• beethoven'ın ne kadar huysuz bir adam olduğunu ve bu huysuzluğunun nedenlerini anlatan film. sanat filmi izlemekten çekinen bir insansanız bile denenmesi gerekir bence. zira almanların "erotik müzik" anlayışı nedeniyle bazı çalışmalarını yasakladığı bu adam, dahi bir müzisyenden beklenmesi güç bir şekilde, ilginç bir hayat yaşamış. üstelik, klasik müzik camiasında örnekleri fazla olmasına rağmen, beethoven gay değil. üstelik bir sürü meme var filmde.
    hala da ilgini çekmediyse lütfen müşteri temsilcisiyle görüş.

    (fur elise bir piyano öğrencisi için yazılmıştı bildiğim kadarıyla ancak filmde biraz daha farklı anlatılıyor. izlerken laf etmedim ama, teke tek yakalarsam lafı sokarım ben o yönetmene.)
    son olarak üstteki parantezi yazmamda yardımcı olan cahil cesareti dürtüme selam ederim. naber len!
  • bu filmde beethoveni gary oldman canlandirir. guzel de canlandirir, aferim. bu filmden hemen sonra gary oldman leon da psikopat ruhlu , kotu adami oynar. ama bu kotu adam ,muzik ruhun gidasidir mottosunu benimsemistir ve 3 cocuklu bir aileyi katletmeden hemen once , "firtina oncesi sessizlige de bakiniz , sanki beethoven in bilmem kacinci senfonisi gibi" seklinde bir cumle kurar. hala dusunurum , senaristler leon da gary oldman in oynadigi kesinlesince , bu cumleyi acaba filme sonradan mi koydular , immortal beloved un hatrina diye...
  • muhtesem film.

    --- spoiler ---

    beethoven'in moonlight sonata'i, piyanoya basini yaslayarak caldigi esnada, kapi deliginden bakan baba ve kizin sasirmis ifadesi, kanimca, filmin en etkileyici sahnesidir.

    --- spoiler ---
  • hani bazı filmler vardır, siz izlediğinizde inanılmaz etkisinde kalırsınız ve herkes izlesin istersiniz.. ama tanıdıklarınızdan, zaten izlemiş olan 3-5 kişi zar zor hatırlar, adı sanı çok anılmadığı için başka izlemek isteyen de çıkmaz.. gelin görün ki, o filmi siz yıllar sonra bile unutmazsınız.. işte öyle bir filmdir immortal beloved, en azından benim için..
  • seyrettiğim onca filmin içinde bazılarıyla aramda duygusal bir bağ oluştuğunu onlara ayrı bir kıymet verdiğimi fark ettim. bu film onlardan biri hatta en özel olanlarından. pazar gecesi sineması sağolsun orta okula giderken seyretmiştim ilk seyrettiğimde sonra, ben ergenliğimi atlatana kadar her sene verdiler filmi ben de seyrettim defalarca, akabinde biz büyüdük ve kirlendi dünya zaten.

    buradan itibaren az da olsa spoiler içerir.

    9. senfoni çalarken yıldızların içinde kaybolma sahnesi, beethoven'ın o an geçmişe dönüşü, çocuk beethoven'in nehre varana kadar adeta ciğerlerini parçalarcasına koşması...ilk seyredişimdeki o anı şu an bile anımsayabiliyorum, delicesine hüzünlediğimi ve heyacanlandığımı... sinemanın sanat dalı olduğunu idrak ettiğim andır o an.

    hayatta her şeyin bir amacı olduğunu ve herkesin yapması gereken önemli bir görevi olduğu için buraya gönderildiğine inanıyorum. diyebilirim ki gary oldman beethoven'ı oynamak için gelmiş bu dünyaya. düşünüyorum taşınıyorum bu rol için bu adamdan daha uygun biri olabilir miydi diye. yok hayır asla olamazdı. gary oldman'ın burdaki hali oyunculuktan ötedir, beethoven'î oynamak değil adeta beethoven'in reenkarne olmasıdır.

    beethoven'ın uyumsuz, aksi kişiliğinin altında yatan sebepleri çok güzel anlatıyor film, çocukluğu, etrafındaki insanların onu anlayamayışı vs..

