyadı grímsson ve bu demek oluyor ki bu adamın babasının ismi "grím". kaptınız mı olayı?

    erkekler -sson eki, kadınlarda ise -dottir eki gelir. yani olay şu:

    babanın adı+sson/dottir = senin soyadın

    22) ülkede doğan herkesin kilise kaydı yapılması çok büyük bir avantaj aslında. bu şekilde bir izlandalı 20 nesil önceki atasını öğrenebiliyor. izlanda fotoğrafları paylaşan bir instagram sayfasındaki bir adam "islendingabok'a (kilise kayıtlarının olduğu şecere kitabı) göre leif eriksson benim yirmi üçüncü nesilden atam" demişti. yani kim hangi soydan geldiğini dibine kadar öğrenebiliyor. gerçi bu çoğu avrupa ülkesinde mevcut ama bu kadar ileriye gidebilen tek izlanda'da var çünkü nüfus az.

    23) ülke kış mevsimlerinde soğuktur ama abartılacak derecede değil. çünkü gulf stream akıntısı bu ülkeyi ısıtmaktadır. bundan dolayı da yerleşim hep kıyılardadır, ülkenin iç kısmı buzullarla kaplıdır. avrupanın en büyük buzulu vatnajökül buzulu bu ülkededir. fakat gulf stream ülkenin kıyı şeridini ısıttığı için yerleşim buralardadır. kışın ortalama sıcaklık -15 derece civarlarındadır. elbette soğuk fakat çok daha güneyde bulunan ülkemizdeki erzurum'un, sivas'ın kış sıcaklığıyla karşılaştırınca bence gayet de sıcak. o enlemde bulunan bir yerin her kış en aşağı -45 olması gerekiyordu. (bkz: yakutistan)

    ülkedeki yollar bile alttan ısıtmalıdır. sıcak su kaynakları çok bol olduğu için bu suların bir kısmı kış mevsiminde yolları ısıtmak için kullanılır. dolayısıyla büyük şehirlerde yollar genelde kışın da karla kaplanmaz.

    24) ülkede bir sürü yanardağ mevcuttur. en ünlüsü de eyjafjallajökül'dür. son patladığında tüm avrupa hava trafiğini felç ettiği ve okunması zor ismi dolayısıyla.

    yanardağlar çevresindeki topraklar çok verimli topraklardır. hatta dünyanın çoğu yerinde yanardağların çevresine tehlikeli olmasına rağmen insanların yerleşmiş olmasının nedeni de budur. çünkü yanardağdan çıkan lav bir sürü toprak katmanından geçer ve bu nedenle bir sürü mineral içerir. burada da çok verimli topraklar var fakat ülkede soğuk bir iklim olduğu için bu çok verimli olan toprak kışın donar, yazın da eriyip çamura döner. bu yüzden doğru düzgün bir bitki örtüsü, ağaç yoktur bu ülkede. tundra iklimi denir buna. ağaç miktarı çok azdır, onlar da çoğunlukla başka ülkelerden getirtilmiştir.

    25) reykjavík dünyanın en kuzeydeki başkenti diye geçer. bağımsız bir ülke açısından bakılırsa evet, doğru. fakat norveç'e bağlı svalbard adaları'nın başkenti longyearbyen şehri aslında dünyanın en kuzeydeki başkentidir.

    26) reykja kelimesi izlandaca'da "dumanlar" anlamına gelir. vík kelimesi ise "körfez" anlamına gelir. yani ülkenin başkenti olan reykjavík'in kelime anlamı "dumanlar körfezi"dir.

    27) bu ülkede avrasya ve amerika levhalarının ayrıldığı yeri görebilirsiniz. ismi thingvellir. burada dünyanın ilk meclisi de vardı yanlış hatırlamıyorsam, ismi althing idi galiba. izlanda coğrafi olarak çok genç oluşumlu bir ülkedir. gittikçe de ayrılmaktadır zira avrasya ve amerika levhaları giderek ayrılır birbirinden.

    28) izlandaca çok zor bir dildir. kulağa da iğrenç ve inanılmaz kaba gelen bir dildir. bu dil çok az bozulmuştur, içinde yabancı dillerin etkisi çok azdır. bir izlandalı eski sagaları zorlanmadan okuyabilir deniyor.

    izlandaca ile faroece birbirine çok benzer. birini bilen, diğerini az çok anlayabilir.

