• eğer bir hafta önce kurulmuş bir şirketiniz varsa ve alacağınız ihale 2 milyar 100 milyon dolarlıksa size gereken birşey değildir ihale. aklınızda bulunsun.

    ama bunun için alacağınız ihalenin devlet ihalesi olması lazım, sizin de daha önce akp'nin bakırköy ilçe başkanlığını yapmış olmanız lazım.

    benzer bir olay için:

    (bkz: #11043580)
  • herkese her şeyi söylersin. herkese her şeyden bahsedersin. herkesle her şeyi konuşursun. hatta bazen anlattığın bile olur. ama lafının geçmediği, sözünün ulaşmadığı tek bir yer vardır. dönüp dolaşıp kendini o yerde bulursun. anlatsan dinlenmez, konuşsan anlaşılmaz. suçlu yine de sen olursun.

    içine fesat karıştırmıyorsan ihale üstüne kalır. bu yükün altında ezilirsin. ölümcüldür ama ölmezsin. bir sonrakine kadar...
  • bazı okurlar, ihalelerden falan söz ederken şöyle diyorlar:
    “ihaleler şeffaf. televizyondan yayınlanıyor. hiçbir şaibe yok.”
    yakın zamana kadar ben de her saf türk vatandaşı gibi bu fikri paylaşıyordum.
    ihaleler şeffaf. hasan almaz basan alır.
    ta ki, 1 ay kadar önce bir yabancı bankacı beni uyandırana kadar.
    yıllardır türkiye’de pek çok özelleştirme ihalesine giren, pek çok büyük türk firmasına danışmanlık veren bir bankanın çok üst düzey yöneticisi olan yabancı bankacı dostumla benim ofiste oturmuş sohbet ediyorduk.
    konumuz açık olarak yapılan ihalelerdi.
    “televizyonda bile yayınlanıyor. paçasına güvenen artırıyor. temiz iş” dedim.
    yabancı bankacı dostum “sen öyle zannet” dedi ve bir oyun oynadı.
    aramızdaki sehpada duran gümüş ibriği gösterdi ve “hadi gel şunu ihaleye koyalım. sen ve ben alıcı olalım” dedi.
    “tamam” dedim.
    “bir ricam var. 30 saniye arkanı dön” dedi.
    arkamı döndüm. 30 saniye sonra “tamam dönebilirsin. ihale başladı” dedi.
    “sen salak mısın. bu ibriği ben aldım. fiyatını bile biliyorum” dedim.
    “iyi o zaman ilk fiyatı sen ver” dedi.
    400 dolara almış olduğum ibrik için “200 dolar” dedim.
    “300” dedi.
    “400” dedim.
    “500” dedi.
    “600” dedim.
    “700” dedi.
    “al senin olsun. 400’e yenisini alırım” dedim.
    “tamam mı, benim mi?” dedi.
    “senin” dedim.
    “teşekkür ederim” dedi. ibriği aldı, ters çevirdi. içinden 1000 pound çıktı. o ibriğin içinde 1000 pound olduğunu biliyordu. ben ise bilmiyordum.
    yani açık artırma sürse o 2000 dolara kadar çıkabilir ve yine de kârlı bir alışveriş yapmış olabilirdi.
    yabancı bankacı anlattı:
    “açık zannettiğiniz ihalelerde bazen ibriğin içinde para oluyor, bazen de satın alanın kimliğine göre satışın ardından ibriğe para koyuluyor. mesela iki yıl kadar önce bir işadamı bir tesis aldı. herkesten çok para verdi. şartnamede tesise bağlı elektrik santralinin ürettiği elektiriği sadece kendi tesisinde kullanabileceği yazılıydı. ama satıştan sonra bu değiştirildi. işadamı sadece elektrik satarak yatırdığı parayı 2 yılda çıkardı. tesis ona bedavaya geldi.”
    bunun dışında başka yöntemlerle de şeffaf görünen ihalelerde karanlık işler dönüyormuş.
    “ihaleye katılanlara devletin tepelerinden telefonlar geliyor. "arttırmayın. bunu bilmem kim alacak" deniyor. iş adamları bunu dinlemek zorunda. geçen yıl danışmanlığını yaptığım bir firma yıllardır hazırlandığı ve kararlı olduğu bir ihalede bu nedenle fiyat arttırımı yapamadı” dedi.
    anlayacağınız şeffaf ihaleler pek de o kadar şeffaf olmayabiliyor.
    yeter ki, niyet kötü olsun. "

