• ozellikle paul auster cevirilerinde ,paul auster 'i tanimayan birinin bile okudugunda "bu kitabin orjinali ingilizce olmali" dedirtecek bir yarim kalmislik hali olan cevirmen. cevirmekten cok ,sadece turkcesini yazmis gibi.
  • dünyanın en rahat çevirmeni. "aman canım şu kelimeyi açıklayacağıma direk ingilizcesini yazayım" , "şu cümleyi de toparlamayıvereyim" , "kurgu mu, o da ne?" gibi felsefelere sahip olduğunu düşündüğüm kişi.
  • türk olan ama almanca yazan emine sevgi özdamar'ın çevrilmiş iki kitabı var, hayat bir kervansaray ve haliçli köprü. iki kitabın arka kapak yazısı da yazarın büyülü dilini öve öve bitiremiyor (haliçli köprü'nün başındaki john berger önsözünde de aynı durum mevcut). gelgelelim, iki kitabın çevirileri arasında dağlar kadar üslup farkı var. birini ayça sabuncuoğlu çevirmiş ki kendisinin böll ve zweig çevirilerinin tadı hala damağımda, diğerini ise ilknur özdemir. ayça sabuncuoğlu çevirisi olan hayat bir kervansaray, arka kapak yazılarının hakkını veren bir üsluba sahip, çeviri olmasına rağmen çeviri kokmuyor, çağrışım çağrışım üstüne, müthiş kelime kullanımları var. ilknur özdemir çevirisi haliçli köprü ise buram buram çeviri kokuyor, hayat bir kervansaray'ın o başka üslubu gitmiş eski güzel anılarını anlatan bir almancı gelmiş sanki. bunun nedeni sevgi özdamar'ın haliçli köprü'yü yazmadan evvel başına bir şey isabet etmesi olabilir mi? sanmıyorum.

    ilknur özdemir'in bunca eleştiriye rağmen nasıl bu kadar kitap çevirdiği ayrı bir tartışma/yakınma konusu ama mehmet harmancı'nın büyük yayınevlerinde hala çevirmenlik yapabildiği bir ülkede kimi kime şikayet edebiliriz ki? şu an tek dileğim özdemir'in mutterzunge'den uzak durması.
  • mrs. dalloway çevirisi kırmızı kedi yayınevi tarafından yayınlanmış çevirmen. yorum yapmak için erken. sadece bu önemli eserin daha önce tomris uyar tarafından çevrildiğini belirtmek isterim.
  • türk okuyucuları paul auster'dan nefret ettirmek için elinden geleni ardına koymamış olan çevirmen.
    çeviri hataları ve eksikliklerinden ötürü tüylerim diken diken oldu okurken.
    yazıktır, günahtır. hadi bunu çevirmen göremedi, çevirdiğini okumadı; koskoca can yayınevinin adam gibi bir düzeltmeni, editörü de mi yoktu?
  • ve tanrı ona yürü ya kulum dedi. duyduk ki, yapı kredi yayınları'nın yeni genel yayın yönetmeni olmuş. daha doğrusu olmak üzereymiş. yönetimle anlaşmış lakin idari işler departmanı'ndan "lütfen belgelerinizi tamamlayın" uyarısı almış. böyle de spesifik bilgiler işte... umudumuz, dileğimiz odur ki can yayınları'ndan kalma alışkanlıklarını yeni yayınevine de taşısın.. biz de kitapların arkasında "amin maalouf'la bir kahve içimi", "yahya kemal'in mezarının başında oturdum ağladım" gibi yere göre sığmaz röportajlar görebilelim.
  • paul austeri turkceye cevirmede yetersiz kaldigini dusundugum cevirmen.
  • şimdiye dek almanca ve ingilizceden toplamda 150'ye yakın çeviri yapan mütercim.

    ayrıca can yayınları'nın ilk yayın yönetmenidir.
  • paul auster'ın cam kent (city of glass) kitabında sf. 31'de bir ç.n. düşmesini beklerdim ingilizce bilmeyen okurlar için.

    "karım, babanın tanrı'dan söz etmiş olduğunu söylüyor. bu sözcük komik geliyor bana. tersinden okuyunca ırnat oluyor. ırnat da tanrı'ya benzemez değil mi? hav hav, vav vav. bunlar köpek sözcükleri."

    burada yazar god (tanrı) ve dog (köpek) tesadüfünden bahsediyor, şeklinde bir not düşse iyi olurdu. üçlemenin devamını henüz okumadım, bakalım...
  • yayıncılık hırsı az buz olmayan bir kişidir. torunlarına birlikte vakit geçirmek yerine, turkuvaz kitap'ın yayın yönetmeni olarak ofisinde çeviri yapmak, yazarlarla ve çevirmenlerle toplantı yapmak, üst yönetimle ilişkilerini iyi tutmak, altında çalışanlara her gün farklı nedenlerle esip gürlemek, muhasebe hesaplarından matbaa meselelerine kadar en ufak unsurlara kadar her konuyla ilgilenmek her yiğidin harcı değildir. ancak tüm bunlarla ayakta kalmak, her yiğit tarafından da arzu edilen değildir. insan belki de bu güzel bahar havasında, şöyle lüks bir sitenin yapay gölünün etrafında torunlarıyla birlikte oyunlar oynamak, onlara paul auster'la tanıştığı günü anlatmak, belki kocasına eski yazarlarını çemkirmek istemez mi, anlaşılan istemezmiş.
hesabın var mı? giriş yap