    29) okullarda yabancı dil olarak danca ve ingilizce öğretilir. herkes diline "izlandalılar süper ingilizce konuşur" sözünü pelesenk eder fakat bir izlandalı'nın konuşmasını anlayabilmeniz için çok iyi bir ingilizceniz olması gerekir çünkü geneli iğrenç bir aksanla konuşurlar(izlanda filmlerinden bunu görmek mümkün). kırsal kesimlerde ingilizce bilene rastlamazsınız. hani öyle hollanda gibi danimarka gibi köylüsünün bile aksansız şakır şakır ingilizce konuştuğu bir yer değil. genelde bir bok bilmeden onu bunu övmeyi sevdiğimiz için "izlandalılar süper ingilizce konuşur" deriz ama doğru değil be kardeşim. ha reykjavík, akureyri gibi şehirlerde millet aksanları bok gibi olsa da çatır çatır konuşur, orası ayrı.

    30) güzel izlanda filmleri: "101 reykjavík", "noi albinoi", "heima", "hafid" ve bir de belki "oroi" isimli film.

    31) iğrenç izlanda filmleri: "eldfjall", "gauragangur", "börn natturunnar"

    32) türkiye'yi bilen bir ülke değil. ülkemizde konsolosluğu da yok. vize alacaksanız danimarka bakıyor. schengen bölgesinde ayrıca.

    fahri konsolosluğu var türkiye'de. ne boka yarıyor onu da bilmiyorum ya.

    bir efsane var: "1970'e kadar izlanda'da türkleri öldürmek yasaldı" diye. komple yalan. böyle bir yasa olamaz zaten, insan haklarına komple aykırı, mümkün değil. tamamen ortalıkta dolanan bir efsane, saçma sapan bir şey. zaten bu efsanenin arkasından direkt "ama bu süreç içerisinde hiç türk öldürülmemiş" sözü gelir, bu da inanılmaz derecede saçma olan bu efsaneyi ayakta tutma çabasıdır. hani "yani böyle dedim ama sana kanıt gösteremem" mantığı.

    bu entrynin altında veya bu başlıkta veya izlanda hakkında internetteki birçok türkçe kaynakta bu saçma şeyden bahsedilir. adamlara "e kaynak getir o zaman, hangi izlanda kaynağında yazıyor 'bu ülkede türkleri öldürmek serbesttir' diye" dersin, tek resmî kayıt, kaynak getiremezler. zira bu bir şehir efsanesidir. hatta buna inanan insanı ciddiye alamam bile ben.

    ülke tarihindeki en ünlü türk (türk olduğu da meçhul, sadece türk pasaportu var) halim al isimli adamdır.

    bu izlanda çok huzurlu olduğu için ülkede bir bok olmuyor. küçücük bir olay olursa minimum iki ay her gün televizyonda onu gösteriyorlar, o derece. 2013'te bir polis vatandaşı öldürdü, iki sene televizyonlarda bu haber döndü mesela. bu yüzden bu halim al olayı üzerinden seneler geçmesine rağmen unutulmamış.

    hani bizim tarihimizde savaşlar, imparatorluklar falan vardır önemli yer tutan. bunların tarihinde bir bok olmadığı için en önemli olaylardan biri bu olay. ülkedeki herkes istisnasız bu olayı bilir (herkesin bildiğini de izlanda'da 11 sene yaşamış bir türk arkadaştan duymuştum).

    anlatayım: bu halim al denen herif türk pasaportu taşıyan biri. tam olarak bilmiyorum fakat galiba arap asıllı. bu adam izlanda'ya yerleşiyor. orada senelerce yaşıyor ve izlandalı bir kadınla evlenip vatandaşlık alıyor. daha sonra bu embesil amcamız bu kadından olan çocuklarını türkiye'ye kaçırıp bu küçük çocuklara türban takıyor. olay izlanda tarihine altın harflerle yazılıyor. adamların tarihindeki belki de tek olay bu olsa gerek.

    ha bir tane daha vardı: türklerin izlanda'ya gitmesi. internette bununla ilgili ciddi kaynak mevcut. izlandalıların yaptığı bir de site var.

    bu olay da şöyle: osmanlı zamanında cezâyirli murat reis, izlanda'nın vestmannaeyyar(ingilizcesi: westman islands) adasına sefer yapıyor ve buradan bir sürü izlandalı köle alıyor. bunları cezâyir'e geri götürdüğünde çoğu iklime alışamayıp ölüyor. yani işgal edip köle alıp kaçmış. bu olay dolayısıyla izlandacada tyrkjaranid diye bir kavram varmış. tam emin olmamakla birlikte yanlış hatırlamıyorsam "barbar/işgalci türkler" anlamına geliyor. izlandalılar bununla ilgili adanın turizm sitesine yazı döşemişler "türk istilası" diye. buyrunuz: http://visitwestmanislands.com/…ge/turkish-invasion

    33) ülkenin ordusu yok fakat nato üyesi, sadece polisi var. onlar da bir bok yapmıyorlar, ülkede suç olmadığı için. tüm gün yan gelip yatıp eğleniyorlar. alın instagram hesabı: https://www.instagram.com/logreglan/

    bu hesap bu ülkenin polislerinin hiç derdi olmadığının, gün boyu eğlendiklerinin göstergesi. ülkede olay olmayınca yapacak bir şey bulamıyorlar tabi.