    yazan: fatih altaylı
    kaynak: http://www.gazeteport.com.tr/…arlar/news2/gp_079793
  • genellikle işveren kurum (devletin herhangi bir kurumu) kafasında bir rakam belirler, ihale teklifleri o rakam üzerinden artı/eksi cinsinden belirtilir. ihale mafyası dediğimiz şey ihaleyi alacak olanı belirler, onun işin gerçek değerinden daha yüksek bir teklif vermesini, diğerlerinin daha da yüksek rakamlar sunmasını sağlar (vermeyen olursa bacağından vurur). ihale alındığında diğer katılımcılara mağdur olmasınlar diye bu haksız kazançtan pay verir, kendi komisyonunu da alır, sonuçta herkes memnun olur.
  • günümüz belediyecilik anlayışında olmayan bir şeydir ihale. işler artık ihale ile verilmek yerine kara kaş ve kara göz standartlarına uygun ahbap çavuşlara veriliyor. ne mutlu.

    mesela ben geçenlerde bir rüya gördüm, bir ihale düzenlenmiş, x firması 650bin ytl ile altıncı sırayı almış ihaleyi kaybetmiş. ama kara kaş kara göz standartlarına sonuna kadar uyuyor, sahibi öyle güzel bir insan. peki ne oluyor rüyamda? ihale iptal edilip iş 550bin ytl'lik en ucuz teklifi veren firmadan allem kullem ve katakulli kardeşlerin oluşturduğu konsorsiyumla müthiş bel hareketleri eşliğinde x firmasına 650bin ytl ile veriliyor.
    sonra bir başka rüya daha görüyorum, bu sefer işin içinde dağda mangal partileri var. hemde bir değil iki değil kaç sefer. yanında da telefon faturaları bonus (abi korkma deşifre etmiycem ahahahahahah)
    sonra bir başka rüya görüyorum, ihaleye girmeden önce x partisinin il teşkilatından ihaleye girecek olanlara "kibarca" siktirin gidin deniyor. hatta "gitmezseniz" olacak olanlarla ilgili çeşitli varsayımlarda bulunuluyor.
    zaten bütün rüyalarda sabit birşey var, ihaleyi kimlerin alacağı her nasılsa ak sakallı dede tarafından önceden bildiriliyor. kimse ihalenin kimde kaldığına şaşırmıyor. çok ulvi durumlar var.

    ama bu rüyalar gerçekten çok saçma, benim götüm açık kalmış. belgelerle konuş diyen olursa kendisini odama davet ediyorum, kanepeyi açayım beraber uykuya dalalım ben ona aynı rüyaları gösteririm.
  • bazı şahsiyetler sayesinde ülkemizde bu kelimenin geçtiği bir televizyon, radyo vb. haberinin devamında insanlar "fesat, yolsuzluk, usulsüzlük, skandal, rüşvet" gibi kelimelerin sarfedilmesini bekler olmuştur.
  • ihalenin kağıt oyunu olanında "büyük at büyük düşsün" diye bir taktik de mevcuttur. ihale kuralları gereği sizden sonra atacak kişi elinde sizin kağıdınızdan büyüğü varsa atmak zorundadır. bu durumda siz ne kadar büyük kağıt atarsanız o kadar büyük kağıtlar ortaya atılmak durumunda kalmaktadır. özellikle koz çıktığınız ellerde büyük kağıt atarak kozcunun elindeki büyük kozlardan düşürmeniz kozcuyu batırmanıza yarayabilir. eğer kozcu sizseniz büyük kozları ortaya dökerek elinizdeki küçük kozların iş yapmasına yarayabilir. ayrıca 3'lüyü atıp da papaz ve vale düşürmeyi beklemek saflıktır oyun bilmemektir.

    her ne kadar birilerini birşey yapmaya zorladığı için beni ayar etse de genellikle işe yarayan ve oyuna heyecan katan bir yöntemdir büyük at büyük düşsün.
  • koskocaman bir bataklık. rüşvetin, avantanın, adam kayırmanın anavatanı.
  • 1 agustus pazartesi aksami yaz dönemi taşoda konserleri'nde izleyecegimiz grup. ihale dinleyicileri olarak boğaziçi üniversitesi müzik kulübü odası'nda buluşuyoruz efenim.
  • çok zevkli bir iskambil oyunu.

    büyüklük esasına dayanan basit bir oyun gibi görünse de öyle olaylar döner ki oyun esnasında 7 alacak el 4'te kalabilir.
hesabın var mı? giriş yap