• mehmet aksoy'un eseridir.

    yapılış amacı, sevimliliği, sevimsizliği, estetik duruşu falan, önemli olan şeyler bunlar değil. bir memleketin başbakanı o memleketin en önemli, en tanınmış, alanında en çok göze dokunan eserlere imza atmış bir heykeltraşın eserine "ucube" diyor. beğenmemeyebilirsin, hedefe ve amaca uygun bulmamayabilirsin, görüntü kirliliği, mermer israfı ve bir sürü şey düşünebilirsin ama düşündüğünü, konu neyse o konunun üslubu içerisinde dillendirmek gerekiyor. ya da susmak. sus ki belli olmasın..
  • çirkin, ucube yorumları keşke heykel tamamlanınca yapılsaydı. kuru beton, yarım bir heykeli oy getirsin diye yıktırmak rte'ye çok yakıştı. arapça ağzıyla ağdalı "hasan harekani hz. türbesine gölge yapıyor" demesi bile, hangi hassasiyetleri kaşımaya çalıştığının göstergesidir. tarihe adı heykel yıktıran bir başbakan olarak geçti. 3, 5 oy için bunu yapabilen insanın yönetimi altında olmak çok yaralayıcı. hayal bu ya, bir yirmi yıl sonra aynı anıt aynı noktada yapılsın. bu sefer birbirinin elini tutmaya çalışan bir bütünün iki yarısı kardeşler, elleriyle yüzlerini kapatsın. o anıtın adı da insanlık ayıbı olsun.
  • ''bir adam bir heykeli sevmiyor diye o heykel yıkılıyor.''
    arto tunçboyacıyan
  • sanat ve sanatçı umrunda mı ki? 272 bin liraya yıkılıyor şimdi de. sinir krizi geçiresim, birkaç adam öldüresim var. sonra da benim anıtım dikilsin ve ucube la bu deyip yıkılsın. ne de olsa devletimin bütçesi açık vermiyor, yapıp yapıp yıksın..
  • heykelciliği allah'a şirk koşma, put yapma sanatı olarak gören, yaratıcının insandaki gibi bir iradeye ve duygusal tepkilere sahip olduğunu düşünenlerin* çoğunluk olduğu ve bunun neticesinde ödül ve ceza, cennet ve cehennem üzerine işlediğine inanılan bir sistemde bastırılmaya ve yok edilmeye çalışılan bir sanatın ürünüdür.

    bu mantıkla atom enerjisiyle uğraşmak da şirktir azamet gösterisi olduğu için. bu enerjiye tapan yahut bomba olarak kullanan birileri ya çıkarsa.

    (bkz: çıkmaz demeyin)
  • başbakanımızın beğenmemesinden ötürü yıkılması düşünülen anıttır.
    bir an düşününce ne doğru bir tanım yaptığımı gördüm şimdi. ne bir yalan var ne de bir ironi çabası. bir başbakan, bir heykeli ucubeye benzettiği için yıkabiliyor!

    nedense bunun gibi bazı şeyler bana çok batıyor. mesela ekonomiden falan çok anlamam o yüzden özelleştirme karşıtlığı gibi şeylere giremedim hiç bir zaman. gdo nedir bilmem, türban falan çok umrumda olan şeyler değildir. ama anladığım konularda yapılan yanlışları görmek beni çok sinirlendiriyor. sinirlendiriyor derken bildiğin sinirleniyorum, dişlerimi falan sıkıyorum. mesela sansürler, mesela silah ruhsatı yaş sınırının indirilmesi, basını tembihlemeler...

    sayın başbakan, ne zorun vardı o heykelle be? kalkıp hangi birikimle bu savı ortaya atabiliyorsun? standartları mı vardır bir sanat eserinin de bunu yıkmaya kalkıyorsun? yoksa politik nedenlerle yaptığın için açıklamak yerine halkına yalan söylemeyi mi yeğliyorsun?

    sevmiyorum başbakan seni. bir gün heykel yıkacağım dediğinde önünde öğüren halkın da kendilerine yalan söylediğini anlar inşallah.
  • insanlığa yer yokken, anıtını rahat bırakacaklarını hiç sanmıyorum.
  • bir keresinde, bundan herhalde 4-5 sene evveldi, haberlerde güler sabancı koleksiyonundan bir tablo çıkardı muhabire gösteriyor. tablo dediysem bir padişah tuğrasının olduğu bir çerçeve. kadın bir yandan da anlatıyor, şurayı şöyle çizmiş, bu kısmı böyle çalışmış falan diye. dışardan bakan için hiçbir özelliği yok, dandik bir tuğra dersin. ama kadın kendinden geçmiş bir şekilde tuğranın özelliklerini sıraladıkça sıralıyor.