    34) ülkede faloloji müzesi mevcuttur. yani halk dilinde konuşacaksak "sik müzesi". yanlış okumadınız.

    aha bu da adresi: http://www.phallus.is/

    müzenin sembolü de gayet içerikle uyumlu. bu müzede binbir çeşit hayvan siki vardır. bunların hepsi kavanozlara özel bir sıvı içine konulmuştur ki bozulmasın. bu müzeyi açan amcanın çok ilginç fantezileri varmış buradan onu anlıyoruz. dünyada hayvan siki toplayıp koleksiyon yapan başka insan var mıdır merak ediyorum.

    35) ülkenin en ünlü şarkıcısı björk. muhtemelen ismini duymuşsunuzdur. bu kadın izlanda tarihinin en ünlü insanı denebilir. öyle ki, hükümet bu kadına ülkenin tanıtımına yaptığı katkılardan dolayı inanılmaz derecede güzel bir ada hediye etmiştir. evet, bir ada tamamen björk'ün olmuştur. adada da bir tane ev var, öyle böyle değil anlatamam muazzam.

    bana göre gelmiş geçmiş en efsane sanatçı olan pétur ben (telâffuz: piyetür ben) de bu ülkenin topraklarındandır.

    izlanda müziği genelde karamsar bir hava taşır. bakın çok ünlü sigur rós'ın müziklerine. söz çok az vardır. müzik de biraz karamsar hava taşır. çoğu sanatçı da böyledir. bunu da karanlık bir ülkede yaşayıp günün %90'ını evlerinde geçirmelerine bağlıyorum. şarkıların genelinde ilk 1 dakika müzik çalar, o 1 dakikadan sonra sözler girer.

    izlanda müziğini çok beğenen insanlar da var. reykjavík'te bir müzik dükkanında çalışan bir abiye "nasıl bu kadar iyi müzik yapabiliyorsunuz" diye sormuş bir ingiliz, adam da diyor ki: "günün çok büyük çoğunluğunu evimizde geçiriyoruz ve vakit geçirmek için de bu tür uğraşlarımız oluyor. çok vakit ayırabiliyoruz müziğe belki ondandır".

    36) izlanda futbol tarihinin gelmiş geçmiş en efsane, en iyi, en ünlü oyuncusu eidur gudjohnsen'dir. chelsea'de oynarken harika işlere imza atıp dünyanın en büyük kulübü olan barcelona'ya transfer olmuştur. kariyeri başarılarla doludur. aynı zamanda izlanda millî takımındaki ilk maçında babasının yerine oyuna girmiştir, bu da tarihe ilginç bir olay olarak geçmiştir. helal olsun lan adama o adamın doğduğu zaman izlanda'da millet top görmemiş hayatında, bu adam öyle bir milletten sivrilip nerelere gelmiş.

    çok da mütevazı adam. instagram'da 4000 küsür takipçisi var ve hesabı gizli. mesaj atınca cevap da veriyor, öyle bir adam... halbuki futbol tarihinin en iyi oyuncularından biri (hele chelsea'de oynadığı dönemlerde), ama egosu yüksek değil.

    izlanda'nın bugün futbolda geldiği nokta ise muazzam. takımın toplam değeri bizim millî takımımızdaki arda turan'ın piyasa değeri kadar etmiyor ama bizi 3-0 yendiler kendi evlerinde. bizse 1-0 yendik, o da son dakika serbest vuruş golüyle zar zor.

    tarihlerinde ilk kez büyük bir turnuvaya katılıyorlar. bir şeyler de yapabilirler gibi hissettiriyorlar. (ekleme: euro 2016'da ingiltere'yi yenip çeyrek finale çıktılar, ilk defa katıldıkları turnuvada tarih yazdılar)

    taa 90'lı yıllarda maç yapıp o zamanlar bile yenilmişliğimiz var. 2015 yılında yenilmeyi anlarım da 90'lı yıllarda bu adamlar futbol ne demek onu bilmiyordu o zaman da yenilmiş olmak içler acısı.

    futbolla bu kadar ilgili bir millete sahip olup da millî takım düzeyinde bu kadar rezalet düzeyde olan tek ülke biziz. malesef... bunun nedeni de gayet basit, ülkedeki zihniyet. belki ülkede messi'den ronaldo'dan on kat daha iyi olacak tarihe geçecek çocuklar var, ama bizim halkımız insanı yeteneklerine göre yönlendirmek yerine kendi kafasına göre yönlendirdiği için bu çocuklar gitsin mühendis olsun doktor olsun istiyorlar. kim bilir belki sokak aralarında top oynayan çocuklar ne gelecek vaat ediyor. avrupa'da çocuklar ileride futbolcu olmak isterse ve yetenekleri varsa bu alanda yönlendirilir. bizdeki gibi "napçan futbolu mühendis ol" diye zorlanmaz.

    bak bu izlandalılara. halkının eskilerde futbola zerre ilgisi yoktu. ona rağmen yine de gudjohnsen'i çıkarmış. adamlar 300 bin kişilik futbolla zerre alakası olmayan ülkeden bir tane efsane çıkartıyor; bizse 80 milyon kişilik, gece gündüz futbol konuşan, futbol maçları yüzünden birbirine giren, hatta birbirini öldüren insanların olduğu ülkeden bir arda'yı çıkartabildik. bak mesut özil'e, bak nuri şahin'e bak hamit altıntop'a, hepsi almanya'da doğup büyümüş. çok yazık cidden...

    37) bizim gibi gösteriş meraklısı insanlar değillerdir. ülkenin en ünlü sinema direktörü baltasar kórmakur mesela adamın kaç bin dolar parası var ama bindiği araba station vagon eski bir volvo. adam istese maserati alır ama işini gören bir araba yeter onun için. gösteriş merakı yok.

    bizim ülkede bırak film yönetmenini, hayatı boyunca biriktirdiği tüm parayı mercedes'e döküp hayatı boyunca vergilerini ödemek için uğraşan, benzin yüzünden arabayı doğru düzgün sürmeyip işe dolmuşla gidip gelen adam tanıdım ben. böyle bir gösteriş meraklısıyız.

    amerika'ya git, adamın altında jaguar da olsa ferrari de olsa sana yol verir. trafiği katletmezler. bizde altına boktan bir bmw 3.20 çeken adam formula 1 yarışına katılmış havalarındadır trafikte.

    bu gösteriş hastalığı bi bizde var lan.

    38) ülke bir sürü sıcak su kaynağına sahiptir. bunun sebebi de volkanik bir ada olması. sıcak su kaynakları çok fazla olduğu için ülkedeki yollar ısıtmalıdır. yani yolların altından içinden sıcak su geçen borular geçer ve böylece kış mevsiminde yollar buzlanmaz. en azından ana yollar için bu geçerli.

    dünyada hem bu kadar soğuğun hem de sıcağın aynı ortamda bulunabildiği tek yerdir izlanda. ülkede hem yanardağ mevcut, altı kaynıyor; hem de üzeri buzullarla dolu. hem ateş hem buz ikisi bir arada.

    39) bu ülkede çürümüş köpek balığı eti yenir. buna "hákarl" denir. amonyak koktuğu söyleniyor. genelde grönland köpek balığı kullanılır. "hafid" filminde anlatılana göre bu balık tazeyken zehirli olduğu için önce toprağa gömülür. yani bir nevi fermente edilir. zehrinin gitmesi için. çürümüş hale geldiği zaman da yenir. öyle tabakta kocaman bir porsiyon beklemeyin. genelde küp küp doğranmış bir şekilde kürdanlarla servis edilir. internette bunu deneyip de tadını beğenene rastlamadım.

    tadı o kadar iğrençtir ki, tadını hissetmemek için yanında çok ağır bir içki olan "brennivín" içilir. fermente edilmiş patatesten yapıldığı yazıyor. buna türkçede "patates rakısı" diyeni de gördüm internette.

    40) ülkeye özgü puffin kuşları mevcuttur. aslında ülkeye özgü falan değildir de böyle bilinir. bu kuşlara grönland'da, doğu kanada'da ve kuzey avrupa'da rastlanıldığı da yazıyor internette. hatta yaz mevsiminde fas'a kadar göç eden türü bile mevcut.

    neyse, buradaki olay şu: izlandalılar bu kuşu yiyorlar. tipine de bakınca çok sevimli bir şey aslında :d ben yemeyi düşünmüyorum ama siz denemek isterseniz aklınızda olsun.

    hatta bu sevimli hayvanın kalbini çiğ yiyenler bile varmış. gerçi asya'da da yılan kalbini çiğ olarak yutanlar var. isviçre'de köpek yiyenler var. yemek adetlerini garipsememek lazım.

