• kisa tarihini
    m.ö. 2000 al, bu kökü ye.
    m.s. 1000 o kök kötü. gel, bu duayı oku.
    m.s. 1850 o dua batıl inanç. al, bu iksiri iç.
    m.s. 1940 o iksir yılan yağı. al, bu hapı yut.
    m.s. 1985 o hap etkisiz. gel, bu antibiyotiği al.
    m.s. 2000 o antibiyotik artık işe yaramıyor. "al, bu kökü ye..." seklinde tanimlayabilecegimiz derde deva...
  • çocukken benim için ilaç annemin alnımdaki eliydi. hasta olup okula gidemediğim zamanlarda, akşam işten çıkar telaşla eve gelir, ilk iş benim yattığım odaya girerdi. ateşim düşmüş mü anlamak için buz gibi elini alnıma koyduğunda ben bütün gün çektiğim sıkıntıyı unutur, mucize bir ilaç almışım gibi birdenbire daha iyi hissederdim.

    sahici ilaçlar almayı ise ömrümce sevmedim. başkalarına da bu kadar çok ilaç içmeyin dedim hep. ama sevdiğim birinin canı yanıyorsa hiç alakası olmasa da alnına dokunmak geçer içimden. belki iyi gelir diye.
  • kullanmaktan nefret ettiğim zamazingodur. öleyazmadığım sürece kullanmaktan itina ile kaçınırım, doktora gitmekten kaçındığım gibi. nedeni de adım gibi biliyorum. beşinci sınıfa gidiyordum bronşit denen illet yakama yapışmıştı. doktor bir dolu hap vermişti ve ben hap yutmayı beceremeyen bir çocuktum. ilaç alma vakitleri tam anlamıyla eziyetti benim için. neyse yine bir ilaç saatinde annem elinde su ve ilaçlarla çıkagelmişti yatağıma nasıl bir manyaklıksa hasta halimle yataktan fırlayıp salona doğru koşup yemek masasının etrafında koşarak annemde kaçıyordum ilaçları içmemek adına derken annem bir anda yakaladı beni berjere doğru götürdü yapıştı boğazıma "içeceksin" diye mecbur içtim ağlaya ağlaya, salya sümük. sonra allahın belası doktor aynı hapların iğne ve şurup hallerinin de mevcut olduğunu söyler yüzsüz yüzsüz, çocuk halimle bildiğim tüm küfürleri etmiştim kendisine.
  • rutin aldıklarımı içerken de oluyor, ama genelde, dönemlik, yaşanılan hastalık boyunca alınanlarda hep aynı hissi oluşturuyor bende;

    x ilacını içiyorum suyla. boğazıma değdiği anda, lan naptım ben. ilacı yanlış aldım herhalde. ağızdan mıydı olm bu? allam kulağıma mı sokacaktım yoksa. o saniyelik tedirginlik, anlık yaşanan hah şimdi sıçtım duygusu, muhtemelen ilacın plasebo etkisinden.
  • reklamının yapılmasının fiilen yasak olduğu halde ilaç firmalarının yıllık 60-70 milyar dolarlık pazarlama bütçelerini nasıl harcadıkları.. nike firmasının 2000 yılında 78.2 milyon dolar, pepsi'nin 125 milyon dolar ve merck adındaki ilaç firmasının ise ölümcul yan etkilerinden dolayı piyasadan kaldırdığı ilaç için 160 milyon dolar reklam bütçesi ayırması.. hastalık reklamı yapılarak ilaç satışı yapılması.. saçın mı dökülüyor doktora koş! saç dökülmesinin sosyal hayattaki, iş performansındaki etkisi ve ikili ilişkilerdeki özgüven eksikliğinin yan etkilerine dair dizi dizi sunum yapılması; ırsı, doğal bir süreci hastalık yapmak -çeşitli hastalıklardan dolayı dökülen saçlardan söz etmediğimiz anlaşılmıştır sanırım-.. ilaç endüstrisinden kaynaklanan ilaç israfı -evlerdeki lüzumsuz ilaç depoları, kullanım hatalarından kaynaklı gereksiz ilaç kullanımı vb-.. ucuz ilaç/pahalı ilaç.. yeni ilaçların dayanılmaz cazibesi.. ilaç firmalarının fino'su olan doktorların elinde hasta olmamak için, hastalanmadan önce üç maymunu seyretmeli!.

