• ya$am içinde çok olduğu zaman değil de, az olduğu zaman önem kazan $ey. yani hayatta önemli olan ne kadar çok $eye sahip olduğun değil, ne kadar az $eye ihtiyaç duyduğundur.*
  • günümüzde lazım olan değil, yaratılandır.
    küçük burjuvanın tarihi, alınan eşyanın gereksiz olduğunu iddia edenlere aletin fonksiyonlarından, pratikliğinden bahsedenlerle doludur.
    o pratik minik aletlerin size sağladığı boş zamanlarda yeniden tüketirsiniz.
    örneğin salatalık malzemeleri yıkadıktan sonra kurulamaya yarayan bir zımbırtı aldınız diyelim.
    böylece yıkadıklarınızın kurumasını beklemekten ya da kendi kendinize bir bez/kağıt havlu ile kurulamaktan kurtuldunuz diyelim... işte bu kalan boş süre sayesinde avmlere daha çabuk gidebilirsiniz. keza elma dilimleme aleti de size zaman kazandırdı! koşun...
    ne mutlu size!
    "bir masal: bir zamanlar kıtlık içinde yaşayan bir insan varmış. sayısız maceralardan ve ekonomi bilimi içinde uzun bir yolculuktan sonra, bolluk toplumuyla karşılaşmış. evlenmişler ve pek çok ihtiyaçları olmuş." jean baudrillard / tüketim toplumu
  • bunun belirli bir alt limiti- üst limiti yok. ayrıca korku, huzur, algılama kabiliyeti gibi belirli bir çizgide de ilerlemiyor. gayet dengesiz bir olgu. örneğin benim için ihtiyaç kelimesinin bu sabah 8:00 civarı tek anlamı şekersiz bir papatya çayı iken, şimdi eski- minibüsten devşirme bir karavanla bir grup arkadaşımla birlikte uzun bir yolculuğa çıkmak yollar yanımızdan geçip giderken uzuun uzun fleet foxes ve sleeping states dinlemek, votka içmek, sakal bırakmak, grup seks yapmak, bir kiliseye girip dua etmek, tanrıya inanmayı denemek ve ortaçağ döneminden kalma bir avrupa şehrinin dar sokaklarında sabahlamak. allah belasını versin bu ihtiyaç denen şeyin.

    edit: hayır yahu arkadaşlarımla sevişmeyeceğim. öyle olsa o kadar yol gitmeye ne gerek var. hey allahım.
  • bu akşam içimde
    tuhaf bir sıkıntı var
    dünyada sanki bir ben kalmışım.
    sanki herkes nerde keder varsa bırakmış
    ben nerde bulduysam toplamış almışım.
    önümde söğüt ağacı
    her zamanki haliyle, çaresiz
    havuzda su rahat
    insanlar susmuş
    sessiz bir yağmur gibi başladı bende
    konuşmak ihtiyacı.

    (bkz: a. kadir)
  • "birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?"
    diye seslenir bize kürk mantolu madonna.
  • güvende hissetmek için fazlasını yedekleme arzusu bu dünyanın mutsuzluk jeneratörü...
  • olması gerekenle mevcut durum arasındaki gerilimdir.
  • türkçe'de fiil hali için eksiklik hissettiğim durum. belki de benim lisanım kısadır linç etmeden öğretirseniz de mutlu olurum.

    bir şeye ihtiyacımız olduğu zaman tek bir fiille nasıl ifade ederiz? hani ingilizin ı need milk dediği gibi?

    süte ihtiyacım var.

    süte gereksinim duyuyorum.

    süt lazım.

    süt gerekiyor.

    son ikisinde fiil (biri fiil olmasa da) tek kelimeyle ifade edebiliyorsunuz ama özne siz değilsiniz, ihtiyaç duyulan şey.

    küçük kızımın türkçe öğrendiği tek yer evde konuşulan türkçe. o da sık sık hatalı kullandığı fiiller oluyor. gerekmek fiilini tersten kullanıyor. need anlamında.

    anne yemek gerekiyorum. uyumak gerekiyorum. yardım gerekiyorum. düzeltmedik hoşumuza gitti. biz de kullanıyoruz artık. süt ne beni gerekecek ben sütü gerekiyorum.
  • bir eşyaya, bir kişiye, bir yere, vs.. yaftalanmadığı takdirde korkutmayan, bağımlı kılmayan, zevk'in önünü açan.
  • ihtiyar yazmaya 'ç'alışırken dil sür'ç'mesiyle gelinen başlık, gen'ç' karşıtı. mesela bunu yazmak bana ne kazandırdı: hi't'.
hesabın var mı? giriş yap