    41) bu ülkenin "skyr" isimli (telâffuz: sıkiyır) çok güzel bir yoğurdu vardır. aslında bunlara özgü falan değildir. bildiğin süzme yoğurttur, bir farkı yoktur. fakat biz türk olarak kendi malımızı sahiplenemediğimiz için yurt dışında bildiğimiz süzme yoğurdu izlanda yoğurdu diye pazarlıyorlar. normal yoğurt da "yunan yoğurdu" olarak bilinir yurt dışında. yani yoğurt bizim olmasına rağmen yurt dışında yunanların icadı gibi gözükür.

    bu skyr isimli yoğurda şeker katılmaz. olayın güzelliği burada. tatlandırıcı da yoktur. normalde bir meyveli yoğurt aldığınızda (yurt dışında insanlar normal yoğurt tüketmez, bizdeki gibi öyle köftenin yanına koyayım veya ayran yapayım kültürü olmadığı için) içinde şeker olur. fakat bunlar sadece belli aromalar katarlar ve şeker katmazlar. genelde kapağında da "more protein than sugar" yazar. tadı harikadır, denemenizi tavsiye ederim. yani bu skyr "meyve aromalı süzme yoğurt" denebilir. hafiften ekşi bir tadı vardır. tamamen yağsızdır.

    ben bu yoğurttan yeme fırsatını yakaladım. sadece izlanda'da satılmıyor, başka ülkelerde de mevcut. ben amerika'dayken tatma fırsatını yakalamıştım. amerika'da sadece kaliforniya'da "whole foods market" marketinden alabilirsiniz diye yazıyordu sitesinde. fakat ben pavillion's isimli markette de gördüm bu yoğurttan. bulabildiğim tüm aromalarını denedim. denemeyi düşünürseniz amerika'da marketlerde yoğurdun markası "siggi's" dir. üzerinde de "ıcelandic style skyr" yazar. ben bir kere de markası "skyr" olan yoğurttan tattım. onun da üzerinde "ıcelandic style yogurt" yazar. ikisinin tadı da aşağı yukarı aynı denebilir fakat bence siggi's çok daha güzel.

    türleri: sade, portakallı ve zencefilli, yaban mersinli, narlı ve passifloralı(passion fruit diye yazar), çilekli ve ışkınlı (rhubarb diye yazar), hindistan cevizli (çok iyi), çilekli, karışık kırmızı meyveli ve acaili, vanilyalı, ahududulu ve şeftalili, incirli ve limon kabuklu, balkabaklı ve baharatlı (en harikası, favorim).

    bu yoğurdu mutlaka deneyin. ben bu kadar beğenmesem hakkında bu kadar yazmazdım.

    42) izlandalılar avrupa'nın en uzun ömürlü milleti. ülkedeki huzur dolayısıyla olsa gerek.

    43) bu ülkede çıplaklık ayıp değildir. dal daşak ortalıkta gezseniz kimse garipsemez. bunu diyebilmemin sebebini anlatayım. bu izlanda'da yaşayan türklerle iletişime geçmeye çalıştığım zamanlarda bulduğum bir tanesinin msn (o zamanlar bu meşhurdu) arkadaşlarına bakayım dedim. arkadaşlarının yarısı parkın ortasında sikini çıkartıp fotoğrafını çekmiş ve bunu da profil fotosu yapmış. ilginç değil mi? buna sadece bir kişide rastlamadım, internette çok fazla kişide rastladım. bildiğin sokakta, parkta çıplak fotoğraf çekinmiş adamlar. göğüslerinin fotoğrafını çekip ınstagram'a koyan kızlar da mevcut bolca.

    benim tecrübelerim sizi kesmediyse, "abartıyon lan" diyesiniz geldiyse şöyle buyurayım sizi: http://listverse.com/…/10-cool-facts-about-iceland/

    gerçi daha ergenliğe bile girmeden cinsel ilişkiye giren çocukların olduğu bir memlekette garip bir şey olmasa gerek.

    44) izlandalılar'ın bir kısmı elflere inanır denilir. yalandır. internette bunu yalanlayan bir sürü izlandalı'nın yazıları var, özellikle ülkenin en popüler yayınlarından biri olan "reykjavík grapevine" isimli yayın bunu defalarca dile getirmiştir.

    45) herkes kuzeyde diye bu ülke hakkında "6 ay gece 6 ay gündüz yaşanıyor" der. böyle bir şey yoktur. ülke kuzey kutbunda değildir çünkü. izlanda'nın kuzey kutup dairesi içerisinde bir miktar toprağı vardır, fakat bu 6 ay gece 6 gündüz yaşatacak kadar kuzeyde bir nokta değildir.

    olay şu: kışın gün ışığı 3-4 saatliğine çıkar. hava saat 11-12 gibi aydınlanır ve öğleden sonra 3 gibi de kararır.

    yazınsa tam tersi: gece 12'de bile gün ışığı vardır. ondan sonra da 3-4 saatliğine hava kararır ve güneş yeniden doğar. bazı günler güneşin hiç batmayıp ufuk çizgisinden tekrar doğduğu da görülür.

    bu olaydan dolayı otellerin bazılarında kalın perde vardır. yazın turistler geceleri uyuyabilsin diye.

