• ilk çıktıkları yıl, 12-13 yaşında delikanlılığa adım atıyordum.
    hiç unutmam kaset kapağında bir stüdyoda çektikleri fotoğraf vardı.

    rahmetli anneannemin küçük bir teybi vardı, sesi çok cılız çıkardı.
    o teypte dinlediğim bir michael jackson bad kaseti bir de izel çelik ercan'ı unutmam mümkün değil.

    32 yıl geçmiş, benim çocuklarım şimdi benim o dinlediğim yaştan daha büyükler.

    ne o günleri unutmam mümkün, ne de aynı tadı bugün alabilmem.

    eski günler güzel miydi bilmiyorum ama özeldi. çok özeldi.

    anneannem, dedem rahmetli oldu, biz orta yaşı geçtik. o ev de kalmadı satıldı.

    geriye güzel anılar kaldı.

    içimi sızım sızım sızlatan güzel müzik grubu.
  • keşke hiç ayrılamasalardı dedirten üçlü. böylece her sene üç ayrı albüm ve 36 berbat şarkı yerine, yalnızca bir albümle uğraşmak zorunda kalırdık, o da halledilirdi bir şekilde*
  • celik bu grupta cok sonuktu.izel le ercan elel yuruyup parklarda bahcelerde dolanirlarken, o arkadan seyirtir
    "ne guzel onlar sevgili, ben de vazgecilmez dostum, sua n durum parlak degil ama ilerde bir nasip kismet duser" diye icinden geciriridi.dusunceli bi yuz ifadesi vardi.ikinci albumde "artik kliplerde kendime yarenlik edecek birini bulma zamanidir" demis, gruptan ayrilmistir.
  • ufuk yıldırım'la olan organik bağları sebebiyle, değişik bünyelerde "dört kişilik üçlü" gibi algılanan gruptur. ufuk yıldırım'ın bir sohbet programında anlattığı olay, bu duruma pek güzel bir örnektir. şöyle ki: ufuk yıldırım tek başına sokakta yürürken, bir vatandaşımız parmağını uzatarak ufuk yıldırım'ı göstermiş ve heyecanlı bir ifadeyle "aaaaa! izel-çelik-ercan geçiyor" demiştir. belki, bilinçaltında "lan bunların üçünü toplasan bir kişi etmiyor" düşüncesi olan biriydi; belki de ahmet necdet sezer'i bile üç ayrı kişi sanan biriydi. bilemiyorum...
  • zamanının en iyi şarkılarını yapan müzik grubu. annemin anlatmasına göre izel’le ercan sevgili olurlar ve çelik gruptan dışlanır. izel ve ercan ikilisi hem kariyerlerine hem ilişkilerine son gaz devam ederken, ercan’ın ailesi biz böyle gelin istemeyiz diyerek ilişkiye şer koyar. sonuç olarak çift de ayrılır. sonra izel’in asla geçmeyen cilt problemleri ve daimi mutsuzluğu devam ederken ercan bir şekilde hayata tutunur. çelik de soyunmaya karar verir.
  • ucte sifir.
  • ıssız bir adaya düştüğünüzde yanınıza almayacağınız üç şey.
  • orta 1'deydim bu adamlar bu şarkıyla çıktıklarında (o zamanlar orta 1 vardı evet). onlar gençti, ben çocuktum. çok fena oluyorum sözlük.

    allahtan izel o ne idüğü bellisiz gözlükleri takmış da, kafamı ekrana çevirdiğimde puhhaa diye dağılmamı sağlayarak bu anlamsız duygusallıktan kurtarıyor beni.

    beheeey o zamanlar da izel ve ercan kendi aralarında şarkı söyler, dans eder; çelik orda dış kapının mandalı gibi kalırdı. bu bile aynı
  • sanırım dağıldığı zaman etrafa daha çok zarar verebilecek tek şey atom çekirdeğidir.

    spark'ın haklı uyarısı ardından gelen düzeltme: yurtseven kardeşler, tamamen dağılmadan bile şiddet olarak onlarla yarışır etki göstermişti. (bkz: ismail yk)
  • sene 93 veya 94 olabilir. okul çıkışlarımda öğleden sonra 3 civarı servisle teyzemlerin sokağına bırakılıyorum. kuzenler öğlenci olduklarından akşam 5 civarı geliyorlar. aradaki sürede mahalledeki çocuklarla takılıyorum. 2 ev ötede iki kız oturuyor onlar da altlı üstü komşular. her gün görüştükleri için birbirleriyle pek bir samimiler ve benden yaşça biraz büyükler. bırakın adlarını şu an yüzlerini bile hatırlamıyorum. bu iki kız bu grubun hastasıydı o zamanlar, iki laflarından biri izel çelik ercan. özellikle izel'in söylediği avuçlarım kanıyor şarkısına bayılıyorlardı. neyse oyun oynuyoruz doğal olarak ve bu kızlar ercan ve çelik ile sevgili olduklarını söylüyorlar güya onlar da yanımızdaymış gibi yemeğe çıkacağız falan. ama bana da bir sevgili bulunması gerekiyor. sen kimi istiyorsun diyorlar bana.

    rafael diyorum, evet bildiğiniz ninja kaplumbağa olan. kızlar bana tiksinti ile bakıyorlar. rafael kim ak der gibi bir halleri var. ne yapayım yani ben de izel mi diyeyim??? ercan falan desem mazallah saçımı başımı yolarlar. o zamanlar ninja kaplumbağaları bayılarak izliyorum. kendimi de april o'neill zannediyorum. peh! (ben de gidip en etkisiz elemanı beğeniyormuşum, seneler geçti elemanın elindeki çatalın adını bile öğrenemedik neyse) ezik hissediyorum tabii bu olayın üstüne, dışlanıyorum da biraz "içe"yi beğenmiyorum diye.

    şimdi düşününce ercan veya çelik ile evleneceğini hayal etmek mi yoksa bir kaplumbağaya aşık olmak mı daha tuhaf bilemiyorum.
hesabın var mı? giriş yap