    "doktorlar ilaç firmalarının fino'su olmamalı".. bu sözler tıp dergisi british medical journal'de yer alan bir yazının başlığı.. fizyoloji ve biyofizik bölümü öğretim üyesi adriane fugh-berman tarafından kaleme alınmış. alıntı, prof. dr. ahmet rasim küçükusta'nın biri bizi hasta ediyor kitabından.

    "ilaç firmaları kendi mefaatleri söz konusu değilse, hekimleri bilgilendirmeye yönelik tıbbi toplantılara asla ilgi duymazlar. firma temsilcileri, kendileri ile işbirliği yapanlara, ilaçlarının pazar paylarını arttıranlara ve konferansları ilaç satışlarını arttırıcı nitelikte olanlara iyi davramak için maaş alırlar.
    doktorlar diyet veya egzersizin yararları veya tıp ve ilaç firmalarının ilişkileri gibi ilaç dışı konuları konuşmak isteyinceye kadar ilaç endüstrisi cömert ve nazik amca rolünü oynar. ilaç satışlarının azalmasına yol açabilecek konuların konuşulması kesinlikle yasaktır.
    bu tür eğitim toplantıları için ilaç firmalarına bağımlı olacak olursak, o zaman bu kurslar, konferanslar onların kontrolü altına girer. bu kontrol herhangi bir sözleşmeye tabii değildir; psikolojik manipülasyonlarla yürütülür.
    tıp bu 'yumuşak başlılığından' ve 'kurumsal tasmasından' kurtulmalıdır. ilaç endüstrisinin fino'ları olmayalım. hoşnut bir şekilde efendimizin kucağında oturmayalım."

    (bkz: büyük ilaç firmalarının hindistan'daki deneyleri)
  • uyku.ağaç.kitap.oyuncak.müzik.bebek.dost.eşya.hayal.rüya.eğlence.konuşmak.gülmek.güneş.film.seks.çiçek.seyahat.para.resim.sigara.gökyüzü.hastalık.bira.
    gürültü.sağlık.teknoloji.sessizlik.yağmur.deniz.kahve.ecstasy.sarılmak.sokak.yabancı.rüzgar.iş.tatil.düşünmek.kusmak.yazmak.fotoğraf.yemek.kedi.puzzle.
    belgesel.sitcom.mastürbasyon.çığlık.bilgi.ışık.sahil.sis.karanlık.özür.iltifat.öpüşmek.buhran.bar.bisiklet.alışkanlık.değişim.dans.aşk.bağımlılık.ekşi sözlük.
    pazartesi.salı.çarşamba.perşembe.cuma.cumartesi.pazar.siyah.bordo.beyaz.yeşil.mor.kırmızı.sarı.gri.sıçtın mavisi.saat.sonbahar.kış.ilkbahar.yaz. ocak.şubat.
    mart.nisan.mayıs.haziran.temmuz.ağustos.eylül.ekim.kasım.aralık.doğumgünü.yılbaşı.tarih.ben.sen.o.biz.siz.onlar.istanbul.ada.yol.trafik.buluşmak.özlem.nefret.
    sevgi.kadıköy.caddebostan.taksim.piknik.köpek.cenaze.parti.stand-up.oyun.çocuk.anne.baba.abla.abi.kardeş.kuzen.dayı.saçmalamak.
    sıçmak.boşalmak.coşku.depresyon.pastane.kadın.erkek.şiir.ego.itiraf.şarkısöylemek.ergenlik.çocukluk.gençlik.erginlik.yaşlılık.koku.hatıra.espri.şaka.evet.
    hayır.empati.hatırlamak.unutmak.çapkınlık.gece.gündüz.akşamüstü.mahmurluk.geçmiş.şimdi.yıkanmak.kirlenmek.nikbinlik.bedbinlik.hodbinlik.gözler.çıplaklık.
    dedikodu.dalga geçmek.tevazu.masumiyet.şeytanlık.tiyatro.ilkellik.atalet.üşümek.ısınmak.mizah.tatmak.dokunmak.görmek.duymak.koklamak.çılgınlık.huzur.
    sıkılmak.heves.müsamaha.otel.balkon.bahçe.ihtiyaç.lüks.ilk.son.ilgi.işemek.kaçmak.sabır.kar.yatmak.dalmak.şefkat.kelime.iyilik.boşluk.meşguliyet.okumak.
    güzellik.serkeşlik.çirkinlik.asilik.klişe.yalnızlık.kalabalık.doğru.yanlış.küfür.çizgi film.kafe.bir başka diyar.masal.karikatür.merak.ev.şarap.okul.hayvan.fazilet.
    sahne.sohbet.salınmak.söylenmek.başlangıç.süreç.sonuç.istemek.koç.boğa.ikizler.yengeç.aslan.başak.terazi.akrep.yay.oğlak.kova.balık.sinema.çatı.yıldız.
    ayna.mum.yakınlık.uzaklık.ütopya.yavaşlık.hız.ayniyet.başkalık.uçmak.ayıklık.sarhoşluk.zaman.zeka.duygunluk.akıl.kalp.nefes.yaşam.ölüm.durmak...