    46) kuzey ışıkları meşhurdur. görmek için sonbaharda veya kışın gitmek gerekir. fakat bunları yakalamanın zor olduğunu söylüyorlar.

    47) reykjavík'in bir dönemki valisi jón gnarr komedyendi. bu adam epey ilginçti. facebook'ta sayfası var, takip edin derim. arada ilginç şeyler paylaşıyor. adamın obi wan kenobi kılığına girip sokakta dolaşmışlığı var.

    48) bu ülkede starbucks yoktur. mcdonald's da yoktur. ülkeye açılan hard rock cafe de uzun süre önce kapanmıştır(kasım 2016'da yeniden açılmıştır). fakat dünyada en fazla coca-cola tüketilen ülkeymiş. böyle de garip bir ülke.

    49) "pylsur" (telâffuzu tahminimce: pilsür) isimli çok ünlü bir hot dog büfesi vardır. ne özelliği var bilmiyorum ama öve öve bitirilemeyen bir yer. hatta metallica grubu bir keresinde izlanda'ya konsere gittiği zaman bunu tadıp çok beğenmiş. bunu da yazmasam olmazdı.

    50) ülkede çocuklara anne babalar kafalarına göre isim koyamaz. eğer izlanda'da daha önceden kullanılmamış bir isimse izlanda isimlendirme komitesi'nin onayından geçmek zorundadır. böyle bir de komite var ülkede. kulağa komik geliyor ama kültürün korunması açısından ve çocuklara saçma sapan isimler koyup çocuklara hayatın dar edilmemesi açısından önemli.

    bu yüzden orada doğmuş çocuklarına "meltem" ismini koyamamış bir türk biliyorum. onaylamamışlar ismi.

    bence güzel bir uygulama. bizdeki berkecan, pelinsu, selinsu, nartjan, artvan, abdullahcan, fadimesu gibi fantastik isim komboları veya anlamsız isim koyma imkânı yok. bir de bizim ülkede ismiyle soy ismi aynı olanlar var. bir keresinde ismi de ecrin soy ismi de ecrin olan bir kız görmüştüm. bir anne baba bunu çocuğuna neden yapar ki? neyse türkiye hakkında konuşmaya başlasam bitmez şimdi. bunu burada kesiyorum.

    51) ülkede sivri sinek başta olmak üzere birçok böcek çeşidi bulunmamakta. böcekten nefret edenlere iyi haber.

    52) okur yazarlık oranı %100'e yakın.

    53) ülkedeki insanların yaklaşık %98'inin internet erişimi var.

    54) ülkede işsizlik maaşı da vardır. buralara yerleşen türklerin bazıları, eğer evlilik yoluyla oraya gitmişlerse hiçbir şey yapmayıp tüm gün evde yatıp işsizlik maaşıyla geçinirler. ne güzel hayat. yan gel yat devlet de sırf bir izlandalı'yla evli olduğun için sana maaş bağlasın.

    55) 5 nisan 2016 günü izlanda başbakanı panama'da off-shore yatırımlarının olduğunun ortaya çıkması sonucu baskı üzerine istifa etti. bir sürü insan protesto etti bu adamı. bir tanesine de biber gazı sıkılmadı, tazyikli su sıkılmadı. bu protestoculardan bir tanesi de polise taş atmadı, molotof atmadı. meclis binasına yumurta ve yoğurt atmışlar sadece. olması gerektiği gibi bir protesto sonucu da başbakan istifa etti.

    medeniyet böyle bir şey işte.

    56) ülkenin low-cost havayolu olan wow air'ın ceo'sunun ofisinin kapısında "don't feed the animal" yazıyor. türkiye'deki bir ceo'nun böyle bir şey yapması mümkün mü? tabi ki hayır. adamlarda bir ego, kompleks falan yok.

    ekleme: wow air batmış malesef.

    icelandair'ın twitter'da paylaştığı şu videoya denk geldim. pilota bakın, başka bir şey demiyorum. ülkenin kadınlarının güzelliğini anlatmaya kelimeler yetmez sanırım.

    57) gelişmiş bir ülke olmasının sonucu olarak şehir hayatıyla kırsal kesim arasında dağlar kadar fark bulunmuyor. yani dağlar kadar fark değil derken şöyle: insanlar fakir değil. elbette kırsal kesimde bir şehirdeki yaşam şartları mevcut değil, fakat insanlar fakirlikten kırılmıyor. bizim ülkenin doğusunda bir köye gitseniz "bu insanlar burada nasıl yaşıyor" dersiniz. izlanda'da böyle bir durum söz konusu değil.

    daha fazla şey öğrendikçe, aklıma geldikçe bu entry'yi editleyeceğim.

    edit: "kralsiz tac" uyardı, genelde danimarka asıllı olanların soy isimleri -sen ile bitebiliyormuş, örneğin eidur smari gudjohnsen
    edit2: bir iki isim hatasını değiştirdim
    edit3: bu yazı ekşi şeyler'de yayınlandıktan sonra bir ekleme yapmanın vakti geldi sanırım. öncelikle arkadaşlar, yazıda bir yanlışlık varsa, elinizde herhangi bir kanıt/kaynak ile yazarsanız seve seve düzeltirim. kimseyi bilerek yanlış bilgilendirmek gibi bir hevesim yok. onca yıl araştırdığım bir ülke, bildiklerimi paylaşmak istedim. elbette hatalar, yanlışlar, sübjektif bakış açısıyla yazılmış şeyler olabilir. biz de insanız, makine değiliz.

    ikinci sözüm ise "hayatında gitmediği ülke hakkında konuşuyor" diyen arkadaşlara. bir ülkeye gitmek demek, o ülke hakkında her şeyin en doğrusunu bilmek demek değildir. sen paris'e gidiyorsun, eyfel kulesinin tepesine çıkınca fransa hakkında en doğru bilgileri mi ediniyorsun? beynin aniden bir aydınlanma yaşayıp fransa hakkında uzman mı kesiliyor? bir ülkeye gitmek orayı görmek, insanını daha yakından tanıma ve yemeklerini tadabilme imkânı sunar sana. en nihayetinde gidip izlanda başbakanının kim olduğunu internetten öğrenirsin. keza izlanda tarihini de, halim al gibi olayları da. kimse izlanda'da reykjavík havalimanına iner inmez senin önüne gelip "izlanda şöyledir böyledir" diye sunum yapıp beynine izlanda hakkında her türlü bilgiyi sokaz. bu yazdığım şeylerin, izlanda'ya gitmekle bir alakası yok. hatta bu yazdığım yazıyı yazabilmek için izlanda'ya gitmiş olmaya da gerek yok. izlanda insanı hakkındaki yorumlarım elbette sübjektiftir ve izlanda insanını tanımak için izlanda'ya gitmeye de gerek yoktur. nasıl bir italyan'ın türkleri yorumlaması için türkiye'ye gelip 80 milyon insanla teker teker iletişim kurmasına gerek yoksa. tanıştığım insanlar üzerinden düşüncelerimi yazdım, hepsi bu. ağzından tükürükler saçarak saldırmaya lüzum yok. kaldı ki ben burada hayatımda tadına bakmadığım hakarl, pylsur gibi şeylerin lezzeti hakkında bile yorum yapmadım, duyduklarımı yazdım onlar hakkında da zaten.

    velhasıl, yazdığım şeyler içerisinde olabilecek yanlışlar için özür diliyorum ve bu yazıyı yazabilmek için izlanda'ya gitmeye gerek olmadığını düşünüyorum.
  • sayısız körfeze sahip olduğundan google earth'de bakıldığında isminin sonu vik (körfez) ile biten çok sayıda kasabaya sahip ıssız ve görünen kadarıyla dünyanın en bakir ülkelerinden biri.

    bu ülkede yaşanır valla tek kelimeyle. insan düşünüyor da, bu ülkede zor bir meslek ne olabilir diye, akla gelmiyor. nüfus son derece az olduğundan suç oranı büyük ihtimalle düşüktür. polis veya güvenlik görevlisi olmak kolay. zaten 320.000 kişilik nüfusun yarısı başkentte yaşıyor.

    ordusu zaten yok. niçin olsun ki? en yakın komşusu akraba grönland 350 kilometre uzakta. iskoçya 800 kilometre, diğer akraba norveç 1000 kilometre mesafede. yani adamların bir devletle savaşma ihtimalleri yok. ne güzel ulan, allah bilir bu ülkede askeri darbe de olmamıştır. sınır koruma diye bir kavramı da bilmiyorlardır. bu durumda çocuklara izlanda'nın jeopolitik önemi diye bir şey de kesin öğretilmiyordur. öğretmenlerin de işi kolay haliyle.

    göç, kaçak işçi gibi kavramlara da yabancı olduklarını da düşünüyorum. ülkemiz üzerinden avrupa'ya kaçmaya çalışanları yakalamak, yedirip içirmek ve ülkelerine geri göndermek için her yıl 1-2 milyon dolar harcadığımızı bir izlandalı kardeşime anlatıp yüzünün ifadesini görmek isterdim.

