• sumru yavrucuk papazın karısı rolünde döktürmüş.
  • filmden çok bir şey beklemezseniz güzel bir suç filmi aslında.. sonuna doğru daha da heyecanlandırıyor

    --- spoiler ---

    jodie foster gereksiz bir karakter olmuş, o ulaşılmaz, herşeyi bilen kadın edaları, yalandan meydan okumaları gereksizdi bence

    dinlenme olayı ortaya çıkmasaydı hırsızlar yine dinleyip içeri gireceklerini anladıklarında aynı şekilde kaçarlardı diye düşünüyorum

    ancak o tünel hala belirsiz? o oda için bir anlamı var mıydı ki tünelin?

    bir de kamera kayıtları adamlar içeriye girene kadar var zaten, clive owen ve 3 kişi sonradan geliyor, dolayısıyla ellerindeki 50 kişiden kamera kayıtlarında olanları elediklerinde zaten ekibin bir kısmını bulmuş olmazlar mıydı? hırsızlar dışındaki herkesin bankaya girişi sonuçta kamera görüntülerinde var

    sadece yahudiyi tespit edemezlerdi çünkü o zaten bankadaydı

    --- spoiler ---

    yine de sonu güzel izlenir..
  • harika başlayan, orjinal bir konusu olan ancak ne yazık ki çok vasat bir ilerleyişe sahip olan dizi:

    --- spoiler ---

    karısını öldürdüğü için idam sırasını bekleyen eski kriminoloji profesörü'nün dava alması falan, bu karakter güzel yazılmış. idamına hiç itiraz etmemiş. "karımın kafasını bulunca onu neden öldürdüğümü anlayacaksınız" falan diyor. belli ki adam zaten her şeyi baştan planlamış. öyle soğukkanlı bir katil falan değil, baya ötenazi gibi bir şey çıkacak muhtemelen. ayrıca her yerde bağlantısı var falan epey enteresan.

    yalnız işin papaz kısmındaki hikaye olmamış. yani olmuş da bir yere kadar. yanlış anlaşılmalar silsilesi ve kötü tesadüfler sonucu gayet sıradan iyi niyetli bir karı-kocanın bir anda kilerlerinde esir düşmesi falan güzel. ancak sonrası kotarılamamış.

    birinci saçmalık öğretmenin tepkilerinde. çok zeki ve kurnaz olarak lanse edilen öğretmen "çocuk pornosu" videosunu görüp hemen papazın oğlunu koruduğunu düşünüyor ki papaz "kliseden birine ait" demesine rağmen, "adı ne niye söylemiyorsun bir ad" falan gibi, yansıtılan "zeki" karakterin yapmayacağı çıkarımlar yapıyor. ki hristiyanlarda günah çıkarma seansında adam 50 kişiyi öldürdüm dese bile papaz gidip polise bildiremez bunu. yani öğretmen öyle bir tepki veriyor ki komedi.

    ikinci saçmalık papazın tutarsız karakterinde. sırf intihar edebilir diye usb sahibi zangoçu koruyan papaz, polise şikayet giderse oğlanın adı çıkar gibi triplere giriyor. yani bi kere bu adam papaz. cemaati var. usb'yi klisede buldum dese, kriminal incelemede evdeki bilgisayarlar zaten temiz çıkacak ortada hiç bir şey olmayacak.

    burada kurgu inanılmaz zorlama ve saçma olmuş.

    öğretmenin hapsedildikten sonrası kısımları ise daha da felaket ne yazık ki. telefonuna facebook yüklenebileceğini bilmeyen, teknolojik gelişmelerden habersiz olduğu söylenen asosyal, ürkek, korkak tavırlı öğretmen "esir" tutulduğu yerde planlar yapıyor, karıyı-kocayı birbirine düşürmeye falan çalışıyor. bunu yaparken de "beni öldürmeyesiniz diye testereleri parçaladım" falan diyor. o testereler ile papaza saldırmak aklına gelmiyor.

    pedofili zangoç edgar'ın intihar notu ise tam saçmalık olmuş. sırf dizide bir düğüm olsun, papaz suçu üstlenemesin diye "papaz pedofili değil başkasını koruyor" diye intihar notu yazdırılmış. yahu birincisi polis madem bu nottan kıllandı, papazı sorgulayana kadar edgar'ın bilgisayarını incelesinler. öyle kolay izler silinmiyor bilgisayardan illaha pornografi bulunur. dahası; pedofili olduğu için günah işlediğini düşünen edgar, papazın suçu üstlenmesi üzerine kendince kefaret ödeyerek intihar ediyor. ama bıraktığı nota bakar mısınız. beni korudu falan demek yok. başkasını koruyor. ulan adama gider ayak suç isnat etmek nasıl bir saçmalıktır?