    her şey ilaç.
    bunların hepsi, ilaç gibi geliyor.
    bastırıyor.
    erteliyor.

    kökten çözüm, hiçlik olsa gerek.
    ya da hiçbir şey mi?
  • kesinlikle derde deva değildir. öyleymiş gibi rol yapar, biz de inanırmış gibi yaparız. bir nevi danışıklı döğüş. ben inanıcam ki ilaç milleti abdi ibrahim, pfizer, bayer gibi kod adlarla aramıza sızıp vücudumuzdaki dahili ve harici bedhahlarla mücadele edecek. bir takım numaralar döndüğünden emin olunsa bile zinhar bu bilgi dışarıya sızdırılmayacak. yoksa insan komik duruma düşüyor.

    misal elinde küçük, beyaz, mercimek içinde ayıkladığın taş bile olamayacak bir cisme bakıp "biliyorum, sen aslında yoksun, buralar falan hep dutluk, ama işte, hastalık belası, seni yutmak zorundayım, içerde durumlar nasıl bir kolaçan et" demek cidden gülünç ve aşağılayıcı. bir de buna ulaşmak için onca yol katetmişsin, üstüne bir dünya para bayılmışsın. yani insan kendine bile itiraf edemiyor durup düşününce bu rezilliği.

    ama nabıcan sözlük, insanın canı ağrıyan yerinde olurmuş. şu aralar canım yemek borumda, ki bu da başka gülünç bir durum esasen. sabahları aç karna yuttuğum o minik hafiyelere muhtaç durumdayım. plaseboysa plasebo arkadaş! bana bir bardak çayı çok gören bu lanetle böyle başa çıkılacaksa ben uyanık bir dimağdan feragat etmeye hazırım. direnmeden teslim olmak en temizi.

    yoksa biz de isterdik, ilaç milletinin elinde oyuncak olmayalım. grip olduğumuzda bir ıhlamur-limon hakkından gelsin. biz de isterdik reflüden, fibromiyaljiden dem vurmayalım. sonra adımız modern çağın hastasına çıkıyor. tevellüt buna müsait, biz napalım?
  • çoğu zaman ilaç sektöründe çalıştığım için utanıyorum. yani en azından bunu düşündüğüm zamanlar. insan her gün yaptığı işi her yaptığında sorgulamıyor haliyle. ancak bugün o ilaçlara nasıl teşekkür edeceğimi şaşırdım. sayelerinde rahat bir uyku uyuyacağım. ve bunu şu anda binlerce insan yaşıyordur benimle birlikte. rahat uykuyu bırak kiminin hayatı günde aldığı bir tablete bağlı. işte böyle şeyler olunca da iyi ki varlar diyorum. tabii bu durum benim ağrılarımın dinmesinin arkasında birçok ölü hayvan olduğu gerçeğini değiştirmiyor. hatta bazen ölü insan. evet böyle bu. sahipsiz beagle'lar ile yapılan testler sonucunda onayı alınan bir ilaç benim köpeklerimi kurtarıyor. orada binlerce köpek acı çekiyor, ölüyor, ben o ilacı para karşılığında alıp köpeğimin hastalığını iyileştiriyorum. halbuki o beagle da benim olabilirdi ki ne farkı var yani. neyse şimdi tekrar nefret etmek istemiyorum ilaçtan. bugün teşekkür etmiştim ona. yine de çok kötü be, sistem, komple.
    özür dilerim fareler. bugün hep cesedinizi içtim. kafayı sıyırmadım be, bize sıyırık geldi bu, orijinal ambalajında. siz kalpsizsiniz olm.
  • plasebodan en az %25 daha etkin kimyasal.
  • tükenerek tükenmeyi önleyendir.
hesabın var mı? giriş yap