    bu ülkede demiryolu yokmuş. ancak 98 tane havaalanı varmış. zaten görünüyor google earth'ten. adamlar 10 tane evin yanına havaalanı yapmışlar.

    madencilik neredeyse yokmuş. sadece alüminyum çıkarılıyormuş biraz. al sana öğretmene bir kolaylık daha. maden kaynaklarımız çocuklar, alüminyuuum. ders bitti. bizim ki öyle değil. gir kömürden, demirden, çık bakırdan, bilmemneden. hepsi de farklı yerlerden çıkıyor mübarekler.

    işsizlik oranı %0.8 miş. yani topu topu 2500 kişi işsiz. yani 10 kişilik bir kadroya 4000 kişinin başvurması gibi bir durum yok bu ülkede. ösym diye bir kurum, kpss diye bir sınav da yoktur herhalde. birisine bir iş bulunduğunda kesin eve bir zarf geliyordur pazartesi gel başla diye.

    bir ara intihar oranının yüksekliğiyle gündeme gelmişti bu memleket. dünyanın adaletine bak. dünyanın en dertsiz ülkesi gibi duruyor ancak güneşi çok az gördüklerinden herhalde bu durum. la oğlum 40.000 dolar gelire sahipsiniz. çıkın memleket görün. gittiğiniz yerlerde insanların nasıl yaşadığına bakın. ondan sonra yap yapacağını. intihar etme demiyorum, hobi olarak gene intihar et.

    hep çok soğuk, g.t donduran bir ülke bilirdik burayı ama o kadar da değilmiş. gulf stream var ya, bayağı ılıştırıyormuş havayı. vikipedi'de yazana görene en düşük sıcaklık rekoru -39,7 derece ölçülmüş. e ne farkı var bizim erzurum'dan, sivas'tan? hem bizde akıntı falan da yok. dayan tezeğe ısınıcam diye.

    bu ülkede yaşanmaz mı şimdi? düzen tabii bırakılmaz ama ahir ömürde bir kerelik olsun paraya kıyılıp, bir on günlük yaz tatili geçirilir bence. bi de land rover kiralarsın orada oy anam oy. dünyaya geldiğine şükredersin yeminne. yalnız dikkat etmek lazım, bir fotoğraf gördüm earth de, cip göle düşmüş çıkarmaya çalışıyorlardı ha.
  • bankaları ve arkalarındaki rantçıları kurtarmak yerine batmalarına izin veren;
    üstelik bunları bir güzel yargılayıp hapse tıkan;
    imf'in geleneksel reçetelerini elinin tersiyle iten;
    dış borcu "ödemiyorum kardeşim" deyip silen;
    tüm bunları halkının referandumda verdiği destekle yapan;
    kurduğu yeni ekonomisiyle avrupa'nın yıllık büyüme oranını 2011'de 3'e katlayan;

    kemer sıkma politikalarının, finans dünyasının, muhafazakar politika(cı)ların siktirboktanlığını tüm insanlığın gözüne gözüne sokan fakat göt korkusundan haber yapılmayan yalnız, güzel, adil, halkçı ve umutlu ülke.

    taşaklı ülke.
  • yakın zamanda şöyle bir belgesele denk geldim. izlanda'nın taşı toprağı, koyu dağı ne varsa izlemeye doyuyorsunuz. 2 saate yakın ama içine dalıp gidince zamanın nasıl geçtiğini fark etmemek mümkün.

    https://www.youtube.com/watch?v=bgitniqp3ni

    (bkz: lucas t. jahn)

    adamın tek başına bu kadar kaliteli malzeme çıkarmasını takdir ettim. yolculuk boyunca hem giderken hem de vardığı yerlerde o kadar sağlam görüntüler çıkarmış ki, milyon dolarlık prodüksiyon izliyor gibi hissettim. görüntü dediğim de sadece uzaktan çekmek veya tepeden drone uçurmaktan ibaret değil. bazen bazı yerlerde birden fazla noktadan değişik açılar yakalamış. izlerken oraya gittiğiniz hissi veriyor.

    abi tam kafamdaki ideal yolculuk kafasını yaşamış. ana yollardan gitmektense toprak yollara sapmış, koylara girmiş, dere kenarlarından geçmiş, vadilerin platoların içinden geçmiş. yıllardan beri kendimde var etmeye çalıştığım mottoyu masterclass seviyede yaşamış.

    ek olarak kuşları toplayıp denize saldıkları sahne güldürdü. * dünyada güzel şeyler de oluyor.

    buradan kendisine helal olsun diyor, başarılarının devamını dileyerek çalışmalarını takip ettiğimi bildiriyorum. *
hesabın var mı? giriş yap