    filmdeki ölümsüz sevgilinin kimliği gerçekle ne kadar uyuşuyor tartışılır ama filmin sonundaki o muhteşem mektupları hatırlıyorum da gerçek olduğunu, senaryonun bir parçası olmadığını ertesi gün araştırıp öğrenmiştim ve beethoven'a olan hayranlığım iyiden iyiye artmıştı.

    bu fırtınalı adamın, sığındığı liman olmak her kadının harcı değildir diye tahmin ediyorum. ama kimse bu ölümsüz sevgili çok şanslı bir o kadar da özel bir kadın olmalı.

    beethoven'ın müziği diğerlerinin arasından seçilir. onun müziğinde ötekilerde olmayan bir şeyler var. işte bu film o ayrıma sebep olan ruhu vermeyi çok iyi başarıyor her ne kadar beethoven'ın hayatı filmle ne kadar örtüşüyor tartışmalı olsa da.

    özetle diyebilirm ki, hayatımın sonuna kadar ara ara özleyip, ihtiyaç hissettiğimde tekrar tekrar seyredeceğim filmdir.
  • filmin sonunda bir kez daha anlıyoruz ki, gerçekten de, "all the best cowboys have daddy issues".
  • beethovenin mektuplarinda seslendigi ancak asla adini kullanmadigi olumsuz askidir. yapilan arastirmalar son donemde bu kadinin kimligi konusunda iki isme yogunlasmistir, josephine von brunsvik ve antonie brentano.
    bu iki genc kadin da evli, cocuk sahibi ve beethovenin imkansiz askinin tanimina uymaktadir. daha da ilginci iki kadinin da beethovenin praga gitmek icin ayrilisinin yaklasik dokuz ay sonrasinda cocuk dunyaya getirmesidir. tahminlerle sinirli kalsa da beethovenin zaman zaman varoldugunu ima ettigi cocugunun bu donemde dogmus olabilecegi dusunulmektedir.
    bu gizemli kadini bu kadar kiymetli yapan belkide isimsiz bir siluet olmasidir.
    odur* sadece immortal beloved , kendi muzigini duyamadan duyurabilen beethoven icin.
    ever thine, ever mine, ever ours.
  • ludwig van beethovenin hayatı boyunca gizlediği aşkıdır. ölümünden sonra tüm mirasını ölümsüz aşkına bıraktığı anlaşılır. ölümsüz aşkı ile ilgili eldeki kanıt 1812 yılında yazdığı 3 mektuptur. mirası bulmak için beethovenin hayatına giren kadınlar tetkik edilir. ve sonunda bulunur. bu hikaye daha sonra beyaz perdeye aktarılır...

    bahsi geçen mektuplar şöyledir:

    birinci mektup:

    july 6, in the morning
    my angel, my all, my very self - only a few words today and at that with pencil (with yours) - not till tomorrow will my lodgings be definitely determined upon - what a useless waste of time - why this deep sorrow when necessity speaks - can our love endure except through sacrifices, through not demanding everything from one another; can you change the fact that you are not wholly mine, i not wholly thine - oh god, look out into the beauties of nature and comfort your heart with that which must be - love demands everything and that very justly - thus it is to me with you, and to your with me. but you forget so easily that i must live for me and for you; if we were wholly united you would feel the pain of it as little as i - my journey was a fearful one; i did not reach here until 4 o'clock yesterday morning. lacking horses the post-coach chose another route, but what an awful one; at the stage before the last i was warned not to travel at night; i was made fearful of a forest, but that only made me the more eager - and i was wrong. the coach must needs break down on the wretched road, a bottomless mud road. without such postilions as i had with me i should have remained stuck in the road. esterhazy, traveling the usual road here, had the same fate with eight horses that i had with four - yet i got some pleasure out of it, as i always do when i successfully overcome difficulties - now a quick change to things internal from things external. we shall surely see each other soon; moreover, today i cannot share with you the thoughts i have had during these last few days touching my own life - if our hearts were always close together, i would have none of these. my heart is full of so many things to say to you - ah - there are moments when i feel that speech amounts to nothing at all - cheer up - remain my true, my only treasure, my all as i am yours. the gods must send us the rest, what for us must and shall be -
    your faithful ludwig.