    sonra askerdeyim... askerliğimi yaptığım yer karadeniz bölgesinin en gelişmiş ilçelerinden bir tanesi. boş zamanım çok, kitap okuyayım diyorum fırsat bu fırsat; çarşı iznimde yana yakıla kitapçı arıyorum, saatlerim sınırlı ama kitabevi diye nitelendirebilecek bir mekan yok bu gelişmiş ilçemizde. kırtasiyelerde üç-beş cumhuriyet dönemi romanı oluyor, onlar da güncel dizilerin romanları; hanımın çiftliği, aşk-ı memnu falan. zar zor bir kitabevi çıkıyor karşıma, onun içi de silme korsan kitap dolu. neyse konu bu değil, uzatmayayım, malum entry time is over, tweet çağını yaşıyoruz. orhan pamuk'un benim adım kırmızısının da arasında bulunduğu birkaç kitap alıp çıkıyorum.

    okuyanlar bilirler benim adım kırmızıyı, biraz tarihi polisiye kıvamında, okuyucuyu osmanlı minyatür sanatçılarının dünyasına çeken bir kitap. kitabı okudukça öncesinde dandik addettiğim minyatür sanatında ne tür derinlikler, incelikler olduğunu görüp şaşırıyorum. benim gibi sıradan insanların göremeyeceği o kadar çok şeyi gösteriyor ki yazar, sırf bu derinliği yüzünden önceki düşüncelerim için pişman oluyorum; hem yazar hem de minyatür sanatı hakkındaki düşüncelerim için.

    şimdi delice merak ettiğim bir konu var; acaba başbakan recep tayyip erdoğan'a bir minyatür veya bilmem hangi sanatçının padişah tuğrası çalışmasını göstersek bize neler anlatabilir. eser hakkında iki çift ne laf edebilir. bu daha basitinden, bir tiyatro eseri veya popüler bir dünya klasiği de olabilir. başbakan recep tayyip erdoğan bunlardan herhangi biri hakkında ne gibi bir açılım yapar acaba, kendisine neler hissettirir bütün bunlar?

    başbakanın müzik kültürünü "beraber yürüdük biz bu yollarda" ile, şiir kültürünü ise kafasına kubbe eline minare geçirdiği o mahkumiyetine yol açan dizeler ile tanımlıyabiliyorum ancak. göremediğim daha derinlikli bir boyutu varsa kendisinin, bunu görememek benim kabahatim değil, çok küçük hareketlerle bunu bize yansıtabilirdi.

    bunların eline ekonomiyi verdik, hukuku ayaklarının altına kırmızı halı gibi serdik ki istedikleri gibi yesin istedikleri gibi çiğnesinler. her kayıp zamanla bir şekilde telafi edilebilir. ama sebep oldukları kültür tahribatının telafisi sanıldığı kadar kolay olmayacak. işte karşımızda her konu hakkında tüm yetersizliğine, vasıfsızlığına rağmen fikir yürütebilen, her alanda otoritesini hissettirme kaygısında olan bir insan var. bir ucube heykel mi karşısında ayakta kalmayı başarabilecek? komik olmayın.
  • recep'in kankası melih ile tükürük manyağı yapacağı anıttır. *
  • bence bu anıtın yıkılması rte için milattır. aslında bizim için de.
    kars uzak ve kimsecikler kalkıp o anıtın önünde siper olamadığı için rte o anıtı rahatça yıktırdı ve o andan sonra bir daha hiç bir şey eskisi gibi olmadı. rte zaten hiç bir zaman ürkek bir adam değildi ama bugünkü kadar hesapsız da değildi. o heykelin yıkılması bir anlamda ulaştığı gücün sınanması için oldukça iyi bir hedefti ve rte o heykeli yıktırmayı başararak gücünün ulaştığı noktayı görme imkanı buldu. biz ise o uzak diyardaki olayı çok da umursamadık. köşe yazarlarımız bir kaç yazı yazdı, tv'de bir kaç cılız ses gördük ve hepsi bu.
    tayyip erdoğan; "başbakan aslında bunu demek istemedi" diyen zamanın kültür bakanı e. günay'ı da ters köşeye yatırarak o golü aslında hepimizin kalesine attı ve bugün hala yeniksek işte o golü yediğimiz içindir. taksim topçu kışlasına gösterilen direnç zamanında insanlık anıtı için de gösterilebilseydi belki de gezi direnişi daha ilk günden çok daha iyi sonuçlar doğururdu. göz göre göre birilerinin "diktatör olunca yapılacak ufak şımarıklıklar" listesinden bir maddeyi daha karalamasına milletçe göz yumduk ve şimdi bunun vebalini ödüyoruz.
hesabın var mı? giriş yap