    yani saçmalıkları yazarım da şu oyuncu kadrosuna, stanley tucci'nin canlandırdığı karaktere hürmeten yazmıyorum. sen zaten idam sırası bekleyen adamla efsane orjinal olabilecek bir karakter yaratmışsın. papaz hikayesi yerine her bölüm farklı bir hikaye işle oldu bitti. 2. sezonda da tucci'nin cinayet olayını irdele mis gibi dizi.
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    filmin açılış sahnesinde clive owen küçük ve karanlık bir yerde bişeyler anlatır.hemen sonrasında öğlen vakti banka soymaya kalkan 3-5 insan görülür.insanın ağzından ister istemez allahın salağı kelimeleri dökülür.sonra adamların elini kolunu sallaya sallaya bankadan çıktıklarını ve günler sonra dalga geçer gibi denzel washingtonun cebine de 1 adet bilmem kaç karatlık pırlanta koyduklarını görünce allahın salağının kim olduğu tekrar düşünülür.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    böyle de şaşırtıcı bir filmdir işte.
  • efendim gittik gorduk. bu film gercekten bir spike lee filmi* midir once onu merak ediyorduk, cevabimizi cok fena aldik. bir soygun filmi olmasina ragmen kimi karelere imzasini cok belirgin bir sekilde atmistir yonetmen bence. albania - armenia esprisi, sih kardesimizin sahnesi ve sorgu diyalogu muthistir, boylede guzel dalga gecerim kendimle diye kis kis guler yonetmen. klasik bir spike lee filmi degilim mesajini daha trailer'iyla bize haber ettiginden bu kadarini bile beklemiyorduk, haksizlik etmisiz. lower manhattan ve battery park epeyce boy gosterir ancak ne bir sehir nede bir karakter filmidir, clive owen'in bolca karizma yapma firsati buldugu bir showdur**.
  • amerikan kültürünü ve malum terör olayları sonrası durumunu zaman zaman gözümüzün içine sokan, zaman zamansa saman altından diyaloglarla bezeli, bölgesel bir tehdit niteliğindeki banka soygununun insanların gözünde azami derece evrensel kavramlarla tehdit unsuru olarak algılandığı son derece sürükleyici bir yapım. tabi bunda spike lee'nin konuyu sıradışı işleyiş biçimi çok etkilidir. ancak başrol oyuncuları bir yana, yan karakterlerin bile müthiş inandırıcı oyunculuğunun da payı büyük.

    filmden aklımda kalan en vurucu diyalog ise şuydu ki:

    --- spoiler ---
    clive owen filmin başında kim olduğunu, ne yaptığını, nasıl yaptığını anlatırken bir de arada neden yaptığı sorusunun cevabını verirken "because i can" demiş ve işte budur dedirtmiştir. (ki bu söz ile heat'teki robert de niro'nun oynadığı karakter ile örtüştüğünün sinyalini verir, o filmi hatırlatır.)
    --- spoiler ---

    sonuçta 25th hour ile hikaye anlatmanın ne derece özgün yapılabildiğini kanıtlamış olan spike lee bu basit soygun mevzusundan da özgün ve sıkmayan bir film yapmayı başarmıştır. eli öpülesidir.
  • grand theft auto yu da yerden yere vuran yapit.
  • denzel washington basta olmak uzere, adini bilmedigim rehineler dahil, cok basarili bir oyuncu kadrosuna sahip uzun zamandan beri izledigim en iyi spike lee filmdir.

    klasik bir banka soygunu, rehine oyunu diye kestirip atabileceginiz bir senaryoyu spike lee kendi tarziyla 11 eylul sonrasi new york un detaylariyla yogurmus, irkcilik, siddet, evlilik gibi favori muhabbetlerini bu defa izleyicinin gozunun icine sokup filim temasini esir almadan islemeyi bilmis ve filmin butun suresi boyunca gerilim ve heyecani korumasiyla ne kadar iyi bir yonetmen oldugunu yillar sonra bana tekrar hatirlatmistir.

    filmin tek hayal kirikligi* jodie fosteridi. sanki onun karakterini oynamasi gereken aktris son dakika da rolunu iptal etti de jodie ye kizim sen git oyna demisler gibiydi, hic inandirici degildi.
  • sinemada gidip izlenmezmiş.. değmezmiş.. paramıza yazıkmış.. esas evde, misal mutfak televizyonundan, izlenirse yazık olacak filmdir.. bahşiş nasıl ve ne kadar bırakılır, sırf onu öğrenmek için bile gidilir.. spike lee ve zenci meselesi ve amerika büyük bir şaka -ama ona ne kadar gülebiliriz- meselesi ve random my ass ve ipod işlevselliği ve jodie foster'ın gerçekten de asla güçsüz bir kadını oynayamayacağına inanış ve new york'un güzelliği, özgürlük heykelinin kıyıdan uzaklığı ve denzel washington'ın her zamanki onurlu renkli tripleri ve swastika ve bir adet mutlu son..
  • 'ne olacak?'tan ziyade 'nasil olacak?' ve 'niye ki?' sorulari uzerinde hareket eden, yer yer 'bir spike lee filmi' diye bagiran, pek hos bir soygun filmi olmus. olmus.
hesabın var mı? giriş yap