    ikinci mektup:

    evening, monday, july 6
    you are suffering, my dearest creature - only now have i learned that letters must be posted very early in the morning on mondays to thursdays - the only days on which the mail-coach goes from here to k. - you are suffering - ah, wherever i am, there you are also - i will arrange it with you and me that i can live with you. what a life!!! thus!!! without you - pursued by the goodness of mankind hither and thither - which i as little want to deserve as i deserve it - humility of man towards man - it pains me - and when i consider myself in relation to the universe, what am i and what is he - whom we call the greatest - and yet - herein lies the divine in man - i weep when i reflect that you will probably not receive the first report from me until saturday - much as you love me - i love you more - but do not ever conceal yourself from me - good night - as i am taking the baths i must go to bed - oh god - so near! so far! is not our love truly a heavenly structure, and also as firm as the vault of heaven?

    üçüncü mektup:

    good morning, on july 7
    though still in bed, my thoughts go out to you, my immortal beloved, now and then joyfully, then sadly, waiting to learn whether or not fate will hear us - i can live only wholly with you or not at all - yes, i am resolved to wander so long away from you until i can fly to your arms and say that i am really at home with you, and can send my soul enwrapped in you into the land of spirits - yes, unhappily it must be so - you will be the more contained since you know my fidelity to you. no one else can ever possess my heart - never - never - oh god, why must one be parted from one whom one so loves. and yet my life in v is now a wretched life - your love makes me at once the happiest and the unhappiest of men - at my age i need a steady, quiet life - can that be so in our connection? my angel, i have just been told that the mailcoach goes every day - therefore i must close at once so that you may receive the letter at once - be calm, only by a calm consideration of our existence can we achieve our purpose to live together - be calm - love me - today - yesterday - what tearful longings for you - you - you - my life - my all - farewell. oh continue to love me - never misjudge the most faithful heart of your beloved.
    ever thine
    ever mine
    ever ours
  • gary oldmanın, hiç gary oldman seyretmeyen birine "allah'ım bu adamı hababam sınıfı üç buçuk'ta bile oynatsalar izlerim" dedirtecek bir oyunculuk gösterdiği filmidir.

    yıllardır her yayınlanışında izlerim (denk gelirse). insanı kendinden vazgeçmeye, yok olup 9. senfoninin çalmaya başladığı sahnenin sonlarına doğru gösterilen gökteki herhangi bir yıldız olmaya heveslendiren; beethoven'ı bu kadar çok sevmem için 9. senfoni ve pastoral senfoniden sonraki 3. şey. izlememek benim için büyük talihsizlik olurdu, sırf bu filmin içinde her seferinde kaybolmanın verdiği haz için bile izlemeye değer.
  • şöyle bir alıntısı var internette, kelime kelime doğru çeviri olmayabilir.

    --- spoiler ---

    - ne düşünüyorsun? müzik korkutucu bir şey. sana ne yapıyor?

    - ruhu yüceltiyor.

    - tamamen saçmalık. eğer yürüyüş yapan bir bando duyarsan ruhun yücelir mi? hayır, sen de yürümek istersin. eğer bir vals duyarsan, dans edersin. eğer ayin duyarsan, kilisede bir araya gelirsin.

    müziğin gücü, dinleyeni dosdoğru bestecinin akli durumuna götürmesidir. dinleyicinin seçim şansı yoktur. hipnotizma gibidir.

    öyleyse ben bunu yazdığımda aklımda ne vardı?

    sevdiğine ulaşmaya çalışan bir adam. arabası yağmur altında bozulmuş. tekerlekleri çamura batmış. kadın fazla beklemeyecektir.

    bu, o heyecanın sesidir...

    "işte bu böyle..." diyor müzik,

    "olmaya alıştığın gibi değil..."

    "düşünmeye alıştığın gibi değil..."

    tam da şu sahne, müthiş! http://www.youtube.com/watch?v=r7lmelfg5t0

    "...ama işte böyle..."

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap